Geçtiğimiz 20 yılda özellikle dijital kültürün genişlemesiyle birlikte medya da yüzlerce parçaya bölündü. 1,618 Agency Kurucu Ortağı Sefa Karahan, dijitalde kreatif etki yaratanların kazandığını söylüyor. Karahan, “Bugün sosyal medyada herkesin kendi özel kanalı meydana geldi. Bu öyle bir çarpan etkisi meydana getirdi ki dünyadaki tüm sosyo-ekonomik alışkanlıkları yerinden oynattı” diyor.
Küresel dünyada teknolojinin gelişmesi ile birlikte artık hemen herkesin kendine özel dünyaya açılabileceği bir kanalı var. Eskiden televizyon kanalları evlerimize konuk olurken şimdi cep telefonumuz da dahil olmak üzere teknolojik aletlerle dünyanın öbür ucundaki bir kişinin çektiği görüntüleri izleyebiliyoruz. Böyle bir dönemde dijital platformda sunulan veri bombardımanında fark yaratanlar hedef kitlesine ulaşabiliyor.
1,618 Agency, 2011’den bu yana Re/Max, Hero, Dechatlon, Enterprıse, Nutrefor, Shell TTS, Michelin, BKM, İstanbul Ticaret Odası gibi global ve yerli birçok markanın dijital ve diğer mecraları kapsayan Drop Effect tekniğiyle tanıtımını, satış ve pazarlamasını artıran iletişim çalışmalarını yürütüyor. 1,618 Agency Kurucu Ortağı Sefa Karahan ile dijitalleşen dünyada fark yaratabilmenin yollarını konuştuk.
Dijitalleşme neleri etkiledi? Nasıl bir değişim yaşanıyor?
Tüm sektörlerle birlikte reklam sektörü de bundan nasibini aldı ve değişim bugünlerde oldukça hissedilir düzeyde. Eskiden reklamcılık bir fikri filme veya Açıkhava’ya veya masaüstü yayıncılığa çevirmekti. Bundan sonrasına çok da karışılmıyordu. Çünkü etkisi Bağdat’tan duyulurdu reklamın. Şayet duyulmazsa da duyulmazdı. Reklam reklamdı hatta harcanan paranın %50’si çöptü. Ancak hangi yarısı bunu ne reklam veren ne de reklamcılar söyleyebiliyordu. Yani çok kaliteli bir fikir büyük etkiler meydana getirseler de ne kadarı satışa ne kadarı tanıtıma gittiği anlaşılamıyordu. İşte burada şöyle bir durum oldu eski reklamcılar dijitalin bu kadar hızlı büyüyeceğini tahmin edemediler. Ya da uyum sağlayacak zamanları yoktu. Her neyse ki insanlar ışık hızıyla gazeteleri, radyoları, dergileri ve en son da TV izlemeyi bırakmaya başladılar. Dijital kendi mecralarını meydana getirip cep telefonu, bilgisayar ve tabletlerden oluşmaya başladı.
Bu süreçte reklam veren ne yapmalı?
Bunun cevabı çok net. Zamanın ruhu yakalayacak hale gelinmesi gerekiyor. Tüm şirketlerin dijitale moda olarak girip işe yaramayan projeler yapmaktansa, gerçekten içselleştirip verimliliği artıracak şekilde tüm çalışanlara bu dijital dönüşümü yaşatmanın yolunu bulmalılar. Yani artık dijital araç ve gereçler markaların kılıç kalkanı olacak. Bu noktada da tüm süreçleri dijitalleşmiş şirketlerin dijital iletişimin nimetlerinden faydalanmaları daha kolay hale gelmiş olacak. Dijital döngüsünü tamamlamış bir reklam verenin reklamı da düşünülmüş dijital reklamlar olacak. Burada o kadar büyük fırsatlar var ki. Örneğin, artık pazar Türkiye ile sınırlı değil. Yurtdışı için dijital pazarlama kanalları sonuna kadar açık. Ayrıca harcamış olduğu tüm rakamları iyi optimize edecek farkındalığa sahip bir markanın geleceği tasarlaması daha kolay olacaktır. Çünkü ürün/hizmetine kimlerin geldiğini çok net görmüş olacak.
İyi de bu nasıl olacak?
Dijitalin insanoğlunun elinden alamayacağı tek şey yaratıcılık. Çünkü henüz yapay zekâ veya üçüncü parti yazılımlar yaratıcılığı tam anlamıyla oluşturacak algoritmalara sahip değil. Haliyle yaratıcılığın epey uzun bir yolu var. Bu dönemde reklam veren tarafında artık ucuz veya kabiliyeti düşük sadece bir ajansımız olsun diye ajans seçme döneminin biteceğini düşünüyorum. Çünkü en kötü yumruk boşluğa atılan yumruk olduğundan daha kreatif olan ajansları bulmaları gerekiyor. Bugün ürün-hizmetini önce lokalde sonra globalde gösteremeyen bir markanın geleceğe genişlemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ya da ürününü e-ticaret üzerinden satan müşterisinin web sitesi içindeki trafiğin nasıl olduğunu anlamayan, kullanıcı deneyimini analiz edemeyen gözleri bağlı bir reklam ajansıyla kapıyı bulma şansları oldukça zor. Çünkü milyonlarca liralara çekilen bir filmin dijital kültürde en fazla etkisi 2-3 ay sürüyor. Yani sadece yaratıcılık 30 saniyelik reklam filmlerine sığmayarak bir ekosistem içinde. Söylenecek tüm mesajları bir söyleme, bir duyguya bağlayacak dijital kanallardan geçen konseptler meydana getirilmeli. Yani o reklam filminin bütçesi birçok parçalı film haline getirilip o yılın belli aylarında belli stratejilerle insanlara gösterilmeli. Biz buna reklamın genişlemesi diyoruz. Ya da sürdürülebilir reklam. Birbirini takip eden dizi mantığında reklamlar. Böylece dijitalde damla etkisi meydana getiren ve hedef insana ulaşan reklamlar.
1,618 Agency olarak siz neler yapıyorsunuz?
2011 yılından bu yana yaratıcılığın teknoloji ile birlikte entegre olmasına inandık. Ve bugün teknolojinin bize en büyük armağanı olan dijital dünyada yaratıcı fikir, strateji ve bu doğrultuda kurduğumuz konseptlerin dijital performans ile birlikte verimli bir zincir oluşturduğunu görüyoruz. Yaratılan bir söylemin etrafında nasıl bir görsel dünya oluşturulmasından daha önemli olanı bu dünyanın dijital süreçlere yatırılıp hedef kitleye ulaştırılması gerekiyor. Biz bunun için de bir sistem içerisinde birey çalışması yerine departmanların birlikte çalıştığı bir ekosistem kurarak reklamı genişletip verim alıyoruz.
Bugün yıllardır üzerinde durup geliştirdiğimiz DIP (Digital Impact Plan) ile reklam ajanslarında belki hiç olmayan bir sistemin etrafında toplanıp birbirimizi besleyerek güzel işler çıkarmayı başardık. Böylece birçok markayla etki yaratan projeler gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz.
Geliştirdiğiniz bu sistemin avantajları neler?
1- Zaman kazanıyoruz,
2- Herkes ne yapacağını iyi biliyor,
3- Tek bir söyleme/duyguya çalışan birçok konsepti meydana getiriyoruz,
4- Dijitalleştirme veya mecralaştırılırken bağlar kuruyoruz,
5- Markayı işin içerisine katıp birlikte geliştirme yapıyoruz.
Bir markamız üzerinden anlatacak olursam; Pandemi ile birlikte insanların hayatlarında en önemli nokta sağlık oldu. Birçok ilaç firması ve benzer şirketler bağışıklığı güçlendirecek gıda takviyeleri üretmeye, marka yaratmaya başladı. Santefor’un Nutrefor markası ile de yolumuz böyle kesişti. Reklamda en önemlisi markanın diğer markalardan farkı nedir sorusunun cevabıdır. Türkiye’nin ilk meyve sebzeli besin takviyesidir. Bu bilgiden yola çıkıp yaptığımız araştırmalar neticesinde özellikle kentli insanın kendi istediğini yediğini farkettik ve birçok insanın gizli aç olduğunu anladık. Bundan yola çıkarak insanları “Renkli Beslen” mottosu ile tüm vitaminlerini sebze ve meyvelerden almaları gerektiğini kurguladığımız reklam konseptleri meydana getirdik. Sonrasında mottonun konseptini temel alarak DIP ile oluşturduğumuz strateji doğrultusunda hazırladığımız iç görü üzerinden personalara göre hangi mecrada hangi hedef kitleye ulaşacağımızı belirledik. En kıymetli geri bildirimi Golden Pulse Sağlık İletişimde Yılın En İyi Ambalaj Tasarımı ve konsepti ödülünü kazanarak aldık.
Bugün dijital dünya büyük bir amazon ormanı haline gelmiş bulunuyor. Herkes kendini ifade etme telaşında. Binlerce mesajla karşılaşıyoruz. Her kanaldan birçok bilgi akıyor. İşte bu Amazon ormanında iyi bir bahçıvan olunacak sistemli reklamlar ile dijitalleştirilmiş kreatif süreçlerin sonucunda güzel etkiler alınabiliyor. Bu da baştan uca sonuçları gören “yeni değilse, eskidir!” mottosuyla çalışan mutlu bir ekibin oluşmasını sağlıyor.
Küresel dünyada teknolojinin gelişmesi ile birlikte artık hemen herkesin kendine özel dünyaya açılabileceği bir kanalı var. Eskiden televizyon kanalları evlerimize konuk olurken şimdi cep telefonumuz da dahil olmak üzere teknolojik aletlerle dünyanın öbür ucundaki bir kişinin çektiği görüntüleri izleyebiliyoruz. Böyle bir dönemde dijital platformda sunulan veri bombardımanında fark yaratanlar hedef kitlesine ulaşabiliyor.
1,618 Agency, 2011’den bu yana Re/Max, Hero, Dechatlon, Enterprıse, Nutrefor, Shell TTS, Michelin, BKM, İstanbul Ticaret Odası gibi global ve yerli birçok markanın dijital ve diğer mecraları kapsayan Drop Effect tekniğiyle tanıtımını, satış ve pazarlamasını artıran iletişim çalışmalarını yürütüyor. 1,618 Agency Kurucu Ortağı Sefa Karahan ile dijitalleşen dünyada fark yaratabilmenin yollarını konuştuk.
Dijitalleşme neleri etkiledi? Nasıl bir değişim yaşanıyor?
Tüm sektörlerle birlikte reklam sektörü de bundan nasibini aldı ve değişim bugünlerde oldukça hissedilir düzeyde. Eskiden reklamcılık bir fikri filme veya Açıkhava’ya veya masaüstü yayıncılığa çevirmekti. Bundan sonrasına çok da karışılmıyordu. Çünkü etkisi Bağdat’tan duyulurdu reklamın. Şayet duyulmazsa da duyulmazdı. Reklam reklamdı hatta harcanan paranın %50’si çöptü. Ancak hangi yarısı bunu ne reklam veren ne de reklamcılar söyleyebiliyordu. Yani çok kaliteli bir fikir büyük etkiler meydana getirseler de ne kadarı satışa ne kadarı tanıtıma gittiği anlaşılamıyordu. İşte burada şöyle bir durum oldu eski reklamcılar dijitalin bu kadar hızlı büyüyeceğini tahmin edemediler. Ya da uyum sağlayacak zamanları yoktu. Her neyse ki insanlar ışık hızıyla gazeteleri, radyoları, dergileri ve en son da TV izlemeyi bırakmaya başladılar. Dijital kendi mecralarını meydana getirip cep telefonu, bilgisayar ve tabletlerden oluşmaya başladı.
ZAMANIN RUHU YAKALANMALI
Bu süreçte reklam veren ne yapmalı?
Bunun cevabı çok net. Zamanın ruhu yakalayacak hale gelinmesi gerekiyor. Tüm şirketlerin dijitale moda olarak girip işe yaramayan projeler yapmaktansa, gerçekten içselleştirip verimliliği artıracak şekilde tüm çalışanlara bu dijital dönüşümü yaşatmanın yolunu bulmalılar. Yani artık dijital araç ve gereçler markaların kılıç kalkanı olacak. Bu noktada da tüm süreçleri dijitalleşmiş şirketlerin dijital iletişimin nimetlerinden faydalanmaları daha kolay hale gelmiş olacak. Dijital döngüsünü tamamlamış bir reklam verenin reklamı da düşünülmüş dijital reklamlar olacak. Burada o kadar büyük fırsatlar var ki. Örneğin, artık pazar Türkiye ile sınırlı değil. Yurtdışı için dijital pazarlama kanalları sonuna kadar açık. Ayrıca harcamış olduğu tüm rakamları iyi optimize edecek farkındalığa sahip bir markanın geleceği tasarlaması daha kolay olacaktır. Çünkü ürün/hizmetine kimlerin geldiğini çok net görmüş olacak.
DİJİTAL İNSANIN YARATICILIĞINI ELİNDEN ALAMAYACAK!
İyi de bu nasıl olacak?
Dijitalin insanoğlunun elinden alamayacağı tek şey yaratıcılık. Çünkü henüz yapay zekâ veya üçüncü parti yazılımlar yaratıcılığı tam anlamıyla oluşturacak algoritmalara sahip değil. Haliyle yaratıcılığın epey uzun bir yolu var. Bu dönemde reklam veren tarafında artık ucuz veya kabiliyeti düşük sadece bir ajansımız olsun diye ajans seçme döneminin biteceğini düşünüyorum. Çünkü en kötü yumruk boşluğa atılan yumruk olduğundan daha kreatif olan ajansları bulmaları gerekiyor. Bugün ürün-hizmetini önce lokalde sonra globalde gösteremeyen bir markanın geleceğe genişlemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ya da ürününü e-ticaret üzerinden satan müşterisinin web sitesi içindeki trafiğin nasıl olduğunu anlamayan, kullanıcı deneyimini analiz edemeyen gözleri bağlı bir reklam ajansıyla kapıyı bulma şansları oldukça zor. Çünkü milyonlarca liralara çekilen bir filmin dijital kültürde en fazla etkisi 2-3 ay sürüyor. Yani sadece yaratıcılık 30 saniyelik reklam filmlerine sığmayarak bir ekosistem içinde. Söylenecek tüm mesajları bir söyleme, bir duyguya bağlayacak dijital kanallardan geçen konseptler meydana getirilmeli. Yani o reklam filminin bütçesi birçok parçalı film haline getirilip o yılın belli aylarında belli stratejilerle insanlara gösterilmeli. Biz buna reklamın genişlemesi diyoruz. Ya da sürdürülebilir reklam. Birbirini takip eden dizi mantığında reklamlar. Böylece dijitalde damla etkisi meydana getiren ve hedef insana ulaşan reklamlar.
SİSTEM GELİŞTİRDİ....
1,618 Agency olarak siz neler yapıyorsunuz?
2011 yılından bu yana yaratıcılığın teknoloji ile birlikte entegre olmasına inandık. Ve bugün teknolojinin bize en büyük armağanı olan dijital dünyada yaratıcı fikir, strateji ve bu doğrultuda kurduğumuz konseptlerin dijital performans ile birlikte verimli bir zincir oluşturduğunu görüyoruz. Yaratılan bir söylemin etrafında nasıl bir görsel dünya oluşturulmasından daha önemli olanı bu dünyanın dijital süreçlere yatırılıp hedef kitleye ulaştırılması gerekiyor. Biz bunun için de bir sistem içerisinde birey çalışması yerine departmanların birlikte çalıştığı bir ekosistem kurarak reklamı genişletip verim alıyoruz.
Bugün yıllardır üzerinde durup geliştirdiğimiz DIP (Digital Impact Plan) ile reklam ajanslarında belki hiç olmayan bir sistemin etrafında toplanıp birbirimizi besleyerek güzel işler çıkarmayı başardık. Böylece birçok markayla etki yaratan projeler gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz.
Geliştirdiğiniz bu sistemin avantajları neler?
1- Zaman kazanıyoruz,
2- Herkes ne yapacağını iyi biliyor,
3- Tek bir söyleme/duyguya çalışan birçok konsepti meydana getiriyoruz,
4- Dijitalleştirme veya mecralaştırılırken bağlar kuruyoruz,
5- Markayı işin içerisine katıp birlikte geliştirme yapıyoruz.
Bir markamız üzerinden anlatacak olursam; Pandemi ile birlikte insanların hayatlarında en önemli nokta sağlık oldu. Birçok ilaç firması ve benzer şirketler bağışıklığı güçlendirecek gıda takviyeleri üretmeye, marka yaratmaya başladı. Santefor’un Nutrefor markası ile de yolumuz böyle kesişti. Reklamda en önemlisi markanın diğer markalardan farkı nedir sorusunun cevabıdır. Türkiye’nin ilk meyve sebzeli besin takviyesidir. Bu bilgiden yola çıkıp yaptığımız araştırmalar neticesinde özellikle kentli insanın kendi istediğini yediğini farkettik ve birçok insanın gizli aç olduğunu anladık. Bundan yola çıkarak insanları “Renkli Beslen” mottosu ile tüm vitaminlerini sebze ve meyvelerden almaları gerektiğini kurguladığımız reklam konseptleri meydana getirdik. Sonrasında mottonun konseptini temel alarak DIP ile oluşturduğumuz strateji doğrultusunda hazırladığımız iç görü üzerinden personalara göre hangi mecrada hangi hedef kitleye ulaşacağımızı belirledik. En kıymetli geri bildirimi Golden Pulse Sağlık İletişimde Yılın En İyi Ambalaj Tasarımı ve konsepti ödülünü kazanarak aldık.
Bugün dijital dünya büyük bir amazon ormanı haline gelmiş bulunuyor. Herkes kendini ifade etme telaşında. Binlerce mesajla karşılaşıyoruz. Her kanaldan birçok bilgi akıyor. İşte bu Amazon ormanında iyi bir bahçıvan olunacak sistemli reklamlar ile dijitalleştirilmiş kreatif süreçlerin sonucunda güzel etkiler alınabiliyor. Bu da baştan uca sonuçları gören “yeni değilse, eskidir!” mottosuyla çalışan mutlu bir ekibin oluşmasını sağlıyor.