Bist 100
9530,47
0%
Bist 100
Dolar/TL
32,5259
0,4394%
Dolar/TL
Euro/TL
34,7507
0,5416%
Euro/TL
Euro/Dolar
1,0683
0,0932%
Euro/Dolar
Altın/Gram
2489,45
1,07%
Altın/Gram
Piyasaları
İncele
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

İklim krizine dur demek için çevreci yaklaşımlar benimsenmeli

16 Mart 2022 | 15:01
Son Güncellenme: 28 Ekim 2022 | 01:00
İklim krizine dur demek için çevreci yaklaşımlar benimsenmeli
Paris İklim Anlaşması’na imza atan ve uygulamayı taahhüt eden Türkiye, 2053 itibariyle ‘Karbon Nötr’ olmayı hedefliyor. Bu kapsamda evlerimizden iş yerlerimize kadar tüm alanlarda çevreci yaklaşımların benimsenmesi önem taşıyor. Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, “Yaklaşan iklim krizine zamanında adaptasyon sağlayamayan ülkeler ve kurumlar, bu durumun getireceği riskleri de göğüslemek zorunda kalacaklar” uyarısında bulunuyor.

Levent Gökmen Demirciler lgokmen@ekonomist.com.tr

Dünyamız artık yaşanabilir bir yer olmaktan giderek uzaklaşıyor. Çevre kirliliği, kaynakların verimsiz kullanımı ve daha birçok sebepten dolayı iklim krizi kapımızda bekleyen en büyük tehlike.... Tüm bunlara dur demek üzere oluşturulan Paris İklim Anlaşması’na imza atan ve uygulamayı taahhüt eden ülkeler, karbon emisyonu azaltım ve sürdürülebilirlik hedeflerini ortaya koydu. Türkiye de bu bağlamda 2053 itibariyle ‘Karbon Nötr’ olmayı hedefliyor.

Yeşil binalar, yeşil şehirler, karbon yönetimi ve kurumsal sürdürülebilirlik konularında yaklaşık 15 yıldır hizmet veren Altensis, ülkemizin ve yakın coğrafyamızın geçirdiği tüm süreçlerin içinde yer alıyor. Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı ile iklim krizinden çevreci yaklaşımlara kadar ülkemizi ve dünyayı ilgilendiren birçok konuyu konuştuk.

Türkiye’nin enerji performans yönetmeliğini uygulama sürecinde binalar yenilenebilir enerji kullanımında en çok hangi sistemleri kullanıyor/kullanabilir?

Şubat ayında güncellenen Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ve konuyla ilgili diğer mevzuat, öncelikle binaların enerji verimliliği, su verimliliği ve diğer sürdürülebilirlik kriterlerine uygun olarak tasarlanıp inşa edilmesini, ancak ondan sonra yenilenebilir enerji, yağmur suyu, gri su vb. sistemleri adapte etmesini öneriyor. Bunun altını çizmemiz çok önemli. Zira öncelikle enerji, su gibi değerli doğal kaynaklara olan talebin düşürülmesi, sonrasında ek yenilikçi sistemlerle desteklenmesinin önemi büyük. Bunlar arasında özellikle Fotovoltaik çatı sistemleri öne çıkıyor. Gerek Türkiye’nin güneş potansiyelinin oldukça yüksek olması, gerekse bu sistemlerin özellikle çatılarda kolaylıkla uygulanabilmesi ve bakım masraflarının düşük olması, bunun en önemli sebeplerinden.

Elektrik gibi hem ekonomik, hem de karbon ayak izi açısından önemli bir enerji türünün yerinde üretilmesinin önemi de su götürmez bir gerçek. Yeni güncellenen Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde yer alan ‘Neredeyse Sıfır Enerjili Bina’ tanımı kapsamında, 2023’ten itibaren 5000 metrekarenin üzerindeki binaların enerji verimliliğini en az B sınıfında sağlaması ve en az yüzde 5 oranında enerjisini yenilenebilir kaynaklardan üretmesi zorunlu hale geldi. Üstelik bu oran 2025’ten sonra 2000 metrekarenin üzerindeki binalar için yüzde 10’a çıkıyor. Bu çok önemli bir gelişme. Bugünden sonra artık binalarda demir, beton, deprem dayanımı gibi konuların yanında yeşil bina, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji sistemleri gibi konular standart hale geliyor.

Paris İklim Anlaşması’na uyum sürecine Türkiye kolayca adapte olabilir mi?

Paris İklim Anlaşması’na imza atan ve uygulamayı taahhüt eden ülkeler, karbon emisyonu azaltım ve sürdürülebilirlik hedeflerini ortaya koydu. Türkiye de bu bağlamda 2053 itibariyle ‘Karbon Nötr’ olmayı hedefliyor. Konuya ilişkin tartışmalar hala devam etse de bu niyetin ciddiyetle ortaya konulmuş olması önemli. Ancak şurası da bir gerçek ki gidişat her ne kadar mevzuat tarafında hızlanmış olsa da bu hedeflerin tutturulması için maalesef yeterli gözükmüyor. Çok acil olarak, tüm sektörlerde sırasıyla enerji tasarrufu, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımı odaklı bir yaklaşım zorunlu hale gelmeli. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve beraberinde bizim gibi AB’ye ihracatı yüksek ülkelere getireceği karbon vergisi gibi finansal yükler zaten bunu zorunlu kılacak. Ama bunun farkına şimdiden varıp, hızlıca harekete geçip, mevcut karbon ayakizimizi 2030’a kadar en az yüzde 50 azaltmazsak, nihai hedefleri tutturmamız ve de dünyadaki yeni sürdürülebilir ekonomi anlayışında avantajlı bir konum yakalamamız oldukça zor gözüküyor.
0
Günün En Çok Okunanları
EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL