Kurumsal hafızayı unutmayalım!

24 Nisan 2016
tyesıl
Merkez Bankası’nın yeni başkanı Murat Çetinkaya oldu. Kendisini kutluyorum. Kendi mesleğimde 29 yılı geride bıraktım. 1987’den bu yana Türkiye’deki gelişmeleri gazeteci olarak izliyorum.

TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr

Meslekteki deneyimimden yola çıkarak bu atamaya ilişkin ‘kurumsal hafıza’ üzerine birkaç noktaya değinmek istiyorum.

Birincisi, bir günde özgeçmişin değişmesi, yeni başkanın iletişimi açısından maalesef pozitif olmadı. Hem kurum yıprandı hem de yeni başkanın akademik kariyeri tartışılmaya başlandı. Tartışmanın şeffaf yürümesine yol açacak bilgi yoksulluğu öne çıktı.

İkincisi, ezberci yaklaşım. Kişisel olarak ezberci değilim. Önceki başkan Erdem Başçı, son derece başarılı bir iktisatçı ve piyasa oyuncularının tahminlerine son derece önem verdiği bir kimliğe sahipti. Ancak ‘başkanlık’ performansının en hafif tabiriyle bu itibarını zayıflattığını söyleyebilirim. Dolayısıyla yeni başkan Murat Çetinkaya’nın akademik geçmişinin bu görev için ‘yetersiz’ kaldığı söylenebilir. Fakat MB Başkanlığı performansı için aceleci olmamak gerektiğini düşünüyorum.

En azından kendim için bunu söyleyebilirim. BDDK’nın başına geldiğinde genç bir başkan olan Tevfik Bilgin için, “Deneyimin en büyük sermaye olduğu bir sektöre genç başkan ne kadar doğru?” demiştim. Ama sonuçta yanılmıştım. Bu yanılgımı da performansını alkışladığım ve öngörülerindeki doğruluğu defalarca dile getirdiğim Bilgin ile paylaşmıştım. Umarım ki, bu yanılgıyı yeni başkan Murat Çetinkaya için de yaşayalım ve Türkiye kaybetmesin.

Üçüncüsü, farkında mısınız bilemiyorum ama 2001 krizinden sonra değişen Merkez Bankası Kanunu’ndan bu yana dördüncü başkan atanmış oldu. Süreyya Serdengeçti ile başlayan süreçte Durmuş Yılmaz, Erdem Başçı ve şimdi de Murat Çetinkaya göreve geldi.

Çetinkaya, ‘vesayetin son kalesi’ gibi suçlamalara maruz kalan Merkez Bankası’nda AKP hükümetleri tarafından atanan üçüncü başkan oldu. Her yeni başkanın ataması, Banka Meclisi ve Para Politikası Kurulu’na atanan yeni üyeler anlamına geliyor. İyi de, Türkiye 1994’ten başlamak üzere üç kere ağır krizler ve dalgalanmalar yaşadı. Bu dalgalanmalarda ‘kurumsal hafıza’nın ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek olmadığı görüşündeyim.

Örneğin Merkez Bankası’nın Para Piyasaları Genel Müdürlüğü’nde bırakın 1994’ü, 2001 krizini yaşamış kaç kişi var? Mayıs 2006’da-ki dalgalanmayı, 2008’deki Lehman Brother’ın batmasıyla dalgalanan piyasaların depresif halini anımsayan yönetici kaldı mı? Umalım ve dileriz ki, ‘kurumsal hafıza’yı mum gibi aradığımız günler yaşamayalım.

Dördüncüsü, Merkez Bankası başta olmak üzere bazı kurumlara gereğinden fazla yük bindirildiğini unutmayalım. Türkiye’deki şirketlerin mali gücü ortada. Reform ihtiyacı biliniyor. Verimlilik artışı, rekabet gücünün artması için gerekli adımlar Merkez Bankası’ndan değil, hükümet kanadından gelmeli. Lütfen bunu unutmayalım ve yeni başkanın da işini zorlaştırmayalım.

İyi bir hafta dileklerimle...