Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, A Haber ve A Para ortak yayınında gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Dünyada yaşanan ekonomik gelişmelerin Türkiye'ye yansımasına dikkati çeken Şimşek, "Küresel finansal koşulların daha elverişli hale gelmesi risk iştahı açısından bir avantaj ama küresel büyümenin düşük seyretmesi, ticaretin daha da yavaşlaması, korumacılığın daha da artması olumsuz trendler." diye konuştu.
Şimşek, kısa vadede uygulanan ekonomi programını etkileyen iç ve dış olumsuz şoklar yaşandığını anımsatarak, "Bunlar programı geçici olarak, olumsuz etkiledi ancak buna rağmen Türkiye programı rayında tuttu. Çünkü biz kararlı bir şekilde programı uygulamayı önceliklendirdik." ifadelerini kullandı.
Türkiye savunma sanayisi ihracatında dünyada ilk 10'a girecek
Türkiye'nin savunma sanayisi ihracatında çok büyük fırsata sahip olduğunu vurgulayan Şimşek, halen devam eden 1400'e yakın projenin değerinin 100 milyar doların üzerinde olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin büyük ihtimalle bu sene küresel savunma sanayisi ihracatında ilk 10'a gireceğine işaret eden Şimşek, "En hazır ve bu konuda en çok yatırım yapmış ülkelerin başında Türkiye geliyor." dedi.
"Bütçe açığının yüzde 3,5 civarında olmasını bekliyoruz"
Programın ilk evresinin makrofinansal istikrarı sağlamayı hedeflediğini belirten Şimşek, şöyle devam etti:
"Biz bunu aslında ilk yılda başardık. Gerek rezerv birikimi üzerinden gerekse bütçe açığını ve cari açığı kontrol altına alarak ilk evreyi geçtik. Şimdi biz ikinci evredeyiz. İkinci evrede dezenflasyon başladı ve şoklara karşı dayanıklılığı güçlendirdik. Bu evre de 1-1,5 yıl alacak. Bu senenin sonunda ikinci evre geride kalacak. Enflasyonu düşürüyoruz, mali disiplini tekrar tesis ediyoruz. Cari açıkta yapısal iyileşmeyi ve rezerv yeterliliğini sağladık. Bu senenin sonunda bütçe açığının yüzde 3,5 civarında, cari açığın yüzde 1,5'in altında olmasını bekliyoruz. Büyüme zaten makul gidiyor. İşsizlik de yüzde 8-8,5 arası bir düzeyde."
"Enflasyonla mücadele kolay bir iş değil"
Şimşek, üçüncü evrenin de 2026'da başlayıp 2027'nin ilk yarısında biteceği bilgisini vererek, bu evrenin enflasyonun artık daha az hissedildiği ekosisteme geçişi ve yapısal reformlar üzerinden dönüşümü içerdiğini anlattı.
Enflasyonla mücadelenin kolay bir iş olmadığını vurgulayan Şimşek, bu programdaki gidişatın uluslararası başarılı uygulamalara paralel olduğunu bildirdi.
Şimşek, "Vatandaşımız bir an önce hayat pahalılığıyla mücadelenin başarısını ister. Eleştiriye de ben saygı duyuyorum. Manşet enflasyon geçen sene ağustosta yüzde 50'nin üzerindeydi, bu sene yüzde 33 civarında. Temel mal enflasyonu, ağustos ayı itibarıyla yüzde 20'nin altına düştü. Peki, niye enflasyon yüzde 30'un üzerinde? Çünkü, kira ve eğitim gibi bazı kalemlerde geçmişteki uygulamaları serbest bıraktık. Geçmişe yönelik bir uyarlama süreci var." diye konuştu.
Manşet enflasyonun ağustosta yüzde 33 olmasına karşın kira artışının yüzde 74, eğitimdeki artışın yüzde 61 olduğuna dikkati çeken Şimşek, bunların da normalleşeceğini belirtti. Şimşek, gıdada ise enflasyonun kuraklık nedeniyle tekrar yüzde 30'un üzerine çıktığını anlattı.
"Türkiye'nin risk primi son 5 yılın en düşük düzeyinde"
Bu sene yaşanan olumsuzluklara değinen Şimşek, şunları kaydetti:
"Bu sene başımıza neredeyse gelmeyen bir şey kalmadı. Kuraklık, don ve bölgemizde savaş yaşadık, Trump'ın ticaret savaşları var. İçeride bir dava nedeniyle ortaya çıkan belirsizlik oluştu. Bütün olumsuzluklara rağmen sene sonu itibarıyla manşet enflasyonunun yüzde 30'un altına düşeceğine inanıyoruz. Gelecek sene de yüzde 20'nin altını hedefliyoruz. Dolayısıyla yüzde 20 demek mal enflasyonunun yüzde 10 civarına düşmesi demek. Hizmet enflasyonunun da yüzde 30'un altına düşmesi demek. Enflasyonda hissedilebilir bir düşüş içindeyiz. Artık fiyatların, eskisi kadar etiketlerin yenilenmediğini herkes biliyor."
Şimşek, programın iniş ve çıkışlarının olacağını belirterek, "Bütün bu dış, iç şoklarının yaşandığı dönemde bizim verdiğimiz tepki doğruydu ki bugün enflasyon düşmeye devam etti. Ülkenin risk primi düştü. Bu sabah itibarıyla Türkiye'nin risk primi 244 ile son 5 yılın en düşük düzeyinde. Başımıza bu sorunlar gelmeseydi belki şu anda 200'ün altındaydık." diye konuştu.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, cari açığı bir endişe kaynağı olmaktan çıkarttıklarını belirterek, "Önümüzdeki üç yıl, net altın ithalatı hariç cari açık milli gelire oran olarak yüzde 0,5'in altında olacak." dedi.
Şimşek, AK Parti hükümetlerinin en önemli özelliğinin bütçe disiplini olduğunu dile getirerek, 6 Şubat depremleri öncesinde, 20 yıl boyunca, bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 2,4 olduğunu söyledi.
Şimşek, hükümetin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bütçe disiplinini önceliklendirdiğini, bu sayede faiz yükünün azaldığını kaydederek, "Depremle birlikte bütçe açığımız yüzde 5'in üzerine çıktı. Bu yüksek bir rakam. Tedbir aldık, tedbir almasaydık çok daha yüksek olacaktı. 2024'te bunu yüzde 4,7 civarına indirdik. Bu sene hedefimiz yüzde 3,1 idi. Büyük ihtimalle yüzde 3,5, yüzde 3,6 gibi bir rakamla bitireceğiz. Bütçe harcamalarında öyle bir disiplin oturttuk ki harcamalarda hedeflerin altındayız. Yani biz harcamalara izin vermedik. Harcamalarda bir sapma yok." diye konuştu.
Tasarruf tedbirlerini içeren genelgeyi kararlı şekilde uyguladıklarına dikkati çeken Şimşek, "Tasarruf genelgesi öncesi, yani 2014-2023 döneminde, bu genelge kapsamındaki harcamaların bütçe içindeki payı yüzde 4,6 idi. Geçen yıl yüzde 3,1'e düştü. Bu kalemlerde yüzde 33'lük reel tasarruf sağladık. Bunun parasal karşılığı 115 milyar lira." bilgisini paylaştı.
Şimşek, program öncesi 10 yıllık dönemde faiz hariç harcamalarda yukarı yönlü sapmanın yüzde 9,1 olduğunu anlatarak, "Geçen sene 100 liralık bütçe karşılığında 96,7 lira harcadık. Bırakın yüzde 9 yukarı yönlü sapmayı, yüzde 3,3 aşağı yönlü baskıladık. Bu sene de yine onaylanan bütçeye göre en az yüzde 1'in üzerinde aşağıda kalacağız. " ifadelerini kullandı.
"Faizin bütçedeki payını tekrar aşağı indireceğiz"
Faiz giderlerinin nominal arttığını söyleyen Şimşek, 2002-2022 döneminde faiz harcamalarının milli gelire oranının yüzde 4,1 olduğunu bildirdi.
Şimşek, program döneminde ise bu oranın yüzde 3 civarına geldiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Faiz harcamalarının milli gelire oranı, uzun vadeli ortalamanın altında ama program öncesinin bir miktar üzerinde. Çünkü 90 milyar doları deprem yaralarını sarmak için harcadık. Bütçede böyle bir para yoktu, borçlandık. Son iki-üç yılda bütçe açığımız yüksek, faiz dışı açık verdik. Biz bundan sonraki üç yılda faiz dışı fazla hedefliyoruz. Böylece tekrar faizin bütçedeki payını aşağı indireceğiz. 2026'da faiz harcamalarının milli gelire oranı yüzde 3,5’a ulaşıyor, program dönemi sonunda ise yüzde 3,3’e inmesini bekliyoruz."
"Rezerv yeterliliğinde ve dış finansmana erişimde sorun yok"
Cari açığın da önemli bir mesele olduğunu ifade eden Şimşek, AK Parti hükümetleri döneminde cari açığın milli gelire oranının yüzde 3,7 civarında, altın hariç açığın ise yüzde 3,2 civarında bulunduğunu belirtti.
Şimşek, geçen yıl ise altın hariç cari fazla verildiğine işaret ederek, "Net altın ithalatı dahil milli gelire oranla yüzde 0,8 yani yüzde 1'in altında bir açık verdik. Bu sene hedef yüzde 2'lik bir açıktı, yüzde 1,5 civarında bir açıkla yılı kapatacağız. Yani hedeften daha iyi gidiyoruz. Dolayısıyla cari açığı bir endişe kaynağı olmaktan çıkarttık. Hatta önümüzdeki üç yıl, net altın ithalatı hariç cari açık milli gelire oran olarak yüzde 0,5'in altında olacak. Artık yapısal olarak cari açığı sorun ve endişe kaynağı olmaktan çıkarıyoruz, yapısal bir iyileşme var." dedi.
Türkiye'nin rezerv yeterliliğinde ve dış finansmana erişiminde sorun olmadığına dikkati çeken Şimşek, ülkenin özellikle rezerv yeterliliğinde rahat bir düzeye geldiğini söyledi.
Şimşek, ihracat performansında da herhangi bir sorun olmadığını dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Son dönemde ana ticaret ortaklarımızın büyümesi yüzde 1,8 civarı. İhracatımız program başından bu yana yüzde 6 civarında arttı. Program öncesindeki 10 yılda Avrupa Birliği (AB) yıllık yüzde 1,5 büyümüş, ithalatı da yüzde 3,3 artmış. Program döneminde AB yüzde 0,8 büyüdü, ithalatı da yüzde 2,2 küçüldü. Programın başında Avrupa'nın ithalatında Türkiye'nin payı yüzde 3,3 idi, şu anda yüzde 4'e çıkmış durumda. Rekabet gücümüzde iddia edildiği gibi kalıcı bir kayıp yok. Rekabetçi ve zorlanan sektörler var. Biz zorlanan sektörlere yardımcı oluyoruz."
"Konkordatoda istismar edilen hususları nasıl engelleriz, buna bakıyoruz"
Bakan Şimşek, programın başından bu yana konkordato başvurusu yapan firma sayısının 3 bin 856 olduğunu ifade ederek, bu işletmelerin ekonomideki karşılığının reel sektörün cirosunun içerisindeki payının yüzde 0,73, ihracattaki payının yüzde 0,7 istihdamdaki payının yüzde 0,58, toplam nakdi kredilerdeki payının yüzde 0,96 seviyelerinde olduğunu bildirdi.
Konkordato müessesini istismar eden firmalar olduğuna dair sahadan şikayetler geldiğini kaydeden Şimşek, "Adalet Bakanlığımızla konuştuk bu konuyu. Ortak bir çalışma grubu üzerinden değerlendiriyoruz. İstismar edilen hususları nasıl engelleriz, buna bakıyoruz. Ticari alacaklar daha iyi korunabilir mi? Bu hususa da bakıyoruz." ifadesini kullandı.
Şimşek, finansmana erişim konusunda zorlu bir süreç yaşandığını bildirerek, en kötüsünün geride kaldığını ve finansal koşulların sürekli iyileştiği bir döneme girildiğini dile getirdi.
İhracat üzerinden Türkiye'nin büyümesinin amaçlandığını vurgulayan Şimşek, günlük reeskont kredi miktarının 300 milyon liradan 4 milyar liraya çıkarıldığını ifade etti.
Şimşek, ihracatçının şu andaki piyasa faizinin neredeyse yarısıyla borçlandığını belirterek, çiftçilere de destek sağlandığını ve çiftçinin ödediği kredi faizinin yüzde 70'ini hazinenin karşıladığını bildirdi.
Çiftçilere 160 milyar liranın üzerinde faiz sübvansiyonu sağladıklarını kaydeden Şimşek, esnafın ödediği kredi faizinin yarısının da yine devlet tarafından karşılandığını söyledi.
Şimşek, Türkiye'nin yerli üretimi güçlendirmek için YTAK ve HIT-30 gibi yatırım programları başlattığına da dikkati çekerek, "İhracatçımızın, çiftçimizin, esnafımızın ve yatırımcımızın, bütçe üzerinden, ciddi bir faiz yükünü üstleniyoruz. Finansmana erişime bu alanlarda sorun yok." dedi.
"Bilançodaki iyileşme neredeyse 250 milyar dolar"
Kayıt dışılıkla mücadele konusunda kararlı olduklarını vurgulayan Şimşek, amaçlarının kimseyi cezalandırmak değil, uyumu artırmak olduğunu anlattı.
Şimşek, Kur Korumalı Mevduat'a (KKM) yönelik ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"KKM zirvede 143,9 milyar dolara kadar çıkmıştı. Bu bir koşullu yükümlülüktü. Şu an itibarıyla 8,7 milyar dolara düştü. Aralık itibarıyla vadeler dolacağı ve yenilemeyeceğimiz için KKM tamamen Türkiye'nin gündeminden çıkmış olacak. YUVAM hesapları yurt dışındaki vatandaşlarımızın açtığı hesaplardı. YUVAM hesabının zirvesi de 12,3 milyar dolardı, en son rakam 4 milyar civarına kadar indi. YUVAM hesaplarını kapatmıyoruz. Dışarıdan gelen vatandaşlarımızın tasarruflarını tuttuğu hesaplardır, KKM'den farklıdır. KKM'ye son vermemiz Türkiye açısından değerliydi. O dönemin koşullarına göre getirilmişti. Makrofinansal istikrarın pekişmesi, risklerin azaltılması, finansal şoklara karşı dayanıklılığın artması açısından Türkiye'nin bu programdan çıkması değerliydi. Bunu da piyasaları kırmadan dökmeden sakin bir şekilde yaptık. Aslında net rezerv artışı program başından bu yana 115 milyar dolarsa bu 140 milyar doları da dikkate almamız lazım. Çünkü o da bir döviz yükümlülüğüydü. Dolayısıyla gerçek anlamda Türkiye'nin bilançosundaki iyileşme neredeyse 250 milyar dolar civarında."