Dünyadaki gıdaların yüzde 95’i doğrudan ya da dolaylı olarak topraktan geliyor. Ancak tarımın su kaynaklarının yüzde 70’ini tükettiği ve küresel sera gazı salımının dörtte birine neden olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yıllar içinde daha fazla verim elde etme hırsıyla sadeleştirilen tarım sistemleri, artık doğanın taşıma kapasitesini zorluyor. Toprak yoruluyor, su azalıyor, biyoçeşitlilik kayboluyor… Bu tablo bize şunu açıkça söylüyor: Doğayı yalnızca korumak yetmiyor, onu yeniden onarmamız gerekiyor.
Ekonomist’in 20 Temmuz - 02 Ağustos 2025 tarihli sayısından
Bu farkındalıkla hareket eden kurumlardan biri de Nestlé Waters çatısı altındaki Erikli. Marka, lezzetinin kaynağı olan Uludağ’ın zengin ekosistemini korumakla yetinmiyor; bu doğal mirası geleceğe taşımak için ‘Korumamız Gerekli’ adını verdiği bütüncül bir dönüşüm başlatıyor.
100’DEN FAZLA ÇİFTÇİYE ULAŞILDI
“Doğayla uyum içinde üretim yapmayı ve toprağa nefes aldırmayı amaçlıyoruz” diyen Nestlé Türkiye Sürdürülebilirlik Lideri Banu Arslanoba’ya göre, 2023’te ova köylerinden başlayan ve 2024’te dağ köylerine yayılan proje, sürdürülebilir tarımın sahadaki karşılığı. Bugüne kadar 100’den fazla çiftçiye ulaşılmış; her birine toprak analizi yapılmış, sensörler ve uydu verileriyle üretim alanları takip edilmiş. Özel cihazlarla nem ve sıcaklık değerleri ölçülerek daha bilinçli sulama ve ilaçlama kararları alınması sağlanmış. Yani verim artarken, kaynaklar da korunmuş.
Bu teknik dönüşümün ardındaki mimarlardan biri de tarım teknolojileri alanında uzmanlaşan bir şirket olan Doktar. Şirketin İklim ve Sürdürülebilirlik Etki Lideri Hande Günaçtı, projenin omurgasını şu sözlerle tanımlıyor: “Uludağ’ın ekosistemini korumak için ölçülebilir, izlenebilir ve tamamen veriye dayalı bir altyapı kurduk. Toprağın canlılığını koruyan, biyoçeşitliliği destekleyen ve suyu tasarruf eden iyileştirme fırsatlarını anında hayata geçiriyoruz.”
Sensörler ve uydu verileri, her çiftçiye özel reçeteler oluşturulmasını sağlıyor. Bu da klasik tarım yöntemlerinin çok ötesinde, bilimle harmanlanan bir uygulama modeli sunuyor.
BİYOÇEŞİTLİLİK ÇALIŞMALARI
Erikli’nin yalnızca ürün kalitesini değil, yaşadığı toprağı da korumaya çalıştığını vurgulayan Nestlé Waters Pazarlama Direktörü Gizem Kartal ise proje ile ilgili şunları anlatıyor: “Uludağ; beş farklı iklim kuşağı ve 791 bitki türü barındıran, biyolojik çeşitliliği yüksek bir ekosistem. Yaklaşık 30’un üzerinde canlı türü ise sadece burada yaşıyor. Uludağ’ın doğal mirasını korumayı amaçlayan ‘Korumamız Gerekli’ girişimini Uludağ Üniversitesi ortaklığıyla başlattık. Uludağ’ın biyoçeşitliliğini belirlemek için saha çalışmaları yapıldı. Bu çalışmalar, 51 familyadan 201 bitki türünü ortaya koydu; bunların 44’ü endemik, 15’i sadece Uludağ’da bulunuyor. Sadece üretim süreçlerimizde değil, toprağın, suyun ve tüm ekosistemin korunmasında aktif bir rol üstleniyoruz.”
TOPRAĞI ‘İYİLEŞTİRME’ DÖNEMİ
Erikli’nin hamlesi, sürdürülebilirliğin yalnızca bir rapor ya da pazarlama stratejisi olmadığını, sahada, çiftçinin yanında, toprağın içinde vücut bulduğunu gösteriyor. Üstelik bu yaklaşım, Nestlé’nin global stratejisiyle de örtüşüyor: 2025’e kadar ham maddelerin yüzde 20’sinin, 2030’a kadar yüzde 50’sinin onarıcı tarım uygulayan çiftçilerden tedarik edilmesi planlanıyor. Bu hedefe ulaşmak için ayrılan bütçe ise 1,2 milyar İsviçre Frangı. Tarım sistemleri iklim değişikliği, su stresi ve toprak tükenmişliğiyle baş başa. Ancak Erikli’nin örneğinde olduğu gibi şirketler hem doğayı hem de işlerini iyileştirebilecek araçlara sahip. Yeter ki meseleye sadece sürdürülebilirlik değil, ‘onarıcılık’ perspektifinden de bakmayı seçsinler. Çünkü artık toprağı sadece ekip biçme değil, iyileştirme zamanı.
Öte yandan Erikli, doğayla uyumlu üretim yaklaşımını sadece tarım uygulamalarıyla sınırlamıyor. 2024 itibarıyla, 1 litrelik tüm PET şişelerini –etiket ve kapak hariç– yüzde 100 geri dönüştürülmüş PET’ten üretmeye başlayan Erikli, 2025 yılı sonuna kadar ambalajlarının yüzde 100’ünü geri dönüşüme uygun şekilde tasarlamayı hedefliyor.