Türkiye, büyümek için çok kaynağa ihtiyaç duyan bir ülke. TSPB Başkam Ilhami Koç, Türkiye’de yatırımların finansmanı için tasarrufların artırılması ve bu kaynakların doğru kanallara aktarılması gerektiğini söylüyor. Bunun yolunun da piyasa bazlı finansman modeliyle sermaye piyasalarından geçtiğini ifade ediyor. Koç, “Öncelikle reel faiz aşağı çekilmeli ve yeni ürünler tasarlanmalı” diyor.
TALİP YILMAZ
tyilmaz@ekonomist.com.tr
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin (TSPB) 16’ncı Genel Kurulu mayıs ayında yapıldı. TSPB Başkanı İlhami Koç, genel kurul sonucunda 2014 yılında devraldığı görevi sürdürüyor.
Görsele tıklayın.
Türkiye sermaye piyasalarının geldiği noktayı ve bundan sonra ne olması gerektiğini konuştuğumuz Başkan Koç, düşük enflasyon-düşük faiz dönemiyle birlikte piyasalardaki ürün çeşitliliğinin arttığını, bu konuda bir sıkıntı kalmadığını söylüyor. Ancak yeni dönemde tasarruf oranlarının artırılması ve bu tasarrufların doğru kanallara yönlendirilmesi gerektiği vurgusunu yapıyor. Koç, sermaye piyasalarının yeni döneminde ‘piyasa bazlı finansman’ konusunun öne çıkacağını söylüyor.
İlhami Koç ile sermaye piyasalarını konuştuk.
Türkiye sermaye piyasalarının bugün itibariyle geldiği noktayı değerlendirir misiniz?
2000’li yılların başına kadar temel sorunumuz yüksek enflasyon-yüksek faiz ortamıydı. Bu dönemde hisse ve tahvil dışında başka bir ürün çıkmıyor ve gelişmiyordu. 2000’li yılların başından itibaren enflasyon ve faizlerin düşmeye başlamasıyla yatırım ortamı farklı sermaye piyasası ürünleri için uygun hale geldi. Vadeli işlemlerden opsiyonlara, İslami finans ürünlerinden özel sektör tahvillerine, korumalı ve serbest fonlardan kaldıraçlı ürünlere kadar ürün yelpazesini geliştirdik. Geçmişte şikayet ettiğimiz ürün eksikliği artık yok.
Peki bundan sonra ne yapmak gerekiyor?
Bugün geldiğimiz seviyede temel sorunumuz, sermaye piyasalarımızın yeterince büyüyememesi. Bu da esasen ülkemizdeki tasarrufların kıt olması ve bu kıt kaynakların doğru kanallarda değerlendirilememesiyle yakından ilgili. Ülkemizde sermaye piyasalarının büyümesi gerekiyor.
Çünkü Türkiye büyümeye devam ediyor ve büyümenin finansmanı gerekiyor. Yurtiçinde tasarruflar kıt olduğu için dış tasarruflara bağımlı durumdayız. İç tasarrufların büyük bölümü bankacılık sistemi üzerinden girişimlere aktarılıyor. Yatırımlar sermaye piyasalarından yeterince finanse edilemiyor. Başka bir deyişle piyasa bazlı finansmankaynaklarından yeterince yararlanamıyoruz.
Piyasa bazlı finansman kavramını biraz açar mısınız?
Kısaca, ticari bankacılık üzerinden değil, doğrudan sermaye piyasalarından sağlanan finansman anlamına geliyor. Kriz sonrasında bankacılığın sistemik ağır sonuçlar doğurabilen bir sektör olduğu anlaşılınca bu sektör daha fazla regüle edilmeye başlandı. Bu düzenlemelerle kredi politikaları daha muhafazakar hale geldi.
Ancak bu durumda ekonomi içindeki nispeten daha riskli sayılabilecek yatırımlar nasıl finanse edilecek? İşte burada karşımıza piyasa bazlı finansman ya da başka bir deyişle sermaye piyasaları çıkıyor. Daha çok Amerikan ekolünde hakim olan piyasa bazlı finansman, Avrupa ülkelerinde de geliştirilmeye çalışılıyor.
Proje bazlı finansmanın altyapısı oluşuyor mu?
Evet, çalışmalar yapılıyor. Öncelikle yeni Sermaye Piyasası Kanunu ürün ve piyasaların hukuki altyapısını sağlamlaştırdı. Ancak bir türlü çözemediğimiz sorunlar var. Bunun başında tasarruf oranı eksikliği geliyor ve kıt tasarruflar da başta mevduat olmak üzere kısa vadeli yatırım araçlarında.
Tasarrufları artırmak için ne yapmak lazım?
Yüksek enflasyon dönemi ortadan kalkmasına rağmen yatırımcılar hala kısa vadede kalmayı tercih ediyor. Bence bunun temelde iki nedeni var. İlki, geçmişteki yüksek enflasyon döneminden kalma alışkanlıklar. İkincisi ise mevcut reel faizler halen hiç de fena değil. Yatırımcılar, bu faiz seviyesi varken başka yatırım araçlarına geçmiyorlar. Öncelikle reel faizlerin aşağıya inmesi gerekiyor.
Tasarrufları artırmak için kısa ve orta vadede yapılacaklar var. Kısa vadede sonuç alabilmek için teşvik sistemleri gerekiyor. Bu konuda bireysel emeklilik sistemine getirilen teşvikler çok önemli bir adım oldu. Son yıllarda tasarruf oranının yüzde 12’den yüzde 15’e yükselmesinin arkasındaki ana etken bu teşvik. Otomatik katılım da çıkarsa, burada yeni bir ivme yakalanacaktır. Daha ileri vadede ise finan-sal okuryazarlığın artırılmasıyla sonuç alınabilir. Birlik olarak kaynaklarımızın önemli bir bölümünü bu konuya ayırıyoruz.
Son dönemde forex piyasası çok gündemde. Bu piyasa hakkında düşünceniz nedir?
Bu konuda zaman zaman çok olumsuz değerlendirmeler oluyor. Sorun bu işlemlerden kaynaklanmıyor, bu işlemler için uygun olmayanyatırımcılardan kaynaklanıyor. Kaldı-raçlı işlem platformları, teknoloji dünyasının yatırım dünyasına getirdiği bir yenilik. Bir finans merkezi olmak istiyorsanız, bu tür işlemlerin de sistem içerisinde olması gerekiyor. SPK, bu konuyu düzenleyerek işlemlerin yurtdışına kaymasını önledi. Bu yıl yapılan yeni düzenlemelerle de küçük bireysel yatırımcıların bu piyasalara girmesi zorlaştırıldı. Bundan sonra olumsuz değerlendirmelerin azalmasını bekliyoruz.
TALİP YILMAZ
tyilmaz@ekonomist.com.tr
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin (TSPB) 16’ncı Genel Kurulu mayıs ayında yapıldı. TSPB Başkanı İlhami Koç, genel kurul sonucunda 2014 yılında devraldığı görevi sürdürüyor.
Görsele tıklayın.
İlhami Koç ile sermaye piyasalarını konuştuk.
Türkiye sermaye piyasalarının bugün itibariyle geldiği noktayı değerlendirir misiniz?
2000’li yılların başına kadar temel sorunumuz yüksek enflasyon-yüksek faiz ortamıydı. Bu dönemde hisse ve tahvil dışında başka bir ürün çıkmıyor ve gelişmiyordu. 2000’li yılların başından itibaren enflasyon ve faizlerin düşmeye başlamasıyla yatırım ortamı farklı sermaye piyasası ürünleri için uygun hale geldi. Vadeli işlemlerden opsiyonlara, İslami finans ürünlerinden özel sektör tahvillerine, korumalı ve serbest fonlardan kaldıraçlı ürünlere kadar ürün yelpazesini geliştirdik. Geçmişte şikayet ettiğimiz ürün eksikliği artık yok.
Peki bundan sonra ne yapmak gerekiyor?
Bugün geldiğimiz seviyede temel sorunumuz, sermaye piyasalarımızın yeterince büyüyememesi. Bu da esasen ülkemizdeki tasarrufların kıt olması ve bu kıt kaynakların doğru kanallarda değerlendirilememesiyle yakından ilgili. Ülkemizde sermaye piyasalarının büyümesi gerekiyor.
Çünkü Türkiye büyümeye devam ediyor ve büyümenin finansmanı gerekiyor. Yurtiçinde tasarruflar kıt olduğu için dış tasarruflara bağımlı durumdayız. İç tasarrufların büyük bölümü bankacılık sistemi üzerinden girişimlere aktarılıyor. Yatırımlar sermaye piyasalarından yeterince finanse edilemiyor. Başka bir deyişle piyasa bazlı finansmankaynaklarından yeterince yararlanamıyoruz.
Piyasa bazlı finansman kavramını biraz açar mısınız?
Kısaca, ticari bankacılık üzerinden değil, doğrudan sermaye piyasalarından sağlanan finansman anlamına geliyor. Kriz sonrasında bankacılığın sistemik ağır sonuçlar doğurabilen bir sektör olduğu anlaşılınca bu sektör daha fazla regüle edilmeye başlandı. Bu düzenlemelerle kredi politikaları daha muhafazakar hale geldi.
Ancak bu durumda ekonomi içindeki nispeten daha riskli sayılabilecek yatırımlar nasıl finanse edilecek? İşte burada karşımıza piyasa bazlı finansman ya da başka bir deyişle sermaye piyasaları çıkıyor. Daha çok Amerikan ekolünde hakim olan piyasa bazlı finansman, Avrupa ülkelerinde de geliştirilmeye çalışılıyor.
Proje bazlı finansmanın altyapısı oluşuyor mu?
Evet, çalışmalar yapılıyor. Öncelikle yeni Sermaye Piyasası Kanunu ürün ve piyasaların hukuki altyapısını sağlamlaştırdı. Ancak bir türlü çözemediğimiz sorunlar var. Bunun başında tasarruf oranı eksikliği geliyor ve kıt tasarruflar da başta mevduat olmak üzere kısa vadeli yatırım araçlarında.
Tasarrufları artırmak için ne yapmak lazım?
Yüksek enflasyon dönemi ortadan kalkmasına rağmen yatırımcılar hala kısa vadede kalmayı tercih ediyor. Bence bunun temelde iki nedeni var. İlki, geçmişteki yüksek enflasyon döneminden kalma alışkanlıklar. İkincisi ise mevcut reel faizler halen hiç de fena değil. Yatırımcılar, bu faiz seviyesi varken başka yatırım araçlarına geçmiyorlar. Öncelikle reel faizlerin aşağıya inmesi gerekiyor.
Tasarrufları artırmak için kısa ve orta vadede yapılacaklar var. Kısa vadede sonuç alabilmek için teşvik sistemleri gerekiyor. Bu konuda bireysel emeklilik sistemine getirilen teşvikler çok önemli bir adım oldu. Son yıllarda tasarruf oranının yüzde 12’den yüzde 15’e yükselmesinin arkasındaki ana etken bu teşvik. Otomatik katılım da çıkarsa, burada yeni bir ivme yakalanacaktır. Daha ileri vadede ise finan-sal okuryazarlığın artırılmasıyla sonuç alınabilir. Birlik olarak kaynaklarımızın önemli bir bölümünü bu konuya ayırıyoruz.
Son dönemde forex piyasası çok gündemde. Bu piyasa hakkında düşünceniz nedir?
Bu konuda zaman zaman çok olumsuz değerlendirmeler oluyor. Sorun bu işlemlerden kaynaklanmıyor, bu işlemler için uygun olmayanyatırımcılardan kaynaklanıyor. Kaldı-raçlı işlem platformları, teknoloji dünyasının yatırım dünyasına getirdiği bir yenilik. Bir finans merkezi olmak istiyorsanız, bu tür işlemlerin de sistem içerisinde olması gerekiyor. SPK, bu konuyu düzenleyerek işlemlerin yurtdışına kaymasını önledi. Bu yıl yapılan yeni düzenlemelerle de küçük bireysel yatırımcıların bu piyasalara girmesi zorlaştırıldı. Bundan sonra olumsuz değerlendirmelerin azalmasını bekliyoruz.