Ekonomist, Capital, Start Up ve CeoLife dergileri tarafından düzenlenen Uluslararası Ekonomi Zirvesi (UEZ 2025), bu yıl 14’üncü kez Türkiye ve dünyanın saygın siyasetçilerini, iş dünyası liderlerini ve akademisyenlerini ağırladı. UEZ’in ikinci gününde açılış konuşmasını yapan İspanya Eski Başbakanı José Luis Rodríguez Zapatero hem global dünyadaki değişim hem de Türkiye özelinde çarpıcı açıklamalar yaptı.
Ekonomist’in 27 Nisan-10 Mayıs 2025 tarihli sayısından
Zapatero ile konuşması sonrasında Ekonomist’e özel bir söyleşi yaptık. Türkiye’de olduğu için mutlu olduğunu söyleyen José Luis Rodríguez Zapatero, "Türkiye, benim sevdiğim ve gelmekten çok memnun olduğum bir ülke" diyor. Başkanlık döneminde de Türkiye’nin AB’ye katılımının destekçisi olan Zapatero, Türkiye’nin AB üyeliğinin sadece kendisi için değil AB için de büyük bir kazanım olacağını ifade ediyor. Zapatero, sorularımızı şöyle yanıtlıyor:
Son yıllarda Avrupa’da birçok iç ve dış siyasi değişim yaşandı. Avrupa’da artan jeopolitik gerilimler ve ekonomik belirsizlikler, Avrupa Birliği’nin geleceğini nasıl şekillendirecek?
Çok tarihi bir an yaşıyoruz. Avrupa tabii ki çok güçlü bir oluşum. Avrupa direniyor. Avrupa’nın geleceğinin de jeopolitik olarak dünyayı tanımlayacağını ve etkileyeceğini düşünüyorum.
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi, Avrupa’nın güvenliğine dair endişeleri artırdı. Bundan sonraki süreçte Avrupa’da güvenlik ve savunma stratejilerinde nasıl değişiklikler yapması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Burada Rusya’nın Ukrayna’yı istila etmesi tabii ki bizim için büyük bir şok oldu ve AB için de bir risk teşkil etti. Çünkü biz hiçbir zaman böyle bir riskin ve savaşın çok yakınımızda olacağını düşünmemiştik. Avrupa barış için kuruldu ve temelinde bu yer aldı. Burada iki önemli soru var. Öncelikle bu dönemde Rusya ve Avrupa ilişkisi nasıl olacak? Bu bizim için önemli. İkincisi ise AB kendi savunmasını oluşturacak mı? Eğer kendi savunma sistemini oluşturacaksa, Türkiye gibi ülkelerin de içinde olduğu bir oluşum gerekiyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından Avrupa’nın enerji güvenliği de büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Avrupa, enerji bağımsızlığı için nasıl adımlar izliyor?
Burada enerji anlamında çok büyük bir değişim ve dönüşüm söz konusu. Artık fosil ve karbon enerjisinden çıkıp daha yenilenebilir ve sürdürülebilir enerjiye geçiş yapılıyor. İspanya aslında bu alanda güzel bir örnek. Bu aslında zorunlu bir geçiş çünkü sürdürülebilir enerji sadece bağımsızlık anlamında değil, kârlılık anlamında da son derece avantajlı. Enerji açısından bağımsız olmak, Rusya ve daha başka ülkelere bağımlı olmamak için bu enerji çeşidine yönelmek gerekiyor.
ABD ve Çin arasındaki rekabet artıyor. Ticaret savaşları yaşanıyor. Böyle bir dünyada, Avrupa’nın nasıl bir dış politika izlemesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Gelecek için en önemli konu ABD ve Çin’in iş birliği yapması. Aslında Avrupa’nın da bir görevi bu. Avrupa ülkeleri, Çin ya da ABD’nin karşısında yer almıyor. Tam aksine Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ya da farklı bölgelerde de iş birliği bizim için önemli.
Şu an Suriye’de, Ortadoğu bölgesinde birçok çatışma mevcut. Sizin bu konuya yönelik yaklaşımınız nedir? Burada Avrupa ve İspanya’nın yaklaşımını nasıl görüyorsunuz?
Burada İspanya’nın vermiş olduğu çok ciddi bir taahhüt var. Suriye’nin yeniden yapılandırması, yeniden inşası ve insani yardım boyutunda taahhütlerimiz var. Burada Türkiye’nin liderliğine çok güveniyoruz. Türkiye, burada uzlaştırıcı bir güç olabilir. Ayrıca yaptırımların da yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye’nin Avrupa’daki rolünü nasıl görüyorsunuz? Önümüzdeki süreçte politik ve ekonomik ilişkiler nasıl daha iyi yönetilebilir?
Bizler yüzyıl olarak düşündüğümüzde en önemli konunun Türkiye’nin Avrupa Birliği ile entegre olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yüzyılın en önemli konularından biri bu olabilir. Her zaman bunu destekledim. İspanya örneğini incelediğimizde son 50 yılın en önemli konusu AB’ye katılım oldu. Hem AB’ye katılım sadece Türkiye için değil AB için de önemli. Çünkü bunun AB’ye daha küresel bir perspektif kazanacağını düşünüyorum.
Siz başkanlık döneminizde de Türkiye’nin AB sürecine destek veriyordunuz. Şu süreçte Türkiye’nin AB’ye girmesi için nasıl bir yol izlenebilir, sizin değerlendirmeniz nedir?
Bence Avrupa, Türkiye’ye çok iyi davranmadı, bu bir gerçek; ama Türkiye gayret etmeye devam etmeli. Mesela demokrasisini iyileştirmeye devam etmeli. Özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımına sıcak bakmayan Fransa ve Almanya gibi ülkelere yaklaşmaya devam etmeli ve onları ikna etmeli.
Türkiye-İspanya ilişkileri hep olumlu oldu. Siz Türkiye-İspanya arasındaki ilişkileri için ne dersiniz? Geçen zaman içinde ikili ilişkiler hem siyasi hem ekonomik olarak nasıl ilerledi?
Türkiye ve İspanya’nın ilişkileri şimdiye dek oldukça olumlu ilerlemiştir. Ticaret hacmimiz iyileştirilebilir ve yatırımlarımız da karşılıklı olarak artırabilir. İspanya ve Türkiye’nin jeopolitik vizyonu oldukça benzer. Bunu çok taraflı olarak Birleşmiş Milletler çerçevesinde yönetmeliyiz. Brezilya, Güney Afrika, Kanada gibi ülkeleri de dahil ederek iş birliği içinde diyalogları yürütmeliyiz. İspanya-Türkiye ilişkileri ilerlemeye açık.
ÜLKELERİN DÜNYA GELİRİNDEKİ PAYI TERSİNE DÖNDÜ
ÇİN ARTIK KABUL EDİLEBİLİR BİR GÜÇ İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da neler oldu? Avrupa ve ABD dünya gelirinin yüzde 60’ını temsil ediyordu. Dünya nüfusunun yüzde 14’üydü. Tersine döndü. Avrupa ve ABD’ye baktığımızda yüzde 30’a gelmiyoruz. Çin’in milli geliri neredeyse dünya gelirinin yüzde 20’sine denk geliyor. Büyük bir hegemonyadan bahsediyorduk ve çok uzun süre ABD’nin kurallarıyla oynamaya devam ettik. Soğuk Savaş sona erdiğinde, Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra her şey değişti. Birincisi İkiz Kulelere saldırı, ABD içinde kimlik krizi ortaya çıktı. Radikal bir terörizm ve daha sonra Çin gücü ortaya çıktı. Bizim için Çin artık kabul edilebilir bir güç.
İNGİLTERE BREXIT’TEN PİŞMAN Batı’ya, ABD’ye olan inancın kaybedilmesi söz konusu. “İlk önce Amerika” diyorlar ve bu da ABD’nin kaybı. Bunun örnekleri de var. Büyük Britanya’nın AB’den çıkışı, Brexit… Kraliçe Elizabeth döneminde Büyük Britanya dünya gelirinde yüzde 10’dan yüzde 3’e indi. 20’nci yüzyılda çok ciddi bir güç kaybı yaşadı. Buradaki güç kaybı göçmenlere bağlandı; Brüksel, AB sebep gösterildi. Şu anda çok pişmanlar."
“Dünya, Trump vergilerini kabul etmeyecek”
“ABD’de Trump yönetiminin gümrük vergileri ile ilgili kararının çok büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Gümrük vergisini bir kolesterole benzetebiliriz. Her anlamda ekonomi, iş birliği anlamında çok kötü. Ama İspanya’yı çok az etkileyecek çünkü ABD’ye ihracatımız çok az. Ancak önümüzdeki süreçte bunu göreceğiz. Çünkü ben uzun vadede bu kararın uygulanacağını düşünmüyorum. Dünya bunu kabul etmeyecek.”