Yeşil ekonomi tercih değil zorunluluk

31 Ekim 2022


Değerli okurlar,

Bu hafta dergimizin içeriğini Yeşil Ekonomi’ye ayırdık ve özel bir sayı hazırladık. İş dünyasının çatı örgütlerinin liderleriyle konuştuk. Finans şirketlerinin yeşil dönüşüme yönelik olarak verdiği kredileri ve hizmetleri araştırdık.

Otomotivden kimyaya, hazır giyimden demir-çelik sektörüne kadar AB’ye ihracatta ön sırada yer alan sektörlerin, holdinglerin, şirketlerin, KOBİ’lerin hazırlıklarını dinledik. ‘Yeşil Mutabakat’ sürecine uyum için dev holdinglerden KOBİ’lere kadar tüm şirketlerin ciddi bir hazırlık içinde olduğunu gördük.

Biliyorsunuz, Avrupa Birliği, 24 Haziran 2021 tarihinde yaptığı oylamada, ilk iklim yasasını onayladı. Yeşil Mutabakat adı verilen bu plana göre, 2030 yılına kadar Avrupa ülkeleri karbon emisyonlarını yüzde 55, 2050 yılına kadar ise sıfır emisyon salımına düşürmeyi hedefe koydu.

Bu hedeflere uymayanlara ilave vergiler getirilecek. İhracatının yarısından fazlasını AB pazarına yapan Türkiye burada gerekli adımları atmazsa yılda 2,5 ila 4 milyar dolar arasında bir vergi yükü ile karşı karşıya kalabilecek.

Türkiye’nin ihracattaki çatı örgütü TİM’in başkanı Mustafa Gültepe, bu konuda iddialı bir söylemde bulunuyor; “Türkiye yeşil üretim üssü olabilir.”

Gültepe, Türkiye’nin sürdürülebilirlik uyumu konusunda Asya’daki rakiplerine göre daha avantajlı konumda olduğunu söylüyor ve “Mevcut altyapıdaki iyileştirmelerle yeşil dönüşümü çok daha hızlı sağlayabilir, özellikle Avrupa ve ABD gibi büyük pazarlarda rekabetçiliğimizi güçlendirebiliriz” diyor.

Ancak bunun için kamu otoritesi başta olmak üzere, işletmeler, iş örgütleri, sivil toplum kuruluşları konuyu tercih değil, zorunluluk olarak görmek zorunda ve işleri hızlandırmak zorunda.

Pandemi ile birlikte çevre, su ve gıda konusunda hassasiyetin arttığı bir gerçek. Toplum da artık bu yeşil yatırım yapan, çevreye saygılı işletmeler istiyor. Çünkü dünyamız ciddi bir iklim krizi ile karşı karşıya.

Geçen hafta World Resources Institute’nin (Dünya Kaynakları Enstitüsü) yayımladığı raporda, 2030 yılına kadar küresel sera gazı emisyonlarını yarıya indirmenin anahtarı olabilecek uygulamalara yer verilmiş.

Bunlardan üçü; toplu taşıma kapasitesini bugünkünün altı katına çıkarmak, kömürü kullanımdan kaldırılmak ve çok enteresan bir bilgi, gelişmiş ülkelerde hamburger tüketimini haftada ikiyle sınırlamak.

Rapora göre bazı sektörlerde kötüye gidiş var, bazılarındaysa yeterince hızlı ilerleme kaydedilemiyor. En çok endişe duyulan konu ise özellikle son dönemde yaşanan enerji kriziyle birlikte, fosil yakıt kullanımının artması.

Yine emisyonu azaltmak için gerekli olan teknolojilerin yeterince hızlı benimsenmediği çelik üretimi, otomobil kullanımı, orman kayıplarının durdurulamaması ve tarım kaynaklı emisyonlar da alarm veriyor.

Sağlıkla kalın…