Zeytin ağaçlarının maden ocağı, enerji santrali ya da yol yapımı uğruna feda edildiği süreci yaşıyoruz. Yeni çıkan yasayla da bu süreç öyle hızlandı ki, Akbelen’de olduğu gibi doğaya ve ağacına sahip çıkmaya çalışan köylü ve çiftçinin yardım bekleyen çığlığı duyulmaz oldu… Soma’nın Yırca Köyü’nde termik santral yapımı için altı bin zeytin ağacının kesilmesi, bu kesime direnen köylülerin güvenlik görevlileri tarafından darp edilmesi halen hafızalardaki yerini koruyor… Ordu’nun Fatsa İlçesi’nde yabancı ortaklı bir şirket tarafından 100 dönümlük orman arazisinde siyanürle altın ayrıştırılması ise çevrecilerin tepkisini çekiyor. Kısacası ağaçların yok edildiği çevre haberleri birbiri ardına geliyor.
Halbuki biraz mantık yürütülüp, tabiat sevgisi ön planda tutulsa, bundan tam 11 yıl önce ülke gündemine ilk benim duyurduğum mucize dönüşüm örnek alınabilirdi. O haberde Aydın’ın Kuloğulları köyünde linyit kömürü çıkarılan bir madenin kapatılarak yerine ucu bucağı belli olmayan zeytin ormanına dönüştürülmesini yazmıştım. Fikri takip alışkanlığımdan olsa gerek, o süreçte yaşananlara ve bugün gelinen noktaya değinerek başarı öyküsünü anlatmaya başlayayım:

Kömür madeninden zeytin ormanına
Bir süre linyit madeni olarak kullanılan ve ardından 10 yıl boyunca boş kalan arazi, Mehmet Aydıner’in fikri, Ziraat Mühendisi Mücahit Özkaya’nın çalışmaları ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin desteğiyle 2007 yılında zeytin bahçesine dönüştürülmeye başlandı. Kömür çıkarılırken ortaya çıkan yer altı toprağı tarım için uygun olmadığından, fidan dikim yerleri özel olarak işaretlendi. Ardından “doğal saksı” yöntemiyle dikimler yapıldı. Terasların şev başlarına erozyonla mücadele amacıyla kapariler dikildi. Damla sulama sistemi kuruldu. Fidanların farelerden korunması için gövdelerine PVC borular yerleştirildi. Arazi çalışmaları sonucunda bölgeye en uygun türün yerel Memecik zeytini olduğuna karar verildi. Teraslama ve sulama sistemleriyle üretime uygun hale getirilen arazide ilk etapta 7 bin zeytin fidanı dikildi. Zamanla ağaç sayısı 13 bin 200’e ulaştı, ancak verim düşmemesi için seyreltilerek 10 bine indirildi. Sökülen 3 bin 200 ağaç çevredeki üreticilere ücretsiz dağıtıldı. İlk hasat 2015 yılında yaklaşık 10 bin kilogramla gerçekleşti. Bugün, özenli bakım ve yönetim sayesinde üretim kapasitesi 60 bin kilograma ulaştı.

Kömür mü değerli, zeytin mi?
Ekosistemin bozulmasını bir kenara bırakırsak, kömür ile zeytinin ekonomik getirisi karşılaştırıldığında tablo netleşiyor. 2025 yılı itibarıyla en pahalı kömürün ton fiyatı 9 bin 400 TL. En ucuz zeytinin tonu ise 240 bin TL. Bu zeytinden elde edilen zeytinyağının tonu ise 310 bin TL’ye çıkıyor. Çevre Mühendisleri Odası’na göre 1,2 milyon hektarlık tarım alanı ve 28 milyon hektar orman alanı tehdit altında. Maden yerine zeytin ormanı tercih edilse hem istihdam sağlanır hem yeşil korunur hem de üretim yapılır. Üstelik İspanya ve İtalya gibi ülkelerin önüne geçerek ihracat avantajı da elde edilir.

Sadece bölge değil, Türkiye kazandı
Zeytin ağaçlarının katledildiği günümüzde zeytinlik oluşturmak için Aydıner şirketinin böylesine çaba harcaması ise takdire değer. Üstelik zeytinliklerin olduğu yere bir de zeytinyağı üretim tesisi yapılmış; tabi danışmanlık aldıkları için mükemmel bir tesis kurmuşlar. Bu tesisi de son derece hijyenik koşullarda çalışacak şekilde tasarlamışlar. Mehmet Aydıner polifenol değeri bu kadar yüksek olan bir zeytinin sadece üretimiyle kalmayıp, üretilen zeytinden en kaliteli şekilde zeytinyağı elde etmek için gerekli yatırımı yaparak Aydın yöresinden en yüksek kalitede, ulusal ve uluslararası yarışmalarda madalyalar ve ödüller kazanan, coğrafi işaretli, ZETAY’ı bölgeye ve Türkiye’ye kazandırmış. Bugün ZETAY, küçük ama kaliteden ödün vermeyen zeytinyağıyla hem bölge ekonomisine katkıda bulunmaya hem de ülkemizi uluslararası arenada tanıtan önde gelen isimlerden biri olmaya devam ediyor. Hasat dönemlerinde yerel halkın yardımıyla hasat yapan fabrika böylece dönemsel olarak ekonomiye direk katkıda bulunuyor. Ayrıca Memecik zeytinyağının değerlenmesiyle, bölge üreticilerinin zeytinleri de piyasada değer kazanıyor. Burada yapılanlar aynı işle uğraşan köylülere de model olmuş ve onlarda da dönüşüm başlamış. Belki de en önemlisi çevredeki maden işletmelerinden gelen yetkililer, Aydıner Grubu’nun bu dönüşümü nasıl yaptığını öğrenerek kendi işletmeleri içinde de benzer çalışmalar yapmak için bilgi ve eğitim almaya başlamış.

“Parasız çalışan işçilerim”
Bu çiftlikte tarım ilacı hiç kullanılmıyor. Zeytin fidanlarının etraflarına fare ve diğer kemirgenlerden korumak amacıyla PVC borular geçirilmiş. Zeytine zarar veren sinek ve tüm börtü böcekle mücadele için kanatlı hayvanlar kullanılmış ki, halen de kullanılıyor. Arazide birçok hindi, kaz, ördek, tavuk, leylek ve horoz görüyorsunuz. Zeytin bahçesiyle bizzat ilgilenen Aydıner şirketinin yönetim kurulu üyesi ve kurucusu Mehmet Bey’in veliahtı Ömer Aydıner, arazideki kanatlı hayvanlar için “parasız çalışan işçilerim” diyor. Bu kanatlıları da kuluçka makinelerinde kendileri üretiyorlar. Bunların yaşlıları kesiliyor ve satılıyor. Bu amaçla soğuk hava depoları kurulmuş. Böylece organik, serbest dolaşan kanatlı üretimi de en iyi şekilde yapılıyor.

Ekosistemin yeni dili
Bir başka güzel girişim ise gezici ağıllar olmuş. Ağaç sıralarının aralarındaki alanlarda otların temizlenmesi de koyunlara yaptırılıyor. Tekerlekli kafes gibi ağıllar her gün başka bir aralığı temizlemek için yerleştiriliyor, içindeki koyunlar belirlenen alanda serbest bırakılıyor. Hem koyunlar otla besleniyor hem de o alan güzelce temizleniyor. Koyunları korumak için de Kangal cinsi köpekler ihmal edilmemiş. Koyun işçilerin ailesi de sürekli büyüyor. Aileye yeni genç kuzular katılıyor. Kömür çıkan yerin su basması ile oluşan doğal gölette balık ve kaplumbağa ile kaz ve ördekler ve bazen yaban kazları bulunuyor. Bu arada hasat işleminin tamamen elle yapıldığını belirteyim. Arazide gösterilen titizlik fabrika alanında da kendini gösteriyor. İşletmeye girişte araç tekerleklerinden hastalık ve zararlı bulaşmaması için dezenfektan havuzu kurulmuş. Arazinin içindeki doğal göl hem sulama için kullanılmakta hem de haşere mücadelesinde en büyük yardımcılardan olan kazlara doğal yaşam alanı sağlıyor. Ayrıca gölün çevresindeki nar ağaçlarından elde edilen yıllık 5-6 ton nardan da geleneksel usulle nar ekşisi elde ediliyor. Bir bilgi daha; teras yamaçlarının kaymasını engellemek için kullanılan kapariler de turşuluk meyve veriyor.