İş dünyası yeni süreci takip ederken, yatırım planları için Ortadoğu’da güvenin tesis edilmesi gerektiği görüşünde.
Ekonomist’in 22 Haziran - 5 Temmuz 2025 tarihli sayısından
Ortadoğu bölgesi yeni bir gerilime ev sahipliği yapıyor. Irak ile başlayan, ardından Suriye’de rejim değişikliği ve İsrail’in Gazze ve İran saldırılarıyla devam eden yüksek gerilim, bölgenin hala istikrardan uzak olduğunu gösteriyor. En son İran ve İsrail’in füzelerle birbirine yaptıkları saldırılar nedeniyle yükselen tansiyonun yakın gelecekte nihai bir barışla sonuçlanması mümkün görünmüyor. Öte yandan bölgede bir yandan gerilim tırmanırken, diğer yandan Suriye’de yeniden inşa sürecinde adımlar hızlandı.
23 Mayıs’ta ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hazine Bakanlığı Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırıldığını ilan etti. ABD Hazine Bakanlığına bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC) tarafından yayımlanan “Genel Lisans 25 (GL 25)” ile Suriye Yaptırımlar Yönetmeliği kapsamında yasaklanan işlemlere izin verildi. ABD Dışişleri Bakanlığı da “Caesar Suriye Sivil Koruma Yasası (Caesar Act)” kapsamında bir muafiyet kararı yayımlayarak müttefik ülkelerin ve bölge aktörlerinin Suriye ile ekonomik ilişkilerini güçlendirmesinin önünü açtı.

SURİYE İLE TİCARET ARTIYOR
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Mart 2011’de patlak veren iç savaş öncesinde Türkiye ile Suriye arasında 1,5 milyar dolar civarında olan dış ticaret hacminin kısa sürede 5 milyar dolara çıkarılması hedefleniyordu. Türkiye’nin Suriye’ye ihracatı 2011 yılında 1,6 milyar dolar iken, 2012’de iç savaşın ülke geneline yayılması sonrasında 498 milyon dolara kadar geriledi. 8 Aralık 2024’te muhaliflerin başkent Şam’ı ele geçirmesi sonrasında yaşanan rejim değişikliği sonrasında ise Türkiye’nin ihracatında geçmiş yıllara göre çarpıcı bir artış gözleniyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, 1 Ocak- 30 Mayıs arasında Suriye’ye yapılan ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 39,2 artışla 857 milyon dolar oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ve AB’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırma kararından hemen sonra, 24 Mayıs’ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yı İstanbul’daki Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde kabul etti. Görüşme sonrası yapılan açıklamalarda, Türkiye ile Suriye ikili ilişkileri ele alınırken, başta enerji, savunma ve ulaştırma olmak üzere ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine vurgu yapıldı.
İMAR SÜRECİNE GÜÇLÜ ADAY
Görüşmeler neticesinde yabancı yatırımcıların Suriye’de yatırım için Türk şirketlerle iş birliğinde önemli bir kapı aralanmış oldu. Uluslararası siyaset alanında çalışan Özyeğin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Evren Balta, Türkiye’nin coğrafi, sektörel ve siyasi avantajları nedeniyle Suriye’nin yeniden entegrasyon ve imar sürecinde önemli bir rol oynamaya aday olduğunu söylüyor. Türkiye’nin sınır komşusu olmasının, kara taşımacılığı başta olmak üzere lojistikte büyük avantaj sağladığına işaret eden Balta, “Zaten savaş boyunca Türkiye’den Suriye’ye gıda, ilaç, inşaat malzemeleri gibi temel kalemlerde fiili ihracat sürdü. Şimdi bu akışın resmileşmesi ve çeşitlenmesi bekleniyor” diyor.

İBRAHİM FUAT ÖZÇÖREKÇİ / DEİK/TÜRKİYESURİYE İŞ KONSEYİ BAŞKANI
İLK İMZALAR ENERJİDE GELDİ
Ekonomik yaptırımların kaldırmasının ardından Suriye Merkez Bankası Başkanı Abdulkadir Husrih Suriye’nin birkaç hafta içinde SWIFT uluslararası ödeme sistemine geri döneceğini ve ülkenin yeniden küresel ekonomiyle bağlantı kuracağını açıkladı. 14 yıl sonra gelen bu adımlar ilk etapta enerjide yatırım iş birliğini beraberinde getirdi. İlk etapta Kalyon Holding ve Cengiz Holding, Katar’dan UCC ve ABD’den Power International ile birlikte Suriye Enerji Bakanlığı ile 7 milyar dolar tutarında stratejik iş birliği anlaşması imzaladı.
DEİK/Türkiye-Suriye İş Konseyi Başkanı İbrahim Fuat Özçörekçi, ABD ve Avrupa Birliği tarafından uygulanan yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte, Suriye’de faaliyette bulunması planlanan Türk firmaları açısından yatırım ve iş birliği olanaklarının önemli ölçüde kolaylaştığını söylüyor.
“YAKIN ZAMANDA CANLANMA ZOR”
Bankacılık sektöründe yaşanan açılımlar sayesinde döviz transferlerinin daha rahat gerçekleştirilebildiği bilgisinin geldiğini kaydeden Özçörekçi, “Uluslararası kaynaklardan yatırım fonlarının temin edilmesi ve yatırımların sigortalanabilir hâle gelmesiyle, karşılaşılan temel sorunların büyük ölçüde giderilmesi mümkün olabilir” diyor.
TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sanayii Meclis Başkanı Şeref Fayat ise ilk etapta kumaş ve iplik gibi tekstil ihracatının yanı sıra hazır giyimde toptancılar aracılığıyla ilerlemenin mümkün olduğunu söylüyor. Ancak son gelişmeler ışığında bölgede yatırım yapmanın kolay olmadığına işaret eden Fayat, “Bölgede yaşanan gerilimler ve istikrarsızlık nedeniyle yakın zamanda bir canlanma beklemiyorum. Hatta bölgedeki son gelişmeler nedeniyle faiz düşürmesi beklenen Türkiye Merkez Bankası’nın bunu öteleyebileceğini düşünüyorum” diyor.
“GÜVENLİĞİN SAĞLANMASI GEREKİYOR”
Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Berke İçten ise Suriye’de ayakkabıyla ilgili satış veya üretimi konuşabilmek için henüz erken olduğunu söylüyor. Bölgedeki savaş ortamının, istikrara dönmeden çatışma ortamı bitmeden ticareti konuşmanın mümkün olmadığını kaydeden Berke İçten şunları aktarıyor: “Suriye’yi yakından takip ediyoruz. Sistemler oturmaya başladığında orada öncelikle satış hamlesi olacaktır. Güvenliğin sağlanmasıyla ayakkabı sektörünün hamleleri olacaktır çünkü ihtiyaç büyük. Belki üretimde iş birliğine gidilebilir.”
GÜNEYDOĞULU ŞİRKETLER YAKIN TAKİPTE
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Yardımcısı ve Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri (GAİB) Başkanı Fikret Kileci ise Gaziantep başta olmak üzere Türkiye’nin Suriye ve İran’a yakın kentlerindeki şirketlerin yeni süreci yakından takip ettiğini söylüyor. “Bizim bölge ile hem akrabalık ilişkilerimiz hem de uzun yıllara dayanan ticari iş birliklerimiz var” diyen Kileci, bunu Suriye’nin yeniden ayağa kaldırılmasında çok önemli bir avantaj olarak gördüğünü söylüyor. Öte yandan sadece Türkiye için değil, Suriye’de iş yapmaya hazırlanan tüm ülkeler için bazı bankacılık faaliyetlerinin olgunlaşması ve güvenliğin tam olarak sağlanması gerektiğini sözlerine ekleyen Kileci, “Ayrıca hem enerji tedariki hem de lojistik alanında eksikler giderilmeli ki yatırımlar sağlıklı bir şekilde ilerleyebilsin. Eğer bunlar sağlanırsa, biz özellikle Güneydoğulu şirketler olarak Suriye’ye her türlü desteği vermeye hazırız” diye konuşuyor.
“TAŞLAR YERİNE OTURMALI”
Akdeniz Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği (AKAMİB) Onursal Başkanı Bülent Aymen ise Suriye’de yeni rejimin dünya tarafından kabul görmesi konusunda olumlu bir tablo olsa da Türk şirketlerinin bölge ile ticareti hızlandırabilmesi için ‘taşların yerine oturması’ gerektiğine işaret ediyor. Aymen, “Şimdilik büyük ölçekli ticari anlaşmalar yapmıyoruz ama ABD-AB yaptırımlarının kalkacağına dair söylemler bile bir hareket yarattı. Şartların daha da olgunlaşmasıyla Suriye’nin yeniden kalkınması için harekete geçmeye hazırız. Özellikle Suriye’de büyük ihalelere girecek Türk firmaları için Hazine garantisi verilmesi, ayrıca Batılı ülkelerden kaynak girişi olması gerekiyor. Bu gelişmelerin 2025’te değil de 2026 içerisinde olmasını bekliyorum. Asıl o zaman Türk şirketler için önemli fırsatlar gündeme gelecek” diyor.

PROF. DR. EVREN BALTA / ÖZYEĞİN ÜNİV. ÖĞRETİM GÖREVLİSİ
“Bölgede zorlu koşullar devam ediyor”
“Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da büyük ölçekli projelere imza atmış olan Türk inşaat firmaları, savaş sonrası yeniden imar pazarında doğal bir avantaja sahip. Esnek iş modelleri ve görece düşük maliyetli çözümler sunabilmeleri, Batılı veya bölgesel rakiplere karşı rekabet gücünü artırıyor. Ayrıca Türkiye’nin farklı Suriye’de farklı siyasi aktörlerle (hem merkezi yönetim hem de yerel unsurlar) kurduğu ilişkiler, Türk firmalarının sahada daha geniş bir hareket alanı bulmasını sağlıyor. Bu fırsatlara rağmen Suriye pazarı halen yüksek risk barındırıyor. Ülke içinde güvenlik durumu kırılgan, ödeme mekanizmaları zayıf ve Suriye rejimi ile diğer uluslararası aktörler arasındaki ilişkilerin geleceği belirsiz. Bu koşullar altında Türk firmaları için Suriye önemli fırsatlar sunarken, risk yönetiminin ve siyasi dengelerin dikkatle gözetilmesi gereken zorlu bir pazar olmaya da devam edecek.”