DOLAR
34,82
0,05%
DOLAR
EURO
36,82
0,01%
EURO
GRAM ALTIN
2982,80
1,28%
GRAM ALTIN
BIST 100
10257,39
1,75%
BIST 100
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

“Yeşil dönüşümde hızlı davranan kazanacak”

Sürdürebilirlik ve yeşil dönüşümün küresel ekonomide hem riskleri hem de fırsatları beraberinde getirdiğini aktaran İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, “İklim değişikliği sebebiyle ülkelerin gündemine hızla giren bu iki konuda önce vaziyet alan ülkeler kapatılmaz bir arayla öne geçecek” diyor.

25 Kasım 2024 | 17:30
“Yeşil dönüşümde hızlı davranan kazanacak”

Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme ve kalkınmasının yakın gelecekte global ekonomiyi şekillendirecek yeni rekabet alanlarındaki varlığına bağlı olduğunu aktaran İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, 2040 yılına kadar 29 trilyon dolar ile 48 trilyon dolar arasında gelir üretecek 18 endüstride şimdiden hazırlık yapıp atılım yapılması gerektiğini söylüyor. 

10 - 23 Kasım 2024 tarihli sayıdan

Bu rekabet alanlarının e-ticaret, elektrikli araçlar, batarya teknolojileri, bulut servisleri, yarı iletkenler gibi alanların geldiğini aktaran Avdagiç, 18 yeni rekabetçi arenanın küresel ekonomiyi şekillendireceğini ve bu alanların 2040 yılına kadar 2-6 trilyon dolar kâr yaratacağını söylüyor.

Dolayısıyla bu kategorilerde güçlü yer almak gerektiğini belirten Şekib Avdagiç, ikiz dönüşümü yapabilen ülke ve sektörlerin kapatılmaz ara ile global ekonomide öne geçeceğini aktarıyor. Avdagiç, sürdürülebilir kalkınma konusunda şunları aktardı:

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı stratejisine bakıldığında sürdürülebilir bir kalkınma ve büyüme konusunda başarıyı getiren hangi adımlar olacak?
Türkiye’nin müreffeh ve kalkınmış bir ülke olma hedefine ulaşması, iki önemli konuda başarılı olmamıza bağlıdır: “Sürdürülebilirlik ve Yeşil Dönüşüm.” Zira bu iki kavram, küresel ekonomide hem riskleri hem de fırsatları beraberinde getiriyor. İklim değişikliği sebebiyle ülkelerin gündemine hızla giren bu iki konuda önce vaziyet alan ülkelerin sektörleri “kapatılmaz bir ara”ile öne geçecektir. Bu sebeple sektörde faaliyet gösteren firmaların ekonomik ve çevresel faktörleri kurumsal işleyişleriyle uyumlu hale getirmelerini elzem buluyoruz. Sadece bunu başaran firmaların ortaya çıkabilecek riskleri yönetebilecekleri aşikârdır. Sürdürülebilir kalkınmayı yeşil dönüşümle sınırlamamak gerekiyor. Unutmayalım ki sürdürülebilir kalkınma; doğa ve çevreyle dost bir kalkınma ve aynı zamanda teknolojik kalkınmadan geçiyor. Dijital çağın beraberinde getirdiği değişim rüzgârıyla refah yelkenini doldurmak, dijital dönüşümün getirdiği yeni rekabet sahalarında öncü olmaktan geçiyor.

Yeni rekabet sahalarında güçlü ve öncü olmanın yolu nedir?
Bu konuda McKinsey’in son yayınladığı rapor oldukça yol gösterici niteliğe sahip. Rapora göre 18 rekabet arenası, yakın gelecekte global ekonomiyi şekillendirecek. Öyle ki 2040 yılına kadar 29 trilyon dolar ile 48 trilyon dolar arasında gelir üretecek bu 18 endüstride şimdiden hazırlık yapıp atılım yaparsak, kazanan biz olacağız. Şunu unutmamalıyız, bugün bizde ya da başka gelişmiş ülke ekonomilerinde geçerli birçok endüstri, yarının rekabetçi arenaları arasında yer almayacak. O yüzden bizim yüksek büyüme ve dinamizme sahip olacak bu ‘benzersiz’ endüstri kategorilerine daha fazla açılmamız gerekiyor.

Bahsettiğiniz bu yeni endüstriler hangileri?
Bunların başında hızla ilerleyişini sürdüren e-ticaret, elektrikli araçlar, cloud (bulut) servisleri, yarı iletkenler sektörler geliyor. Aynı şekilde yapay zeka, dijital reklamlar, streaming video ise dönüşüm içindeki teknolojiler. Unutmayalım ki yapay zeka, yazılımın içinden çıktı ve tartışılmaz bir taht edindi. Bir de tamamen yeni gelişen süreçler var. Bunların başında da paylaşımlı otonom araçlar, uzay, siber güvenlik, batarya teknolojileri, video oyunları, robotik, biyoteknoloji, modüler inşaat, nükleer fizyon, hava hareketliliği ve obezite ilaçları geliyor. Tüm saydığım bu 18 yeni rekabetçi arena, küresel ekonomiyi şekillendirecek, çünkü bu 18 alanda 2040 yılına kadar 2-6 trilyon dolar kâr bulunuyor. Bu teknolojilerin kolektif milli gelirdeki payı ise yüzde 4’te yüzde 10-16’ya yükseleceği belirtiliyor. Dolayısıyla bu kategoriler bizim için asıl ve en önemli hedeflerdir. Biz bu hedeflere ulaşmak zorundayız. Özetle gelecek 10 yılı Türkiye’nin yüksek teknoloji ile kalkınacağı bir döneme çevirmek için çalışmaya şimdi başlamamız gerekiyor. Unutmayalım ki Türkiye Yüzyılında endüstrilerimizi dönüştürmemiz ekonomimizin hayatta ve ayakta kalabilmesi için artık bir tercih değil, bir mecburiyettir.

Ticaretin önemli bir kısmını yaptığımız Avrupa Birliği’nde sınırda karbon vergisi konusunda gelinen noktayı özetler misiniz? Gördüğünüz eksiklikler neler?
Dış ticaretinin yarısına yakınını AB ülkeleriyle yapan ülkemiz için bu gelişmeleri yakından takip etmek durumundayız. Avrupa Birliği tarafından oluşturulan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile enerjiden ulaşıma; gıdadan inşaata pek çok sektörde yeşil dönüşümün gerçekleşmesinin hedeflendiğini gündemimizin birinci maddesi yapmalıyız. Buna göre gerekli hazırlıkları tamamlamalıyız. Bu süreci sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir dönüşümde fırsat olarak değerlendirmeli, yeşil dönüşüm ve sürdürülebilirlik konularında aksiyon almalıyız. Aksiyon almamız, sanayide AB Yeşil Mutabakatı’na uyumu öncelikle gerçekleştirmemizle olacaktır. Ancak bunu yaptığımızda Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın mağduru değil kazananı olabiliriz. Firmalarımızın da ülkemizin de ihracatçı gücünü koruyup geliştirmesi buna bağlı olacaktır. Kuşkusuz döngüsel ekonomiyi sağlamada AB regülasyonlarına uyum sağlamak önemli bir adımdır ve global pazarda bizi çok avantajlı kılacaktır.

Bu konuda kamunun atması gereken, ticaretle uğraşanların beklediği adımlar neler?
Açıkça ifade edeyim ki, Türkiye AB’ye olan coğrafi yakınlığını nasıl “yakın tedarik üssü” olmaya çevirdiyse; regülasyonlara hızlı uyum sağlayarak da AB ve global pazarının yükselen yıldızı olmalıdır. Elbette dış ticaretimizin yaklaşık yarısını etkileyecek bu değişime hazırlanmak, firmalardan devlete kadar çok taraflı ve geniş bir sahada çalışmamızla mümkün olacaktır. Bu bağlamda özellikle; karbon salınımının aşağı çekilmesine yönelik politikalar önemlidir. Sürdürülebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar, özellikle sanayi ve enerjide endüstriyel süreçlerin daha verimli hale getirecek ve enerji tüketimini azaltacak uygulamalar, yeşil ekonomiye geçişi destekleyecek yeşil finansmanın teşviki ve yeşil teknolojilere yatırımlar temel başlıklar olarak ele alınmalı ve hayata geçirilmeli.

“Hedefi 12’den vurmalıyız”
“Globalde 2005 yılında, dünyanın en büyük 20 şirketi arasında yer alanlar şirketlerin Eylül 2024 itibariyle sadece 4’ü hâlâ ilk 20’de kalabildi. Sonraki 20 yılda listeden çıkacak olanların yerini Türk firmalarının alması mümkün ama bunun için yeni rekabetçi arenalarda çalışmaya başlayıp öncü olmamız şart. TÜİK verilerine Türkiye’nin yılın ilk 9 ayındaki yüksek teknolojili ürün ihracatı 6,2 milyar dolar oldu. Toplam imalat sanayi ihracatı içindeki payı ise yüzde 3,4 olarak gerçekleşti. Yani potansiyelimiz var. İhracatımızda teknoloji yoğunluğunu artırmak için büyük bir küresel dönüşüm imkanı önümüzde duruyor. Bunu değerlendireceğimize, 48 trilyon dolarlık yeni rekabet arenalarından hak ettiğimiz payı alacağımıza, dijital çağı ‘ıskalamayıp’ hedefi 12’den vuracağımıza yürekten inanıyorum.”

0

EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL