TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Gelirlere, piyasa değerine, kârlılığa, marka değerine göre 1990’lardaki liste ile bugünkü liste arasında nasıl bir fark var? Zaten bildiğimiz listeyi tekrar etmenin anlamı yok. İnovasyon, değişim, dönüşüm, yeni ekonomi kavramları gündemin alt sıralarındaydı. Ama bugün bambaşka bir dünya, ekosistem söz konusu.
İş dünyası, Sanayi 4.0’ın, dijitalleşmenin, yapay zekanın ortadan kaldıracağı meslekleri konuşuyor, tartışıyor. Oluşacak işgücü fazlasının nasıl eritileceği, sosyal bir sorun olmaması için bugünden çocuk ve gençlerin nasıl eğitile-bileceği üzerine tartışmalar yapılıyor.
Türkiye’de gündem ise resmi otoritelere göre çok daha farklı. Gittikçe imam hatipleşen bir eğitim sistemi üzerinde çalışıyoruz! Sorgunun, analitik bakışın yerine itaat kültürünün yerleşmesi için para ve zaman harcıyoruz. Türkiye’nin hızlı bir manevra kabiliyeti olduğunu düşünüyor ve inanıyorum. Ama zaman kaybının önümüzdeki dönemde ciddi bir fatura getireceğini de düşünüyorum.
Evet, dijitalleşen dünya, konvansiyonel yöntemler dışında iş yapamayan şirketler, yöneticiler, çalışanlar için bir tehdit. Lakin, bu yapı yeni fırsatların yanı sıra yeni ekosistemlerin doğmasına da yol açıyor. Geçen hafta sonu, Ülker Arena’yı dolduran 12 bin kişinin gündeminde olduğu gibi...
Gözde’nin hazırladığı kapak haberinde okuyacağınız gibi, yeni bir ekonomi, yeni iş kolları doğuyor. Üstelik her yıl iki haneli olarak hızlı büyüyor. Daha da büyüyecek.
Sadece dünyada değil, Türkiye’de de büyüyor. Tahmin edemeyeceğiniz kadar da taraftarı var. Yazın ortasında bir salonda toplanan, coşkularını hiç kaybetmeyen 12 bin kişiyi düşünün. Türkiye’de Süper Lig’de oynanan maçlardaki seyirci ortalamasının 10 bini bile bulmadığı bir ortamda ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Türkiye, dünyada hızlı büyüyen bu ekosistemin bir parçası halinde. Girişimciler, doğan yeni fırsatın farkında. Şirketler de öyle. Sponsor oluyorlar, markalarının algılarını yukarıya taşımanın hesabını yapıyorlar. Ülker Arena’daki finallere atıf yapan bir bankacı dostumuz, “Ali Koç’un yakasındaki markanın logosunu görmedin mi?” sorusunu yöneltiyor.
Yeni ekosistemin bir parçası olacak kısa ve uzun vadeli stratejimiz var mı? Bu sorum sadece şirketlerin stratejilerini gelecekteki mega trendler doğrultusunda hazırlamaya çalışan yöneticilere yönelik değil.
Aynı zamanda, bugünün koşullarında rakiplerinin gerisine düşmemek için gecesini gündüzüne katan, günlük gündemle boğuşan yöneticiler için de geçerli.
Bu oyunun seyircisi olmayalım, oyunun bir parçası olalım. Aksi takdirde sadece seyretmek için ciddi bedeller ödemek zorunda kalabiliriz!
Kurban Bayramınızı kutluyor, sağlıklı, keyifli bir tatil diliyorum.
