Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meral Yurtsever, farklı markalarda 11 bardak poşetinin 4'ünde, 11 demlik poşetinin ise tamamında mikroplastiğe rastlarken, bir poşette yaklaşık 13 bin mikroplastik parçacığının suya geçtiğini tespit etti.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)’nin "Küresel Plastik Görünümü" raporunda yer alan verilere göre 2000 yılında dünya genelinde 234 milyon ton olan plastik üretimi 2019'da 460 milyon tona ulaştı, 2000 yılında 156 milyon ton olan plastik atık miktarı da iki katından fazla artarak 2019'da 353 milyon tona çıktı.
Doğada çözünmesi yüzyıllar sürebilen plastikler bu süreçte boyutları 1 mikrometreyle 5 milimetre arasındaki parçacıklara yani mikroplastiklere dönüşebiliyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meral Yurtsever, TÜBİTAK (118Y515) projesi kapsamında poşet çayla demleme yapıldığında çaya poşetten ne kadar mikroplastik geçtiğini tespit ettiklerini söyledi.
Yurtsever, "Ortalama olarak bir demlik poşetinden 13 bin mikroplastik parçacığın içeceğimize yani çaya geçtiğini gördüm. Burada benim incelemede kullandığım teknikle 3 mikrometre boyutuna kadar olan mikroplastik parçalarını tespit edebiliyoruz. Yani çaya 3 mikrometreyle 5 milimetre arasında 13 bin kadar mikroplastiğin geçtiğini söyleyebiliriz." dedi.
Yurtsever, çaydaki mikroplastikleri tespit ederken izlediği aşamaları şöyle özetledi:
"Çayı normalde demlediğimiz şekilde bir cam behere aldım ama tabii ki içerisindeki çayı boşalttım, yalnızca poşeti. Poşeti çay gibi demledim ve daha sonra hidrojen peroksitle muamele ettikten sonra filtrasyonunu yaptım ve çayın içerisine düşen mikroplastikleri ‘Nil Red’ tekniğini uygulayarak daha görünür kıldım. Bu şekilde de tespit etmiş oldum."
Araştırmada selüloz olarak bilinen, farklı markalarda 11 bardak poşeti ve 11 demlik poşeti incelediğini anlatan Yurtsever, demlik poşetlerin tamamının plastik ilaveli dokudan yapıldığını, bardak poşetlerin ise 4’ünün yüzde 100 selülozdan imal edildiğini, 7 tanesinin ise plastik içerdiğini saptadığını söyledi. Yurtsever, "Benim incelediğim 11 demlik poşetinin tamamının plastikten imal edildiğini, plastik katkılı olduğunu ve bu plastiklerin de işte mesela polyester, polipropilen, polietilen olduğunu gördüm." diye konuştu.
Yurtsever, son dönemde piyasaya çıkan çubuk çaylar hakkında da şu uyarılarda bulundu:
"Bir de yeni nesil yeni moda poşet çaylar var ama poşet çay dediğim stick çaylar, kalem çay diye de geçiyor. Baktığımızda bunlar bir çubuk görünümünde ve delikleri var içinde de çay var. Bunu analiz ettiğimizde polipropilen malzeme ile kaplanmış olduğunu gördük ve bundan da içeceğimiz çaya plastik salımı oluyor."
Küçük parçalara bölünse dahi plastiklerin hiçbir özelliğinin değişmediğini vurgulayan Yurtsever, yutulan veya temas edilen mikroplastiklerin toksik etkiye neden olduğunu aktardı.
Poşet çay yerine dökme çay kullanılmasını tavsiye eden Yurtsever, "Tüketicinin aslında çok ambalaj içermeyen ürünlere yönelmesi daha doğru olur. Dökme çayları tercih edebiliriz. Poşet çaylar, tamam, pratikliği inkar edilemez ama gerçekten çevreye ve insana etkileri ve yükü olabilir. Sadece mikroplastik kirliliği açısından değil. Poşet çayları düşündüğümüzde o ilave poşet, etiket, zımba ya da yapıştırıcı, pamuk iplik vs. düşündüğümüzde ekstradan çöp üretmiş oluyoruz ama dökme çay kullandığımızda doğrudan onu alıp bir çaydanlıkta demliyoruz." dedi.
Plastiklerin ilk üretildiği günden beri hafiflik, esneklik, dayanıklılık, kolay işlenebilirlik, iyi elektrik ve ısı yalıtkanlığı ve ucuzluğu gibi çeşitli özelliklerinden dolayı mucizevi maddeler olarak değerlendirildiğini anlatan Yurtsever, tüm bu sebeplerden plastik kullanımında aşırıya kaçıldığını, bunun da çevre kirliliğini tetiklemiş olduğunun altını çizdi.
Yurtsever şöyle devam etti:
"Özellikle bundan 70 yıl önce böyle hızlı büyümeyle aşırı şekilde hayatımıza girmiş plastiklerin üretimi, 1950'lerden 2020'lere doğru geldiğimizde, 200 kat artarak devam etmiş. Şu anda plastik üretimini düşündüğümüzde 400 milyon tonluk bir üretimden bahsediliyor. Pandemiyle bunun katlanarak arttığını da biliyoruz ama buna ilaveten bir de 2050'lere gelindiğinde de bunun iki katına çıkacağını da biliyoruz. Lütuf gibi hayatımıza girdi ama kesinlikle şu anda bela durumunda.”
Yurtsever, sözlerini, tek kullanımlık plastiklerin kullanımının bırakılması gerektiğine dikkati çekerek tamamladı:
"Tek kullanımlık ürünlerin tamamen bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Hatta şu andan itibaren bırakmamız gerekiyor çünkü mevcut haliyle bile çevremize yeteri kadar plastiği yaydık, saçtık, dağıttık. Bu haliyle bile doğanın kendini temizlemesi imkansız. Uzun vadede düşündüğümüzde şu anki yaptığımız kirliliğin faturası aslında gelecek nesillere kesilmiş vaziyette o yüzden bırakmamız gerekiyor. Plastikler, çevrede yok olan, biten, eriyen çözünen bir şey değil, kalıcı bir şey. O yüzden de birçoğunun doğada yüzyıllar boyunca doğada hiç bozulmadan kalabilme ihtimalleri var. Bırakabildiğimiz kadarını bırakmalıyız. Özellikle tek kullanımlık ürünlerden başlamalıyız."
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)’nin "Küresel Plastik Görünümü" raporunda yer alan verilere göre 2000 yılında dünya genelinde 234 milyon ton olan plastik üretimi 2019'da 460 milyon tona ulaştı, 2000 yılında 156 milyon ton olan plastik atık miktarı da iki katından fazla artarak 2019'da 353 milyon tona çıktı.
Doğada çözünmesi yüzyıllar sürebilen plastikler bu süreçte boyutları 1 mikrometreyle 5 milimetre arasındaki parçacıklara yani mikroplastiklere dönüşebiliyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meral Yurtsever, TÜBİTAK (118Y515) projesi kapsamında poşet çayla demleme yapıldığında çaya poşetten ne kadar mikroplastik geçtiğini tespit ettiklerini söyledi.
Yurtsever, "Ortalama olarak bir demlik poşetinden 13 bin mikroplastik parçacığın içeceğimize yani çaya geçtiğini gördüm. Burada benim incelemede kullandığım teknikle 3 mikrometre boyutuna kadar olan mikroplastik parçalarını tespit edebiliyoruz. Yani çaya 3 mikrometreyle 5 milimetre arasında 13 bin kadar mikroplastiğin geçtiğini söyleyebiliriz." dedi.
Yurtsever, çaydaki mikroplastikleri tespit ederken izlediği aşamaları şöyle özetledi:
"Çayı normalde demlediğimiz şekilde bir cam behere aldım ama tabii ki içerisindeki çayı boşalttım, yalnızca poşeti. Poşeti çay gibi demledim ve daha sonra hidrojen peroksitle muamele ettikten sonra filtrasyonunu yaptım ve çayın içerisine düşen mikroplastikleri ‘Nil Red’ tekniğini uygulayarak daha görünür kıldım. Bu şekilde de tespit etmiş oldum."
Selülozdan yapıldığı söylenen 11 demlik poşetinde plastik katkı tespit edildi
Araştırmada selüloz olarak bilinen, farklı markalarda 11 bardak poşeti ve 11 demlik poşeti incelediğini anlatan Yurtsever, demlik poşetlerin tamamının plastik ilaveli dokudan yapıldığını, bardak poşetlerin ise 4’ünün yüzde 100 selülozdan imal edildiğini, 7 tanesinin ise plastik içerdiğini saptadığını söyledi. Yurtsever, "Benim incelediğim 11 demlik poşetinin tamamının plastikten imal edildiğini, plastik katkılı olduğunu ve bu plastiklerin de işte mesela polyester, polipropilen, polietilen olduğunu gördüm." diye konuştu.
Yurtsever, son dönemde piyasaya çıkan çubuk çaylar hakkında da şu uyarılarda bulundu:
"Bir de yeni nesil yeni moda poşet çaylar var ama poşet çay dediğim stick çaylar, kalem çay diye de geçiyor. Baktığımızda bunlar bir çubuk görünümünde ve delikleri var içinde de çay var. Bunu analiz ettiğimizde polipropilen malzeme ile kaplanmış olduğunu gördük ve bundan da içeceğimiz çaya plastik salımı oluyor."
Küçük parçalara bölünse dahi plastiklerin hiçbir özelliğinin değişmediğini vurgulayan Yurtsever, yutulan veya temas edilen mikroplastiklerin toksik etkiye neden olduğunu aktardı.
Peki hangi çayları tercih etmeliyiz?
Poşet çay yerine dökme çay kullanılmasını tavsiye eden Yurtsever, "Tüketicinin aslında çok ambalaj içermeyen ürünlere yönelmesi daha doğru olur. Dökme çayları tercih edebiliriz. Poşet çaylar, tamam, pratikliği inkar edilemez ama gerçekten çevreye ve insana etkileri ve yükü olabilir. Sadece mikroplastik kirliliği açısından değil. Poşet çayları düşündüğümüzde o ilave poşet, etiket, zımba ya da yapıştırıcı, pamuk iplik vs. düşündüğümüzde ekstradan çöp üretmiş oluyoruz ama dökme çay kullandığımızda doğrudan onu alıp bir çaydanlıkta demliyoruz." dedi.
"Lütuf gibi hayatımıza girdi ama şu anda bela"
Plastiklerin ilk üretildiği günden beri hafiflik, esneklik, dayanıklılık, kolay işlenebilirlik, iyi elektrik ve ısı yalıtkanlığı ve ucuzluğu gibi çeşitli özelliklerinden dolayı mucizevi maddeler olarak değerlendirildiğini anlatan Yurtsever, tüm bu sebeplerden plastik kullanımında aşırıya kaçıldığını, bunun da çevre kirliliğini tetiklemiş olduğunun altını çizdi.
Yurtsever şöyle devam etti:
"Özellikle bundan 70 yıl önce böyle hızlı büyümeyle aşırı şekilde hayatımıza girmiş plastiklerin üretimi, 1950'lerden 2020'lere doğru geldiğimizde, 200 kat artarak devam etmiş. Şu anda plastik üretimini düşündüğümüzde 400 milyon tonluk bir üretimden bahsediliyor. Pandemiyle bunun katlanarak arttığını da biliyoruz ama buna ilaveten bir de 2050'lere gelindiğinde de bunun iki katına çıkacağını da biliyoruz. Lütuf gibi hayatımıza girdi ama kesinlikle şu anda bela durumunda.”
"Tek kullanımlık ürünlerin tamamıyla bırakılması gerek"
Yurtsever, sözlerini, tek kullanımlık plastiklerin kullanımının bırakılması gerektiğine dikkati çekerek tamamladı:
"Tek kullanımlık ürünlerin tamamen bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Hatta şu andan itibaren bırakmamız gerekiyor çünkü mevcut haliyle bile çevremize yeteri kadar plastiği yaydık, saçtık, dağıttık. Bu haliyle bile doğanın kendini temizlemesi imkansız. Uzun vadede düşündüğümüzde şu anki yaptığımız kirliliğin faturası aslında gelecek nesillere kesilmiş vaziyette o yüzden bırakmamız gerekiyor. Plastikler, çevrede yok olan, biten, eriyen çözünen bir şey değil, kalıcı bir şey. O yüzden de birçoğunun doğada yüzyıllar boyunca doğada hiç bozulmadan kalabilme ihtimalleri var. Bırakabildiğimiz kadarını bırakmalıyız. Özellikle tek kullanımlık ürünlerden başlamalıyız."