Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre Türkiye dünya bitkisel ürünler üretiminde 12’nci, sebze üretiminde dördüncü ve meyve üretiminde dünyada altıncı sırada yer alıyor. Yine fındık, kuru kayısı, kuru incir, kuru üzüm ve ayva ürünlerinde dünya ihracatında lider konumda.
Neden bunları yazıyorum? Çünkü ben de fındık üreticisi bir ailenin mensubuyum. Tarım birçok ailede olduğu gibi benim ailem için de önemli bir gelir kapısı. Fındık sezonu olması nedeniyle kendisi de benim gibi fındık bahçesi olan editör arkadaşımız Özlem Bay Yılmaz’a rekolte haberi yapmasını rica ettik. Özlem’in haberinde de göreceğiniz üzere maalesef rekoltede yüzde 50’ye varan kayıp bekleniyor.
Dergimizi düzenli takip edenler hatırlayacaktır, mayıs ayında yaptığımız rekolte haberinde nisan ayında yaşanan don olayının olası etkilerini yazmıştık. Resim yavaş yavaş netleşiyor, ancak sadece don değil, kuraklık da maalesef tarımsal üretime ve sanayiye ciddi darbe vuruyor.
Burada küresel ısınmanın etkilerine ve Türkiye’nin başta Fırat ve Dicle olmak üzere su kaynaklarına çok daha fazla sahip çıkması, koruması gerektiğine vurgu yapmak istiyorum. Çünkü artık konu stratejik olarak su kaynaklarının korunmasına ve kullanılmasına doğru gidiyor. Türkiye çok hızlı bir şekilde tarımsal arazilerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditler sadece su ve tarımsal üretimle ilgili de değil. Bu sayımızda dünya ticaret savaşlarına yönelik haberimizi de dikkatle okumanızı öneriyorum. ABD’nin yönlendirdiği yeni ticaret paradigmalarında Türkiye için bir avantaj varmış gibi görünmekle birlikte, güçlünün haklı olduğu, güçsüzün ezildiği bir sürece doğru evriliyoruz. Maliyet avantajını kaybeden Türkiye, maalesef ABD pazarında ‘pahalı’ kalıyor.
Sorunlarımız var, evet. Ancak bunları aşabilecek insan kaynağı gücümüz de var. Yeter ki doğru eğitelim, doğru yönlendirelim. Sahte diplomalarla eğitim, öğrenim yolunda yıllarını harcayan gençlerimizin moralini bozmayalım. Değerli okurlar, bu sayımızın kapak konusu, 2015 yılında bu yana düzenli olarak hazırladığımız 50 İK Lideri Araştırması. Editörümüz Ayşegül Sakarya Pehlivan’ın hazırladığı araştırmada Türkiye’nin dev şirketlerinin İK liderleri ile konuştuk.
Yetenek kıtlığı, maliyet baskıları ve değişen iş modellerine uyum derken İK liderlerinin ajandası hayli yoğun. Teknoloji ve yapay zeka temelli çalışmalarla yeteneği çekmek, çalışan deneyimini güçlendirmek ve İK analitiğini geliştirmek ajandalarında öncelikli.
Keyifli okumalar.