Hak edilmemiş refahın bedelini ödeyeceğiz

19 Aralık 2018
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, Türkiye'nin ekonomide kusursuz fırtınaya girdiğini söylüyor. Prof. Günçavdı, "Önceki yıllarda toplum olarak hak etmeden elde ettiğimiz refahın bedelini ödeyeceğiz" diyor.

ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr

2019 yılına girmeye günler kala, Türkiye ekonomisinin yeni dönemde nasıl bir performans sergileyeceği hem iş dünyası hem de uluslararası yatırımcılar açısından büyük merak konusu. Türkiye'nin üçüncü çeyrekte sadece yüzde 1.6 büyümesi, dördüncü çeyrek büyümesinin negatif gelebileceğine ilişkin endişeleri artırmış durumda.

Son aylarda hızla yükselen enflasyonun ise kasım ayında biraz gerilese de önümüzdeki aylarda yeniden yükselişe geçeceğine dair beklentiler var. Tam bu noktada Fırat'ın doğusuna askeri operasyon, yerel seçimler ve uluslararası ticaret savaşları gibi başlıklar 2019'un çok sıcak ve ekonomi için hayli zor geçeceğini gösteriyor.

Biz de yeni yılda ekonomide yaşanabilecek olası gelişmeleri İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı ile konuştuk. Günçavdı'ya sorularımız ve aldığımız yanıtlar şöyle:

Türkiye 2018'in üçüncü çeyreğinde yüzde 1.6 gibi düşük bir büyüme oranına imza attı. Sizce büyümedeki olumsuz tablo dördüncü çeyrek ve 2019'da da sürecek mi?
Ekonomide ciddi bir daralma var. Sektörlerin büyüme kompozisyonuna baktığımızda sanayi ve inşaatta ciddi gerileme görüyoruz. Yüzde 1,6 büyüme bile aslında kamu harcamaları sayesinde gerçekleşmiş gibi görünüyor. Elbette ihracatın payı da çok önemli. Son dönemde sanayi kapasitesinin çoğunun yurtdışına gittiğini görüyoruz. Yatırımlarda ciddi bir düşüş var. Türkiye'de iç talep son aylarda yüzde 40 civarında azaldı. Bu ihracat açısından başarı sayılsa da sağlıklı bir tablo değil. Dolayısıyla yüzde 1,6'lık büyüme hayra alamet bir büyüme değil. Önümüzdeki dönemde, 2019'da büyümede iyi bir performans görmeyeceğiz.

2019'da ekonomide nasıl gelişmeler bekliyorsunuz?
Hem iç konjonktür hem de dış konjonktür öyle gösteriyor ki, ekonomide kusursuz fırtınaya giriyoruz. Geçmiş yıllarda hak etmeden elde ettiğimiz refahın bedelini ödeyeceğiz. Ben şahsen 2018'i hükümetin dediği gibi yüzde 3,8 büyümeyle değil yüzde 2-2,5 seviyelerinde kapatacağımızı düşünüyorum. 2019'da ise büyümenin negatif ya da negatife yakın olacağını düşünüyorum. Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda da yüksek büyüme rakamlarına ulaşması artık çok zor.

Türkiye şu anda bir ekonomik kriz mi yaşıyor?
Türkiye şu anda 2001 krizi kadar ciddi bir kriz yaşıyor. 2001 krizinden daha kötü olmasa da onun kadar ciddi bir krizden bahsediyorum. 2001 krizinden çıkabilmek için Türkiye'den dünya yatırımcılarına mesaj verecek insanlar seçildi. O dönemde bu isim Kemal Derviş'ti. Daha sonra AKP iktidarı döneminde Ali Babacan ve Mehmet Şimşek bu görevi üstlendi. Uluslararası sermaye bu isimleri referans aldı ve güvendi. Ne yazık ki, şimdiki ekonomi yönetimine baktığımızda ise bu ağırlıkta isimleri hiçbir bakanlıkta göremiyoruz.

2019 için öngördüğünüz 'kusursuz fırtına' tanımını biraz açar mısınız?
Öncelikle şöyle söyleyelim. Devletin kurumsal çerçevesi yeni sistemde hala oturmuş değil. Bu durum bürokraside ve ülke yönetiminde bir dağınıklık yaratmış durumda. 2000'li yılların başında krize yakalandığımızda uluslararası konjonktür krizden çıkış için çok uygundu. Bol likidite vardı. Avrupa Birliği üyelik sürecinde çok önemli adımlar atılıyordu ve dünya bu adımları alkışlıyordu. Eksikleri olsa da ülkenin kurumsal çerçevesi takdir görüyordu. Şimdi ise dünyaya baktığımızda, likidite bolluğu kalmadı, faizler çok yükseldi, en önemli pazarımız olan Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz çok kötü. Avrupa'nın dev ekonomileri olan Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere gibi ülkelerin ekonomileri zora giriyor. Türkiye'de iç talep giderek düşerken, enflasyon ve işsizlik giderek artıyor. Doğumuzda Suriye sorunu devam ediyor ve Türkiye'yi de içine alacak askeri seçenekler artıyor. Biz tüm bu tabloya kötü bir büyüme modeli ile ve zayıf kurumlarla yakalandık. Tüm olumsuzluklar yan yana geldi. İşte kusursuz fırtına bu.

"MERKEZ'İN ENFLASYON KAYGISI SÜRÜYOR"
Merkez Bankası, yılın son PPK toplantısında faize dokunmadı. Merkez'in bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Merkez Bankası faiz indirimine gitmeyerek enflasyona ilişkin kaygısını ortaya koydu. Enflasyonla mücadelenin başarıya ulaştığı konusunda hükümet kadar iyimser olmadığını göstermiş oldu. Zaten enflasyonda kasım ayında gerçekleşen düşüş çoğunlukla kamu harcamaları kaynaklıydı. Son dönemde tüketimin artırılması amacıyla uygulanan vergi indirimleri yılbaşından itibaren geçersiz olacak. Bu arada yeni asgari ücret miktarı da kısa süre sonra netleşecek. Yani enflasyon üzerindeki gerilim devam ediyor. Merkez Bankası da bu riski görüyor. Bu nedenle faizler konusunda adım atmadan önce beklemek ve birkaç ay boyunca enflasyonun izleyeceği seyri görmek istiyor. Bence son PPK toplantısında atılan adım makul bir adım oldu.

Ekonominin yeniden canlanabilmesi için atılabilecek en önemli adım sizce nedir?
Aslında tablo çok net. Pek çok çevre ekonomik yapısal reformlardan söz ediyor. Ancak asıl temel reform, kuvvetler ayrılığı ile hukukun üstünlüğü gibi temel kavramlar üzerinden yapılan reformlar olacaktır. Ondan sonra diğer iktisadi reformları konuşmak doğru olur. Bunlar halledilmeden ekonomik reformların bir anlamı olmaz. Çünkü mevcut sistem uluslararası yatırımcıyı Türkiye'den soğutuyor. Mevcut yatırım sahipleri endişe içinde. Önce sistem sorununu ortadan kaldırmak gerekiyor.

Dünya ekonomisi açısından nasıl bir yıl var karşımızda?
ABD ve Avrupa ülkelerindeki gelişmeler, dünya ekonomisi açısından çok hayra alamet değil. Ticaret savaşlarının nereye varacağı da belli değil. Örneğin ABD'de yatırım bankaları ABD Merkez Bankası FED'in faiz artırım politikasından çok rahatsızlar. Ve FED'in söylemediği şeyleri söylenmiş gibi kamuoyuna servis edip piyasayı manipüle ediyorlar. Trump ekonomide başarı sağlarsa, siyasi ömrü uzayacak. Trump'ı dengeleyecek ABD'deki tek kurum ise FED. Bu tüm dünyayı etkileyecek bir gerilim unsuru. Yine İngiltere'nin iyice içinden çıkılmaz bir hal alan Brexit meselesi, Almanya'da Deutche Bank'ın yaşadığı sıkıntılar, İtalya'nın Euro bölgesini tehdit eden bütçe açıkları... 2019 dünya için de zor bir yıl olacak.