Enflasyonda karavanaya doymadık!

09 Ocak 2017
2016 YILINI DA HEDEFİN ÇOK ÜSTÜNDE ENFLASYONLA KAPATTIK.

DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr

Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) enflasyonu aralık ayında yüzde 1,64 olarak gerçekleşti. Bu oran 2015’in aynı ayındaki yüzde 0,21’lik enflasyon oranının neredeyse sekiz katını buluyor. 12 aylık enflasyon hesabından bu yüzde 0,21’lik oran çıkıp da yerine yüzde 1,64’lük oran girince aralık ayında yıllık enflasyonda da sıçrama yaşandı. Kasım ayı sonunda yüzde 7 olan yıllık enflasyon aralık ayı sonunda yüzde 8,53’ü buldu.

Böylece 2016 yılını da yüzde 5’lik hedefin çok üzerinde bir enflasyonla kapatmış olduk. Gerçekleşen enflasyon hedeflenen enflasyonu 3,5 puan aşıyor. Üstelik gerçekleşen enflasyon hedefin etrafındaki 2’şer puanlık belirsizlik aralığının bile dışına taşıyor. Maalesef bu sadece bu yıla özgü bir durum da değil, yıllardır tekrarlanıp duruyor.

HEDEFLEME BİLANÇOSU
Türkiye 2002 yılından bu yana para politikasında enflasyon hedeflemesi rejimi uyguluyor. İlk dört yıl “örtük” olarak uygulanan bu sistem 2006 yılından bu yana ise “açık” olarak uygulanıyor. Örtük enflasyon hedeflemesi, enflasyon hedeflemesi rejimini resmi olarak ilan etmeksizin sayısal enflasyon hedeflerinin açıklanması ve bu hedeflere ulaşmak için merkez bankasının politika araçlarını kullanması olarak tanımlanıyor. Enflasyon hedeflemesinin örtük olarak uygulandığı 2002-2005 döneminde alınan sonuçlar harikaydı. Bu dönemde hedeflerden daha iyi sonuçlar elde edildi ve enflasyon yüzde 70’in üzerinden tek haneye kadar çekildi. Ancak 2006 yılından beri süren açık hedeflemede işler pek iyi gitmiyor. 11 yılın geride kaldığı bu dönemde enflasyon hedefleri sadece iki kez tuttu. O başarıda da enflasyon hedeflerinin yükseltilmesinin ve 2008-2009 küresel resesyonunun etkisi vardı. Son altısı peş peşe olmak üzere, geri kalan dokuz yılda ise hedefleri hep çok yukarıdan ıskaladık.

Bu kötü bilanço ilk bakışta enflasyon hedeflemesi rejiminde bir sorun olduğunu düşündürebilir. Ancak bize kalırsa sorun sistemden değil, Merkez Bankası’nın pek de sistemin gerektirdiği şekilde hareket etmemesinden kaynaklanıyor. Özellikle 2011’den bu yana Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele ettiğini söylemek çok da mümkün değil. Erdem Başçı’nın başkanlık yaptığı 2011- 2015 döneminde, başta finansal istikrar olmak üzere, enflasyon dışında daha pek çok hedefin peşinde koşuldu. Sonuçta enflasyon hedefleri tutturulamadığı gibi o hedeflere de pek ulaşılamadı. Büyük bölümü Murat Çetinkaya’nın başkanlığında geçen 2016’da durum daha da kötüye gitti. Merkez Bankası’nın daha yılın başında yıl sonunda enflasyonun yüzde 7,5 olacağını tahmin ettiği halde para politkasında sıkılaştırma yerine gevşemeye gitmesi, işleri iyice berbat etti.



2017’DE NE OLUR?
2016’nın son üç ayında döviz kurlarında ciddi bir yükseliş yaşandı. Aralık ayında enflasyonda görülen sıçramada bunun önemli etkisi var. Şirketler ekonomideki durgunluk yüzünden maliyet artışlarını tüketiciye yansıtmayı bir süre erteledilerse de buna çok fazla dayanamadılar. İşin kötüsü kurlardaki artış hala sürüyor ve bunun enflasyona yansıması da bir müddet daha devam edeceğe benziyor.

2014 yılına da bu şekilde giriş yapmıştık ve o zaman Merkez Bankası para politikası faizinde 550 baz puanlık şok bir artış yaparak enflasyonun iyice kontrolden çıkmasına engel olmuştu. Şu anda yine böyle bir şey gerekiyor gibi ama siyasetçilerin hala faiz indirimi istediği bir ortamda Merkez Bankası’nın bunu yapıp yapamayacağını doğrusu bilemiyoruz. Böyle giderse enflasyonun bu yılın sonunda da yüzde 5’lik hedefin çok üzerinde olması kesin gibi. En iyi senaryoda bile yıl sonunda enflasyon yine yüzde 8-9 arasında olur gibi görünüyor. Zaten ekonomik kamuoyundaki beklentiler de genelde bu yönde. Kötü senaryoda ise enflasyonun çift haneye yükselip iyice kontrolden çıkmasından endişe ediyoruz.