USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

Hurda ve jilete dönüşen tarihi gemilerimiz

Birinci ve İkinci dünya savaşında tarihe geçen pek çok savaş gemisi, bugün Yunanistan, İngiltere ve Rusya’da korunuyor. İnsanlar bu gemilerin güvertelerinde geçmişin izlerini sürebiliyor. Peki biz, tarihe damga vuran gemilerimize ne yaptık?


Hurda ve jilete dönüşen tarihi gemilerimiz

Geçenlerde Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nda yıllarca çalıştıktan sonra emekli olan önemli bir bürokratla sohbet ederken, çok önemli bir hatırlatma yaptı. 

Ekonomist’in 26 Ekim -  08 Kasım 2025 tarihli sayısından

Anımsattığı ve üzerine uzun uzadıya konuştuğumuz konumuz ise meşhur Yavuz Zırhlısı’ydı. Yani dünya tarihinin en uzun ömürlü kruvazörü. Onun yüzünden Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na girmiş ve yıllar sonra Atatürk’ün naaşını İzmit’e taşımıştı. Bu denli önemli bir gemiydi ama bugün esamesi okunmuyordu. Zaten dostumun serzenişi, bu yok oluş öyküsü üzerineydi. MKE’de çalışırken bu zırhlıyla tanışmış ve birazdan anlatacağım öyküsüne bizzat tanık olmuştu.

GOEBEN NASIL YAVUZ OLDU?

Yavuz Zırhlısı, ’Goeben’ adıyla 1911’de Alman Donanması için Hamburg tersanelerinde yapılmıştı. Boyu 186 metre, eni 29,5 metre olan gemi, 23 bin 580 ton ağırlığındaydı. Dönemin en büyük savaş gemilerinden biriydi ve Alman Donanması’nın gözbebeğiydi. Bu nedenle Birinci Dünya Savaşı başladığında, İngiliz Kraliyet Donanması Komutanı Winston Churchill, bu geminin ne pahasına olursa olsun ele geçirilmesini istemiş; Goeben ise yanında Breslau Kruvazörü olduğu halde bütün Kraliyet Donanması’nı kömürünün bittiği İstanbul açıklarına kadar peşine takmıştı. Burada 5 milyon Osmanlı altını karşılığı satın alınan gemi, Osmanlı Donanması’na katılmıştı. Donanma Komutanlığı’na da Goeben’in komutanı Alman Amiral Souchon getirilmişti. Goeben ‘Yavuz’, Breslau da ‘Midilli’ adlarını almışlar; Rusya’nın Sivastapol ve Odessa kentlerini ve bazı gemilerini bombalayıp, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’na girmelerine sebep olmuşlardı.

Hurda ve jilete dönüşen tarihi gemilerimiz-1

Cumhuriyet’in Meclis’teki ilk yolsuzluğu

Yavuz, savaştan sonra da Osmanlı ve Türk Donanması’nın amiral gemisi olarak görev yapmıştı. Pek çok defa yaralandığı için 1925-1930 arasında büyük çapta onarım görmüştü. Zırhlı, bu süreçte Türkiye’nin yolsuzluk tarihinde bir odak noktası olmuştu. Cumhuriyet’in üçüncü hükümeti, Yavuz’un onarımı için dönemin Bahriye Vekili İhsan Bey’i göreve getirmişti. Yavuz, o kadar heybetliydi ki onarım için hazırlanan havuz, ağırlığını taşıyamayarak çökmüştü. Sonradan İhsan Bey’in Yavuz’un onarımı için anlaştığı Fransız şirketine bazı ayrıcalıklar tanıyarak kendine çıkar sağladığı ortaya çıkınca, bahriye vekili dokunulmazlığı kaldırılarak Yüce Divan’a sevk edilmişti. İhsan Bey’in yargılanıp hüküm giymesi, Yüce Divan’ın Cumhuriyet tarihinde verdiği ilk mahkûmiyet kararı oldu. Atatürk, İhsan Bey utansın diye, çıkarılan soyadı kanunu sonrasında kendisine ‘Eryavuz’ ismini verecekti.

Jilet yapılmak üzere parçalandı

Onarımı nihayet biten Yavuz, 1930’da donanma komutanının gemisi olarak tekrar sefere çıkmıştı. 1950’de kadro dışı kalana değin bu amaçla kullanıldı. 1950’den sonra Gölcük yakınındaki Kavaklı’ya çekildi. 18 Aralık 1969’da Süleyman Demirel başbakanlığındaki Adalet Partisi hükümeti döneminde Makine ve Kimya Endüstrisi’ne (MKE) satıldı. Yavuz, 7 Haziran 1973’te de donanmaya veda ederek MKE’ye teslim edildi. 1975 yılında Playboy dergisinde yayımlanan ve Türkiye’nin ti’ye alındığı bir yazıya göre, bu muhteşem zırhlı, ünlü finans gazetesi The Wall Street Journal’a verilen bir ilanla satışa çıkarıldı. Silahlarından ve teknik parçalarından önemli bir kısmı çıkarıldıktan sonra hurdaya ayrılan gemiyi, rivayet odur ki İtalyan’lar jilet yapmak üzere satın almıştı.

Hurda ve jilete dönüşen tarihi gemilerimiz-2

Türk tarihi adına bir ayıp

Aslına bakarsanız, Yavuz Zırhlısı’nın satılması Türk Tarihi adına bir ayıp. Neden mi? Öncelikle Yavuz Zırhlısı 1914 yılında, yanında Midilli Zırhlısı olduğu halde İngiliz gemilerinden kaçarak Osmanlı’ya sığınıyor. Biraz önce de bahsettiğim gibi Yavuz, Almanların Goeben Zırhlısı. Midilli ise Breslau Kruvazörü. Biz bunları dünyaya karşı tarafsızlığımız bozulmasın diye satın aldığımızı iddia ediyoruz. Ondan sonra da Alman Amirali Souchon komutasında Osmanlı’dan habersiz Karadeniz’e açılıyorlar. Bazı Rus gemilerini ve Odessa ile Sivastopol’ü bombalıyorlar. Ve bizim Birinci Dünya Harbi’ne girmemize sebep oluyorlar. Dolayısıyla Türk tarihini değiştiren bir gemi. Savaşta yeniliyoruz. Çok miktarda toprak elden çıkıyor. Midilli batırılıyor. Yavuz bize kalıyor. Yavuz Türkiye’nin en büyük savaş gemisi ve Cumhuriyet döneminde bizim onurumuz. Ayrıca Atatürk’ün naaşını 10 Kasım’da ölümünden sonra Dolmabahçe’den alıyor ve trenle Ankara’ya gönderilmek üzere İzmit’e çıkarıyor. Birkaç yıl önce Atina’ya gitmiştim. Orada sahilde Averoff Zırhlısı’nı gördüm. Bizim Yavuz Türkiye için neyse, Averoff da onlar için o kadar önemli. Onların da geçmişte en büyük gemisidir. Birinci Dünya Savaşı’nda görev yapmış, bizim Hamidiye Zırhlısı ile de kapışmış bir zırhlıdır. Onu müze yapmışlar sahile bağlayıp. Okul öğrencileri, halk gelip geziyor. Dünya çapında müzeye dönüştürülmüş en ünlü gemilerden bazılarına bakarsak: Londra’daki Thames Nehri üzerinde demirli II. Dünya Savaşı ve Kore Savaşı’nda görev almış 🇬HMS Belfast isimli Kraliyet Donanması’na ait kruvazör ve 1917 Ekim Devrimini topuyla başlatan Neva Nehri kıyısında müze olarak hizmet veren St. Petersburg’daki Aurora aklıma ilk gelenler.

Hurda ve jilete dönüşen tarihi gemilerimiz-3

Bandırma Gemisi de hurda fiyatına satıldı

Belki de Türkiye deniz tarihinde Yavuz’dan da daha iyi tanınan tek gemi, Atatürk’ü 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkaran Bandırma’ydı. Bandırma Vapuru, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını İstanbul’dan Samsun’a taşıyarak Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcına sahne olan tarihi bir gemiydi. 1878’de İskoçya’nın Glasgow kentinde yolcu ve yük vapuru olarak üretilmişti. Zaman içinde Trocadero, Kymi, Panderma gibi farklı isimlerle çeşitli ülkelerde hizmet vermişti. 1924 yılında hizmet dışı bırakılmış ve hurdaya ayrılarak sökülmüştü. Orijinal Bandırma Vapuru yok edilmiş olsa da onun anısını yaşatmak amacıyla Samsun’da birebir ölçülerde bir müze gemi inşa edilmişti. Samsun şehri koyunda, etrafına bir park yapılmak ve bir de heykel dikilmek suretiyle, 19 Mayıs 2003 tarihinde halka açılmıştı.

Hurda ve jilete dönüşen tarihi gemilerimiz-4

Savarona ve Nusret’e ne oldu?

Türkiye’nin diğer iki ünlü gemisi ise Atatürk’ün yatı ünlü Savarona ile son gece döşediği mayınlarla Çanakkale Deniz Savaşları’nda müttefiklere geçit vermeyen Nusret Mayın Gemisi’ydi. Kahraman Sadıkoğlu tarafından 49 yıllığına kiralanan Savanora, bedeli karşılığı özel gezintiler için kullanıldı. 2010 yılında Deniz Kuvvetleri komutanlığına devredilerek kapsamlı restorasyon sürecinden geçti ve Atatürk’ün hatıralarını taşıyan özel eşyalarla donatıldı. 24 Ağustos 2025’te, TCG Anadolu ve 7 savaş gemisi eşliğinde İstanbul Boğazı’ndan geçerek halkı selamlarken de halkla buluştu.

Nusret Mayın Gemisi’nin bugün iki versiyonu var. Her iki gemi de Nusret’in 18 Mart 1915’teki kahramanlığını yaşatmak için farklı yollarla hizmet veriyor: Birincisi orijinal Nusret sabit bir müze olarak Tarsus’ta hizmet veriyor. Diğeri ise aslına uygun yapılan ve yüzer bir tarih elçisi olarak liman liman dolaşıyor. Çanakkale Boğazı, Çimenlik Kalesi’nde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait müzenin içinde, aslına uygun yapılan Nusret’i birçok limanımızda sergilenirken görmek mümkün. 1915 yılındaki kahramanlığından sonra Nusret, 1922’de tekrar hizmete alınmıştı, zamanla keşif ve dalış gemisi olarak kullanıldı. 1962 yılında satıldı ve kargo gemisine dönüştürüldü. 1989’da Mersin açıklarında alabora oldu ve battı. 1999’da denizden çıkarıldı. 2003’te ise Tarsus’ta restore edilerek Nusret Mayın Gemisi Müzesi olarak ziyarete açıldı.

Bugün Yavuz elde olsaydı böyle bir girişime karşı büyük tepki yaratılır mıydı, ya da kıyamet kopar mıydı? Hiç sanmıyorum. Zira limanların özelleştirmeyle yabancılara verildiği, elde kalan tek tük yolcu gemilerinin satıldığı bir dönemde Savarona ve Nusret korundu ya ona şükredelim.

0

EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL