İnat, özeleştiri ve hukuk

20 Ocak 2020





Piyasalarla, ekonominin ana eksenleriyle inatlaşmaya devam mı edeceğiz, yoksa daha sağlıklı bir ekosistem için adımlar mı atılacak?





TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr





Günlük müdahalelerle serbest piyasa ekonomisinin yerleşik düzenini zedeleyecek yeni adımlar mı gelecek, yoksa güven ortamını güçlendirecek düzenlemeler mi yapılacak?





Soruların yanıtları aslında 2020 ve sonrası için yönümüzü belirleyecek.





Talip’in hazırladığı kapak haberi, aslında yerli ve yabancıların ekonomiye duyduğu güvenin açık göstergelerinden bir tanesini işliyor.





2007’den bu yana hazırladığımız satın alma ve birleşmeler raporunun temel ekonomik göstergeler gibi bir barometre özelliği taşıdığı görüşündeyim.





2000’li yılların başında yıllık 1 milyar dolar civarında olan işlemler 2004’ten itibaren yükselişe geçmiş, 2012’de 33 milyar dolara kadar yükselmişti. Geçen yılın rakamları ise bu zirve rakamının altıda biri tutarında…





Yıl boyunca 299 işlem olduğunu hesaba katarak, bu rakamı el değiştiren şirket sayısına bölelim. Şirket başına değer 16-17 milyon dolar civarında kalıyor.





Tabii ki irili ufaklı çok sayıda şirkete bakarak sağlıklı bir fotoğraf çekmek mümkün değil. Ama, satın alma ve birleşme alanında uzmanlıklarıyla öne çıkan danışmanların ifadelerine bakıldığında, değerlemelerin aslında nasıl yerlerde süründüğü görülüyor.





Dolayısıyla, rakamlar, ilan ettiğimiz tablo, aslında ekonomi yönetimi için ciddi bir özeleştiri gerektiğini ortaya koyuyor.





Türkiye ekonomisi, özel sektör ve kamu kuruluşları, son yıllarda ciddi bir şekilde hasar aldı.





Borçlarını yapılandıranlar arasında sadece Yıldız Holding, Doğuş Grubu, Türk Telekom, Bereket Enerji gibi devlerin olmadığını zaten herkes tahmin ediyor.





İsimleri açıklanmayan çok sayıda büyük şirketin borçlarını yeniden yapılandırmak için bankalarla görüşmeler yaptığı biliniyor.





Kimisi yapılandırdı, kimisi de yapılandırmak için yoğun bir mesai harcıyor. Yapılandırmayı olumsuz bir sonuç olarak görmediğimizi kayıtlara geçirmek isterim.





Tabii, daha sağlıklı bir yapı için yapılandırma da yapılır, varlık satışı da… Şirketler, stratejilerinde de, faaliyet alanlarında da, yönetim şekillerinde de yapılandırmaya gider, gitmeleri de gerekiyor.





Nitekim, bu yönde adımları görüyoruz. Ya devlet? Yeni bir siyasal sisteme geçtik. Bu sistemle demokrasi düzeyimizin, hukuk sistemimizin güçlendiğini söylemek mümkün değil.





Oysa, iç sayfalarda TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan’ın da ifade ettiği gibi, ekonomiyi büyütecek üretimi artırmanın yolu hukuk sistemini güçlendirmekten geçiyor.





Varlıklı kesimin en büyük güvencesinin, doğduğu, faaliyet gösterdiği topraklar olmadığını zaten biliyoruz.





Varlıklar, hukuk sisteminin güçlü olduğu ülkelere, merkezlere akıyor…





Özeleştiri kavramını yaşama geçirdiğimiz bir hafta diliyorum…