DOLAR
41,24
0,20%
DOLAR
EURO
48,32
0,51%
EURO
GRAM ALTIN
4755,41
1,35%
GRAM ALTIN
BIST 100
10729,49
-0,92%
BIST 100
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

“Enflasyonla mücadele 2027 sonrasına kalabilir”

CHP’nin erken seçim taleplerine rağmen, seçimlerin 2027’de yapılmasının daha yüksek bir olasılık olduğunu ifade eden Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, “Böyle bir ortamda, enflasyonla mücadele bir başka bahara kalacaktır” diyor.

02 Ağustos 2025 | 15:40
“Enflasyonla mücadele 2027 sonrasına kalabilir”

Türkiye’de yüksek enflasyonla mücadele daha uzun yıllar gündemimizde olacak gibi görünüyor. Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, önümüzdeki beş yıl içinde tek haneli enflasyon rakamlarının görülmeyeceği görüşünde. 

Ekonomist’in 03 - 16 Ağustos 2025 tarihli sayısından

Bu yıl sonunda enflasyonun yüzde 29-30, 2026 sonunda ise yüzde 20’nin biraz altında gerçekleşmesinin olasılık dahilinde olduğunu dile getiren Prof. Yılmaz, 2027’de seçim gündemi nedeniyle enflasyonla mücadelenin başka bahara kalacağını söylüyor. Prof. Kamil Yılmaz ile ekonomideki gidişatı ve gelecek öngörülerini konuştuk.

“Savunma harcamaları küresel büyümeyi artıracak”
“ABD’nin tarife artırımlarını sınırlı tutması ve ticaret savaşlarından kaçınması, küresel büyüme beklentilerinin yukarı revize edilmesine yol açabilir. NATO ülkelerinin savunma harcamalarını artırması da 2025 ve 2026’da küresel talebi ve ekonomik büyümeyi olumlu etkileyebilir. Özellikle, Avrupa ülkelerinin artan savunma harcamalarını borçlanmayla finanse etmesi durumunda küresel piyasalarda, özellikle gelişmekte olan ülkelere kayabilecek likiditede bir daralma görmemiz söz konusu olabilir. Tüm bu faktörler, Türkiye dahil gelişmekte olan ekonomilere net olarak ek sermaye girişi sağlayacak olsa bile, Türkiye’nin 2025–2026 büyümesini belirleyecek olan asıl faktörler enflasyonla mücadele gibi yurt içi ekonomi politikaları ve siyaset arenasındaki gelişmeler olacaktır.”

Son iki yıllık süreçte dirençli bir yüksek enflasyon ve yüksek faizle karşı karşıyayız. Bu bağlamda Merkez Bankası’nın son faiz indirim kararını değerlendirir misiniz?
Geçtiğimiz ay içinde hem finans sektörü hem de sanayi kesiminden Merkez Bankası’ndan 350 baz puan indirimiyle 19 Mart öncesindeki politika faizine dönülmesi yönünde açıklamalar geldi. Ancak, benim gibi birçok ekonomist de Merkez Bankası’nın swap hariç net rezervlerinin hala 19 Mart öncesi seviyesinin yaklaşık 20 milyar dolar altında olması, muhalefet üzerinde iktidarın tahakkümünün devam etmesi gibi nedenlerle 250 baz puanlık bir indirimin daha doğru olacağını vurguladık. 300 baz puanlık bir indirim yaparak Merkez Bankası, bu iki yaklaşım arasında orta yolu tercih etti diyebiliriz. Ancak tek başına bu kararın piyasalar üzerindeki etkisi kısıtlı olacaktır. Piyasalar bundan sonraki üç PPK toplantısında alınacak kararlara göre bir seyir izleyecektir. Önümüzdeki aylarda aylık olarak ilan edilen enflasyon verileri piyasa beklentilerinin altında gelirse, bunun Merkez Bankası’nın elini rahatlatacağı şeklinde yorumlanması beklenir. Bu da borsanın yukarı yönlü hareketini destekleyecektir.

Merkez Bankası’nın son kararı faizlerde indirim döngüsüne girildiğini ifade eder mi?
Evet, özellikle içeride siyasi riskleri artıracak bir gelişme olmaması şartıyla, bu kararla birlikte faizlerde indirim döngüsüne girildiğini söyleyebiliriz. Ancak, bu para politikasında bir gevşeme olduğu anlamına gelmez. Politika faizinin yıl sonunda yüzde 35-36 civarında, enflasyonun da yüzde 29-30 civarında gerçekleşeceğini düşünürsek gerçekleşen enflasyonla hesaplanan reel faizin hala pozitif olduğunu, dolayısıyla para politikasının görece sıkı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak politika faiz indirim süreciyle birlikte reel faizin düşmesi bir ölçüde şirketlere ve hanehalklarına daha düşük maliyetlerle borçlanma imkanını sağlayacaktır.

Peki enflasyonda tek haneli rakamları ne zaman görebiliriz?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, önümüzdeki beş yıl içinde tek haneli enflasyon rakamlarını göremeyeceğiz. 2026 sonunda enflasyon yüzde 20’nin biraz altında gerçekleşebilir. Bunun üzerine, enflasyonla mücadele programı 2027 yılı boyunca devam etse enflasyonda tek haneli rakamları görmemiz mümkün olabilirdi. Ancak 2027 yılı içinde seçime gidilmesini bekliyorum. Bu yüzden, seçim ekonomisi uygulamalarının 2027 yılı başından itibaren devreye gireceğini düşünüyorum. Kredi garanti fonu ile desteklenen kredi genişlemesiyle birlikte özel tüketim ve yatırım harcamalarında sağlanacak önemli boyutta artışlar seçim öncesi suni bir şekilde de olsa güçlü bir ekonomi havası yaratılmak için kullanılacaktır. Böyle bir ortamda, enflasyonla mücadele bir başka bahara kalacaktır.

Yüksek faiz, düşük kur ve maliyetler nedeniyle ağır bedeller ödeyen ihracatçı ve sanayiciler için önümüzdeki süreç de zorlu mu geçecek?
Ülke seçim sath-ı mailine girinceye kadar ciddi anlamda bir rahatlama göremiyorum. O yüzden, bütün toplum kesimlerinin ekonomide ciddi bir rahatlama için 2027’yi beklemesi gerekecek. Ancak Ekim 2021’den itibaren gördüğümüz gibi seçim dönemine yönelik politika uygulamaları TL’nin değer kaybetmesine ve enflasyonun hızla artmasına yol açabilecek potansiyele sahiptir. O yüzden bu suni rahatlama aslında seçim dönemiyle kısıtlı bir rahatlama olacaktır. Seçimin ardından, yine enflasyonla mücadele dönemi yani kemer sıkma dönemi gelecektir.

Globalde merkez bankalarının faiz indirimi ve savunma sanayiine yönelik bütçe artışları piyasalardaki likiditeyi artırır mı?
Büyük ekonomilerin merkez bankalarının faiz indirimine başlamasını beklemek gerçekçi olmaz. Mevcut durumda İngiltere Merkez Bankası ile FED’in indirime alanı var; Avrupa Merkez Bankası’nın ise hâlihazırda yüzde 2 seviyesindeki politika faizini daha da düşürmesi için uygun bir zemin bulunmuyor. Japonya ise indirime değil, tersine artışa yakın görünüyor. Bu bağlamda FED ve İngiltere Merkez Bankası’nın sınırlı da olsa faiz indirimleri, küresel çapta sermayenin gelişmekte olan ülkelere kaymasını destekleyebilir. Ancak ABD içindeki politik belirsizlikleri de göz önünde bulundurmak gerek. Başkan Trump’ın FED üzerinde faiz indirimi baskısı ve Başkan Powell’ın görevden alınacağına dair açıklamaları, Mayıs 2026’da sona erecek Powell dönemi sonrasında da belirsizliğin süreceğini gösteriyor. Olası geniş çaplı indirimler, ABD’de enflasyon beklentilerini yukarı çekerek dolardan çıkışa yol açabilir. Bu tür bir belirsizlik sermaye girişini geçici artırsa da uzun vadede uluslararası finansal dengeleri sarsabilir ve yatırımcıları altın, İsviçre Frangı gibi “güvenli liman” varlıklara yönlendirebilir.

Referandum ve erken seçim söylemlerinin ekonomik göstergeler üzerindeki etkilerini değerlendirir misiniz?
Her ne kadar CHP lideri Özgür Özel sürekli erken seçim çağrısı yapsa da erken genel seçimin 2027’de yapılmasını bekliyorum. Hükümetin yapmak istediği anayasa değişikliği için referandum gerekmesi durumunda bunun da 2026’da yapılmasını bekleyebiliriz. Hükümet, referandumu ekonomi politikalarında bir değişiklik gerçekleştirmeden, Kürt sorununun çözümü genel başlığı altında kamuoyuna sunmak isteyecektir. Bu çerçevede hali hazırdaki enflasyonla mücadele programının 2026’nın sonuna kadar sürmesini bekleyebiliriz.

“Ekonomik koordinasyonu da sürdüren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, özellikle maliye tarafında istediği sıkı bütçe politikalarını tam uygulayamasa da durumdan çok şikayetçi gözükmüyor. Keza en üst düzeyde siyasi otoritenin kendisinden memnun olmadığı şeklinde yorumlanacak herhangi bir açıklama da görmüş değiliz.”

0

EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL