Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artışı kararı ve ilave aldığı tedbirler karşısında olumlu havanın yaşandığı TL varlıklarda bu süreç kısa sürdü. Bu hafta başından beri geçen iki günde TL yüzde 5 değer kaybederek yeniden dolar karşısında 8 TL'yi geçti. Hazine iki yıl sonra ilk kez 10 yıllık tahvil ihraç etti. Hazine'nin Temmuz 2018'den bu yana ilk kez gerçekleştirdiği 10 yıl vadeli tahvil ihracında net satış 1,5 milyar TL olurken, ihalede bileşik faiz yüzde 12,32 olarak kaydedildi. Peki bu gelişmelerin faizlere etkisi nasıl olacak? Aracı kurum analistlerinin beklentileri şöyle:
Gözde Yeniova Saylak
gyeniova@ekonomist.com.tr
Uğur Boğday/Ziraat Yatırım Genel Müdürü: TCMB’nin faiz kararı enflasyondaki kararlılığı kırabilecek nitelikte idi. Maliyet baskısı devam etse de Covid-19 kaynaklı potansiyel talep daralması, kurdaki düşüş ve önden yapılan fiyatlamalar da dikkate alındığında gösterge faiz 13.00-14.00 arasında denge bulunabilir. Kurdaki hareket önemli olmakla birlikte TCMB’nin politika faizinde, enflasyonda sürpriz olmadığı sürece, bir değişiklik yapmasını beklemiyoruz.
Cemal Demirtaş/Ata Yatırım Genel Müdür Yardımcısı: Merkez Bankası’nın faiz artırımı ve sadeleşme adımlarıyla birlikte yerli yabancı yatırımcı güveninde önemli bir iyileşme sürecindeyiz. Önceki haftalarda Merkez Bankası Başkanı’nın ve Ekonomi Bakanı’nın değişmesinin ardından piyasaların kredi verdiğini gördük. Merkez Bankası’nın faiz kararıyla beklentilerini karşıladığını ve TL varlıklara olan güvende artış ve CDS’lerde de ciddi bir geri çekilme, Türkiye’nin risk priminin azaldığını işaret etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ekonomi yönetimine güveninin altını çizmiş ve ekonomi ve hukukta reformları gerçekleştirme konusunda kararlılığı vurgulamıştır.
Serkan Gönençler /Gedik Yatırım Ekonomisti: TCMB teknik olarak hala faiz koridorunu kullanarak ortalama fonlama maliyetini yükseltebilir ancak ilerleyen günlerde fonlamayı sadece haftalık repo faizi kanalından sağlamayı tercih edeceği ve fonlama faizinin bir süre yüzde 15,0’te dengeleneceği anlaşılıyor. Bu açıdan, önümüzdeki aylarda, TÜFE enflasyonunun zirve yapacağı seviye, mevcut ortalama fonlama seviyelerinin TL’deki güçlenmenin kalıcılığı için yeterli olup olmayacağını belirleyecek.
Hüseyin Akar/TEB Portföy Araştırma Yöneticisi: Son PPK toplantısında, para politikasında sadeleşmeye gidilerek gösterge faiz yüzde 15 olarak belirledi. Bu faiz oranının enflasyonda belirgin bir iyileşme görülene kadar korunmasını bekliyoruz. Yakın gelecekte TCMB ağırlıklı fonlamasının yüzde 15 civarında olacağını ve piyasadaki kısa vadeli faizlerin de bu seviyeye yakın oluşmasını bekliyoruz.
Enver Erkan/Tera Yatırım Ekonomisti : Politika faiz artışı ile beraber, reel faiz pozisyonu da resmileştirilmiş oldu. Ekim enflasyon oranı yüzde 11,9 seviyesinde gerçekleşmekle beraber Merkez Bankası’nın yılsonu beklentisi yüzde 12,1 seviyesindedir. Piyasanın ağırlıklı beklentisi yılsonunda yüzde 12-13 bandında bir enflasyon, kur artışlarının fiyatlara etkisi yüzde 100 oranında yansımadığı için mevcut enflasyona dair yukarı riskler devam etmektedir. Nominal faizin yüzde 15 seviyesine yükseltilmesi, cari enflasyona göre reel faiz oranımızı yüzde 2,8 seviyesine yükseltiyor. Yüzde 12’lerde gerçekleşecek bir yılsonu enflasyonunda da reel faiz pozisyonu yüzde 2’lerde kalacaktır. Piyasa, yeni merkez bankası yönetiminin alabildiğine sade, basit bir zeminde, dolaylı hamleler yapmadan ve gerekli olduğu yerde gerekli politika adımlarını atabiliyor olmasını bekleyecek.
Gözde Yeniova Saylak
gyeniova@ekonomist.com.tr
Uğur Boğday/Ziraat Yatırım Genel Müdürü: TCMB’nin faiz kararı enflasyondaki kararlılığı kırabilecek nitelikte idi. Maliyet baskısı devam etse de Covid-19 kaynaklı potansiyel talep daralması, kurdaki düşüş ve önden yapılan fiyatlamalar da dikkate alındığında gösterge faiz 13.00-14.00 arasında denge bulunabilir. Kurdaki hareket önemli olmakla birlikte TCMB’nin politika faizinde, enflasyonda sürpriz olmadığı sürece, bir değişiklik yapmasını beklemiyoruz.
Cemal Demirtaş/Ata Yatırım Genel Müdür Yardımcısı: Merkez Bankası’nın faiz artırımı ve sadeleşme adımlarıyla birlikte yerli yabancı yatırımcı güveninde önemli bir iyileşme sürecindeyiz. Önceki haftalarda Merkez Bankası Başkanı’nın ve Ekonomi Bakanı’nın değişmesinin ardından piyasaların kredi verdiğini gördük. Merkez Bankası’nın faiz kararıyla beklentilerini karşıladığını ve TL varlıklara olan güvende artış ve CDS’lerde de ciddi bir geri çekilme, Türkiye’nin risk priminin azaldığını işaret etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ekonomi yönetimine güveninin altını çizmiş ve ekonomi ve hukukta reformları gerçekleştirme konusunda kararlılığı vurgulamıştır.
Serkan Gönençler /Gedik Yatırım Ekonomisti: TCMB teknik olarak hala faiz koridorunu kullanarak ortalama fonlama maliyetini yükseltebilir ancak ilerleyen günlerde fonlamayı sadece haftalık repo faizi kanalından sağlamayı tercih edeceği ve fonlama faizinin bir süre yüzde 15,0’te dengeleneceği anlaşılıyor. Bu açıdan, önümüzdeki aylarda, TÜFE enflasyonunun zirve yapacağı seviye, mevcut ortalama fonlama seviyelerinin TL’deki güçlenmenin kalıcılığı için yeterli olup olmayacağını belirleyecek.
Hüseyin Akar/TEB Portföy Araştırma Yöneticisi: Son PPK toplantısında, para politikasında sadeleşmeye gidilerek gösterge faiz yüzde 15 olarak belirledi. Bu faiz oranının enflasyonda belirgin bir iyileşme görülene kadar korunmasını bekliyoruz. Yakın gelecekte TCMB ağırlıklı fonlamasının yüzde 15 civarında olacağını ve piyasadaki kısa vadeli faizlerin de bu seviyeye yakın oluşmasını bekliyoruz.
Enver Erkan/Tera Yatırım Ekonomisti : Politika faiz artışı ile beraber, reel faiz pozisyonu da resmileştirilmiş oldu. Ekim enflasyon oranı yüzde 11,9 seviyesinde gerçekleşmekle beraber Merkez Bankası’nın yılsonu beklentisi yüzde 12,1 seviyesindedir. Piyasanın ağırlıklı beklentisi yılsonunda yüzde 12-13 bandında bir enflasyon, kur artışlarının fiyatlara etkisi yüzde 100 oranında yansımadığı için mevcut enflasyona dair yukarı riskler devam etmektedir. Nominal faizin yüzde 15 seviyesine yükseltilmesi, cari enflasyona göre reel faiz oranımızı yüzde 2,8 seviyesine yükseltiyor. Yüzde 12’lerde gerçekleşecek bir yılsonu enflasyonunda da reel faiz pozisyonu yüzde 2’lerde kalacaktır. Piyasa, yeni merkez bankası yönetiminin alabildiğine sade, basit bir zeminde, dolaylı hamleler yapmadan ve gerekli olduğu yerde gerekli politika adımlarını atabiliyor olmasını bekleyecek.
