Gazetecilikten butik çaycılığa uzanan bir yolculuk… Ebru Erke, Chaika markasıyla Türkiye’de yerel kadın emeğini ve geleneksel üretimi ön plana çıkarıyor. Yerli ve sürdürülebilir yöntemlerle üretilen çayları, lüks oteller ve uluslararası şeflerle buluşturuyor. Erke, global pazarda da Türk butik çayını temsil etmeyi hedefliyor.
Küresel çay pazarının büyüklüğü yaklaşık 24 milyar dolar. Araştırmacılar sektörün hacminin 2028 yılına kadar yaklaşık 32 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyor. Çin, Hindistan, Kenya, Sri Lanka, Türkiye, Vietnam ve Endonezya çay üretiminde öne çıkan ülkeler. Türkiye, özellikle siyah çayın vazgeçilmez olduğu ülkelerden biri. Tarım ve Orman Bakanlığı verileri 2023’te 79 bin hektar alanda 1,3 milyon ton yaş çay üretildiğini, 2024’te bu miktarın 1 milyon 438 bin tona ulaştığını gösteriyor. Rekoltenin yaklaşık yarısı ÇAYKUR tarafından, kalanı ise özel sektör fabrikalarında işleniyor. Bugün Türkiye’de 191 çay fabrikası var ve bunların 47’si kamuya ait. Çay, milyonlarca insanın gündelik yaşamında sosyal bir bağ kurarken, üretim tarafında da dev bir ekonomik değer yaratıyor. Ancak uzun yıllar boyunca çayın çeşitliliği, üretim yöntemleri ve marka değeri anlamında atılan adımlar sınırlı kaldı. İşte bu noktada ‘butik çaycılık’, son dönemde yeni bir yönelim olarak öne çıkıyor.
Bu yönelimin en yeni örneklerinden biri de gazetecilikten çay girişimciliğine adım atan Ebru Erke’nin kurduğu Chaika.
HİNDİSTAN’DA ÇAY EĞİTİMİ ALDI
Ebru Erke, uzun yıllar dergi ve gazetelerde çalıştıktan sonra ‘kendi yolunu bulma’ arayışıyla Hindistan’ın Assam bölgesine gidiyor. Çayın topraktan fincana kadarki tüm süreçlerini kapsayan bir eğitim alıp; orada çay masterlarıyla birlikte çalışıyor. Ardından dünyanın önde gelen çay ülkelerini dolaşarak hem belgesel çekiyor hem de çay kültürünün inceliklerini öğreniyor. Sonrasında su üzerine de Almanya’da eğitim alıp, su sommelieri de oluyor.
Türkiye’ye döndüğünde ise Karadeniz’de çayla ilgili denemeler yapan iki genç kadınla yolları kesişiyor. Bu buluşma Chaika’nın ilk adımı oluyor. Sonrasında kendi imkânlarıyla Çin’den özel bir makine getiriyor. Bu sayede çay yapraklarının doğallığını ve üretim geleneklerini koruyacak bir üretim hattı kuruyor.
YEREL KADINLARIN EMEĞİYLE
Chaika’nın üretiminde temel prensip, elle toplama. Özellikle Yemişlik köyünde yaşlı kadınların el emeğiyle toplanan yapraklar tercih ediliyor. Çayın en değerli kısmı olan filiz ve ilk yapraklar, makasa hiç değmeden toplanıyor. Çünkü çayın tomurcuğunda ‘kateşin’ gibi sağlık açısından değerli maddeler bulunuyor ve bu da ancak özenli toplama yöntemleriyle korunabiliyor.
Toprak seçimi de markanın en kritik adımlarından. Hayvancılıkla uğraşan köylerde kullanılan organik gübre sayesinde toprağın mikroorganizmaları canlı kalıyor. Bu sayede çay bitkisi sağlıklı gelişiyor ve nitelikli ürün elde ediliyor.
BİTKİ ÇAYI DA GELİŞTİRDİ
Chaika, ilk etapta yeşil çay ve sınırlı miktarda el yapımı özel seriler üretiyor. Daha sonra bitki çayları alanına da giriyor. Bu noktada fitoterapi uzmanı ve Otacı Kurucusu Meltem Kurtsan’dan danışmanlık alıyor. Çünkü bitki çeşitlerinin doğru seçilmesinin, çayların güvenilirliği açısından kritik bir konu olduğunu söyleyen Erke, şunları anlatıyor: “Aktarlardaki satılan bitki çaylarının çoğu içmek için uygun değil. 40 küsür çeşit papatya var mesela ama sadece üç tanesinin çayı içilebiliyor. Hırvatistan'da gelen, Mısır'dan gelen bir de bir cins daha var. Yani Datça'daki papatyaları kopartıp bitki çayı papatya çayı yapmanın hiçbir anlamı yok. Bunun gibi o kadar çok örnek var ki.”
Sonrasında da her noktada satılan soğuk çay ürettiğini söyleyen Erke, bu kategori ile ilgili şunları söylüyor: “Yeşil çay ürettiğimiz için yeşil çay bazlı bir soğuk çay yaptık. İçine de rafine şeker koymadık. Tatlandırıcı, yapay tatlandırıcı koymadık. Sırf elma suyu koyduk tatlandırmak için, bir de doğal aroma.”
LÜKS OTELLERE GİRDİ
Chaika’nın yalnızca lezzet ve kaliteyle değil, ambalajıyla da fark yaratmasına özen gösterdiklerine değinen Erke, “Japonya’dan getirilen biyolojik olarak çözünebilen piramit çay poşetleri kullanıyoruz. Ambalaj tasarımları ise bir kadın tasarımcı tarafından hazırlandı” diye ekliyor.
Marka kısa sürede lüks otellerin menülerine girmiş durumda. Çırağan Palace Kempinski, Raffles, Shangri-La gibi prestijli adreslerde odalarda ve SPA alanlarında Chaika çayları sunuluyor. Uluslararası arenada da ilgi görmeye başlayan marka, yakın zamanda İtalya pazarına açılmaya hazırlanıyor. Erke, Kopenhag’daki üç Michelin yıldızlı bir şefin menüsünde Chaika çaylarının yer alacağını söylüyor.
GLOBAL BÜYÜME HEDEFLİYOR
Chaika’yı kurarken büyük iş planlarıyla değil, öğrenme merakıyla yola çıktığını belirten Erke, “Biz çay ülkesiyiz ama çayı bilmiyoruz. Kendi çayımızın dünyadaki yerini merak ettim. Hiçbir maddi destek almadan, sadece zevkim için başladım. Sonra işin bambaşka bir boyuta evrildi” diyor.
Bugün markanın hedefi, Türk butik çayını dünya sahnesine çıkarmak. Hem yeşil çay, siyah çay hem de bitki çaylarında koleksiyonlar oluşturmak ve bu ürünleri yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa’da da tanıtmak planlanıyor.
Marka aynı zamanda çayın yalnızca bir içecek olmadığına, bir ritüel ve yaşam tarzı olduğuna da vurgu yapıyor. Suyun kaynamasından yaprakların demlenmesine kadar geçen süreç, bir meditasyon anı olarak görülüyor. Çayın paylaşılması ise sosyal bağları güçlendiren, kültürler arasında köprü kuran bir deneyim.