Türkiye’de yaşanan yüksek dalgalanmalar sonucu TL varlıkların değer yitirmesi, satın alma ve birleşme (S&B) işlemlerini de etkiliyor. Ekonomist’in geçen haftaki sayısında yer verdiğimiz haberde yılın ilk çeyrek verilerini paylaştık.
Türkiye’de satınalma ve birleşme iklimiyle ilgili olarak Londra merkezli Globest Consult Ltd. Direktörü Fulya Bingöl Kılıçoğlu ile konuştuk. Yeni yılın ilk çeyreğine ve Türk şirketlerinin yabancı yatırımcılara yönelik nasıl bir hazırlık yapabileceğini ilişkin sorularımıza Kılıçoğlu’nun verdiği yanıtları ana başlıklar halinde paylaşıyoruz.
- Moody’s verilerine göre, bu yılın ilk çeyreğinde toplam 25 adet birleşme ve satın alma işleminin gerçekleştiği ve işlem hacminin 359 milyon dolar civarında oluştuğu tahmin ediliyor. 2018 yılının ilk çeyreğinde 2,9 milyar dolarlık hacimle 122 adet işlem gerçekleşmişti. Dolayısıyla, Türkiye pazarında şu an için durgunluk yaşandığını görüyoruz.
- Aynı kaynağa göre, 2019 ilk çeyreğinde dünya genelinde satın alma ve birleşme işlemlerinin toplam 1,1 trilyon dolar olduğunu dikkate aldığımızda, dünya ekonomisinde ilk 20’de yer alan Türkiye’nin potansiyelinin oldukça altında kaldığını söyleyebiliriz. Ancak geçmiş yıllarla karşılaştırdığımızda ilerleyen aylarda bir ivmelenme bekleyebiliriz.
- Değerlemelerdeki değişimi ele alacak olursak, burada klasik çarpanlar kullanmak yerine yatırım yapılacak veya alınacak olan şirketin nakit yaratma gücüne ve kabiliyetine bakmak gerekir. Yine değerlemelerde göze alınması gereken bir diğer husus da devir alınacak şirketin toplam yapıda yaratacağı katma değerin hesaplanabilmesi ve değerlendirebilmesidir.
- Türk şirketlerinin yöneticilerine ve hissedarlarına bu süreçle ilgili önerim, klasik değerleme yaklaşımlarımdan uzaklaşarak yapılarını kurumsal yönetim ilkeleri, nakit yönetimi, sosyal sorumluluk projeleri gibi geleceğe yönelik değeri daha çok artırabilecekleri alanlara ağırlık vermeleri ve şirketlerini yatırımcının denetimi öncesi hazırlayarak piyasada yer almalarıdır. Bu aktiviteleri geleneksel işlerine yönelik alanlarda yapmaya devam ederken teknolojik gelişmeleri de bünyelerine katarak S&B için güçlü potansiyel olacaklarını düşünüyorum.
- Son yıllarda günlük hayatımıza giren ve en çok kullanılan kelimelerden beri ‘disruption’. Aslında bu terim daha çok teknolojiye yönelik kullanılmakla beraber yatırım ve S&B ortamının da disrupt olduğunu görmekteyiz. Teknolojinin değişimi, sermayenin bolluğu ve yeri geldiğinde hükümetlerin müdahaleleri S&B aktivitelerini de değiştirmekte ve ‘disrupt’ etmektedir. Bu kavram birçok yöneticinin ajandasında olmakla beraber, birçok endüstri, teknoloji kaynaklı olsun veya olmasın bir şekilde bu bozulmadan payını almaktadır.
- Yeni gelişmeler sonucunda, tüketici ürünlerinde yeni markaların yükselişe geçtiğini ve ölçeğin faydalarının azaldığı görülüyor. Sanayi şirketleri, tedarik zinciri, otomasyon, iş süreçleri yapılarını yeniden gözden geçirerek maliyet azaltma ve çeviklik kazanmaya çalışıyor. Finansal hizmetler, giderek karmaşıklaşan düzenleyici yapılarında kârlılık sorunlarını gidermeye uğraşıyor. Perakende şirketleri de düşük maliyetli işletme modelleriyle tüketici değerini yeniden tanımlamaktadır.
- Mevcut işi sürdürülebilir şekilde büyütmenin zorluğu da, karşılaşılan en büyük zorluk olmaya başladı. Bu etkenler de şirketleri yeni alanlarda büyümek için daha farklı S&B fırsatlarını aramaya yöneltiyor. Bazen bu büyüme arayışı firmaları daha dijital anlayışlı olmaya bazen de yeni pazarlara veya coğrafyalara girmeye yöneltmekte, bu da S&B aktivitelerine direkt yansımaktadır.