Türkiye finansal kiralama (leasing) sektörü, 25 şirket, bin 500 çalışan ve yıllık 7 milyar dolarlık iş hacmine sahip. 2023 yılı için 100 bin müşteri ve 10,4 milyar dolarlık iş hacmi gibi iddialı hedefleri var. Ancak sektörün büyüklüğünün son yıllarda 6-7 milyar dolar aralığında kaldığını ve bu seviyeleri bir türlü yukarı yönlü kıramadığını gözlemliyoruz.
Hatta son günlerde sektörün iş hacminde büyük düşüşlere neden olabilecek bir gelişmenin olabileceği vurgulanıyor. Bu olası durum, 2007 yılı sonunda sektöre yönelik KDV oranının yüzde 1’den yüzde 18’e çıkarılması sonucu iş hacminin 8 milyar dolardan 2,9 milyar dolara inmesine benzer bir etki yapabilir.
Konu, döviz girdisi olmayan, ihracat yapmayan şirketlerin döviz kredisi kullanmasına sınırlamalar getirilmesiyle ilgili. Anımsanacağı üzere bireyler, dövizdeki dalgalanmalara karşı korunmak amacıyla yapılan düzenleme sonucu döviz kredisi kullanamıyordu.
Özel sektörün 2002’den bu yana döviz cinsi borçlarında yaşanan hızlı artışa yönelik risk uyarıları sürekli tekrarlanıyor. Bunun üzerine hükümetin dövizdeki dalgalanmalara karşı yeni tedbirleri gündeme aldığı konuşuluyor.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, eylül ayında konuyla ilgili olarak şöyle konuşmuştu: “Biz kur riskini, döviz piyasasındaki dalgalanmaları sınırlamak için makro ihtiyati tedbir diyebileceğimiz yeni bir çerçeve oluşturacağız. Döviz geliri olmayanların dövizle borçlanamamasını prensip edineceğiz. İkincisi, döviz geliri olanların ancak belli bir oranda döviz borçlanması...
Yasal düzenleme için hızlı bir şekilde hareket edeceğiz." Halen Meclis’te görüşülen torba yasa tasarısına göre, 15 milyon doların üstünde döviz kredisi borcu olan işletmelerle döviz girdisi olan tüm işletmeler, finans sektöründen döviz bazlı kredi kullanabilecekler. Diğer işletmelerin döviz kredisi kullanmasına izin verilmeyecek.
Bu durumdan en olumsuz etkilenecek finansal hizmet sektörlerinin başında da leasing geliyor. Şöyle ki, leasing şirketleri ortalama üç yıl vadeli işlemlerle finansal kiralama yapıyor. 2017 yılının ilk altı aylık döneminde 47,4 milyar TL’yi bulan finansal kiralama alacaklarının yaklaşık yüzde 75’i döviz cinsinden.
Konuştuğumuz leasing sektörü temsilcileri, bu konuyla ilgili olarak Hazine ve Merkez Bankası ile temas halinde olduklarını söylüyor. İlgili maddenin leasing sektörü için yumuşatılması taleplerini ilettiklerini kaydeden büyük bir leasing şirketinin genel müdürü iki konuya değiniyor ve şöyle diyor: “Leasing sektörü için var olan kanuna göre sistemin devam etmesini talep ediyoruz.
Bizim finansal kiralama alacaklarımız ortalama üç yıl vadeli. Dövizdeki dalgalanmalar 2-3 ay şirketleri etkileyebilir. Ancak sonrasında dalgalanmalar düzeliyor. Yine küçük ölçekli kiracıların yabancı para cinsinden finansal kiralama işlemi yapamamaları durumunda, uzun vadeli ve sabit faizli işlemler için ödemek zorunda kalacakları faizler çok yüksek olacak.
Rekabet ortamını bozacak bu durumda şirketler yatırım malı alımlarını TL cinsinden banka kredileriye finanse etmeyi tercih edebilecekler." Başka bir leasing şirketinin genel müdürü de böyle bir değişikliğin sektörün iş hacmine yarı yarıya varan oranda etki edebileceği yönünde görüş bildiriyor.
Hatta son günlerde sektörün iş hacminde büyük düşüşlere neden olabilecek bir gelişmenin olabileceği vurgulanıyor. Bu olası durum, 2007 yılı sonunda sektöre yönelik KDV oranının yüzde 1’den yüzde 18’e çıkarılması sonucu iş hacminin 8 milyar dolardan 2,9 milyar dolara inmesine benzer bir etki yapabilir.
Konu, döviz girdisi olmayan, ihracat yapmayan şirketlerin döviz kredisi kullanmasına sınırlamalar getirilmesiyle ilgili. Anımsanacağı üzere bireyler, dövizdeki dalgalanmalara karşı korunmak amacıyla yapılan düzenleme sonucu döviz kredisi kullanamıyordu.
Özel sektörün 2002’den bu yana döviz cinsi borçlarında yaşanan hızlı artışa yönelik risk uyarıları sürekli tekrarlanıyor. Bunun üzerine hükümetin dövizdeki dalgalanmalara karşı yeni tedbirleri gündeme aldığı konuşuluyor.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, eylül ayında konuyla ilgili olarak şöyle konuşmuştu: “Biz kur riskini, döviz piyasasındaki dalgalanmaları sınırlamak için makro ihtiyati tedbir diyebileceğimiz yeni bir çerçeve oluşturacağız. Döviz geliri olmayanların dövizle borçlanamamasını prensip edineceğiz. İkincisi, döviz geliri olanların ancak belli bir oranda döviz borçlanması...
Yasal düzenleme için hızlı bir şekilde hareket edeceğiz." Halen Meclis’te görüşülen torba yasa tasarısına göre, 15 milyon doların üstünde döviz kredisi borcu olan işletmelerle döviz girdisi olan tüm işletmeler, finans sektöründen döviz bazlı kredi kullanabilecekler. Diğer işletmelerin döviz kredisi kullanmasına izin verilmeyecek.
Bu durumdan en olumsuz etkilenecek finansal hizmet sektörlerinin başında da leasing geliyor. Şöyle ki, leasing şirketleri ortalama üç yıl vadeli işlemlerle finansal kiralama yapıyor. 2017 yılının ilk altı aylık döneminde 47,4 milyar TL’yi bulan finansal kiralama alacaklarının yaklaşık yüzde 75’i döviz cinsinden.
Konuştuğumuz leasing sektörü temsilcileri, bu konuyla ilgili olarak Hazine ve Merkez Bankası ile temas halinde olduklarını söylüyor. İlgili maddenin leasing sektörü için yumuşatılması taleplerini ilettiklerini kaydeden büyük bir leasing şirketinin genel müdürü iki konuya değiniyor ve şöyle diyor: “Leasing sektörü için var olan kanuna göre sistemin devam etmesini talep ediyoruz.
Bizim finansal kiralama alacaklarımız ortalama üç yıl vadeli. Dövizdeki dalgalanmalar 2-3 ay şirketleri etkileyebilir. Ancak sonrasında dalgalanmalar düzeliyor. Yine küçük ölçekli kiracıların yabancı para cinsinden finansal kiralama işlemi yapamamaları durumunda, uzun vadeli ve sabit faizli işlemler için ödemek zorunda kalacakları faizler çok yüksek olacak.
Rekabet ortamını bozacak bu durumda şirketler yatırım malı alımlarını TL cinsinden banka kredileriye finanse etmeyi tercih edebilecekler." Başka bir leasing şirketinin genel müdürü de böyle bir değişikliğin sektörün iş hacmine yarı yarıya varan oranda etki edebileceği yönünde görüş bildiriyor.