Pandora tam da bu ihtiyacın karşısına çıkan bir marka. “Biz bir kolye ya da yüzük değil, duygu satıyoruz” diyen Pandora Türkiye ve Dubai Ülke Müdürü Cengiz Kıray, markanın her ürününün bir anlamı, bir hikâyesi, bir mesajı olduğunu söylüyor. Markanın bu yönünü seven Z kuşağı için Pandora sadece bir aksesuar değil, bir kimlik beyanı.
Ekonomist’in 6 - 19 Temmuz 2025 tarihli sayısından
Marka, sürdürülebilirliği ciddiye alan, üretim süreçlerinde yüzde 100 geri dönüştürülmüş materyaller kullanan, karbon ayak izini 2030’a kadar önemli ölçüde azaltmayı hedefleyen bir marka aynı zamanda. Tayland’da yapılan üretim, tamamen geri dönüşüm bazlı malzemelerden oluşuyor.
HEDEF 75 MAĞAZA
Geleneksel perakende zincirlerinin aksine, Pandora Türkiye’de büyümesini kendi operasyonlarıyla yürüterek müşteri deneyimini birebir takip ediyor ve yönetiyor. Bu da Türkiye pazarına ne kadar stratejik yaklaştıklarının bir göstergesi. 2010 yılında distribütörlükten çıkıp kendi operasyonuna geçtiklerini söyleyen Kıray, yalnızca üç yıl içinde 65 mağazaya ulaştıklarını belirtiyor. Bu büyüme İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerin ötesine geçerek Diyarbakır, Mersin, Samsun gibi Anadolu şehirlerini de kapsıyor. Online mağaza ise bu genişlemeye eşlik ediyor.
Pandora’yı gençler arasında bu kadar güçlü bir ‘lovemark’ yapan bir diğer unsur da kişiselleştirme yeteneği… Kendi isimleri, özel karakterler, anlamlı mesajlar… Genç tüketici ürünün kendine ait olduğunu hissetmek istiyor. Marka, ‘engraving’ makineleriyle bu süreci daha da ileriye taşıyor. Öyle ki artık fiziksel mağazada bile kişisel mesajlar yaratmak mümkün. Kıray’ın sözleriyle özetlemek gerekirse: “Türkiye, Pandora’nın iddialı büyüme hedeflerini gerçekleştirdiği, önemli potansiyele sahip stratejik açıdan önemli bir pazar.” Görünen o ki Pandora, bu potansiyelin peşini bırakmayacak.