Kot pantolon, moda dünyasının en ikonik parçalarından biri olsa da aslında başlangıcı oldukça mütevaziydi. Çoğu kaynağa göre İngilizce adıyla 'blue jeans'in kökeni Fransa'ya, özellikle güneydeki Nîmes şehrine dayanıyor. Bu anlatılara göre tarihçe 1600'lere veya daha öncesine gidiyor. Kaynaklara göre dokunmacılar "serge de Nîmes" olarak bilinen dayanıklı bir kumaş türü geliştirdiler. "Denim" kelimesinin "de Nîmes"ten türediği söyleniyor. Bazı kaynaklar ise bu tarihçeye çok katılmıyor ve havalı olsun diye Fransızca isim verilmiş İngiliz tekstili olabileceğini iddia ediyor.
Bu arada İtalya'nın Cenova şehrinde denizcilerin giydiği basit, dayanıklı pantolonlara da "Gênes" deniliyordu. Bu kelimenin de İngilizce "jeans" kelimesinin kökeni olabileceği tezi var.
ABD'YE ULAŞMASI
History.com'a göre bu pantolonlar 1776 Devrimi'nden çok önce Amerikan kolonilerine ulaşmıştı. "serge denim breeches" ifadesi, 1723 gibi erken bir tarihte Philadelphia'daki bir gazetede, kaçak bir gemi işçisinin giydiği kıyafetleri tarif ederek ortaya çımış.
ALTINA HÜCUM DÖNEMİ
1848 yılında John Sutter, Kaliforniya'da American Nehri boyunca su gücüyle çalışan bir kereste fabrikası inşa ettiriyordu. 24 Ocak'ta marangozu James W. Marshall, bir dere yatağında altın parçacıkları buldu. Sutter ve Marshall buldukları şeyi gizli tutmaya çalıştılar. Ancak keşif haberi hızla yayılmıştı. Altına Hücum olarak adlandırılan bu dönemde binlerce insan Kaliforniya’ya gelip altın aradı... Bu dönem blucinlerin popülerleşmesine sebep olacaktı.
İKİ ADAM VE BLUCİN'İN PATLAYIŞI
Bu noktada karşımıza iki adam çıkıyor. Jacob W Davis ve Levi Strauss... Terzi Davis, çadır, at battaniyesi ve vagon örtüsü gibi dayanıklı ürünler üretiyordu. Bir altın madenciliği şirketi tarafından sağlam ve zorlu işlere dayanıklı pantolonlar üretmesi için görevlendirilmişti.
Davis, 1873 yılında diktiği pantolonların ceplerinin çabuk yırtıldığına dair şikayetler alınca ceplerin dikildiği köşelere ‘rivet’ adı verilen küçük metaller çaktı. Pantolonları çok daha dayanıklı hale getirmişti.
Levi Strauss ise ailesinin kuru gıda işinin Batı şubesini açmak için 1853'te Kaliforniya'daki 'altına hücum' sırasında San Francisco'ya taşınmıştı. ABD'ye göç eden bir Alman'dı. Levi birçok ürün satıyordu. Bunlardan biri sağlam bir ithal pamuklu kumaş olan denimdi. Müşterilerinden Jacob W. Davis metal perçinler kullanarak denim iş kıyafetlerinin gücünü ve dayanıklılığını artırmıştı.
O süreçte terzi Davis, Levi's kumaşı kendisi için çok önemli olduğundan ona bir ortaklık önerdi. Ortak oldular ve 20 Mayıs 1873'te iki adam Amerika Birleşik Devletleri Patent ve Marka Ofisi'nden ABD Patentini aldı. Patentli perçin daha sonra şirketin kot tasarımına ve reklamlarına dahil edildi. Kot tulumların üretimi 1870'lerde başladı ve şirket ilk kot pantolonunu 1890'larda üretti.
Kot, başlangıçta madencilerin giydiği bir iş kıyafeti olarak tasarlansa da zaman içinde kovboylar, daha sonra ABD’li ünlü film yıldızları ve şarkıcılar sayesinde popüler oldu ve tüm dünyaya yayıldı.
VE TÜRKİYE MACERASI: MUHTEŞEM KOT
Blue jeans, denim ya da Türkiye'de sıkça kullanılan adıyla ‘kot’un Türkiye serüveni ise 1960’lı yıllarda 'Muhteşem Kot' ile başlıyor. Türkiye'de bu pantolonların popülerleşmesinde ünlü aktör James Dean'in payı da büyük.
3 yaşındayken Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç eden, ilk ve orta öğrenimden sonra terzi çıraklığı yapan Muhteşem Kot, daha sonra dönemin iyi terzilik okullarından biri sayılan La Deveze Derrox’ta eğitim görmek üzere Fransa’ya gitmişti. 1940’lı yılların sonunda Fransa’dayken işçi ve köylüye giydirecek ucuz ve dayanıklı malzeme arayan Muhteşem Kot’un dikkatini jean çekti. Türkiye’ye döndüğünde bu kumaşı üretmeye başladı. Ardından pantolon sektörüne girdi. ‘Kot’ bir marka olarak 1958 yılında tescil edildi. 1960’lara gelindiğinde atölyesinde günde 200 adet kot pantolon dikilebiliyordu. Bu pantolonlar Kot adıyla markalaştı. 1980'lerde yabancı markaların gelişiyle zorlanan şirket 1992 yılında üretimini durdurdu. Şirket, ‘Kot, Kot değildir’ diye bir reklam kampanyası bile yaptı ama 'Kot'un ürün değil bir marka olduğunu anlatamadı. İnsanlar, ‘Levi’s Kot’ diyordu. Şirket 1992 yılında üretime son verse de 'Kot' tabiri dillere yerleşti.
İş insanı Aytaç Kot, 2003 yılında Kot'u ve babasının çalışmalarını Hürriyet'e anlatmıştı. Buna göre, babası, vefat etmeden önce Muhteşem Koç'a 8 tane altın veriyor, İyi bir terzi olmayı kafasına koyan Muhteşem Koç, bu altınları cebine koyup Paris'e gidiyor. Birkaç ay sonra altınlar bitiyor, oralarda aç sefil kalıyor, sokaklarda yatıyor. Sonunda Institut Ladeveze-Darroux adlı bir terzilik okula girmeyi başarıp 2 sene okuyor. Türkiye'ye dönüşünde terziliğe başlıyor.
Muhteşem Koç, 1940'ların sonunda Fransa'ya gittiğinde eline bir Levi's blucin geçiyor. Pantolonun oldukça sağlam olduğunu görüyor, Amerika'da kovboyların, işçilerin giydiğini öğreniyor. Aynısını Türkiye'de iş pantolonu olarak yapmaya karar veriyor. Aytaç Kot, o günleri "Hemen İstanbul'a dönüp işe koyuluyor, ama görüyor ki bunu dikecek makine yok. Singer'e gidip ısmarlıyor. Bu sefer de blucin kumaşı yok. Kazlıçeşme'de ne kadar fabrika varsa hepsini tek tek dolaşıp bazı örnekler yaptırıyor. Ve sonunda o şartlarda yapmayı becerdi ve benim için yaptırdığı ilk blucini bana 5 kuruşa sattı. Tüccarlar iş pantolonu paçaları üstüne dikine yere bırakırlardı. Pantolon ayakta durursa alırlardı, yana düşerse gerisin geriye giderlerdi. O yüzden apreden geçerken kumaşa aşırı kola, nişasta verilirdi taş gibi olsun, odun gibi ses çıkarsın diye" diye anlatmıştı.