Türkiye birden yüksek enflasyona tabi oldu. Şimdi bu önlenmeye çalışılıyor. Siz ne bekliyorsunuz? Piyasa görünümü nasıl değişecek? Dünya piyasaları ile bu görünümün ilgisi nedir? Daha önce Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyonist ortamlarda (örneğin 90’larda) bu geçiş nasıl olmuştu, bu konuda yorumunuz var mı? Siz ne tavsiye ediyorsunuz? Bu konuda pladis’te ve Ülker’de neler yapıyorsunuz?
Çalışma hayatıma 90’lı yılların ortasında başladım ve o dönemi uzun süre tecrübe ettim. Bu tecrübe, bugün yönetim açısından benim için de çok değerli oldu.
O yıllardan farklı olarak, enflasyonda ani bir artış oldu. 2018’den bu yana devalüasyon oranları da çok yüksek oldu. Ve elbette, yaklaşık 2,5 yıl süren pandemi etkisi özellikle gıda sektöründe önemli gelişmelere ve belirsizliklere sebep oldu. Şimdi, alınan tedbirlerle enflasyon düşmeye başlarken, enflasyondaki bu hızlı inişler ve çıkışlar reel sektörde, tüketicilerin ve toplumun tüm kesimlerinde önemli belirsizlik ve tereddütlerin yaşanmasına sebep oldu. Bu yüzden, pazar trendlerinde 2-3 aylık dönemlerde çok hızlı ve sık büyük değişiklikler yaşıyoruz.
2025 yılı sonuna kadar piyasaların ve talebin, bu şekilde oldukça dalgalı gideceğini tahmin ediyorum. Bu açıdan, uzun dönemli stratejileri, kısa vadeli çeyrekler bazında hedefler ve kilometre taşları ile desteklemeye ve kısa vadeli hedefleri önceliklendirmenin çok kritik olduğuna inanıyorum.
Şirketlerin tahmin doğruluğu, stok yönetimi ve nakit akışları pozisyonlarını önceliklendirmeleri, kârlılık vb. kriterlerden bile daha önemli olacak. Bu döneme şirketlerin sağlıklı bir şekilde girmeleri, önceliklerini iyi belirlemeleri ve bunlara odaklanmaları da kritik olacak.
Bu tür enflasyonist ortamlarda en önemli kriterlerden birisi, kazancınız ile aynı stokları adet/tonaj cinsinden alıp alamadığınızın analizidir. Basit gözüken bu yöntem, aslında birçok finansal orandan daha değerlidir.
pladis ve Ülker Bisküvi olarak enflasyonist pazarlarda, bu belirttiğim konularda aksiyon alarak ilerliyoruz. Yıllık ve 3 yıllık bütçelerimizi, çeyrek bazında güncelliyoruz. Masraf ve kazanç dengemize çok dikkat ediyoruz. Ama en önemlisi, çevik ve dayanıklı, sade organizasyonlarımızla kararlarımızı hızlı şekilde alıyor, tüketicilerimize yüksek kaliteli ürünlerimizi sunmaya devam ediyoruz. Markalarımıza yatırımı hiç aksatmıyoruz. Çalışma arkadaşlarımızla her zaman çok yakından ilgileniyoruz.
Diğer yandan, en önemli paydaşımız olan tüketicilerimiz için de çalışmaya devam ediyoruz. Enflasyonun düşürülmesi hedefi gerçekten çok önemli bir hedef. Biz de, Ülker olarak, maliyet ve verimlilik avantajlarımızı kullanarak, enflasyonu düşürme hedefine katkıda bulunuyoruz.
Halka açık şirket yönetmekle halka açık olmayan şirket yönetmek arasında nasıl farklar var? Deneyiminizden yola çıkarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Halka açık şirket yönetmekle halka açık olmayan şirket yönetmek arasında bazı önemli farklar bulunuyor. Halka açık olmak şirketlerin yatırımcıların güvenini kazanmak ve sürdürmek için, daha şeffaf ve hesap verebilir olmasını gerektirir. Bu şirketler, düzenleyici kurumların belirlediği sıkı raporlama ve açıklama standartlarına uymak zorunda. Ayrıca, hissedarların çıkarlarını korumak için düzenli olarak finansal performanslarını ve stratejik planlarını paylaşmaları gerekiyor.
Ülker Bisküvi gibi büyük bir gıda şirketinin halka açılması, şirketin büyümesi için önemli bir dönüm noktası oldu. Halka açılmakla birlikte, yatırımcıların beklentilerini karşılamak, düzenleyici kurumların gereksinimlerini yerine getirmek ve sürekli olarak şeffaf olmak zorundasınız. Bu durum, zorlu süreçlerine rağmen, şirketimizin kurumsal yönetim yapısını güçlendirmemizi ve daha profesyonel bir yapıya kavuşmamızı sağladı.