Accor 2030’a kadar portföyüne 20 yeni otel ekleyecek

Türkiye genelinde 14 şehirde 15 markası, 80 otelli ve 16.000'den fazla odası ile hizmet veren Accor, ülkemizde büyümesini sürdürüyor. Accor Premium, Orta Ölçekli ve Ekonomi Segmentten Sorumlu Orta Doğu, Afrika ve Türkiye COO’su Paul Stevens, “Türkiye'deki genişlememizi hızlandırıyoruz ve 2030’a kadar portföyümüze 20 yeni otel eklemeyi planlıyoruz. Yeni şehirler, özellikle Trabzon’un ardından, Karadeniz bölgesindeki bir sonraki destinasyonumuz Ordu'ya açılacağız” dedi.

15 Mayıs 2025

Dünyanın önde gelen otel zincirlerinden biri olan Accor, hâlihazırda Türkiye’de 15, dünya genelinde ise 45 markayla faaliyet gösteriyor. Ülkemize yeni markalarını getirmeye hazırlanan Accor, önümüzdeki dönemde Türkiye çapında portföyünü büyütmeye devam edecek. 

Accor Premium, Orta Ölçekli ve Ekonomi Segmentten Sorumlu Orta Doğu, Afrika ve Türkiye COO’su Paul Stevens ile Türkiye pazarını ve markanın Türkiye’deki büyüme planlarını konuştuk.

  • Türkiye pazarının zinciriniz için öneminden bahseder misiniz?

Türkiye, Accor için stratejik açıdan önemli bir pazar olup, bölgesel ve küresel büyüme planlarımızda önemli bir rol oynamaya devam ediyor. Güçlü iç talep, yükselen orta sınıf ve yıl boyunca süren uluslararası ilgisiyle dikkat çekiyor. Kültürel şehirlerden sahil şeridindeki otellere kadar geniş bir turizm yelpazesi, çok markalı stratejimizle mükemmel bir uyum sağlıyor. Türkiye'nin büyük turizm potansiyelinden yararlanarak varlığımızı hızla artırıyoruz. Ocak ayında, İstanbul'un iş merkezi Kurtköy'deki ibis Styles ve Mercure Ankara Kızılay’ın açılışlarıyla güçlü bir yıl başlangıcı yaptık. Bu açılışlar, 2025’te 10 yeni imza ve önümüzdeki 18 ayda beklenen açılışlarla hızlanacak bir büyüme sürecinin parçası. Tatil odaklı destinasyonlar da güçlü bir büyüme unsuru oluşturuyor. Türkiye'deki ilk Mövenpick resort otelimiz olan Mövenpick Resort Antalya Tekirova’nın açılışı, bu değişimi yansıtıyor. 2010’da ibis ve Novotel ile İstanbul dışındaki ilk genişlemelerimizden birini gerçekleştirdiğimiz Gaziantep gibi mevcut pazarlardaki köklerimizi derinleştiriyoruz. Bu yıl, Mövenpick Gaziantep’i portföyümüze ekleyerek sürdürülebilir büyüme konusundaki uzun vadeli taahhüdümüzü pekiştiriyoruz. İleriye dönük olarak, ibis markalarımızı hayata geçirmeyi planladığımız Ordu gibi gelişen destinasyonlarda gerçek fırsatlar görüyoruz. Bu gelişmeler, portföyümüze uyum sağlayan güçlü yerel otel varlıklarını yeniden markalaştırmaya odaklanmamızla tamamlanıyor. Sonuç olarak, Türkiye'deki yaklaşımımız uzun vadeli yatırım, yerel ortaklıklar ve marka varlığımızı çeşitlendirme konusunda net bir taahhüt üzerine inşa edildi. Pazar dinamik, potansiyel dolu ve biz de onunla birlikte büyümeye devam etmek için heyecanlıyız.

  • Türkiye’deki portföy büyüklüğünüz nedir? 

Türkiye, bölgedeki en dinamik ve yüksek potansiyele sahip pazarlarımızdan biri olmaya devam ediyor. Bugün, Accor Türkiye’de 14 şehirde 80 oteli, 16.000'den fazla oda ile hizmet veriyor. Varlığımız, lüksten ekonomiye kadar 15 farklı Accor markasını kapsayarak, çok markalı stratejimizin gücünü ve uyum yeteneğini yansıtıyor. Bu ağ, önemli şehir merkezlerinde ve tatil destinasyonlarında farklı misafirler ve seyahat segmentlerine hitap etmemizi sağlıyor, Türkiye pazarına yönelik uzun vadeli sürdürülebilir büyüme ve yatırıma olan taahhüdümüzü de pekiştiriyor.

  • Bu yıl ve önümüzdeki 3-5 yıl içinde Türkiye'de kaç otele ulaşmayı planlıyorsunuz? Hangi lokasyonlarla ilgileniyorsunuz?

Türkiye'deki genişlememizi hızlandırıyoruz ve 2030’a kadar portföyümüze 20 yeni otel eklemeyi planlıyoruz. Bu adım, bu stratejik pazardaki liderliğimizi daha da pekiştirecek. Büyüme sürecimiz zaten hızla ilerliyor; 2025’te hem köklü destinasyonlarda hem de gelişen şehirlerde yeni açılışlar ve sözleşmeler gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Yeni şehirler, özellikle Trabzon’un ardından, Karadeniz bölgesindeki bir sonraki destinasyonumuz Ordu'ya açılacağız. Aynı zamanda İstanbul, İzmir, Bodrum ve Antalya gibi yüksek performans gösteren lokasyonlardaki varlığımızı güçlendirmeye devam ediyoruz. Kapadokya'nın benzersiz doğal güzellikleri ve artan uluslararası çekiciliğiyle, premium markalarımızın burada başarılı olacağına inanarak, bu bölgedeki gelişim fırsatlarını araştırıyoruz. Canlı bir sahil kenti ve güçlü bir iş potansiyeline sahip Mersin'de, hem yeni inşaat projeleriyle hem de dönüşüm projeleri yoluyla varlığımızı genişletme fırsatları görüyoruz. 

Yakın zamanda Sapanca'da yeni bir Novotel ve Yalova'da eşsiz bir Mövenpick Living projesi imzaladık. Doğanın kalbinde, Çiftlikköy’de yer alan bu özel otel, Mövenpick Living konseptiyle uyum sağlayan bir yaşam tarzı deneyimi sunuyor. Stratejimiz, özellikle Mövenpick, Novotel, ibis ve Swissôtel gibi köklü markalarımızın gücünden yararlanıyor ve İstanbul'daki ikonik Swissôtel The Bosphorus ile destekleniyor, Pullman markamız ile premium fırsatları keşfetmeyi hedefliyoruz. Yeni markaların tanıtımıyla çeşitleniyoruz. Bu çok markalı yaklaşımımızla yalnızca varlığımızı genişletmekle kalmıyoruz, aynı zamanda misafir beklentilerini ve yatırımcı ilgisini farklı segmentlerde karşılayacak şekilde yeniden şekillendiriyoruz, böylece Türkiye’de uzun vadeli başarı için güçlü bir konumda bulunuyoruz.

  • Türkiye pazarına getireceğiniz yeni markalar hangileri olacak?

Mevcut portföyümüzü geliştirmeye odaklanmayı sürdürürken, Türkiye pazarına yeni markalar sunacağız. Bu portföy, pazardaki ihtiyaçlarla güçlü bir şekilde örtüşüyor. TRIBE ve Handwritten Collection gibi markaların tanıtımı, pazarın değişen dinamiklerine olan bağlılığımızı yansıtıyor. Tasarım odaklı, topluluk merkezli ve sürdürülebilirlik bilinciyle şekillenen bu konseptler, günümüzün modern gezginlerinin beklentileriyle örtüşüyor. 2024’te Türkiye’de 72 odalı Levni Istanbul Hotel – Handwritten Collection’ı hizmete açarak, bu markanın bölgedeki ilk lansmanını gerçekleştirdik. Bu otel, özgün ve fark yaratan ancak erişilebilir bir deneyim arayan misafirlere hitap ediyor. Gelecekte, TRIBE ve ibis Budget markalarını Türkiye’ye kazandıracağız. ibis Budget ile ibis ailesini tamamlayarak orta ve ekonomik segmentteki varlığımızı güçlendirecek ve bu hızla büyüyen segmentte erişimimizi artıracak. Yeni markalarımız, Türkiye’nin dinamik turizm yapısına uyum sağlayan, çeşitlendirilmiş bir marka portföyü oluşturma hedefimizi destekliyor. Zamanlamalar, otel sayıları ve dönüşüm planları üzerinde çalışmalar sürerken, stratejik yönümüz net: bilinçli büyümek, misafirlerle bağ kurmak ve yatırımcılar için uzun vadeli değer yaratmak. Türkiye’de hâlihazırda 15, dünya genelinde ise 45 markayla faaliyet gösteriyoruz. Bu güçlü yapı sayesinde, hızla değişen pazarda çevik, güncel ve etkili bir şekilde büyümeye devam ediyoruz.

‘2025 YILINA DAİR İYİMSERİZ’

  • 2025 turizm sezonunun Türkiye ve dünya açısından nasıl geçmesini bekliyorsunuz?

2025 yılına dair iyimserliğimizi koruyoruz. Artan hava ulaşımı bağlantıları ve yeni, çeşitlenen kaynak pazarlardan gelen ilgi sayesinde Türkiye şimdiden olumlu bir ivme göstermeye başladı. Elbette, jeopolitik istikrar ve ekonomik faktörler seyahat akışlarını etkilemeye devam edecek. Ayrıca, seyahat edenler artık anlamlı ve deneyim odaklı konaklamalar arıyor; bu eğilim de Türkiye’nin güçlü yönleriyle birebir örtüşüyor. Küresel ölçekte ise seyahat talebinin yalnızca korunmakla kalmayıp, pandemi öncesi seviyelerin de üzerine çıkmasını bekliyoruz. Bu büyüme; bastırılmış seyahat arzusu, uluslararası hareketliliğin yeniden canlanması ve özgün, deneyim temelli seyahatlere yönelik artan istekle destekleniyor. Accor olarak, özellikle Türkiye gibi umut vadeden pazarlarda uzun vadeli büyümeye odaklanırken, pazardaki değişimlere çevik bir şekilde yanıt vermeye hazırız.

  • Turizmde trendlerde nasıl bir değişim yaşanıyor?

Turizm sürekli evriliyor ve günümüz gezginleri artık yalnızca uyuyacak bir yer aramıyor. Kişiselleştirme, amaç ve bağ kurma arayışına yönelik güçlü bir değişim gözlemliyoruz. Misafirler; markayla, yerel toplulukla ve ziyaret ettikleri kültürle duygusal bir bağ kurmak istiyor. Rehber kitaplarının ötesine geçen gizli hikâyeleri keşfetmekten, yerel halkın yemek yediği yerlerde yemek yemeye kadar uzanan otantik deneyimler arayışındalar. İş ve tatili harmanlayan hibrit seyahatler, daha uzun süreli konaklamalar ile iyi yaşam, sürdürülebilirlik ve dijital kolaylıklara yönelik ilgi hızla artıyor. Accor olarak biz de bu dönüşüme göre hareket ediyoruz. Anahtarsız giriş ve online check-in gibi dijital çözümler, çevre dostu uygulamalar ve her konaklamaya gerçek bir anlam katan, yerel dokunuşlarla hazırlanmış deneyimlere yatırım yapıyoruz. 

Türkiye’deki otellerimizin %95’i çevre dostu sertifikaya sahip, %65’i ise gıda israfını aktif olarak takip ediyor ve pek çoğu Yeşil Enerji kullanımına geçiş yapıyor. Kalan otellerimizde de bu uygulamaların hayata geçirilmesi süreci devam ediyor. Hedefimiz, tüm ağımızda sürdürülebilirlik taahhütlerimizle tam uyum sağlamak. Sürdürülebilirlik artık opsiyonel değil, işletme verimliliğini ve uzun vadeli değeri artıran bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Enerji tüketimini azaltarak, operasyonları optimize ederek ve her misafir deneyiminin katmanına sorumlu uygulamaları entegre ederek, dirençli bir yapı inşa ediyor ve uzun vadeli değer yaratıyoruz. Accor olarak amacımız net: Sorumlu Turizm Sanatına Öncülük Etmek, Kültürleri İçtenlikle Bağlamak. Teknoloji, ulaşım ve paylaşılan insan hikâyeleri yoluyla bağlantılar arttıkça, hayatları zenginleştirme, yerel ekosistemleri güçlendirme ve seyahatin kalıcı ve olumlu bir değişim yaratmasını sağlama konusunda gerçek bir fırsata sahibiz.

  • Turizm sektöründe müşteri sadakati oldukça önemli. Müşteri sadakatini artırmak için ne tür stratejiler uyguluyorsunuz?

Bugünün seyahat dünyasında sadakat, yalnızca işlem yapmaktan öte bir anlam taşıyor. Sadakat, sıklık, duygusal bağ ve alaka ile ilgili bir kavram. Accor olarak, ALL üzerinden, her segmentte misafirlerimizi anlamlı bir şekilde tanımayı, ödüllendirmeyi ve bağlılık sağlamayı amaçlayan bir sadakat ekosistemi kurduk. Misafirlerimiz, ister yalnız seyahat edenler, küçük işletme sahipleri ya da proje yöneticileri olsun, her hafta lüks süitlerde konaklamıyor olabilirler. Ancak onlar sık seyahat eden ve tutarlılık, takdir ve özen isteyen misafirler. Ve biz de tam olarak bunu sunuyoruz. Sadakatin sadece ödüllerle değil, gerçek duygusal değerle büyüdüğünü görüyoruz. ALL sayesinde misafirlerimiz, erken check-in, oda yükseltmeleri ve hayatlarında bir kez yaşayacakları deneyimlerden faydalanabiliyor. Bir ibis veya Novotel’de konaklayan misafir, puanlarını büyük bir konser, futbol maçı gibi etkinliklere katılmak veya başka bir yerde premium bir konaklama için kullanabiliyor. Bu hedef odaklı döngü, onları bağlı tutuyor ve tekrar gelmelerini sağlıyor. 

ALL, bu yıl 100 milyon küresel üyeye ulaşarak, son beş yılda üye sayısını iki katına çıkardı ve 2024'te 11 milyon yeni üyeyle büyümeye devam etti. 2024 itibarıyla MEA ve APAC, Accor'un sadakat alanındaki en hızlı büyüyen bölgesi oldu ve ALL üyeleri, genellikle üye olmayanlardan iki katından fazla harcama yapıyor. Önemli bir nokta ise, sadece sayılarda değil, kalite ve etkileşimde de büyüyoruz. Tekrar konaklamalarda %22'lik bir artış, stratejimizin başarılı olduğunu gösteriyor. Bugünün sadakati, anlamlı, kişiselleştirilmiş ve duygusal olarak bağ kuran deneyimler yaratmakla ilgili. Bunu kalpten ve tutarlılıkla doğru şekilde başardığımızda, misafirlerimiz sadece bizimle konaklamakla kalmaz, her seferinde bizi tercih ederler.