Bu dikkat çekici yükseliş, STA’nın sunduğu fırsatların somut bir göstergesi. Önümüzdeki dönemde özellikle kimya ve otomotiv sektörlerinde 8 milyar dolarlık ticaret beklentisi var.
Ekonomist’in 8 - 21 Haziran 2025 tarihli sayısından
Türkiye ile Birleşik Krallık arasında 2020 yılında yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması (STA), Temmuz 2025’te başlayacak yeni müzakere süreciyle daha kapsamlı bir yapıya kavuşmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz haftalarda imzalanan ‘Ticarette Teknik Engeller Faslı’ ve otomotiv ile kimya sektörlerine ilişkin ek protokoller, bu yönde atılan ilk somut adımlar oldu. 2025 yılı içinde kademeli olarak yürürlüğe girmesi beklenen düzenlemeler, hem ihracatçılar hem de yatırımcılar için önemli fırsatlar yaratıyor.
Yeni fasıllar özellikle otomotiv ve kimya sektörlerine odaklanıyor. Bu alanlarda teknik mevzuat ve belgelendirme süreçleri daha uyumlu hale gelerek, ürün tanıma, belge denkliği ve düzenleyici uyum konularında ciddi kolaylıklar sağlayacak. Bu teknik engellerin kaldırılması, sadece işlem süresini kısaltmakla kalmayacak; maliyetleri düşürecek, ticareti şeffaflaştıracak ve Türk markalarına pazarda hız kazandıracak.

TİCARET 22 MİLYAR DOLARI AŞTI
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye – Birleşik Krallık İş Konseyi Başkanı Osman Okyay, bu gelişmeleri “Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki ekonomik ilişkilerin niteliğini daha da derinleştiren kritik bir adım” olarak nitelendiriyor. Okyay, özellikle Brexit sonrası mevcut STA sayesinde Gümrük Birliği rejiminden sorunsuz bir geçiş yapıldığını, ancak zamanla teknik düzenlemelerde bazı tıkanmalar yaşandığını hatırlatarak, şunları söylüyor: “İmzalanacak bu protokollerle, iki ülke arasındaki ürün dolaşımı çok daha hızlı ve öngörülebilir bir zemine kavuşacak. Özellikle makine, otomotiv, elektrikli cihazlar gibi regülasyon yoğun sektörlerde ürünlerin Birleşik Krallık pazarına daha hızlı giriş yapabilmesi mümkün hale gelecek.”
Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki ticari ilişkiler, pandemi ve küresel belirsizliklere rağmen büyüme eğilimini sürdürüyor. Okyay, ticaret hacmine dair değerlendirmelerinde şu noktalara dikkat çekiyor: “2023’te, tüm küresel ekonomik zorluklara rağmen ticaret hacmimiz 19 milyar doları aştı. 2024’te bu rakam 22 milyar doları geçti. Türkiye’nin Birleşik Krallık’a ihracatında yüzde 20’nin üzerinde artış var. Otomotiv, elektrikli cihazlar, makineler ve mücevherat gibi sektörler öne çıkıyor.” 2025’in ilk dört ayında ise Türkiye’nin İngiltere’ye ihracatı yüzde 21 artarak 5,3 milyar dolara ulaştı. Bu artış, STA’ nın potansiyelini ortaya koyuyor. Bu istikrarlı büyüme, STA’nın teknik engeller faslıyla birlikte daha da ivme kazanabilir. Okyay, özellikle otomotiv sektörünün Türkiye’nin mühendislik ve üretim gücünü İngiltere pazarında görünür kıldığını vurguluyor.

ADİL PELİSTER / İSTANBUL KİMYEVİ MADDELER VE MAMULLERİ İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (İKMİB) YKB
KOBİ’LERİN ÖNÜNÜ AÇACAK
Türkiye ile Birleşik Krallık arasında STA’nın ‘teknik engeller’ faslı kapsamında imzalanması beklenen yeni protokoller, Türk kimya sektörünün de İngiltere pazarındaki potansiyelini artıracak adımlar olarak değerlendiriliyor. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, bu gelişmenin hem ihracat hacmini büyüteceğini hem de özellikle KOBİ’lerin pazara girişini kolaylaştıracağını ifade ediyor.
2024 yılında İngiltere’ye yapılan kimya ihracatı 882,8 milyon doları buldu. Bu rakam, sektörün toplam ihracatının yüzde 2,8’ine denk geliyor. 2025 yılı Ocak-Nisan döneminde ise İngiltere’ye 282,6 milyon dolarlık kimya ihracatı gerçekleşmiş durumda. Geçtiğimiz yılın aynı döneminde bu rakamın 263,3 milyon dolar olduğu görülüyor. Böylece yıllık bazda yüzde 7,3’lük bir artış kaydedildiğini söyleyen Pelister’e göre İngiltere, Türk kimya sektörü için yalnızca büyük bir pazar değil; aynı zamanda Avrupa’ya geçişte stratejik bir köprü konumunda.
MALİYET VE ZAMAN AVANTAJI
Halihazırdaki STA mal ticaretine yönelik kolaylıklar sağlarken, teknik düzenlemeler ve uygunluk değerlendirme süreçlerindeki farklılıklar ihracatçıların karşısında fiili engel oluşturuyor. Özellikle kozmetik, medikal cihazlar, plastik ve özel kimyasallar gibi regülasyona tabi alt sektörlerde bu durumun şirketlerin pazara giriş maliyetlerini artırdığına dikkat çeken Pelister, STA’nın teknik engeller faslı kapsamında planlanan protokollerle ön plana çıkacak başlıkları şöyle sıralıyor: “Karşılıklı tanıma mekanizmalarının devreye alınması, uygunluk değerlendirme kuruluşlarının akreditasyonlarının karşılıklı tanınması, AB regülasyonlarına uyumlu belgelerin İngiltere tarafından kabul edilmesi ve ithalat süreçlerinin sadeleştirilmesi ve şeffaflaştırılması.” Bu adımların ihracat süreçlerini hızlandırarak şirketlere maliyet ve zaman avantajı sağlayacağı öngörülüyor. Bu protokollerin sadece Birleşik Krallık pazarı için değil, aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa Birliği ile gerçekleştireceği STA güncellemeleri açısından da model teşkil edeceğini vurgulayan Pelister, “Bu gelişmeleri sektörümüz adına çok kıymetli buluyor, süreci destekliyor ve kamu otoritelerimizle yakın iş birliğimizi sürdürüyoruz” diyor.

VEHBİ KELEŞ / AVRUPALI TÜRK MARKALAR BİRLİĞİ (ATMB) BAŞKANI
KİMYA VE OTOMOTİV ÖNE ÇIKIYOR
Avrupalı Türk Markalar Birliği (ATMB) Başkanı Vehbi Keleş de güncellenen anlaşmayı yalnızca bir dış ticaret aracı değil, Avrupa’daki Türk markalarının küresel değer zincirinde daha güçlü bir rol üstlenmesi açısından ‘stratejik bir kırılma noktası’ olarak değerlendiriyor. Keleş, “STA’nın güncellenmesi teknik engellerin azaltılması, hizmetler ve dijitalleşme gibi yeni alanlarda Türk markalarının rekabet gücünü artırması açısından büyük önem taşıyor” diyor.
Özellikle kimya ve otomotiv sektörlerinin 8 milyar dolarlık hacmi temsil ettiğini hatırlatan Keleş, bu alanlarda daha da büyüme beklediklerini belirtiyor. Öte yandan güncellenen STA’nın sadece geleneksel sektörleri değil, geleceğin alanlarını da kapsaması bekleniyor. Gıda, sağlık, lojistik, tekstil, enerji, dijital hizmetler ve sürdürülebilir ekonomi gibi alanlarda büyük sinerji potansiyeli olduğu düşünülüyor. İngiltere’nin yıllık 100 milyar dolarlık gıda ithalatı içinde Türkiye’nin sadece yüzde 1 pay alması, bu alandaki fırsatın büyüklüğünü ortaya koyuyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin bu payı yüzde 5’ler seviyesine çıkarabileceği öngörülüyor. Bunun için de kalite standartlarının korunması ve İngiltere’nin tüketim alışkanlıklarına uygun ürünler geliştirilmesi şart.
2024 verilerine göre Birleşik Krallık’a yapılan ihracatın sadece yüzde 34’ü hizmetlerden oluşuyor. Oysa İngiltere’nin ithalat sepetinde hizmetlerin payı çok daha yüksek. Bu da Türk firmaları için henüz yeterince değerlendirilmemiş bir alan olduğuna işaret ediyor.
GİRİŞİMCİLERE FIRSAT VAR
Ayrıca Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde karbon ayak izi, çevresel uygunluk ve geri dönüşüm gibi kriterlerin de STA’nın geleceğinde yer alması bekleniyor. Bu da yeşil teknolojiye yatırım yapan Türk firmalarına avantaj sağlayacak. Temmuz 2025’te Ankara’da başlayacak müzakerelerde dijital hizmetler, veri paylaşımı ve yatırım konuları öncelikli gündem maddeleri arasında yer alacak. İngiltere’nin “Digital Trade” vizyonu kapsamında ‘yapay zeka destekli hizmetler, veri akışı ve uzaktan hizmet sunumu’ gibi modern ticaret başlıklarının anlaşmaya dahil edilmesi bekleniyor.
İngiltere’nin dünyanın ikinci büyük hizmet ihracatçısı olduğunun altını çizen Keleş, “STA’nın bu alanları kapsayacak şekilde genişlemesi, Türk yazılım, danışmanlık, medya ve fintech firmaları için büyük fırsatlar yaratacak” diyerek özellikle ikinci kuşak Türk girişimcilerin Avrupa’daki dijital ekonomide öne çıkabileceğine dikkat çekiyor.
TÜRKİYE REKABETTE AVANTAJLI
İngiltere’de faaliyet gösteren pek çok Türk şirketi temsilcisi de bu sürecin iki taraf için de olumlu sonuçlar doğuracağı görüşünde. Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki ticari iş birliğinin Brexit sonrası dahi canlılığını koruduğunu düşünen Tilesdiy Yönetici Direktörü Murat Yurtseven, “Yeni STA fasılları ile bu iş birliğinin daha da güçleneceğine inanıyorum” diyor. Özellikle lojistik avantajların Türkiye’yi rakip pazarlara kıyasla öne çıkardığını belirten Yurtseven, Hindistan veya Çin gibi pazarlara yönelmek yerine İngiltere ile olan bu ilişkilerin mermer sektörü için çok daha avantajlı olacağını ifade ediyor.
STA’nın özellikle tarım ürünleri, otomotiv ve kimyasal ürünler gibi sektörler için ciddi fırsatlar yaratacağını söyleyen Pitacss Limited CEO’su Levent Acı ise şu değerlendirmede bulunuyor: “Gümrükleme konusunda herhangi bir sorun yaşamıyoruz. Ancak Türk markalarının bazı Avrupa markalarının gerisinde kalmasının temel nedeni kalite algısı, köklü marka eksikliği ve müşteri şikayetlerinin yönetilememesidir.”
Türkiye’den İngiltere’ye yapılan mobilya ihracatının da STA sayesinde istikrarlı biçimde sürdüğünü belirten Reyna Furniture Direktörü Ramazan Güncegörü, “Gümrüksüz ticaretin devam etmesi, tedarik zinciri kesintilerinin önüne geçerek iş modelimizi güçlü kıldı. Türkiye, coğrafi yakınlığı ve özelleştirilebilir ürün tasarımıyla rekabette avantajlı” diye konuşuyor. Ancak yerel regülasyonlara uyumda yaşanan zorluklara da dikkat çeken Güncegörü, “Yanmaz kumaş ve deri gibi zorunlu standartlar, Türkiye’deki üreticiler için önemli bir bariyer oluşturuyor” diyor.
FARKLI REGÜLASYONLARA UYUM SAĞLANMALI
İngiltere merkezli, lokum üretiminde uzmanlaşmış Truede markasının kurucusu Zeynep Turudi de yeni düzenlemelerle birlikte gümrük işlemlerinin daha sade, net ve öngörülebilir hale geldiğini söylüyor. İngiltere pazarında Türk markalarının kalite ve otantiklik açısından güçlü olduğunu belirten Turudi, yerel markalara kıyasla Türkiye’deki üretim avantajlarının altını çizerken; kur farkı riski, dağıtım maliyetleri ve bazı regülasyonlara tam uyum gibi konularda ise dezavantajlarla karşılaştıklarını ifade ediyor.
STA’ya eklenen yeni fasılların hukuki boyutuna dikkat çeken Bowling & Co Solicitors Direktörü Hüseyin Hüseyin ise, “Yeni düzenlemeler yatırımcı haklarını daha koruyucu hale getirirken, ticari faaliyetlerin öngörülebilirliğini artırıyor. Anlaşmazlıkların çözüm yolları güçlendirildi. Ancak şirketler, iki ülkenin farklı regülasyonlarına uyum sağlamak zorunda. Özellikle çevre, iş sağlığı ve güvenliği gibi alanlarda uluslararası standartlara dikkat edilmesi gerekiyor” şeklinde uyarıda bulunuyor.

“Hizmet ihracatı öne çıkabilir”
Temmuz 2025’te resmen başlayacak yeni STA müzakerelerinde hizmet ticaretinin serbestleştirilmesi, en kritik başlıklardan biri olacak. Bu adım Türkiye’nin bugüne kadar imza attığı en geniş kapsamlı ve etkisi yüksek STA’yı doğurabileceğine dikkat çeken DEİK Türkiye–Birleşik Krallık İş Konseyi Başkanı Osman Okyay, şöyle devam ediyor: “Hizmet sektörleri şu anda AB ile olan Gümrük Birliği’ne dahil değil. Ancak bu hedef Birleşik Krallık ile daha kısa sürede somut hale gelebilir. Türkiye açısından inşaat, müteahhitlik, mobil oyun ve fintech gibi alanlarda güçlü fırsatlar doğacak. Birleşik Krallık ise bu süreçte finansal hizmetler ve telekomünikasyon gibi sektörlerde avantaj kazanabilir. Teknik engellerin sadeleşmesi, sadece ihracatı hızlandırmakla kalmayacak; aynı zamanda Türk firmalarının karbon ayak izi ve sürdürülebilirlik gibi yeni kriterlere daha hızlı uyum sağlamasını da kolaylaştıracak.”
7 başlıkta İngiltere pazarı için öneriler
- Brexit sonrası uygulamaya giren REACH UK, CLP UK ve UKCA gibi düzenlemeler, ürünlerin teknik dosyalarının ve etiketleme sistemlerinin İngiltere’ye özel hazırlanmasını zorunlu kılıyor. Bu çerçevede, mevzuata uyum, ihracat sürecinde en kritik aşamalardan biri.
- İngiliz tüketicisinin sürdürülebilirlik, çevre duyarlılığı ve etik üretim gibi konulardaki hassasiyeti oldukça yüksek. Ambalajların geri dönüştürülebilir olması, içerik şeffaflığı ve ‘cruelty-free’ sertifikalar pazarda fark yaratıyor.
- Sürdürülebilirlik artık bir rekabet avantajı değil, pazara giriş koşulu. Türk markalarının çevreye duyarlı üretim süreçleri ve belge altyapısıyla öne çıkması, bu pazarda uzun vadeli başarı için belirleyici olacak.
- Pazarlama açısından ise doğru dağıtım kanallarıyla çalışmak, dijital platformlarda etkin olmak ve yerel ortaklıklarla sahada görünürlük sağlamak büyük önem taşıyor. İngiltere, sadece bir hedef pazar değil, aynı zamanda İrlanda ve İskoçya gibi çevre pazarlara da geçiş noktası bu nedenle ayrı bir öneme sahip.
- Yeni düzenlemeler KOBİ’ler açısından da kapıları aralıyor. Ancak uyum zorunlulukları, teknik ve hukuki bilgi ihtiyacını artırıyor. Şirketlerin, ‘gümrük kodları, dijital hizmet vergisi’ gibi başlıklara hâkim olmaları ve yerel iş ortaklarıyla erken aşamada iş birliği kurmaları öneriliyor.
- Turquality, Marka Destek ve UR-GE gibi programlarla yerel üreticilerin desteklenmesi de önemli. İngiltere hedef ülke olduğu için mevcut desteklerin etkin kullanılması kritik.
- Türk markalarının artık sadece ürün kalitesiyle değil, teknik uyum, marka itibarı, dijital altyapı ve kurumsal temsiliyet gibi alanlarda da kendilerini güçlendirmeleri gerekiyor.