Son yıllarda maliyetlerdeki düşüş sayesinde hızla büyüyen güneş ve rüzgar enerjisinin mevcut teknolojilerle dünya enerji talebinin 100 katını karşılayabilecek potansiyele sahip olduğu belirtildi.
Londra merkezli düşünce kuruluşu Carbon Tracker'ın "Limit Gökyüzü" başlıklı raporuna göre, son 10 yıldır düşen maliyetlere bağlı olarak güneş enerjisi kapasitesi yıllık ortalama yüzde 39, rüzgar enerjisi kapasitesi ise yüzde 17 büyüme gösteriyor. Bu büyüme oranları panel ve türbin maliyetlerini daha fazla düşürecek verimlilik ve geliştirme çalışmalarını da hızlandırıyor.
Geçen yıl ilk kez temiz enerji şirketlerinin halka arzlarından elde edilen gelir fosil yakıt şirketlerinin gerilini geçerken, finans piyasaları temiz enerjideki fırsatların giderek daha fazla farkına varıyor.
Dünya enerji tüketiminin 2019'da 65 bin teravatsaat olduğu ifade edilen rapora göre, sadece güneş enerjisinde mevcut teknolojilerle yıllık 5,8 milyon teravatsaat elektrik üretim potansiyeli bulunuyor. Kara ve deniz üstü (offshore) rüzgar enerjisinde ise bu rakam yıllık 900 bin teravatsaat olarak hesaplanıyor.
Böylece, güneş ve rüzgar yaklaşık 6,7 milyon teravatsaat elektrik üretim potansiyeliyle dünya enerji talebinin 100 katını karşılayabiliyor. Buna rağmen, güneş enerjisinde şu anda potansiyelin yüzde 0,01'i, rüzgarda ise yüzde 0,16'sı kullanılıyor. Ülkelerin enerji politikaları, bu potansiyelin değerlendirilmesinin önündeki tek zorluk olarak görülüyor.
Rapora göre, yenilenebilir enerjinin ekonomik ve potansiyelinin yüksek olması, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik önem taşıması ve ülkelerin enerji bağımsızlığına katkıda bulunması küresel enerji sektöründe büyük bir değişim sağlıyor.
Şu anda dünyada güneş enerjisi potansiyelinin yüzde 60'ı, rüzgar enerjisinin yüzde 15'i fosil yakıtlara göre daha ekonomik maliyetlerle üretilebiliyor. Güneş enerjisi potansiyelinin tamamı, rüzgar enerjisinin ise yarısından fazlası 2030'da fosil yakıtlardan daha ucuz olacak.
Rapora göre, kömür, petrol ve doğal gazın aksine tükenmez kaynaklar olan rüzgar ve güneş enerjisindeki mevcut büyüme hızı 2030'ların ortasında fosil yakıtları büyük ölçüde elektrik üretim sektörünün dışına çıkaracak.
Güneş ve rüzgar, 2050'de ise fosil kaynakları devre dışı bırakarak ucuz ve temiz teknolojilerle dünya elektrik talebinin tamamını karşılayabilecek.
Ülke potansiyeli bakımından "aşırı yüksek", "yüksek", "yeterli" ve "düşük" olmak üzere 4 kategoride inceleme yapılan rapora göre, enerji talebinin en az 1000 katını güneş ve rüzgardan sağlayabilecek Sahra altı Afrika ülkeleri aşırı yüksek potansiyeliyle ilk sırada yer alıyor. Afrika, güneş ve rüzgarda toplam potansiyelin yüzde 39'u ile yenilenebilir enerjide süper güç olmaya aday kıta olarak öne çıkıyor.
Enerji talebinin en az 100 katını bu kaynaklardan karşılayabilecek Avustralya, Şili ve Fas gibi ülkeler "yüksek" kategorisinde, enerji talebinin 10 ila 100 katını güneş ve rüzgardan üretebilecek Çin, Hindistan ve ABD ülkeleri ise "yeterli" kategorisinde yer alıyor. Türkiye'nin de aralarında olduğu bu ülkeler, iç talebinin tamamını söz konusu kaynaklardan karşılayabilmek açısından en önemli kategori olarak öne çıkıyor.
Son kategoride ise Japonya, Kore ve Avrupa'nın büyük bir kısmını oluşturan ülkeler bulunuyor. Bu ülkeler, yenilenebilir enerji kaynaklarını en verimli şekilde nasıl kullanabileceklerine ilişkin zorlu politik kararlarla yüzleşmek durumunda kalıyor.
Carbon Tracker enerji analisti ve raporun baş yazarı Kingsmill Bond, rapora ilişkin değerlendirmesinde, sanayi devrimi ile kıyaslanabilecek yeni bir çağa girildiğini belirterek, "Enerji ucuz bir kaynak haline gelerek özellikle düşük gelirli ülkelerdeki milyonlarca insan için erişilebilir olacak. Ülkelerin yüksek fiyatlarla ithal ettikleri kömür, petrol ve doğal gaza bağımlılığı azaldıkça, jeopolitika da dönüşecek. Yenilenebilir enerji iklim krizine karşı mücadele edecek ve gezegeni öldürücü kirlilikten kurtaracak." ifadelerini kullandı.
Düşünce kuruluşu Ember-Climate'in başkanı ve raporun yazarı Harry Benham da dünyanın yenilenebilir enerji kaynaklarının tamamını kullanmasına gerek olmadığına dikkati çekerek, "Fosil yakıtların yerini doldurmak için yenilenebilir kaynakların sadece yüzde 1'i yeterli." değerlendirmesinde bulundu.
Londra merkezli düşünce kuruluşu Carbon Tracker'ın "Limit Gökyüzü" başlıklı raporuna göre, son 10 yıldır düşen maliyetlere bağlı olarak güneş enerjisi kapasitesi yıllık ortalama yüzde 39, rüzgar enerjisi kapasitesi ise yüzde 17 büyüme gösteriyor. Bu büyüme oranları panel ve türbin maliyetlerini daha fazla düşürecek verimlilik ve geliştirme çalışmalarını da hızlandırıyor.
Geçen yıl ilk kez temiz enerji şirketlerinin halka arzlarından elde edilen gelir fosil yakıt şirketlerinin gerilini geçerken, finans piyasaları temiz enerjideki fırsatların giderek daha fazla farkına varıyor.
Dünya enerji tüketiminin 2019'da 65 bin teravatsaat olduğu ifade edilen rapora göre, sadece güneş enerjisinde mevcut teknolojilerle yıllık 5,8 milyon teravatsaat elektrik üretim potansiyeli bulunuyor. Kara ve deniz üstü (offshore) rüzgar enerjisinde ise bu rakam yıllık 900 bin teravatsaat olarak hesaplanıyor.
Böylece, güneş ve rüzgar yaklaşık 6,7 milyon teravatsaat elektrik üretim potansiyeliyle dünya enerji talebinin 100 katını karşılayabiliyor. Buna rağmen, güneş enerjisinde şu anda potansiyelin yüzde 0,01'i, rüzgarda ise yüzde 0,16'sı kullanılıyor. Ülkelerin enerji politikaları, bu potansiyelin değerlendirilmesinin önündeki tek zorluk olarak görülüyor.
2050'de elektrik üretiminde fosil yakıtlar tarih olabilir
Rapora göre, yenilenebilir enerjinin ekonomik ve potansiyelinin yüksek olması, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik önem taşıması ve ülkelerin enerji bağımsızlığına katkıda bulunması küresel enerji sektöründe büyük bir değişim sağlıyor.
Şu anda dünyada güneş enerjisi potansiyelinin yüzde 60'ı, rüzgar enerjisinin yüzde 15'i fosil yakıtlara göre daha ekonomik maliyetlerle üretilebiliyor. Güneş enerjisi potansiyelinin tamamı, rüzgar enerjisinin ise yarısından fazlası 2030'da fosil yakıtlardan daha ucuz olacak.
Rapora göre, kömür, petrol ve doğal gazın aksine tükenmez kaynaklar olan rüzgar ve güneş enerjisindeki mevcut büyüme hızı 2030'ların ortasında fosil yakıtları büyük ölçüde elektrik üretim sektörünün dışına çıkaracak.
Güneş ve rüzgar, 2050'de ise fosil kaynakları devre dışı bırakarak ucuz ve temiz teknolojilerle dünya elektrik talebinin tamamını karşılayabilecek.
Afrika, yenilenebilir enerjinin süper gücü olmaya aday
Ülke potansiyeli bakımından "aşırı yüksek", "yüksek", "yeterli" ve "düşük" olmak üzere 4 kategoride inceleme yapılan rapora göre, enerji talebinin en az 1000 katını güneş ve rüzgardan sağlayabilecek Sahra altı Afrika ülkeleri aşırı yüksek potansiyeliyle ilk sırada yer alıyor. Afrika, güneş ve rüzgarda toplam potansiyelin yüzde 39'u ile yenilenebilir enerjide süper güç olmaya aday kıta olarak öne çıkıyor.
Enerji talebinin en az 100 katını bu kaynaklardan karşılayabilecek Avustralya, Şili ve Fas gibi ülkeler "yüksek" kategorisinde, enerji talebinin 10 ila 100 katını güneş ve rüzgardan üretebilecek Çin, Hindistan ve ABD ülkeleri ise "yeterli" kategorisinde yer alıyor. Türkiye'nin de aralarında olduğu bu ülkeler, iç talebinin tamamını söz konusu kaynaklardan karşılayabilmek açısından en önemli kategori olarak öne çıkıyor.
Son kategoride ise Japonya, Kore ve Avrupa'nın büyük bir kısmını oluşturan ülkeler bulunuyor. Bu ülkeler, yenilenebilir enerji kaynaklarını en verimli şekilde nasıl kullanabileceklerine ilişkin zorlu politik kararlarla yüzleşmek durumunda kalıyor.
Carbon Tracker enerji analisti ve raporun baş yazarı Kingsmill Bond, rapora ilişkin değerlendirmesinde, sanayi devrimi ile kıyaslanabilecek yeni bir çağa girildiğini belirterek, "Enerji ucuz bir kaynak haline gelerek özellikle düşük gelirli ülkelerdeki milyonlarca insan için erişilebilir olacak. Ülkelerin yüksek fiyatlarla ithal ettikleri kömür, petrol ve doğal gaza bağımlılığı azaldıkça, jeopolitika da dönüşecek. Yenilenebilir enerji iklim krizine karşı mücadele edecek ve gezegeni öldürücü kirlilikten kurtaracak." ifadelerini kullandı.
Düşünce kuruluşu Ember-Climate'in başkanı ve raporun yazarı Harry Benham da dünyanın yenilenebilir enerji kaynaklarının tamamını kullanmasına gerek olmadığına dikkati çekerek, "Fosil yakıtların yerini doldurmak için yenilenebilir kaynakların sadece yüzde 1'i yeterli." değerlendirmesinde bulundu.