TCMB'nin 2023'ün ilk çeyreğine ilişkin Finansal İstikrar Raporu, bankanın internet sitesinde yayımlandı.
Raporda, Türkiye’de emsal ülkelere göre oldukça düşük olan hane halkı borçluluğundaki gerileme eğiliminin devam ettiği belirtilerek, hane halkı finansal borçlarının büyük çoğunluğunun, gelir oynaklığı düşük ücretli kesime ait olması, bankacılık sistemi üzerinde hane halkı kaynaklı kredi riskini azaltan bir unsur olarak öne çıktığı kaydedildi.
Hane halkının finansal varlık kompozisyonunda TL cinsi varlıkların ve mevduat dışı finansal araçların ağırlığının artmaya devam ettiği aktarılan raporda, mevduat liralaşma oranının artış eğiliminde olduğu vurgulandı.
Raporda, bankaların mevduatta liralaşma hedefini gerçekleştirme yönünde artan motivasyonlarının bu eğiliminin devam edebileceğine işaret ettiğinin altı çizilerek, "Hane halkı kesimi hisse senedi, yatırım fonu ve emeklilik sistemi gibi mevduat dışı finansal varlıklara yatırımlarını artırarak tasarruflarını çeşitlendirmektedir" ifadeleri kullanıldı.
"Reel sektörün finansal borç/finansal varlık oranı son 10 yılın en düşük seviyesine geriledi"
Raporda, reel sektörün finansal borç/finansal varlık oranının son 10 yılın en düşük seviyesine gerilediği ve firmaların likidite, kârlılık ve borç ödeme göstergelerindeki olumlu seyrin devam ettiği bildirildi.
Sektörün yükümlülükleri içerisindeki TL payı artarken, firmaların ağırlıklı olarak TL cinsinden borçlandığı belirtilen raporda, firmaların varlık kompozisyonunda da TL cinsi varlıkları payının artmakta ve toplam kısa vadeli Yabancı Para (YP) pozisyonundaki iyileşme eğiliminin korunduğu dile getirildi.
Raporda, YP kredi kullanan firmaların sayısındaki azalma eğiliminin sürdüğü kaydedilerek, "Firmaların YP borçluluğunun ihracat gelirleri ile karşılanma oranları artmaktadır. Firmaların YP riskini azaltan bu faktörler reel sektörün kur riskini de sınırlamaktadır. Bu dönemde ayrıca hedefli kredi politikalarının etkisiyle TL kredi kullanımında net ihracatçı firmaların ve KOBİ’lerin payının artış eğiliminde olduğu izlenmektedir." denildi.
Firma bilançolarının güçlü likit varlıkları ile olası şoklara karşı dayanıklılığının korunduğu vurgulanan raporda, Borsa İstanbul'a (BIST) kote firmaların karlılık göstergelerinin tarihsel ortalamalarının üzerinde seyrettiği ve finansman maliyetlerindeki gerileme ile birlikte, firmaların borç ödeme gücüne yönelik göstergelerin belirgin şekilde iyileştiği duyuruldu.
Raporda, potansiyel büyüme ve cari dengenin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı olarak desteklenmesi amacıyla hayata geçirilen kredi politikası sonucunda, kredi kompozisyonunda hedeflenen yönde değişimin gerçekleştiği kaydedilirken, şu değerlendirmelere yer verildi:
"KOBİ, esnaf, tarım, ihracat ve yatırım gibi hedefli kredilerin TL ticari kredilerdeki payı artmaya devam etmektedir. Bu gelişme, büyüme kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payının artmasına ve yapısal cari açığın düşmesine katkı sağlamaktadır. Kredilerin yatırım, ihracat ve potansiyel büyümeyi destekleyecek şekilde iktisadi faaliyetle buluşması büyük önem arz etmekte olup, alınan tedbirlerin etkileri yakından takip edilmektedir. İhtiyaç kredilerinin, faiz oranlarına göre menkul kıymet tesisi uygulamasına dâhil edilmesi sonrasında ihtiyaç kredisi büyümesinin yavaşlamaya başladığı görülmektedir. Parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini desteklemek amacıyla atılan adımlar sonucunda TL ticari kredi faiz oranları belirgin biçimde politika faizine yakınsamıştır."
"Bankacılık sektörünün aktif kalitesi göstergeleri iyileşmeye devam etmektedir"
Raporda, bankacılık sektörünün aktif kalitesi göstergelerinin iyileşmeye devam ettiği aktarılarak, TGA bakiyesinin yatay seyretmesinin yanı sıra TL kredi büyümesinin etkisiyle TGA oranının gerilemeyi sürdürdüğü ve söz konusu iyileşmenin tüm kredi alt türlerinde ve sektörlerde görüldüğü bildirildi.
TGA oranının yanı sıra yakın izlemedeki kredi oranı ve yapılandırılan kredi oranının da mevcut rapor döneminde gerilediği vurgulanan raporda, "Yakın izlemedeki kredilerin önemli bir kısmı gecikmesi olmayan kredilerden oluşmaktadır. Bankaların salgın döneminde ihtiyatlılık gereği artırmaya başladıkları kredi karşılık oranları yükselmeye devam etmektedir." ifadeleri kullanıldı.
Raporda, "Bankacılık sektörü güçlü YP likidite tamponlarına sahiptir. Bankaların fonlama kompozisyonunda dış borçların payı tarihi düşük seviyelere gerilerken mevduatın ağırlığı artmaya devam etmektedir." değerlendirmesinde bulunularak, mevduat ağırlıklı fonlama yapısının yanı sıra bilançolarda TL’nin payının artmasının sektörün likidite görünümünü desteklediği, nitekim likidite karşılama oranı gibi kısa vadeli likidite göstergeleri ile istikrarlı fonlama göstergesi olan kredi/mevduat oranındaki olumlu görünümün korunduğu dile getirildi.
"Bankacılık sektörü kârlılığı sermayeyi desteklemeye devam etmektedir"
Bankaların dayanıklı bilanço yapısını sürdürdüğünün altı çizilen raporda, bankaların bilançolarında sabit faizli kredi payı azalırken sabit faizli uzun vadeli menkul kıymetlere yönelimin devam ettiği belirtildi.
Raporda, bankaların TL aktif pasif vade farkının önceki rapor dönemine göre önemli bir değişim göstermediği aktarılırken, "Mudilerin TL mevduat yöneliminin güçlenmesi ile bankaların bilanço içi açık pozisyonlarında azalış devam etmektedir. Bankalar yasal oranların oldukça altında YP pozisyonlarını korumaktadır." denildi.
Bankacılık sektör karlılığının sermayeyi desteklemeye devam ettiği kaydedilen raporda, şunlara vurgu yapıldı:
"2022'nin genelinde TÜFE’ye endeksli menkul kıymet getirileri ile ılımlı düzeylerde seyreden fonlama maliyetleri net faiz marjı kanalından sektör kârlılığını desteklemiştir. Son dönemde TL mevduat faizlerinin yükselişe geçmesi ile net faiz marjı yataylaşmıştır. Bununla birlikte, bankalar sermaye pozisyonlarını güçlendirmiş, yasal sınırların üzerindeki sermaye oranlarını korumuştur. Yasal oranların üzerinde tutulan fazla sermaye ve ayrılan serbest karşılıklar bankacılık sektörünün olası risklere karşı güçlü bir konumda olmasını sağlamaktadır."
"Finansal sistemde Türk lirasının payının kalıcı şekilde arttırılmasına yönelik atılan adımlar sonuçlarını vermeye başladı"
Raporda görüşlerine yer verilen TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Liralaşma Stratejisi çerçevesinde 2022'nin başından itibaren attıkları tüm adımların, kalıcı fiyat istikrarını finansal istikrarla bir arada sağlayacak bir perspektifle oluşturulduğunu dile getirdi.
Finansal sistemde Türk lirasının payını kalıcı şekilde artırmaya, yurt içinde tüm yatırım ve ticaret işlemlerinin Türk lirası etrafında şekillenmesini temin etmeye yönelik politikaların uygulandığını aktaran Kavcıoğlu, atılan bu adımların sonuçlarını vermeye başladığını bildirdi.
Kavcıoğlu, bilançolarda yaşanan liralaşma ile reel sektör firmalarının yabancı para pozisyon dengesi iyileşirken, hane halkının finansal varlık kompozisyonunda Türk lirasının payının önemli ölçüde arttığını belirterek, "Bu sayede firmaların ve hane halkının finansal dayanıklılık göstergeleri güçlü kalmaya devam etmektedir. Hayata geçirilen hedefli kredi politikaları ile kredi kompozisyonu hedeflenen yönde değişmiş ve net ihracatçı firmalar ile KOBİ’lerin toplam kredilerdeki payı artmıştır. TL kredi faizlerinin para politikası faizlerine yakınsaması sağlanarak firmaların finansmana erişimi desteklenmiş ve firmaların finansman maliyeti kanalıyla parasal aktarımın etkinliği güçlendirilmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
"TCMB, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi’ni tüm unsurlarıyla uygulamaya devam edecektir"
Bankacılık sektörünün aktif kalitesindeki iyileşmenin tüm kredi türlerinde ve kredi riski göstergelerinde gözlendiğini vurgulayan Kavcıoğlu, sektörün mevduat ağırlıklı fonlama kompozisyonunun yanı sıra güçlü likidite tamponlarının da olası likidite şoklarına karşı dayanıklılığını desteklediğini ve bankaların yasal sınırların üzerindeki sermaye yeterlilik oranlarını koruduğunu hatırlattı.
Kavcıoğlu, TCMB'nin, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi’ni tüm unsurlarıyla uygulamaya devam edeceğinin altını çizerek, "Politika faizi, hedefli kredi ve likidite politikaları ile üretim ve cari fazla kapasitesindeki gelişim süreci desteklenecektir. Arz kapasitesini artıracak finansal koşullar ile cari denge kalıcı fiyat istikrarıyla uyumlu bir yapıya kavuşturulacaktır. Liralaşma adımları ve çeşitlendirilmiş rezerv yönetimi ile de finansal istikrarın Türk lirası odaklı olarak tesis edilmesine katkı sağlamaya devam edilecektir." dedi.