Türk iş dünyasının dönüşüme ihtiyacı var

21 Aralık 2019

45 yıllık deneyimini ocak ayında çıkaracağı 'Tam Zamanı' isimli kitapta toplayan Aclan Acar, Türk iş dünyasının değişime ihtiyacı olduğunu söylüyor. Acar, "Şirketlerin hayatlarına sürdürülebilir bir yapıyla devam etmesi şart. Edemeyecekse zorlamamak gerek" diyor.





TALAT YEŞİLOĞLU
tyesiloglu@ekonomist.com.tr





Adan Acar, Merkez Bankası'ndan sonra profesyonel yaşama giriş yaptığı Doğuş Grubu'ndan ayrılmıştı. Eğitim alanında kurucu mütevellisi olduğu TED İstanbul Koleji'nde çalışmalarına devam etti. Ankara'da kurulu TED Üniversitesinin de kurucu mütevellisi olan Acar, üniversitenin stratejisi, gelecek tasarısı gibi konulara odaklandı.





Türk Telekom ve yüzde 55'lik hissenin sahibi olan Levent Yapılandırma'nın da yönetim kurulu üyesi olan Acar, 45 yıllık deneyimlerini aktardığı kitabını ocak ayında piyasaya çıkarmaya hazırlanıyor. Aclan Acar ile Türk Telekom'u, iş dünyasındaki değişimi ve yeni kitabını konuştuk.





Öncelikle kitabınızdan başlamak istiyorum. Kitabınızda neler anlattınız?
İş hayatımda yaşadığım her dönem kitapta kendine yer buldu. Kitabın ana noktası dönüşüm, adı ise 'Tam Zamanı' olacak. İçinde bulunduğumuz dönem Türkiye'nin ve dünyanın önümüzdeki 15-20 yılını etkileyecek önemli değişim ve dönüşümlerin yapılması gerektiği bir dönem. Hedef kitlemiz arasında iş dünyası da var, öğrenciler ve yeni yetişen genç kuşak da var.





Türkiye'de iş dünyasının önemli bir değişim geçirmesi gerekiyor. Bu değişim nasıl gerçekleşebilir?
Hem küresel akımların getirdiği gerekçelerle hem de bazı iş kollarının kendiliğinden ortadan kalkmasının bir sonucu olarak, Türkiye'de özel sektörün de kamunun da büyük bir dönüşüme ihtiyacı var. Burada doğru dönüşüm uygulanmazsa sonuçları kaçınılmaz olur.





Örneğin, kredilerin ödenememesi bir sonuçtur. Bu sonuç, nakit akışlarının ve iş kollarının yeteri kadar üretim yapamamasından ya da gelir sağlayamamasından kaynaklanıyor. O yüzden biraz da doktor edasıyla şirketlerin içine girip ilgili düzenlemeleri yapabilecek dokunuşları gerçekleştirmek gerek.





Türkiye'de sektörler için neler yapılmalı?
Bilgi teknolojileri, enerji, dijital uygulamalar, yeni perakendecilik, gıda, tarım gibi sektörler oldukça kritik. Bugün tarım üretimi yapan birçok şirkette sıkıntılar var. Bu şirketleri iyi hale getirmek şart.





Aynı şekilde doğalgaz çevrim santrallerinde gaz fiyatlarının yüksek olmasından ve elektrik üretiminde elde edilen hasılatın düşük olmasından kaynaklanan sorunlar söz konusu. Tüm bu şirketler için "kapansın" deme lüksümüz yok. Bu şirketlerin tekrar hayata kazandırabilmesi, verimliliğin artırılabilmesi için çalışmalar yapılmalı.





Sizce bu şirketler için esas çıkış nedir? Çıkış, yeniden yapılandırmak, faaliyet konularını çeşitlendirmek, verimsiz alanlardan çıkmak, dijital dönüşüme adapte olacak şekilde değişime gitmek midir?
Bunların hepsi diyebilirim. Kimse sorumluluğu üzerine almak istemiyor. Türkiye'de şirketler dünyasının genel yapısında zaten bir sorun vardı, bu şirketlerin çoğu sağlıksızdı.





Bu ekosistemde iş dünyası ve ekonomi bağımsız değil. Türkiye'deki bir şirketin sorun haline gelmesi, o şirketin etrafında oluşmuş ekosistemin tamamını etkiliyor. Büyük bir şirket ödemeler sisteminde daralmaya girdiği zaman, o şirkete hizmet verenler, tedarikçiler, küçük üreticiler, orada çalışan herkes, onların aileleri yani kısaca büyük bir kitle etkileniyor.





O yüzden dijitalleşmenin etkisi, değişen perakendecilik ortamı, satışların farklılaşması, elektronik sistemlerin devreye girmesi, içinde bulunduğu sektörün küresel olarak bir daralmada olması gibi etkenler nedeniyle şirketler durum analizi yapmak zorunda. Bu şirketlerin hayatlarına sürdürülebilir bir yapıyla devam etmesi şart. Edemeyecekse zorlamamak gerek. Borçları ötelemek bir çözüm değil.





Peki, şirketler bu bakış açısına sahip mi?
Eğer içinden çıkılması mümkün değilse çok uzatmamak, tasfiyeyi yapıp işi bitirmek gerekiyor. Bazı dönemlerde Türkiye kendi içerisinde dünyada hiçbir ekonomik sorun yokken iktisadi daralmalar yaşadı.





Gelişmekte olan piyasalarda pozitif akımlar varken Türkiye'de kendi has nedenlerle daralma olursa zamana bırakarak bunların düzelme şansı olduğunu gördüm.





Şu anda bu şans var mı?
Hayır, şu anda içinde bulunduğumuz küresel iklim çok bozuk. ABD-Çin ticaret savaşları var, dünya ticareti küçülüyor, popülist politikalar ve korumacı iklimler had safhada, küresel göç dalgası söz konusu, iklim sorumları büyüyor, enerji problemleri belirmeye başladı.





Olaylara bu gerçekler ışığında baktığınızda, zamana bırakmak ve zamanla kendiliğinden çözüleceğini düşünmekten uzak bir dönemdeyiz. Dünyada 5-10 yıllık zaman diliminde, tüm bunların etkisini daha çok göreceğiz.





Bu bağlamda Türkiye'nin özel sektörü küresel trendleri de dikkate almalı ve kendi içinde yapması gereken ödevleri sorumluluk üstlenerek yapmalı.





Bahsettiğiniz ödevler neler? Şirketlere vermek istediğiniz formül nedir?
Şirketlerin kendilerine ilk sormaları gereken soru, "Yaptığımız işin ülkede ya da dünyada 5-10 yıl içindeki geleceği nedir?" olmalı. Şirketler yalın yönetim sistemi kurmalı, çevik şirket yapısına dönmeli. Eski bürokratik yapılarla devam edilemez.





İkinci sorunun "Gelecekte sektörde benim rolüm ne olacak ve yaptığım iş sürdürülebilir bir gelir yaratacak bir iş midir?" şeklinde olduğunu söyleyebilirim. Müşteriler kendilerine değer yaratmayacak bir şeye bedel ödemek istemezler. "Yaptığım üretim, verdiğim hizmet müşteri nezdinde ne kadar karşılık buluyor ve müşteri hangi bedelle bunu almaya hazır?" ise üçüncü önemli soru.





Bu işi ve bu hizmeti sizden daha iyi bir maliyetle daha iyi sunanlar varsa ya kendinizi onlara adapte etmeniz gerekiyor ya da biliniz ki başınız dertte. Şirketler için en önemli noktalardan biri nerede ve nasıl bir fark yarattıklarıdır.





“TÜRK TELEKOM’DA DEĞER YARATMAK İÇİN ÇABALIYORUZ”
“Levent Yapılandırma bünyesinde, bankaların Türk Telekom’a sahip olması sürecinde, uluslararası bankaları temsilen şirkette yönetim kurulu üyesi oldum.





Çok ortaklı bir yapıda, hisse-borç takası dediğimiz bir model söz konusu. Bu modelin çoğaltılabilir ve başarıyla uygulanabilir bir model olduğunu düşünüyorum. Gerek Türk Telekom’un yönetim kurulu başkanı Ömer Faruk Sayan ile gerek kurulda bankaları temsil eden ekiple birlikte değer yaratmak için ciddi çaba sarf ediyoruz.





Türk Telekom, maliyetleri mümkün olduğu kadar azaltan, geleceğini dizayn eden, Türkiye’nin telekom altyapısının her gün biraz daha güçlenmesini sağlayan bir yapıya doğru süratle dönüyor.





Türk Telekom layık olduğu yere hızla gelecek. Şirket, bankaların, Hazine’nin ve Varlık Fonu’nun ortaklığında, 1-2 yıl içerisinde süratle değer yaratacak, altyapısını hızla güçlendirecek ve ileriye bakan bir şirket haline geldi.”