Durgunluğa adım attık resesyon da kapıda

17 Aralık 2018
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) geçen hafta açıkladığı verilere göre, ekonomi üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 1,6 büyüdü.

DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr

Bu oran Türkiye şartlarında durgunluğa karşılık geliyor. İşin kötüsü resesyon da kapıda gibi görünüyor. Bazı öncü göstergelerin verdiği sinyallere bakılırsa, halen içinde bulunduğumuz dördüncü çeyrekte ekonomide küçülme yaşanıyor.

Bu küçülmenin 2019'un en azından ilk çeyreğinde de süreceğine de kesin gözüyle bakılıyor. Eğer gerçekten böyle olursa ekonomi resmen resesyona girmiş olacak. Çünkü iktisatçılar genelde ekonominin üst üste iki çeyrek küçülmesini resesyon olarak tanımlıyor.

NEDEN BÖYLE OLDU?
Oysa ekonomi 2018 yılına gayet yüksek bir büyüme performansıyla adım atmıştı. Geçen yıl yüzde 7,4'ü bulan reel gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYH) büyüme bu yılın ilk çeyreğinde de epey yüksek ve yüzde 7,2 olarak gerçekleşmişti.

Ancak bu yüksek büyüme performansı büyük ölçüde 2017 yılındaki aşırı doz devlet desteklerinden kaynaklanmıştı. Bu durum ekonominin aşırı ısınmasına neden olmuş ve cari açığı da patlatmıştı. Cari açığın finansmanı giderek zorlaştığı için bunun böyle devam edemeyeceği ve yılın ikinci yarısında büyümede yavaşlama yaşanacağı daha o zamandan belliydi.

Araya 24 Haziran'daki erken seçimin getirdiği siyasi belirsizlik ve ABD ile yaşanan gerginlik de girince döviz kurlarında sıçrama yaşandı.

Bir finansal krize dönüşen bu durum da büyümede beklenenden de sert bir yavaşlamaya yol açtı.

İkinci çeyrekte yüzde 5,3'e inen ekonomik büyüme üçüncü çeyrekte ise yüzde 1,6'ya kadar geriledi.

Geçen hafta bu sayfalarda yazdığımız gibi, bizim üçüncü çeyrekteki ekonomik büyümeye ilişkin tahminimiz daha düşük ve sıfır dolayındaydı. Yani gerçekleşme tahminimizden biraz daha iyi çıktı.

Bu durum da kamu tüketimindeki artışın aynen sürmesinden ve mal ve hizmet ihracatının büyümeye beklediğimizden biraz daha fazla katkı vermesinden kaynaklandı. Hanehalkı tüketimi ile yatırım harcamalarında ise beklediğimiz gibi zayıflama çıktı.

Ancak beklediğimizden biraz daha yüksek çıksa da üçüncü çeyrekteki büyüme hiç iyi değil. Çünkü Türkiye şartlarında yüzde 0-2 arasındaki büyüme durgunluğa tekabül ediyor. Bunun nedenini Türkiye'de yıllık nüfus artış hızının da bu aralıkta olması ve dolayısıyla bu düzeyde bir büyümenin kişi başına gelirde artış yaratamaması oluşturuyor.

Türkiye'de hangi düzeydeki ekonomik büyümenin neye karşılık geldiğini ve neden böyle tanımladığımı, geçen eylül ayında yayınlanan "Ekonomide Geleceği Okumak: Temel Ekonomik Göstergeler ve Yorumlanması" başlıklı kitabımda anlatmıştım. Kitabın ilgili bölümündeki tablo aşağıda yer alıyor. Bu konudaki ayrıntıları söz konusu kitapta bulabilirsiniz.

GİDİŞAT NEREYE?
Dış ticaret verileri ve imalat sanayi kapasite kullanım oranı gibi bazı öncü göstergeler, ekonomideki durumun dördüncü çeyrekte daha da kötüleştiğine işaret ediyor. Dış talep büyümeye destek vermeye devam ediyor gibi görünse de iç talepteki zayıflama daha da vahim bir hal almışa benziyor.

Bu yüzden halen içinde bulunduğumuz dördüncü çeyrekte ekonomide küçülme yaşanıyor olabilir. Bu gidişatın tersine dönmesi de öyle kolay değil. Muhtemelen 2019'un en azından ilk çeyrek döneminde de ekonomide küçülme göreceğiz.

Bu da şu anda ekonomide bir resesyon yaşanıyor olabileceği anlamına geliyor. Bize kalırsa, bu durumun düzelmesi için ise Türkiye'ye yeniden dış kaynak akışını sağlayacak bir ortamın sağlanması gerekiyor.