Ülke tarihinde birçok kez sorun haline gelen borç limiti; yüksek enflasyon karşısında faiz oranlarının yükseldiği, resesyon beklentilerinin güçlendiği, sosyal yardımların genişlediği ve ABD hazinesinin borçlanma maliyetlerinin arttığı bir dönemde her zamankinden daha fazla risk taşıyor.
ABD'de federal hükümetin 31,4 trilyon dolarlık borç limitine ulaşması ve Hazine Bakanlığının borç limitinin aşılmasını önlemek için ocak ayından bu yana aldığı olağanüstü tedbirlerin tükenerek nakit sıkıntısı çekmesine 10 günden az süre kalırken, Biden yönetimi ile Cumhuriyetçiler arasında yürütülen müzakerelerde anlaşmaya varılamaması piyasalarda endişeye neden oluyor.
Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu elinde bulunduran Cumhuriyetçiler, borç limiti müzakerelerinde önemli harcama kesintilerinden yana tavır sergiliyor. Demokratlar ise borç limitinin artırılmasında ısrarcı oluyor ve Cumhuriyetçilerin belirli harcamaları kısma önerilerini geri çeviriyor.
Borç limitinin koşulsuz bir şekilde artırılmasını, harcama ve bütçe müzakerelerinin ise borç limiti sorununun çözülmesinin ardından yapılabileceğini savunarak müzakere etmeyi uzun süre reddeden Demokratlar, Hazine'nin olağanüstü önlemlerinin tükenmesine az süre kala, bu ayın başında müzakere masasına otururken, iki taraf arasında oldukça yavaş ilerleyen görüşmelerde ana anlaşmazlık noktasının zorunlu harcama seviyesi olduğu belirtiliyor.
Borç limitinin askıya alınması veya yükseltilmesi için son dakikaya kadar beklemek, iş dünyası ve tüketici güvenine ciddi zararlar veriyor, borçlanma maliyetlerini artırıyor ve ABD'nin kredi notunu olumsuz etkiliyor.
Borç limitinin artırılmaması veya askıya alınmaması ABD ekonomisinin temerrüde düşme riskini artırırken, limitin aşılması halinde ABD ekonomisinin yanı sıra küresel ekonominin de zarar görebileceği belirtiliyor.
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, Kongre'ye gönderdiği son mektupta, ülkenin haziran başında, muhtemelen 1 Haziran'da ödemelerini yapamayacağını belirtirken, Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında devam eden müzakerelerden henüz bir anlaşma sağlanamaması sonucu ABD'nin ilk temerrüdünün benzeri görülmemiş ekonomik ve finansal felakete yol açması bekleniyor.
Yellen, 16 Mayıs'ta "Amerikalılar geçinmek için ihtiyaç duydukları geliri kaybederken, temerrüde düşmek yaygın acılara neden olabilir. Ortaya çıkan gelir şoku, birçok Amerikan işini ve işletmesini yok eden bir resesyona yol açabilir. Ekonomik kriz, federal hükümetin operasyonlarındaki olası aksamalarla daha da kötüleşebilir." uyarısında bulunmuştu.
ABD Hazine piyasasının küresel finansal sistemin temeli olarak hizmet ettiğine işaret eden Yellen, olası bir temerrüdün dünya çapında finansal piyasalarda paniğe neden olabileceğini söylemişti.
Borç limiti nedir?
ABD'de ilk kez 1917'de uygulanmaya başlanan borç limiti ya da borç tavanı, "ABD hükümetinin borçlarını ödemek için ödünç alabileceği para miktarının üst sınırı" anlamına geliyor.
Kongre, her yıl altyapıya yapılan hükümet harcamalarını, sosyal güvenlik gibi programları ve federal çalışanlar için maaşları içeren bir bütçeyi onaylıyor. Tüm bu harcamalar için insanlardan vergi de alan hükümet, yıllardır elde ettiği gelirden daha fazlasını harcıyor ve federal bütçe açığını artırıyor.
Hükümetin, Kongre'nin halihazırda onayladığı ödemelere devam edebilmesi için borç para alması gerekiyor. Borç limiti, ABD hükümetinin "faturalarını" ödemek için alabileceği borcu sınırlandırıyor.
ABD Kongresi'nin yasayla belirlediği limite ulaşılıncaya kadar ABD Hazinesi borçlanma yetkisine sahip bulunuyor.
Mevcut borç limiti, yaklaşık 31,4 trilyon dolar seviyesinde bulunuyor.
Borç limitine ulaşılırsa ne olur?
Borç limitine ulaşılması halinde federal hükümet borç miktarını artıramıyor. Bu nedenle sadece elindeki nakdi ve gelen gelirleri harcayabiliyor. Limitin artırılması için Kongre'den yasa geçirilerek izin alınması gerekiyor.
Kongre, borç limitiyle ilgili bir kararla karşı karşıya kaldığında borç limitini artırmayı veya belirli bir süre için askıya almayı seçebiliyor.
ABD Hazinesi ise bu süreçte hükümetin mali yükümlülüklerini yerine getirmeye devam edebilmek amacıyla bazı olağanüstü önlemler alabiliyor. Bu önlemler, çeşitli devlet hesaplarına ihraç edilen ABD Hazine tahvillerinin miktarını geçici olarak azaltan muhasebe tekniklerini içeriyor.
Bu kapsamda, emeklilik fonları gibi fonlara yeni yatırımlar askıya alınabiliyor veya menkul kıymetlerin sahibine vadesinden önce geri ödeme yapılıyor.
Olağanüstü önlemler, hükümete sadece zaman kazandırıyor ancak borç limitine ulaşmayı engelleyecek kadar büyük uygulamaları içermiyor. Kongre, borç limitini yükseltmedikçe bu olağanüstü önlemler sınırlı bir süre için yeterli nakit sağlıyor.
Borç limitini artırmak hükümetin daha fazla harcama yapmasına izin verir mi?
Borç limitinin artırılması, hükümete harcamaları Kongre'nin onayladığı seviyenin üzerine çıkarma yetkisi vermiyor.
Bu durum, sadece hükümetin vatandaşlara ve tahvil sahiplerine karşı mevcut yükümlülüklerini yerine getirmesine izin veriyor.
Borç limiti aşılırsa ne olur?
Hazine, her gün vergilerden gelir sağlıyor ve sosyal güvenlik yardımlarından kamu hizmetlerine "faturalarını" ödüyor.
Giderlerin gelirleri aşması ve borç limiti nedeniyle borçlanmasını artıramaması durumunda giderler ancak nakit girişi olduğu ölçüde karşılanabiliyor.
Borç limitinin artırılmaması ve olağanüstü önlemler olarak bilinen bir dizi nakit tasarruf aracının tükenmesi halinde ABD Hazinesi, yeni borçlanma yapamayacağı için harcamalarını gerçekleştirememe sıkıntısı yaşıyor.
Tüm yükümlülüklerini yerine getiremeyen Hazine, hangi ödemeleri yapacağını seçmek zorunda kalıyor.
ABD'nin borçlarının geri ödemesi de sıkıntıya girerken, ülkenin mali yükümlülüklerini yerine getirememesi durumda temerrüde düşmesi söz konusu oluyor.
Borç limitini artırmak neden bu kadar tartışma sebebi?
Borç limitinin, teknik olarak hükümet harcamalarının seviyesiyle ilgili olmamasına rağmen federal bütçenin büyüklüğüne ilişkin tartışmalarda bir parlama noktası haline geldiği görülüyor.
Açıkları azaltmak veya bütçenin büyüklüğünü sınırlamak isteyen politikacılar, harcama sınırları veya bütçe kısıtlamaları konusunda müzakere etmek için borç limitini kullanıyor.
Son 30 yılda bazı politikacıların, federal harcamaların artışını yavaşlatmaya çalışmak için borç limiti üzerindeki hesaplaşmasının arttığı belirtiliyor.
ABD Hazine Bakanlığı verilerine göre, Kongre'nin en son 2021'de olmak üzere 1960'tan bu yana borç limitini artırmak, geçici olarak uzatmak ya da tanımını revize etmek için 78 kez harekete geçtiği kayıtlarda yer alıyor. Bunun 49'unun Cumhuriyetçi, 29'unun ise Demokrat başkanlar döneminde uygulandığı görülüyor.
Bazı politika yapıcılar, borç limitinin vergi mükelleflerine gereksiz maliyetler yüklediği, ABD hükümetinin ödeme gücünü riske attığı ve federal harcamaları kontrol altına almakta yetersiz olduğu düşüncesiyle tamamen kaldırılmasını savunurken, bazıları ise Kongre'yi borç limitini artırmak için oylamaya zorlamanın hükümete mali disiplini empoze etmek için yararlı olduğunu düşünüyor.
Borç limiti daha önce aşılmış mıydı?
Beyaz Saray'ın paylaştığı bilgilere göre, ABD hükümetinin, Kongre'nin federal borç üzerindeki yasal sınırı yükseltmeden veya askıya almadan borç limitini aştığına dair tarihsel bir emsal bulunmuyor. Ancak borç limiti konusunda son dakikaya kadar beklemenin ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteren örnekler yer alıyor.
Bunlardan biri, 2011'de Başkan Barack Obama ile Kongre'deki Cumhuriyetçiler arasındaki harcama tartışmasının uzun süreli bir çıkmaza yol açması gösteriliyor. O dönemde Kongre, Hazine'nin nakdinin biteceğini tahmin ettiği tarihten sadece iki gün önce limiti yükseltmek için bir anlaşmaya varmıştı. Bu durum, ABD piyasalarından 2008 finansal krizinden itibaren en dalgalı haftanın yaşanmasına neden olmuş ve kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un ABD'nin kredi notunu ilk kez düşürmesine yol açmıştı.
Borç limiti konusunda anlaşmaya varılmasında yaşanan gecikmenin ABD borçlanma maliyetlerini sadece o yıl 1,3 milyar dolar artırdığı tahmin ediliyor.
Borç limitini aşmanın ABD ekonomisi için sonuçları ne olur?
Analistler, borç limitinin aşılmasının ABD ekonomisine ciddi zarar vereceği uyarısında bulunuyor. Borç limiti konusunda süregelen belirsizlik bile yatırımcılar ve hisse senetleri üzerinde baskı oluşturuyor.
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'e göre, borç limitinin kısa süreli olarak aşılması bile reel GSYH'de düşüşe, yaklaşık 2 milyon kişinin iş kaybına ve işsizlik oranının mevcut yüzde 3,5 seviyesinden yaklaşık yüzde 5'e yükselmesine neden olabilir. Ayrıca, bu durumun daha yüksek faiz maliyetlerine de yol açabileceği belirtiliyor.
Peterson Enstitüsü ekonomistleri, borç limitinin aşılması halinde Hazine tahvillerine olan talebin azalmasının doların küresel ekonomideki rolünü zayıflatacağını savunuyor.
Uzmanlar, borç limitinin uzun süreli olarak aşılması durumunda ekonomiye maliyetinin daha da büyük olacağını vurguluyor.
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, en son geçen hafta yaptığı açıklamada, ABD'nin temerrüde düşmesinin yaratacağı gelir şokunun resesyona yol açabileceğini belirterek, ekonomik krizin federal hükümetin operasyonlarındaki olası aksamalarla daha da kötüleşebileceğini ifade etmişti.
ABD Başkanı Joe Biden ise ABD'nin temerrüde düşmesi durumunda "tüm dünyanın başının derde gireceği" uyarısında bulunmuştu.
Uluslararası Para Fonu da (IMF) ABD'nin temerrüde düşmesi halinde bu durumun sadece ABD için değil, küresel ekonomi için de çok ciddi yansımaları olacağına dikkati çekmişti.
Yellen 1 Haziran tarihini verdi
ABD Hazine Bakanı Yellen, borç limitine ilişkin güncel bilgileri paylaşmak amacıyla ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy'ye gönderdiği son mektupta, borç limitinin 1 Haziran'a kadar artırılmaması veya askıya alınmaması halinde ülkenin nakit sıkıntısı çekebileceği uyarısını yineledi.
Yellen, borç limitinin askıya alınması veya artırılması için son dakikaya kadar beklemenin işletme ve tüketici güvenine ciddi zararlar verebileceğini, vergi mükellefleri için kısa vadeli borçlanma maliyetlerini artırabileceğini ve ABD'nin kredi notunu olumsuz etkileyebileceğini bildirdi.
Yellen, hafta sonu verdiği bir röportajda ise Kongre'nin borç limitini artırmaması halinde ödemeler konusunda yapılması gereken "zor seçimler" olacağını ifade emişti.
Hazinenin varlıklarının 15 Haziran'a kadar yetip yetmeyeceğine ilişkin soru üzerine Yellen, "Vergi tahsilatları ve harcamaları konusunda her zaman bir belirsizlik vardır ve bu nedenle bundan kesinlikle emin olmak zor ancak değerlendirmem; tüm faturalarımızı öderken 15 Haziran'a ulaşma ihtimalinin oldukça düşük olduğu yönünde." yanıtını vermişti.
Borç limiti müzakerelerinde henüz anlaşma sağlanamadı
Beyaz Saray ile Cumhuriyetçiler arasında borç limiti müzakereleri sürerken, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı McCarthy tarafından görevlendirilen borç limiti müzakerecilerinin geçen hafta Beyaz Saray yetkilileriyle başladığı görüşmelerden ayrılması, borç limiti konusunda anlaşmaya varılmasını şüpheye düşürmüştü.
Cumhuriyetçi temsilci Garret Graves, Beyaz Saray yetkililerinin "tamamen mantıksız" olduğunu öne sürerek, müzakerelerin verimli olmadığı gerekçesiyle durakladığını söylemişti.
Borç limiti müzakerelerinin yeniden açmaza girmesi piyasalardaki endişeleri artırmıştı.
ABD Başkanı Biden ise G7 Liderler Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamada, vergi ayarlamalarının yanı sıra harcama kesintilerini de değerlendireceğini ancak borç limiti müzakerelerinde Cumhuriyetçilerin yaptığı son tekliflerin çoğunun "kabul edilemez" olduğunu ifade etmişti. Biden, dönüş yolunda ABD Temsilciler Meclisi Başkanı McCarthy ile konuya ilişkin bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişti.
McCarthy, söz konusu görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, görüşmenin verimli geçtiğini belirtmişti.
Cumhuriyetçi temsilci Garret Graves ise borç limiti tartışmalarının temelinde harcamaların olduğuna işaret ederek, her iki tarafın da kırmızı çizgileri ve pozisyonlarını anlamada ilerleme kaydedildiğini aktarmıştı.
Biden ve McCarthy, dün tekrar bir araya geldi
Borç limiti konusunda zaman daralırken, Başkan Biden ve Temsilciler Meclisi Başkanı McCarthy, konuyu görüşmek üzere dün bir kez daha Beyaz Saray'da bir araya geldi.
Basına kapalı gerçekleşen toplantı öncesi kısa bir değerlendirmede bulunan Biden, borç limiti konusunda biraz ilerleme kaydedeceklerine inandığını ifade etti. Biden, bütçe açığının azaltılması gerektiği konusunda hemfikir olduklarını ve iki partinin desteğini alan bir anlaşmanın gerekli olduğunu vurguladı.
Temsilciler Meclisi Başkanı McCarthy de anlaşmazlıklar olduğunu ancak iki tarafın da borcun çok büyük olduğu ve bu gidişatın değişmesi gerektiği konusunda hemfikir olduğunu aktardı.
McCarthy, görüşme sonrası düzenlediği basın toplantısında da "Henüz bir anlaşmaya varamadık ancak fikir ayrılıklarımızın olduğu alanlarda tartışmanın verimli geçtiğini hissettim." ifadelerini kullandı.
Müzakerelerin devam edeceğine işaret eden McCarthy, problemin gelirler değil, harcamalar olduğunu vurguladı. Amerikalıların temerrüde hazırlanmaları gerekip gerekmediğine sorusuna "Hayır" yanıtını veren McCarthy, bir anlaşmaya varılabileceğine inandığını dile getirdi.
Biden da toplantının ardından yaptığı yazılı açıklamada, McCarthy ile "temerrüde düşmeyi önleme ve ekonomi için bir felaketten kaçınma ihtiyacı" hakkında verimli bir toplantı gerçekleştirdiklerini bildirdi. Temerrüdün söz konusu olmadığını ve ilerlemenin tek yolunun iki partinin de desteğini alan bir anlaşma olduğunu bir kez daha yinelediklerini belirten Biden, anlaşmazlık alanları olsa da müzakerelerin devam edeceğini aktardı.
Müzakerelerdeki ana anlaşmazlık noktası, harcama seviyesi
Beyaz Saray yetkilileri ile McCarthy'nin ekibi arasındaki görüşmeler bu hafta yeniden başlarken, borç limiti müzakerelerindeki ana anlaşmazlık noktasının "zorunlu harcama seviyesi" olduğu belirtiliyor.
Borç limitinin artırılması yeni harcamalara izin vermezken, Cumhuriyetçiler, borçlanma limitini artırma anlaşmasının bir parçası olarak hükümet harcamalarında kapsamlı kesintiler yapılmasında ısrar ediyor.
Cumhuriyetçiler, isteğe bağlı harcama kesintileri talep ederken, savunma harcamalarının artırılması için baskı yapıyor.
Beyaz Saray yetkilileri ve Cumhuriyetçilerin, isteğe bağlı harcamalara ilişkin üst sınır ve uzunluğu, enerji projeleri için daha hızlı izin verme sürecinin şartları ile Medicaid'den yararlananlar için genişletilmiş çalışma gereksinimlerinin, gıda kuponlarının ve nakit yardım programlarının dahil edilip edilmeyeceği konusunda anlaşamadığı belirtiliyor.
ABD'nin olası bir temerrüde düşmesinin önüne geçilmesi için iki taraf arasında bu hafta bir anlaşmanın sağlanması gerekiyor.