Proje kapsamında bir araya gelen su ürünleri, kimya, veteriner ve sağlık bilimleri fakültelerinden bilim insanları, istavrit, barbun ve mezgiti incelemeye aldı.
Belirlenen 12 istasyonda yaklaşık 3 ayı kapsayacak şekilde her mevsim örneklemeyle 2 yıl süren çalışmalarda bilim insanları, denizde tuttukları belirli boylardaki balıklar üzerinde analiz ve incelemeler yaptı.
1 "Besin zincirinin takibi konusunda projeyi şekillendirmeye karar verdik"
Atatürk Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gonca Alak, AA muhabirine, son yıllarda mikroplastiklerin dünyada artık çok dikkati çeken bir kirlilik haline geldiğini söyledi.
2 Projenin çıkış noktasına değinen Alak, şöyle konuştu:
"İlk çıkış noktasına bakarsak plastik kirliliği her yerde var ama bunun su ürünleri tüketimini etkileme boyutu bizler için endişe vericiydi. Çünkü bal, tuz, sebze gibi birçok ortamda mikroplastik olmasına rağmen bunun faturasının su ürünlerine kesilmesi, tüketimini etkileniyor olması, bizler için bu araştırmanın yapılması gerekliliğini düşündürdü. Dünya Sağlık Örgütünün de tek sağlık yaklaşımını referans alarak özellikle sürdürülebilirlik, bir sonraki nesillere aktarım, besin zincirinin tüm elemanlarının takibi konusunda bu projeyi şekillendirmeye karar verdik."
Alak, birçok il ve fakültenin multidisipliner olarak bir araya gelmesiyle projenin gerçekleştirildiğini belirterek, 24 güncel biyobelirteçle (canlılarda biyolojik değişimleri gösteren ölçülebilir belirteçlerle) çalışmalarının, araştırmayı anlamlı ve önemli kıldığını dile getirdi.
4 "Her mevsim için örneklemeler yapıldı"
Çalışmalarında özellikle Karadeniz için ekonomik değeri yüksek olan, halkın tüketiminde çok önemli yer tutan istavrit, barbun ve mezgit gibi balıkları tercih ettiklerini anlatan Alak, "Biz bunu 2 yıl boyunca her mevsim rutin aralıklarla gözlemleyerek, tüm parametreleri tek tek çalışarak, 24 güncel biyobelirteçle 47 bin 400 verinin bir araya gelmesiyle yorumlamaya başladık.
4 halka şeklinde başladığımız çalışmanın ilk halkası balıklarda mikroplastik varlığıydı. Orta, Doğu ve Batı Karadeniz'in tamamını örnekleyebileceğimiz şekilde bir yol haritası belirledik. Yaklaşık 12 istasyondan yılın her döneminde yaklaşık 3 ayı kapsayacak şekilde her mevsim için örneklemeler yapıldı." diye konuştu.
Elde edilen balıklarda öncelikli olarak tür tayini yaptıklarını, balıkları belirli boylara göre sınıflandırdıklarını ve boylar üzerinden mikroplastik varlığını tespit etmeye çalıştıklarını söyleyen Alak, mikroplastikle ilgili kısımların, tamamen steril ortamlarda, tek kişi hariç giriş çıkışın olmadığı laboratuvarlarda, metal ve cam parçalarla alkol eşliğinde çalışıldığını bildirdi.
Balıklarda özellikle kas, karaciğer, solungaç ve gastrointestinal (mide ve bağırsak sistemi) gibi dokuları irdelediklerinden bahseden Alak, şöyle devam etti:
"Balıkların mikroplastikleri yuttuğunu ve vücutlarında mikroplastiğin olduğunu biliyoruz ama 'bunu yiyen insanlar nasıl etkileniyorlar ya da ne kadar mikroplastik alıyorlar' kısmına baktığımız zaman Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği değerlere göre hesaplamalarımızı yaptığımızda aslında çok da endişe verici boyutlarda olmadığını gözlemliyoruz. Özellikle kas dokuya mikroplastiklerin geçişinin çok az olduğunu çok net bir şekilde söyleyebilirim. (Balıklarca) Yutulan mikroplastiklerin çoğu gastrointestinal sistemde kalıp ve bir süre sonra da dışkıyla birlikte tekrar olduğu ortamlara bırakılan ürünler olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden insan tüketiminde herhangi bir probleme sebebiyet verecek oranı tespit edemedik."
6 "Bulgularımızı anlamlı ve geçerli olarak değerlendiriyoruz"
İçerisinde 15 dakika sıcak su bekletilen tek kullanımlık plastik bardakta bulunan mikroplastik yükünün, yenilecek 7 kilogram balıktan daha fazla olduğunu dile getiren Alak, "O yüzden çalışma bulgularımızı anlamlı ve geçerli olarak değerlendiriyoruz. Farklı çalışmalara zemin oluşturmak, bir model olmak, farklı balık türlerinde farklı ekonomik ve ekolojik çalışmaların ön verilerini oluşturmak adına çalışmamızı anlamlı buluyoruz." dedi.
Prof. Dr. Gonca Alak, proje çalışmalarını insanları rahatlatmak için de yaptıklarına anlatarak, "Tüm çalışma verilerimizin toplamında söylenecek en önemli sözlerden bir tanesi, gerçekten balık tüketmeye insanların devam etmesi. Tüm kirlilik etmenleri gibi mikroplastiklerin de insanları kaygılandırmasını son derece anlamlı buluyorum. Yalnız yaptığımız bu analizler, bu kadar verinin bir araya gelmesi, çok yönlü araştırmaların ve laboratuvar çalışmalarının sonucunda özellikle balık tüketimi açısından bu kaygıların yersiz olduğunu söylemekte fayda var. Balık tüketebilirsiniz, mikroplastik açısından bu kaygıyı yaşamınıza gerek yok. Proje sonuçlarımız bunu gösterdi." değerlendirmesinde bulundu.