Turan, JW Marriott Ankara Otel'de düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, Cumhuriyet'in birinci yüzyılını geride bırakırken uzun vadeli bir değerlendirme yapma gereği duyduklarını söyledi.
Demokrasi tarihi boyunca, bütün iniş ve çıkışlardan ders alarak, önemli bir birikime sahip olunduğuna işaret eden Turan, "İşte bu birikimden yararlanarak, ikinci yüzyılda Cumhuriyet değerleriyle demokratik değerleri bir arada yükseltmeye hazırız. Demokratik bir cumhuriyetin toplumsal cinsiyet, inanç konusundaki bireysel tercih, etnik kimlik ve benzeri konularda hiçbir ayrım yapmadan, tüm vatandaşların eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu bir toplum düzenini esas aldığının bilincindeyiz. İkinci yüzyılımızda, herkesin hiçbir ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşitliği, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı tartışmalarını geride bırakmak istiyoruz. Tüm vatandaşların hakkının, hukukunun gözetildiğinden hiç kimsenin şüphe etmediği, kadınların, çocukların tacize, tecavüze, şiddete uğramalarına, küçük yaşta evliliklere hiçbir gerekçeyle göz yumulmadığı bir toplum hayalini, maalesef günümüzde hala korumak durumunda kalıyoruz." diye konuştu.
Turan, devleti güçlü kılarken insan hakları, özgürlükler, katılımcılık ve çoğulculuğun da güçlendirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Ülkemizi uluslararası arenada büyük ve güçlü kılmanın yolunun, adil, şefkatli ve gücün paylaşıldığı bir devlet yapısından geçtiğini hatırlamalıyız." ifadelerini kullandı.
"AB ile ilişkiler yeniden bir ilerleme çıpası haline gelmeli"
Türkiye'nin, coğrafi konumu gereği kritik öneme sahip az sayıda ülkeden birisi olduğunu vurgulayan Turan, şu değerlendirmede bulundu:
"Küresel gelişmelere nasıl cevap vereceğimiz, alışveriş anlayışının yerine ilkeler ve kurallar üzerinde yükselen bir dış politikayı nasıl oluşturacağımız, ulusal güvenlik kaygılarını gözetirken dostlukları derinleştirip düşmanlıkları nasıl azaltacağımız, ülkemizin refahını ve ilerlemesini başa koyarken uluslararası sistemin tasarımına nasıl katkı yapacağımız ikinci yüzyılımızın şekillenmesinde önem taşıyacak. Ülkemizin coğrafi konumlanışı da tarihsel modernleşme çizgisi de bugün transatlantik ittifak ve AB ile cisimleşen modern dünyanın bir parçası olma doğrultusundadır. Bu durum, demokratik ülkeler topluluğunun eşit bir üyesi olma iradesiyle örtüşüyor. Avrupa Konseyi, NATO üyeliği, AB katılım hedefi ve Gümrük Birliği konuları, hep bu köklü anlayışın doğal sonuçlarıdır. Uzun vadeli çıkarları ifade eden bu konum, önümüzdeki dönemde de iç siyasetteki dinamiklere feda edilmemeli. Bu bağlamda AB ile ilişkilerin göç eksenli alışveriş ilişkisinden kurtarılarak, yeniden bir ilerleme çıpası haline gelmesi zorunludur. Önümüzdeki zorlu jeopolitik süreci başarıyla yönetebilmek için ülkemizin dış politikayı, demokrasiyi ve ekonomik gelişmeyi bir arada ve birbirini destekleyecek biçimde ele alması gerekiyor."
Turan, ikinci yüzyılda büyümeyi hızlandırma ve refah seviyesini artırma hedeflerine ulaşmanın, kurum ve kuralların iyi belirlenip, piyasa ve kamu yararının dengelenmesiyle zor olmayacağını ancak artık ekolojik dengeyi de gözeten bir büyümenin nasıl sağlanacağına da dikkat edilmesi gerektiğini anlattı. İklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün daha da artan şiddette ve sıklıkta hissedildiğine işaret eden Turan, "Mevcut üretim ve tüketim alışkanlıklarının yarattığı çevresel riskler ve azalan kaynaklar veri alındığında, ekonomik büyüme modelimizi, sürdürülebilirlik ekseninde yeniden kurgulamalıyız. Bu süreç yatırım, istihdam, rekabet gücü, ekonomik istikrar ve refah üzerinde önemli etkiler de yaratacak." dedi.
"Gençler için gereken iklim yaratılmalı"
İkinci yüzyılın temel konularından birinin de gelirin daha adil bölüşümü olması gerektiğini belirten Turan, eğitimde sorunlar yanında, AR-GE faaliyetlerine ayrılan kaynakların görece yetersiz olduğunu savundu. Turan, eğitim ve bilim alanındaki sorunların, gelecek dönemlerde ekonomik performansı etkileyeceğini ifade ederek, "Bilime ve insana yatırımın sonuçlarını ancak uzun vadede görebiliriz. Bu nedenle kısa vadede makroekonomik istikrarsızlık sorununu çözerken eş anlı olarak da bu alanlara yatırım yapmaya ve bu alanlardaki kurumsal yapıları en doğru biçimde kurmaya başlamamız gerekiyor. Gençlerimizin, yeni nesillerimizin, potansiyellerini ve hayallerini bu topraklarda hayata geçirmeleri için gerekli iklimi yaratmak, hepimizin sorumluluğu." diye konuştu.
Turan, başlatacakları yeni projeye ilişkin de bilgi vererek şunları kaydetti:
"TÜSİAD olarak biz, Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılında müreffeh, toplumsal refahın adil biçimde dağıldığı, fırsat eşitliğini ve insani kalkınmasını sağlamış, hukukun üstün olduğu, insan haklarına eksiksiz biçimde, 'ama'sız-'fakat'sız riayet eden, kadın-erkek eşitliğini her alanda hayata geçirmiş, demokrasiyi bir yaşam tarzı haline getirmiş, katılımcılığı ve çoğulculuğu özümsemiş, üretim ve tüketim standartlarıyla doğaya zarar vermeyen, çevreyle uyumlu, dijital ve yeşil dönüşümü başarmış, bilimsel bilgi üretiminde evrensel standartları yakalamış, AB entegrasyonunu sağlamış, gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye hayal ediyoruz. TÜSİAD olarak bu hayalin gerçekleşmesine katkı sağlamak için, 100'üncü yılımızda yeni bir proje başlatıyoruz. Cumhuriyet'in kuruluşunda yerel toplumsal dinamiklerin katkısından ve katılımcılığından hareketle, Cumhuriyet'in kurucu unsurlarından olan yerel kongrelerden ilham alarak, demokrasinin erdeminin çoğunluk kararından değil, çoğulculuktan geldiğinin farkında olarak, Cumhuriyet'in, toplumun tüm vatandaşlarının eşit katılımı üzerine kurulu olduğunu hatırlayarak, Cumhuriyet tarihi boyunca reformculuğun devletteki önemini ve toplumdaki karşılığını bilerek, 'Şimdi söylemek değil, söyleşmek zamanı' diyoruz."
Ortak geleceği kurgularken cevap bulunması gereken sorular olduğuna işaret eden Turan, "Cumhuriyet'i ve demokrasiyi birlikte nasıl güçlendireceğiz? Küresel dönüşümlerde, ulusal stratejimizi nasıl konumlandıracağız? Çevreyi koruyan bir kalkınma nasıl olmalı? Refahı artırırken bölüşümü daha adil nasıl yaparız? Tüm toplumu ilgilendiren bu sorulara yanıt aramak üzere, yerelde paydaşları bir araya getireceğimiz ve yıl boyunca sürecek bir tartışma platformu başlatıyoruz. Karşı karşıya olduğumuz tüm sorunların çözümü için, ne yapılması gerektiğini ortaya koyacak yetişmiş siyasi ve bürokratik kadrolarımız, teknik ve akademik birikimimiz, dinamik ve deneyimli iş dünyamız ve gelişmiş bir sivil toplumumuz var." ifadelerini kullandı.
"Zorlukları el birliği ile aşarız"
Toplumda sorunları tartışma geleneği olduğunu vurgulayan Turan, şöyle devam etti:
"Bütün bu çetrefil konuların hepsinde, toplumun kılcal damarlarına uzanan bir birikim oluştu. Şimdi yapmamız gereken bu birikimi açığa çıkartmak. Ulusumuzun çok değerli enerjisini, kamplaşma ve kutuplaşmanın yarattığı gerilimlerle heba etmeyelim. Çok kültürlü, zengin bir coğrafyanın kadim tarihine sahip bir ulus olarak, Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılı ideali çerçevesinde bir araya gelelim. Hangi inançtan, hangi etnik kimlikten, hangi sınıftan, hangi cinsiyetten, hangi toplumsal gruptan olursak olalım, Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılı için Türkiye hayalimizi hep birlikte konuşmaya başlayalım. Konuşarak, birbirimizi dinleyerek, anlayarak, her kesimin umut ve hayallerini içeren ortak bir gelecek noktasında birleşelim. Bu ortak gelecek için şimdiden hep beraber çalışmaya başlayalım. Biz buna hazırız. Eminiz, bütün Türkiye de hazır. Bir yüzyıl önce, bugünkünden daha vahim olan zorlukları el birliğiyle aşmışsak bugün de aşarız."
Konuşmaların ardından "Cumhuriyet'in İkinci Yüzyılına Girerken" başlıklı panel düzenlendi.