Yapısal reformlarla rüzgarı arkamıza alırız

13 Mart 2016
Ekonomist’in ‘Yılın Iş insanları’ anketinde ‘Yılın Sivil Toplum Önderi’ seçilen TUSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, dünyada finansal risklerin yükseldiğini söylüyor. Symes, bu dönemde yapısal reformlarla yeni hikaye yazılabileceğini ifade ediyor. Cansen Başaran Symes, “Hükümet ve iş dünyası reformları içselleştirirse yatırımcı da bunu görür. Yeni hikaye yaratmak elimizde" diyor.

SİBEL ATİK
satik@ekonomist.com.tr

Cansen Başaran Symes, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSIAD) başkanlık koltuğuna geçen yıl oturdu. Symes, zorlu bir dönemde oturduğu koltuğun hakkını verdi ve Ekonomist’in ‘Yılın İş İnsanları’ anketinde iş dünyasının temsilcileri tarafından ‘Yılın Sivil Toplum Önderi’ olarak seçildi.

Geçen bir yıllık süreci Ekonomist’e değerlendiren Symes, TÜSIAD’da başkanlık yapmanın dışarıdan göründüğü kadar zor bir görev olmadığını, fakat çok talepkar bir görev olduğunu söylüyor. Küresel finansal koşulların
giderek zorlaştığına işaret eden Symes, geçen süreçte yapısal reformlar konusunda ilgili bakanlıklarla yakın mesai yürüttüklerini kaydediyor.

Dünyada risklerin giderek arttığını ve Türkiye’ye de bu mercekten bakmak gerektiğini belirten Symes, yapısal reformların işbirliğiyle uygulamaya konulması durumunda yeni bir hikâye yaratılabileceğini ifade ediyor.

İş dünyası ve yatırımlar açısından şu an nasıl bir ortam söz konusu? 2016 yılına ilişkin beklentilerinizden söz eder misiniz?
Küresel finansal koşulların giderek zorlaştığı aşikar. Finansal dalgalanmaların boyutu 2015’de artarken, gelişmekte olan piyasalara akan sermaye krizden beri görülen en düşük seviyede. Küresel ticarete ilişkin tahminler uluslararası kuruluşlar tarafından aşağı yönlü revize ediliyor. 2016 yılında Türkiye’nin büyüme dinamiğini yine içeriden yaratması gerekecek. Bu yüzden reformları çok önemsiyoruz.

Türkiye için ekstra jeopolitik riskler söz konusu. Bu konuda iş dünyasından nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Suriye sorununun giderek derinleştiğini ve ülkemiz başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde terör olaylarının arttığını üzülerek görüyoruz. Jeopolitik riskler geçen yıla kıyasla çok daha artmış durumda. Son zamanlarda her sohbetin en tedirgin edici ve baş konusu bu.

Düşük petrol fiyatları ise birçok ülkenin ekonomisinde hiç de tahmin etmediğimiz kadar istikrarı bozucu etki yapıyor, daralmaya neden oluyor. İş dünyamız, pazar çeşitliliğinin önemini bugünlerde her zamankinden daha fazla hissediyor. Küresel gelişmeler artık istisnasız tüm ekonomilerde arz yönlü önemli yapısal değişiklikler olmasını kaçınılmaz kılıyor.

İş dünyasının gözü kulağı sözünü ettiğiniz gibi yapısal reformlarda. TÜSİAD olarak hazırlanan yapısal reformlar konusundaki görüş ve beklentileriniz nedir?
Seçimler öncesi ve sonrasında hep söylediğimiz şu oldu: Gelişmekte olan piyasalardaki dalgalı dönemde yapısal reformları yapabilen ülkeler rüzgârı arkasına alır. Dolayısıyla Türkiye’nin bu reformları yapıp içselleştirmesini ve uygulamaya geçirmesini çok önemsiyoruz. Konuyla ilgili tüm ilgili bakanlıklara da desteğimizi sunuyoruz.

Örneğin geçtiğimiz ay bütün uzmanlarımızla 6 saat boyunca Sanayi Bakanımız ve ekibiyle Sinai Mülkiyet Kanunu üzerinde çalıştık. Biz bütün bilgi birikimimizi bu reform sürecine tümüyle aktarmaya hazırız. Zaten böyle bir talep var ve biz de var gücümüzle bu sürece katkı yapmak üzere çalışıyoruz. Tabii bu reformların parlamentodan geçmesi ve ardından da uygulanmasını çok önemsiyoruz. Kâğıt üzerinde kalmayıp hayata geçmesini talep ediyoruz.

Peki geçen yıla göre riskler daha fazla mı? Türkiye’nin 2016 yılı yatırım ortamını değerlendirir misiniz?
Dünyada riskler giderek artıyor. Türkiye’deki duruma da bu mercekten bakmamız gerekir. Sözünü ettiği-
miz yapısal reformları gerçekleştirir ve işbirliği içerisinde uygulamaya koyabilirsek, yeni bir hikâye yaratabiliriz. Hükümet ve iş dünyası bu reformları içselleştirirse yatırımcı da bunu görür. Dediğim gibi, bu hikâyeyi yaratmak da bizim elimizde.

İş dünyasının en büyük sorun olarak gördüğü enflasyon ve yükselen kurlar konusundaki görüşleriniz nedir?
Türkiye ekonomisinde cari açık ve yüksek enflasyon endişelerimizi sıklıkla dile getiriyoruz. Merkez Bankası politikaları enflasyon hedeflemesinden uzak bir görüntü çiziyor. Enflasyon için hedef koymakla para politikası olarak enflasyon hedeflemesi yapmak arasında fark var. Son zamanlarda sadece bir hedefe sahip olmak yeterliymiş gibi bir izlenim hakim maalesef. Diğer yandan bu yıl turizm gelirlerinin sınırlı kalması cari açık konusunda da bir sorun yaratabilir.

Zor bir dönemde TÜSİAD başkanlığına geldiniz. Bir yıllık TÜSİAD sürecinizi değerlendirir misiniz?
Sadece Türkiye’nin değil, iş dünyasının zor günlerden geçtiği bir süreçteyiz. Aslında hepimizin işi zor. Dünya alışılmadık bir dönemden geçiyor. Küresel krizin gün yüzüne çıkardığı yapısal sorunlar dünyanın pek çok bölgesinde devam ediyor. Aşırı genişlemeci para politikaları reel sorunlarla yüz yüze gelinmesini geciktiriyor, finansal dalgalanmalara, negatif faizlere yol açıyor.

Reform girişimleri yok değil ama gelişmeler oldukça yavaş. Böyle bir ortamı kavramak, bu ortamda yatırım yapmak, iş yapmak reel sektör için hiç kolay değil. Yargı bağımsızlığının ve yargıya güvenin zayıfladığı, hukukun öngörülebilir olmadığı bir ülkede elde edilen ekonomik başarıları sürdürebilmek mümkün değildir. Bilgi ve ortak akılla bu zorlukları aşabileceğimize inanıyoruz.

Ekonomideki sözünü ettiğiniz zorluklar bir yana TÜSİAD gibi bir STK’nın başkanı olmanın zorlukları nedir? Sorumlulukları gereği zor bir görev midir?
Açıkçası dışarıdan göründüğü kadar zor bir görev değil. Ancak şunu net bir şekilde söylemek gerekir ki, oldukça tempolu ve olağanüstü ener'i gerektiren bir pozisyon. Tahminlerin ötesinde talepkar bir görev. TÜSİAD önemli bir marka olmasının yanı sıra global bir kurum ve dolayısıyla başkanlığın sorumluluk alanları çok geniş.

Başkanlık koltuğundaki bir yıllık çalışmanız iş dünyasının da takdirini aldı ve ‘Yılın Sivil Toplum Önderi’ seçildiniz. Başarıyı nasıl yakaladınız, sırrınız neydi?
Asıl başarının sahibi TÜSİAD ve üyeleri. Ülkenin en iyi yetenek havuzunu bünyemizde barındırıyoruz. Üyelerimizin bilgi birikimi, uzmanlığı ve katılımcı çalışması sayesinde bu başarıyı yakaladığımıza inanıyorum. Ödülü de TÜSİAD üyeleri adına alacağım.

Değer yaratmadan başarının yakalanamayacağını düşünüyorum. Aslında değer yaratmaya odaklandığınız takdirde başarı da kendiliğinden geliyor. Çalışma yaşamım boyunca hem profesyonel görevlerimde hem de sivil toplum çalışmalarımda hep değer yaratacak işlere odaklandım. Ayrıca başarının hiçbir zaman tek başına elde edilemeyeceğini düşünüyorum.

Nasıl bir ekip çalışması yürütüyorsunuz?
Yaptığınız iş ne olursa olsun, yaratmak istediğiniz değer ancak elinizdeki yetenek havuzunu doğru yöneterek elde edilebiliyor. Çalışma hayatımda beraber çalıştığım yeteneklerin potansiyellerini maksimum seviyede ortaya çıkarmaya özen gösterdim. Aynı zamanda çalıştığım bütün ekiplerle açık ve dürüst bir iletişimin önemine inanırım. Hiçbir projenin bitmesini beklemeden, pozitif ve negatif geri bildirimleri anında paylaşırım. Bu şekilde işlerin daha verimli sonuçlandığına inanıyorum.

Başarı için önemli bir diğer kriter, kıymetli olan zamanın yönetimi. Zaman kaybına hiç tahammülüm olmadığını söyleyebilirim. Beraber çalıştığım ekibin de zamanını iyi yönetmek konusunda maksimum hassasiyet gösteririm. İşleri gerekli uzmanlara delege ederim ama sorumluluğu hiçbir zaman delege etmem. Sorumluluk iyisiyle kötüsüyle her zaman bendedir.

Yeni dönemde başarı arayanlara ilk öneriniz nedir?
Başarının anahtarı aslında her zaman daha iyinin peşinde olmak. Başarı arayanlara her koşulda nasıl 'daha iyi' yapabileceklerini düşünmelerini ve her aşamasında yapılan işi iyi analiz etmelerini öneririm. Bu analiz doğru yapılırsa ‘daha iyi’ olmanın yolu hep açık olur.

Dünyanın hızla değişen temposunda yenilikleri anlayabilmek ve yeniliğin önünde olmak çok önemli. Değişimi iyi okuyanların başarıya daha rahat ulaşabileceklerine inanıyorum. Yeniliğin yanı sıra her zaman farklı bakış açılarına da açık olmak gerekiyor. Farklılık sizi zenginleştirecek ve dünyaya kimsenin bakmadığı bir yerden bakma imkanı verecek. Her şeyden daha önemlisi insani değerleri kaybetmeden başarıyı yakalayabilmek...

TÜSİAD’da başkanlık yaptığınız sürecin size yaptığı katkılardan söz eder misiniz?
TÜSİAD, 1998 yılında üye olduğumdan beri çalışma gruplarında aktif olarak yer aldığım bir kurum. Ayrıca üyeler de benim 35 yıllık iş yaşamımın geçtiği iş dünyasının en önemli ve birikimli iş insanları. Beş yıl yönetim kurulunda yer aldım ve üç başkanla çalıştım.

Bu çalışma ve tecrübelerin bana çok değerli katkıları oldu. Tüm bunların yanı sıra şunu açık söyleyebilirim ki, TÜSİAD’da başkanlık yapmak Türkiye’yi birçok açıdan çok net görmek imkânını verdi. İş dünyasının çatı örgütü olarak TÜSİAD, üyelerinin bilgi birikimini doğru yöneterek çok önemli bir değer yaratıyor.

Üyelerden başkanlık sürecinize dair nasıl dönüşler alıyorsunuz?
Bunu üyelere sormak gerekir. Ama birçok üyemiz iş dünyasının geçtiği bu zor dönemde yönetim kurulumuzun iyi bir iş yaptığını düşünüyor.

İkinci dönem başkanlığı üstlenir misiniz?
Bildiğiniz gibi henüz ilk yılımızı doldurduk. Gelecek yıl ocak ayında yapılacak genel kurulda bayrağı yeni yönetime teslim edeceğiz.

“STK’lar da kurumsallaşmalı"
Türkiye’de sivil toplum örgütlerine yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? TÜSİAD’ın bu noktada gereken sorumlulukları üstlenme açısından yarattığı fark nedir?


Türkiye'de 80'li yıllardan bu yana sivil toplumun oldukça geliştiğini görüyoruz. Fakat bu noktada "STK'lar kurumsallaştı mı?" diye sormak gerekir. Dönem dönem lidere bağlı olarak iyi işlere imza atmış ama lider değiştiğinde sürdürülebilirliği yakalayamamış STK'lar söz konusu. Kurumsallaşmanın önemine inanan bir insan olarak yalnızca firmaların değil STK'larımızın da kurumsallaşması gerektiğini düşünüyorum. TÜSİAD bu anlamda son derece kurumsallaşmış bir kurum ve en önemlisi de bağımsız bir iş dünyası temsil örgütü. TÜSİAD'ın üye profiline bakarsanız bunu çok net göreceksiniz. 45 yıllık geçmişiyle sürdürülebilir hikâyesi olan bir kurumuz. TÜSİAD aynı zamanda çok şeffaf bir kurum. Tüm programımıza, sunduğumuz her bilgiye, her raporumuza, her görüşümüze herkes ulaşabiliyor. Yaptığımız işler ve yaratılan fark ortada.