“Toprakla kurduğumuz bağ, gelecekle kurduğumuz bağdır.” Récolte’m Kurucusu Bahar Okyar’ın bu sözü, sadece bir üretim modelinin değil, bir hayat felsefesinin de özeti. Récolte’m, modern şehir insanının doğaya olan özlemini sürdürülebilir tarımla buluşturuyor. Teknolojinin olanaklarını kullanarak üretim süreçlerini erişilebilir, şeffaf ve katılımcı hale getiriyor.
Ekonomist’in 17 - 30 Ağustos 2025 tarihli sayısından
Okyar’ın hikayesi, birçok kişi için tanıdık bir özlemden, toprağa dokunmak ve üretim parçası olmaktan doğuyor. Yıllarca kurumsal hayatın içinde, pazarlama ve marka yönetimi alanlarında çalışan Okyar, doğaya duyduğu ilgiyi önce bağcılık sayesinde keşfediyor. Ardından bu ilgiyi, Koç Üniversitesi TURQUALITY® MBA programında geliştirdiği projeyle bir modele dönüştürüyor ve 2016 yılında Récolte’m markasını kuruyor. Kısa sürede yatırımcıların da dikkatini çeken bu model, Letven Capital’in Tars Tarım Fonu’ndan aldığı destekle güçleniyor ve Yalova’daki Alova Farm’da yaban mersini, Ayvalık’ta ise zeytin üretimine başlanıyor.
‘TARLADAN SOFRAYA’ YAKLAŞIMI
Récolte’m’in modeli, klasik tüketici–üretici ayrımını ortadan kaldırıyor. Şehirde yaşayan bir birey, bir yaban mersini fidanını 10 yıl boyunca sahiplenerek kendi üretiminin parçası olabiliyor. Her kullanıcıya özel bir tabela, ziraat mühendislerinin gözetiminde yürütülen süreçler, aylık gelişim raporları ve hasat zamanı taze ürünlerle buluşmak… Tüm bunlar, ‘tarladan sofraya’ yaklaşımını bambaşka bir boyuta taşıyor. Aynı model zeytin ve zeytinyağında da işliyor. 10 zeytin ağacıyla 50 litrelik zeytinyağı paketi alan bir kullanıcı, üretim sürecini izliyor, kendi etiketini tasarlıyor, hatta hasada katılabiliyor.
FARKLI ÜRÜNLER GELECEK
Şirketin sunduğu dijital altyapı, sadece üretimi izlemekle sınırlı değil; tüketiciyi, üretici yapmaya teşvik ediyor. Bu sistemin, aslında gelecekte kendi arazisinde üretim yapmak isteyenler için bir ön deneyim alanı olduğunu söyleyen Okyar, “Don, kuraklık, zararlılar gibi zorluklar ile karşılaşan kullanıcılar, üretimin romantik değil, gerçek yönleriyle tanışıyor. Bu da tarıma olan saygıyı ve anlayışı güçlendiriyor. Bugüne kadar 100’den fazla şehirli bu modele dahil oldu. Özellikle beyaz yakalıların ilgisi büyük” diye anlatıyor.
Sağlıklı yaşam arayışındaki bireyler, çocuklarına güvenli gıdalar yedirmek isteyen ebeveynler ve restoranlar bu modelin doğal hedef kitlesi. Récolte’m bu ilgiyi yeni ürün gruplarıyla genişletmeyi planlıyor. Yakın gelecekte çaydan avokadoya, kahveden patatese kadar birçok farklı ürün de bu sisteme entegre edilecek.
KADIN ÜRETİCİLERLE İŞ BİRLİĞİ
En dikkat çekici adımlardan biri ise kadın üreticilerle ilgili. Okyar, bir kadın girişimci olarak, bu modelin kadın üreticiler için yeni bir güçlenme alanı olabileceğini düşünüyor. Milas’taki coğrafi işaretli Memecik Zeytinyağı üreticisini sisteme dahil etme hazırlığı sürerken, kadın üreticiler ve kooperatiflerle iş birlikleri planlanıyor. Çünkü geleneksel sistemde üreticinin üç yıl sürebilecek gelir dönüşü sürecinin Récolte’m modeliyle hızlandırıldığını dile getiren Okyar, “Ürün ortaya çıkmadan üreticiye finansman sağlanıyor, böylece sürdürülebilir üretim mümkün kılınıyor” diye ekliyor.
TARIMDA DİJİTALLEŞME
Sürdürülebilirlik ise bu modelin temel taşı. Yalova’da yaban mersini, Ayvalık’ta zeytin üretimi yapılan çiftliklerde doğayla uyumlu yöntemler uygulanıyor. Dijital izlenebilirlik altyapısı sayesinde tüm üretim süreci şeffaf biçimde takip edilebiliyor. Böylece tüketici yalnızca ürün değil; bilgi, güven ve doğaya duyarlılık da satın almış oluyor. Tarımsal üretimi daha erişilebilir, katılımcı ve sürdürülebilir hale getiren bu model, kadınlar için ekonomik güçlenme, toplum içinse gıdada güven demek.