İsrail’in 13 Haziran’da İran’a yönelik olarak başlattığı “Yükselen Aslan” saldırısı ve ardından İran’ın “Gerçek Vaat” ismini verdiği misilleme saldırısıyla başlayan İsrail-İran savaşı, dergimiz yayına hazırlandığı saatlerde hala karşılıklı füze saldırıları ve sert açıklamalar ile devam ediyordu. Şimdiden savaş nedeniyle yaşanan can kayıplarının bine ulaştığı belirtilirken, tüm dünyanın gözü İran’ın nükleer tesislerinin vurulup vurulmayacağına çevrilmiş durumda.
Ekonomist’in 22 Haziran - 5 Temmuz 2025 tarihli sayısından
EKONOMİ NASIL ETKİLENECEK?
Tüm bu gelişmeler elbette İran’ın komşusu Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor. Meselenin siyasi-diplomatik ve askeri boyutları bir yana, biz köşemizde Ortadoğu coğrafyasında tüm taşları yerinden oynatabilecek bu gelişmenin ekonomiye olan etkisini ele almaya çalışacağız. Bu noktada elbette Türkiye’nin en hassas sorunu enflasyon olduğu için ilk bakacağımız yer burası olacak. İsrail-İran savaşının başlaması ile birlikte petrol fiyatları yükselişe geçti ve 64 dolardan 78 dolara kadar yükseldi.

Ardından ufak bir geri çekilme yaşansa da brent petrol 75 doların üstünde seyretmeye devam ediyor. TCMB hesaplamalarına göre petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık artış, Türkiye’deki enflasyonda yüzde 1 artışa neden oluyor. Bu da demek oluyor ki bundan sonra petrol fiyatları savaşın şiddetlenmesi, Hürmüz Boğazı’nın kapatılması ya da olası bir nükleer saldırı ile daha da yükselmeyip bu seviyelerde kalsa bile, Türkiye’de yıl sonu enflasyon hedefinin şaşması kaçınılmaz olacak.
FAİZ İNDİRİMİ GECİKECEK Mİ?
Enflasyon mayısta yüzde 1,53 ile beklentilerin altında kalmış ve yıllık enflasyon yüzde 35,41’e gerilemişti. Böylelikle erken bir faiz indirimi olasılığı konuşulmaya başlanmıştı. Ancak İsrail-İran savaşı, haziran ayından itibaren faiz indirimi sürecine girmesi beklenen TCMB’nin planlarını da sekteye uğratmış durumda.

19 Haziran’daki PPK toplantısından politika faizinin yüzde 46’da sabit bırakılması kararı çıktı. TCMB ayrıca gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 49, gecelik vadede borçlanma faiz oranını da yüzde 44,5 olarak sabit bırakarak faiz koridorunda da herhangi bir değişikliğe gitmedi. Jeopolitik risklerin yakından takip edildiğine vurgu yapılan PPK açıklamasında, “Kurul politika faizine ilişkin atılacak adımları enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla belirleyecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda tüm para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır” ifadeleri kullanıldı.
Bu mesajlar bize yaz aylarında başlaması beklenen faiz indirimlerinin İsrail-İran savaşı ile bozulabilecek enflasyon beklentileri nedeniyle bir süre ertelenme olasılığının arttığını gösteriyor. TCMB’nin bir sonraki toplantısı 24 Temmuz tarihinde gerçekleştirilecek. Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.
PETROLDEKİ ARTIŞ CARİ DENGEYİ TEHDİT EDİYOR
İsrail-İran savaşıyla tırmanışa geçen küresel enerji fiyatlarındaki artış, Türkiye’nin cari dengesindeki bozulmayı da hızlandıracak. Cari açıktaki bozulmanın ne düzeyde olacağını kestirebilmek henüz mümkün değil ancak cari dengede nisan ayında oluşan görünüm, savaş koşulları da göz önüne alınınca, önümüzdeki aylar için parlak bir tablo çizmiyor.

AÇIK 26 AYIN ZİRVESİNDE
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) açıkladığı güncel verilere göre, cari işlemler hesabı nisan ayında 7,86 milyar dolar açık verdi. Böylelikle cari açık, Şubat 2023’ten bu yana en yüksek seviyeyi görmüş oldu. Genel beklenti cari açığın nisanda 7,4 milyar dolar seviyesinde seyretmesi yönündeydi. Nisanda cari açıkta yaşanan bu sert hareket, daha çok yeni gümrük tarifeleri öncesinde dış ticarette yaşanan hareketlilikten kaynaklandı. Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre; dış ticaret açığı nisan ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22,3 artarak 12,09 milyar dolara yükseldi. Böylelikle dış ticaret açığı da 2023 Temmuz ayından bu yana en yüksek seviyeyi gördü.
Bu dönemde altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı ise 1.938 milyon dolar açık verirken, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı da 9.891 milyon dolar olarak gerçekleşti. Altın ve enerji hariç cari açığın 1,9 milyar dolar seviyesinde çıkması da Nisan 2020’den beri en yüksek seviyeyi işaret ediyor. Bununla birlikte, yıllıklandırılmış verilere göre, nisan ayında cari açık yaklaşık 15,8 milyar dolar olurken, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret dengesi de 60,4 milyar doları açık verdi. Aynı dönemde hizmetler dengesi 62 milyar dolar fazla verirken, birincil ve ikincil gelir dengesi sırasıyla 17,3 milyar dolar ve 188 milyon dolar açık verdi.
YURT DIŞINDAN EV ALANLAR
Öte yandan cari işlemler verilerinde, kayda değer bir noktaya da dikkat çekmek isteriz. Buna göre, nisan ayındaki gayrimenkul yatırımları incelendiğinde, yurt içi yerleşiklerin yurt dışında 232 milyon dolar gayrimenkul alımı yaptıkları görülürken, yurt dışı yerleşiklerin ise Türkiye’de 140 milyon dolar net gayrimenkul alımı yaptığı görülüyor. Yani belki de ilk kez Türk vatandaşlarının yurt dışında satın aldığı gayrimenkullerin değeri, yabancıların Türkiye’den aldıkları gayrimenkullerin değerini hayli aşmış durumda. Not etmekte fayda var.

İMALAT PMI 14 AYDIR NEGATİF TARAFTA
Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan imalat sanayi performansında en hızlı ve güvenilir referans kabul edilen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) anketinin Mayıs 2025 dönemi sonuçları açıklandı. Eşik değer olan 50,0’nin üzerinde ölçülen tüm rakamların sektörde iyileşmeye işaret ettiği anket sonuçlarına göre, mayıs ayında 47,2 olarak gerçekleşen manşet PMI, mart ve nisan aylarında görülen 47,3 değerinin hafif altında kaldı. Böylece endeks, imalat sanayi faaliyet koşullarının aylık bazda belirgin bir şekilde yavaşlamaya devam ettiği yönünde sinyal verdi. Mayıs verisi ile beraber sektörde bozulma eğilimi üst üste 14’üncü aya ulaştı. Faaliyet koşullarının mayısta gösterdiği ivme kaybında talebin sınırlı seyri belirleyici olmayı sürdürdü. Yeni siparişlerde aşağı yönlü eğilim, mayıs ayındaki belirgin yavaşlamayla birlikte üst üste 23. aya ulaştı. Zayıf talep ve enflasyonist baskılar, imalat sektörü üretiminde hız kaybının devam etmesine neden oldu. Mayısta yaşanan yavaşlama, geçen yılın ekim ayından bu yana en yüksek oranda gerçekleşti. İstihdam ve satın alma faaliyetleri de nisan ayına göre daha belirgin düşüş gösterirken, firmalar hem girdi hem de nihai ürün stoklarını azalttı.