DOLAR
34,95
0,17%
DOLAR
EURO
36,76
0,37%
EURO
GRAM ALTIN
2976,55
-0,98%
GRAM ALTIN
BIST 100
10125,46
0,66%
BIST 100
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

2024’te en kötü geride kalacak

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan “Yaşanan gelişmelerin ardından 2024 yılı, en kötünün artık geride kalmaya başlayacağı bir yıl olarak görülmeye başlandı” diyor.

07 Ocak 2024 | 18:47
2024’te en kötü geride kalacak

2024 yılının enflasyonla katı mücadele süreci olarak geçeceğini ifade eden İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan “Yaşanan gelişmelerin ardından 2024 yılı, en kötünün artık geride kalmaya başlayacağı bir yıl olarak görülmeye başlandı" diyor.

24 Aralık 2023 - 06 Ocak 2024 tarihli sayıdan

İç piyasada enflasyonla mücadelede şu anda en önemli silahın faizler olduğunu söyleyen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, yüksek faizin ekonomik aktiviteleri ciddi şekilde yavaşlattığına dikkat çekiyor. Bunun iç piyasada durgunluğun habercisi olduğunu ifade eden Bahçıvan, iç piyasaya bağlı olan sektörlerde talep zorlukları yaşanacağını belirtiyor. 

Yaşanan gelişmelerin ardından 2024 yılının en kötünün artık geride kalmaya başlayacağı bir yıl olarak görülmeye başlandığını söyleyen Erdal Bahçıvan, yeni döneme ilişkin sorularımızı şöyle yanıtladı:

Türkiye'nin ekonomik açıdan 2024 performansı konusunda öngörünüz nedir? Sanayici gözüyle 2024'te Türkiye ekonomisini etkileyecek en kritik konu ne olur? Bu dönemde gördüğünüz riskler ve fırsatlar nelerdir?

2023, ülkemiz için tarihte örneği olmayan bir deprem felaketiyle başladı. Çok büyük bir travmaydı. Sadece ekonomik yönden değil, psikolojik, sosyolojik, toplumsal açıdan dengeleri altüst etti. 2023'ün ilk altı ayını deprem ve seçim ikliminde geçirdik. İkinci altı aydan sonra kadrolarda yaşanan değişimle beraber istikrarın oluşacağına dair öz güven artmaya başladı. 

Yaşanan gelişmelerin ardından 2024 yılı, en kötünün artık geride kalmaya başlayacağı bir yıl olarak görülmeye başlandı. Ancak 2023'ün son günlerinde dünyada yaşanan durgunluğun etkileri de hissedilmeye devam ediyor. Bir taraftan dünyada bizleri bekleyen durgunluk tehlikesi devam ederken, diğer taraftan Türkiye'de enflasyonla katı bir mücadele yürütülüyor. 

Aslında enflasyon konusunda Türkiye ve dünya açısından henüz tam anlamıyla emin olunamayan bir seviye var. İç piyasada enflasyonla mücadelede şu anda en önemli silah faizler olarak gözüküyor.

Faiz artırım sürecinin yatırım ortamına etkisini değerlendirir misiniz?

Yüksek faiz durumu ekonomik aktiviteleri de ciddi şekilde yavaşlatıyor. Bu da iç piyasada durgunluk yaşanacağına işaret ediyor İç piyasaya bağlı olan sektörlerde talep noktasında bir zorluk yaşanması beklense de, ihracat ve döviz kazandırıcı işlerde çeşitli fırsatlar oluşabilir. 

Türkiye'de son yıllarda alışılmış olan 'ne pahasına olsun büyüme' noktasından biraz daha enflasyonun dizginlenmesine dönük bir noktaya doğru geçiş olduğu görülüyor. Bunu yılın son aylarında da görmeye başladık. Ancak adı konmuş bir sorun ve doğru tedavi yöntemleri uygulanarak, güven verici bir ortam sonucunda belli bir dönem içinde sonuca varılacağı düşüncesi de geleceğe pozitif olarak bakılmasını sağlıyor. 

Hep birlikte nicelikten daha öte niteliği konuşacağımız döneme giriyoruz. Dijitalleşme, sürdürülebilirlik, teknoloji, insan kaynakları... Bunların her biri hayatımızı çok daha farklı etkileyecek. Yeni neslin nasıl bir dünya beklediğini çok iyi anlayarak değerlendirmemiz gereken bir dönemdeyiz.

İzlenen para politikası ve ekonomik performans konusunda değerlendirmeniz ne olur? Sanayiciler açısından üretim maliyetleri, kaynak bulma sıkıntılarının önümüzdeki dönemde üretim gücümüze etkisi ne olur?

Olaya sadece para politikaları olarak ya da kısa vadede bakmamak gerekiyor. Disiplinli adımlar atıldığını görüyoruz. İç piyasa tarafında ticari kredi erişiminde kredi ve maliyetini kaldırabilme sorunu var. Burada finansa erişmek mi esas, yoksa o maliyeti karşılamak mı? Bu durum o firmanın o günkü şartlarına bağlı olan bir durum. 

Ancak son iki aydır özellikle özel bankalar tekrar aktif bir şekilde piyasaya girmeye başladı. Diğer taraftan Türkiye'ye bir fon akışının başladığını da söyleyebiliriz. Yurt dışından ülkeye tasarruf getiremediğiniz müddetçe Türkiye'nin mevcut tasarruf kapasitesi; ülkenin, bireysel tüketicisinin, ticaretinin ihtiyacı olan krediyi yeterli kadar sağlamasına imkan vermiyor. 

Bu anlamda Türkiye'ye belli ölçüde nakit akşının sağlanmasını olumlu olarak değerlendirebiliriz. Türkiye'nin kredisi yükseldikçe, reytingi yükseldikçe bankaların da kendi marka değerleriyle çok daha güçlü imkanlara kavuşacağını düşünüyorum.

Gelecek süreç sanayici açısından nasıl görünüyor? İş dünyasında yapay zekanın yükselişi, sürdürülebilirlik ve yeşil mutabakat konularının büyüme ve gelişim açısından önemini değerlendirir misiniz?

Sürdürülebilirlikle yapılması gereken tüm yatırımların şirketlerin değerini artırdığını ve şirketlerin geleceği için çok önemli olduğunu söylemeliyiz. Ancak sürdürülebilirlik yatırımları kısa zamanda değil uzun vadede büyük katkı sağlıyor. Onun için de bu tür yatırımlar söz konusu olduğu zaman milyarlarca liralık yatırım değerine ulaşabiliyor. O yüzden sürdürülebilirlik yatırımlarının farklı boyutlarda desteklenmesi gerekiyor. 

Özel sektör bankacılık anlayışıyla bu tür yatırımlara doğru ve ucuz kaynak bulmak çok kolay olmuyor. Dünyadaki örneklerine baktığımızda bambaşka finansman modelleri görülüyor. Dünyanın geleceği adına hazırlanmamız gereken en önemli konuların başında sürdürülebilirlik geliyor.

Bu konuda atılan adımlar yeterli mi? Siz İSO olarak bu yönde neler yapıyorsunuz?

Ancak yeteri kadar hızlı ilerleyemediğimizi de söylemeliyiz. İstanbul Sanayi Odası olarak biz de tüm sanayimizi bu yolculuğa hazırlamak için elimizden geleni yapıyoruz. Ancak 2023 yılında farklı ajandalardan, farklı gündemlerden dolayı işin bu noktasına çok fazla odaklanamadık. 2024'te bu konuda çok daha etkin olmayı hedefliyoruz. Bizim için gecikmemiz şu anda sıkıntı ve tehdit olarak gözükebilir ama doğru yönetirsek de bunu bir fırsata çevirebiliriz.

“Kaynaklarımızı heba etmemeliyiz"

“Türkiye'nin kaynak problemi yok. Ancak Türkiye'nin kaynaklarını doğru kullanma, kaynaklarını doğru değerlendirme sorunu var. Artık bundan sonra hiçbir kaynağımızı heba etmememiz gerekiyor. İnsan kaynağımızı da, maddi kaynaklarımızı da, toprak kaynaklarımızı da en doğru, en güçlü verim ve katkı sağlayacak şekilde kullanmamız gerekiyor. Şu andaki model, daha çok yüksek teknolojinin önemsendiği tabloyu ön plana çıkarıyor.”
 

0


  • ALTIN GRAM - TL 2976,55 -0,98%
  • ALTIN ONS 2648,82 -1,16%
  • BIST 100 10125,46 0,66%
  • DOLAR/JAPON YENI 153,659 0,65%
  • DOLAR/KANADA DOLARI 1,42361 0,0724%
  • DOLAR/RUS RUBLESI 104,5 -0,1932%
  • DOLAR/TURK LIRASI 34,9519 0,1703%
  • EURO/DOLAR 1,0504 0,3482%
  • EURO/TURK LIRASI 36,7644 0,3705%
  • STERLIN/DOLAR 1,26194 -0,39033%
EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL