Asya'nın en önemli tedarik zinciri merkezlerinden biri olan Malezya ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler son yıllarda giderek hız kazanıyor. Gıdadan turizme farklı alanlarda iş birliklerinin artırması rakamlara da olumlu yansıyor. TÜİK ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi yılın ilk dokuz ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 14,8 artışla 3,45 milyar dolardan 3,96 milyar dolara çıktı. Önümüzdeki dönemde teknoloji, çevre, finans ve helal endüstrisi alanlarında yeni iş birlikleri yapmayı planlayan iki ülke arasındaki ticaret hacminin 10 milyar dolara çıkartılması hedefleniyor.
TÜRKİYE BİR ÜS KONUMUNDA
Özellikle palm yağı alanında küresel bir dev olan Malezya, Türkiye’yi bir üs olarak konumlandırıyor. Rakamlar bu ilişkiyi net şekilde ortaya koyuyor. Türkiye, Malezya palm yağı için küresel ölçekte beşinci büyük alıcı, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde ise açık ara ilk sırada yer alıyor. 2024 yılında Malezya’dan yapılan palm yağı ithalatı 905 bin ton olarak kaydedilirken, 2025’in Ocak–Ağustos döneminde 488 bin tonluk tedarik bu seyrin devam ettiğini gösteriyor.
Türkiye’nin Malezya için ‘vazgeçilmez bir stratejik ortak’ konumunda olduğunu söyleyen Malezya Palm Yağı Konseyi (MPOC) CEO'su Belvinder Sron, Türkiye’yi bölge için sadece bir tüketim pazarı olarak değil, stratejik bir üretim ve dağıtım merkezi (hub) olarak konumlandırdıklarına dikkat çekiyor. Yıllık 1 milyon tona yaklaşan ve 1.1 milyar doları aşan ticaret hacmiyle Türkiye, Malezya'nın pazar çeşitlendirme stratejisinin merkezinde yer alıyor.
Ayrıca Türkiye’nin imalat ve ihracat üssü konumunda olduğunu belirten Sron, “Türkiye'nin asıl stratejik değeri, kendi tüketiminden çok ‘bölgesel bir kapı’ olmasından kaynaklanır. Türkiye, ithal ettiği palm yağını güçlü gıda sanayisinde işleyerek Balkanlar, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Avrupa pazarlarına katma değerli ürün (bisküvi, çikolata vb.) olarak ihraç etmektedir. Malezya, Türkiye'yi bu geniş coğrafyaya ulaşmak için kritik bir lojistik ve üretim köprüsü olarak konumlandırıyor” diyor. İki ülke arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması (MTFTA), Malezya palm yağına rakiplerine kıyasla daha düşük gümrük vergisi avantajı sağlıyor. Sron, bu durumun Malezya'nın Türkiye pazarındaki yüzde 90'ı aşan hakimiyetini korumasını stratejik bir öncelik haline getirdiğini vurguluyor.
PALM YAĞINA İLİŞKİN AÇIKALAMA
Dünyada çok tartışılan bir ürün olan palm yağı dev bir ekonomi yaratıyor. Küresel palm yağı pazarının ekonomik büyüklüğünün 2024 yılı itibarıyla yaklaşık 70 ila 75 milyar ABD Doları seviyesinde olduğu tahmin ediliyor ve bu değerin istikrarlı bir büyümeyle 2030 yılına kadar 100 milyar ABD Doları seviyesine yaklaşması bekleniyor.
Palm yağının ‘sağlıksız’ olarak algılanmasının temel nedeninin tüketicilerin zihninde bu yağın ‘işlenmiş gıdalar’ ve ‘yapay katkı maddeleri’ ile özdeşleştirilmesinden kaynaklandığını söyleyen Malezya Palm Yağı Konseyi (MPOC) CEO'su Belvinder Sron, “Gıda endüstrisindeki gerçek risk, yağın kendisinden değil, yanlış işleme tekniklerinden kaynaklanabilir. Tüm bitkisel yağların rafinasyonu sırasında yüksek ısılarda istenmeyen kirleticilerin (3-MCPD gibi) oluşma riski vardır. Ancak bu risk, sıkı denetimlerle yönetilmektedir. Malezya'dan ihraç edilen palm yağları, potansiyel kirleticiler açısından uluslararası standartlara uygun olarak titizlikle denetlemekte ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) ile FDA standartlarında güvenli kabul edilmekte” diye konuşuyor.