Dövizdeki atakları spekülatif olarak tanımlayan Yapı Kredi Genel Müdürü Gökhan Erün, bunların her zaman olabileceğini ifade ediyor. Erün, "Yeni ataklara hazırlıklıyız" diyor. Borç yapılandırma konusunda ise iyi niyetli şirketlerin yanında olduklarını söylüyor.
TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Gökhan Erün, Hazine yönetimi kökenli bir bankacı. 15 Ocak tarihinden bu yana Yapı Kredi Bankası'nın genel müdürlüğünü yürütüyor. 100'üncü gününde basın mensuplarının karşısına çıktı ve bankanın 2020 hedeflerini ortaya koydu.
Mali piyasalardaki sert dalgalanmalar sonrasında büyük bankaların genel müdürleri televizyon ve gazetelerde iş insanlarına, kamuoyuna yönelik mesajlar verdi. Biz de Ekonomist olarak, görev aldığı 15 Ocak'tan bu yana 7 Mayıs tarihindeki toplantıdan sonra hiç basına çıkmayan Gökhan Erün ile konuştuk.
Erün, mali piyasalardan yeni dengelenmenin nerede olacağına, şirketlerin borç yapılanmasından Yapı Kredi'nin hedeflerine kadar geniş bir alanda sorularımızı yanıtladı.
Kurlar çok hızlı artıyor, faizler de yükseldi. Bu dalgalanmayı nasıl okumak gerekiyor?
Ekonominin gidişatına bakıldığında, normal bir durum olmadığı ortada. Ekonominin dışında bir gelişme var. Bir spekülatif atak var. Biz bunu geçmiş tarihlerde 1994, 1997, 1998, 2001 ve 2011'de yaşadık. Ne bankacılık sektöründe ne de ekonomik göstergelerde böyle bir piyasanın oluşmasına neden olabilecek bir problem yok. Dalgalı kurun olduğu bir yerde fiyat nasıl oluşmaz? Çok şükür bu spekülatif atağı geçiştirdik. Ama dengelenme devam ediyor.
Yeni bir dalga bekliyor musunuz? Yoksa artık normalleşme sürecine girdik mi?
Spekülatif ataklar her zaman olabilir, yenisi gelebilir. Buna her zaman hazırlıklı olmak gerekiyor. Bankacılık sektörü buna hazırlıklıydı ve iyi bir sınav verdi. Bunun ufak emarelerini görüyorduk ve bankacılık sistemi bu sürece çok iyi bir döviz likiditesiyle girdi. Yapı Kredi de öyle yaptı. BDDK ve Merkez Bankası gibi ilgili kurumlar da hızlı bir şekilde önlemlerini aldılar ve bayram öncesindeki hafta pazartesi sabahı itibariyle uyguladılar. Bu kararların sonuçlarını da gördük. Bono/tahvil faizleri yükseldi. BDDK kararları nedeniyle yurtdışı swap'larda üç aylıklar yüzde 30'a vurdu. Yüksek seviyelerden spekülasyon yapanlar bir şekilde bunun bedelini ödemiş oldular. Doların bedeli nedir, TL faizi. Bu nedenle bence doğru ve iyi bir sınav verildi. Çabuk atlatıldı gibi görünüyor.
Peki reel sektördeki durum nedir? Özellikle açık pozisyonu olanlar ne durumda?
Bankacılık sektörü açık pozisyon taşımanın bedelini 2001 krizinde acı bir şekilde ödedi. Kur, anlık olarak reel sektörün bilançolarında bozulma yaratabilir. Ama bunun belli bir vadesi var. Bakıldığında yabancı para kredilerinin daha çok proje finansman kredileri olduğu görülür. Bir kısmı da ihracat ve turizm gelirleri olanlara verilmiştir. Burada bir sorun olmaz, çünkü döviz borçlarına karşılık döviz gelirleri var. Diğerleri ise uzun vadelidir. Bugünkü verilerle kağıt üzerinde kurun etkisini görürüz ama yarın bu etki kalmayacaktır. Önemli olan bu yükselişin nakit akışlarını nasıl etkilediğine bakmaktır.
Bilançolarda hiç mi etki olmayacak?
Yabancı para borçları nedeniyle bilançolarda bir miktar bozulma olacaktır. TL faizleri de artıyor. Bu iki faktör nedeniyle bilançolarda bir miktar bozulma göreceğiz. Ama bu durum bankacılık sektörü için yönetilemez bir şey değildir. Bankacılık sektörünün zaten bu anlamda bir deneyimi var. Ben basınla ilk toplantımı yaptığım 7 Mayıs akşamında sizlere, "İnsanlar yapılandırma için iyi niyetle geliyorsa, bu sektörün doğasında var" demiştim. Yapılandıralım ama iyi niyetle gelmesi şart. İyi niyetle yaklaşıyorsa bunu memnuniyetle yapılandırırız. Ama "Kötü niyetle, bundan çıkar sağlamak, servet transferi için bize geliyorsa, bunun gözünün yaşına bakmayız" demiştik. Bugün de aynı noktadayız. İyi niyetli olanların yanında olduğumuzu da gösterdik.
Kötü niyetlilerden de başvuru geldi mi?
Geldi, her zaman gelebilir bu tür müşteri grubu. Biz de bunun mümkün olmadığını söyledik ve konu kapandı.
Bu süreçten darbe alanlar için İstanbul Yaklaşımı gibi özel bir program olacak mı?
Bu hasar abartılacak bir noktada olmadığı için dönüp özel bir program uygulanmasına ihtiyaç yok. İstanbul Yaklaşımı sürecinde yaşananlar bankacılara ciddi bir deneyim kazandırdı. Bugünün yöneticileri o zorlukların hepsinden geçtiler. O yüzden biz bankalar karar verdikten sonra yöneticiler kendi içimizde hallederiz. Öyle özel programlara kesinlikle ihtiyaç yok.
"SENDİKASYONLARDA SORUN OLMAZ"
"Mayıs ayından beri sermaye piyasalarında tahvil ihracı olmadı. Aralık ayında 500 milyon dolarlık ödememiz var. Biz bunun borçlanmasını mart ayında beş yıl vadeli olarak yaptık. O zaman piyasalar açıktı ve faizler de uygundu. Bunu dolar bazında yüzde 6,1 gibi bir oranla kapattık. Sendikasyonlarda bir sorun olacağını zannetmiyorum.
En zor zamanlarda bile borçlanmalar yapıldı. Mayıs ayında yüzde 111 ile yenilediğimiz ihraçta, masada 50-60 milyon Euro da bırakmıştık. Ekim ayında sendikasyon yenilememiz var, o da şimdi iyi gidiyor. Borçlanma maliyetleri artacak mı? Evet, bir miktar artış olur. Çünkü Türkiye'nin riski arttı, CDS'leri yükseldi. Böyle bir ortamda maliyet artışı normaldir. O da sınırlı seviyede olacaktır."
Yıldız Holding 6,5 milyar dolarlık, Doğuş Grubu 2,6 milyar dolarlık yapılandırma için bankalara başvurdu. Borçlarda, faizlerde indirim istemediler, varlık satışı yaparak borçları azaltma sözü verildi. Diğer başvurulardan da benzer hareketler mi bekliyorsunuz?
Kamuoyuna açıklandığı, o süreçte de liderlik ettiğimiz için konuşabiliyorum. Yıldız Holding bunu yaptı ve iyi niyetli olduğunu gösterdi. Şok'un halka açılması ve buradan gelen fonların borç azaltmada kullanılması gibi. Sonuçlarını aldık, burada iyi ilerleyen, tıkır tıkır işleyen bir sistem var. Doğuş Grubu da açıklamasını yaptı. Diğer taraflara gelince, benzer taleplerin buna uygun olması, iyi niyetli olması gerekiyor. İyi niyetle gelen fazlasıyla karşılığını bulur.
Ama varlık satışı yaparak borcun azaltılması koşulunuz var değil mi?
Bazıları yüksek kaldıraçlı bilançolarda yakalandı. Yüksek kaldıraçlı bilançoda yakalanan şirketler o kaldıraçlarla devam edilmemesi gerektiğini görmüş oldular. Bence en büyük piyasa dersini de almış oldular.
"ŞİRKETLER BİLANÇOLARINI TL'YE ÇEVİRMELİ"
"Açık pozisyon taşıyan büyük şirketlerin zaten hazine yönetim birimleri var. Hazînelerinin doğru zamanlarda bu açıklarını 'hedge' etmeleri lazım. Bunlar için zaten yeterli ürün var. Özellikle açık pozisyon miktarlarını azaltmaları ve bilançolarını daha çok TL'ye çevirmeleri gerekiyor.
Gelirleri yoksa da dövizden tamamen uzak durmaları gerektiğini söyleyebiliriz. Bu yavaş yavaş yapılmalı. Bugünkü seviyelerden de realize edilmemeli. Zaten kurlar daha makul seviyelere gidiyor. Bence oradan herkes dersini aldı."
"MERKEZ BANKASI NE GEREKİYORSA YAPAR"
"Merkez Bankası piyasaları takip edip ona göre karar almak zorunda. Siz de biliyorsunuz ki Merkez Bankası açıklamasında 'Sıkı para politikası devam edecek' dedi ve piyasaları takip ediyor. Aksiyonlarını aldı, faiz de bunlardan birisidir. İhtiyaç varsa bunun kararını alacaklardır diye düşünüyorum. Gecelik üst sınır olan yüzde 19,25 ile fonlamasını yaparak sıkılaştırmaya başladığını biliyorsunuz."
Şirketlerin borç azaltması nasıl olacak? Varlıklar satışa çıktığında satın almalarda yerliler mi yolsa yabancılar mı öne çıkacak?
Yabancı alımları da göreceğiz. Bence yabancı iştahı var. Türk varlıkları bayağı uygun fiyatlara geldi. Bence yakın zamanda ilgiyi göreceğiz. Sadece Katar'dan değil, bütün dünyadan Türkiye'ye doğrudan yatırım gelecek. Bunu rakamlarda net olarak göreceğiz.
TL'de maliyetlerin artması nedeniyle bankaların bilançolarında da bozulma oldu. Bilançosu bozulan şirketlerin geri ödemelerinden kaynaklı sıkıntılar nasıl aşılacak?
İki etkiden bahsedebiliriz. Aslında bankacılık sektörü olarak yüksek faizi sevmiyoruz. Net olarak sevmiyoruz. Faizler ne zaman yükselirse bankaların kârlılığı düşer. Çünkü bilanço yapısı gereği vade ortalaması 42-45 gündür. Aradaki farkı kapatmak, vade farkını minimize etmek için gidip yurtdışından swap yaparız. TL faizlerinin artması maliyetlerimize olumsuz yansıyacak.
Bu da kârlılığı olumsuz etkileyecek. Biz de bunu minimize etmek için çalışmalarımızı yaptık. Vade uyumsuzluğunu bayağı indirdik. Olumsuz etkileyecek mi, evet etkileyecek. Yüksek faiz nedeniyle müşterilerin nakit akışlarında sıkıntı olabilir mi? Olacaktır ama bunu da müşterilerle beraber yöneteceğiz. Bankacılık sektörü bu zor dönemlerinde müşterilerine yardımcı olacaktır.
"TL FAİZE YATIRIM YAPIN"
"Eurobond almak yerine TL faize yatırım yapılması çok daha mantıklıdır. Bence çok ama çok cazip faiz oranları var. TL faizleri enflasyonun üzerinde reel getiri sağlıyor. Bunlar uzun süreden beri olmayan oranlar. Bir kere TL'de kalmak gerekiyor. TL'de yatırım kısa vadeliyse mevduat, uzun vadeliyse Hazine bonosu getirileri çok cazip."
Tahsili gecikmiş alacaklar oranı sizce nereye kadar yükselebilir?
Tahsili gecikmiş alacaklar yüzde 3 seviyesinde. Bizimkiler de ona benziyor. Artabilir mi? Ekonominin nasıl gideceğiyle ilgili. Ekonomide yüzde 4 seviyesinde büyüme, sağlıklı bir büyüme oranıdır. Bir miktar bozulma olabilir mi? Olabilir, onu da yöneteceğiz. Ama çok önemli bir artış olmasını beklememek gerekiyor. Bilançoları da görmek gerekiyor ama bankacılık sektörü bunu yönetecektir.
Mevduatın krediye dönüşme oranı düşüşte. Bu durum devam edecek mi?
Kredi faizlerindeki yükselişle beraber kredi talebinde yavaşlama oluyor. Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın bahsettiği yeniden dengelenme aslında başladı. Biz bunu görüyoruz. Kredi talebindeki yavaşlama, ekonomideki yavaşlama bunun bir parçası. TL kredi talebinde yavaşlama olacak, çünkü faizler artıyor. Bütün krediler için, kurumsal, ticari, bireysel krediler için yavaşlama olacak. Herkes hesap kitap yapacak. Berat Bey "tasarruf" dedi. Herkes tasarruf yapacak. Onu göreceğiz.
Faizlerin yükselmesi nedeniyle portföydeki tahvillerden kaynaklanan zararlar yüzünden sermayeler düşmeyecek mi?
Faizlerdeki yükselişin etkisi daha çok bono portföyündeki değer kaybından oluşuyor. O da minimaldir. Bizim portföyün yarısı enflasyona endeksli kağıtlardan oluşuyor. Enflasyona endeksli olduğundan dolayı sabit değil değişkendir. Dolayısıyla bize maliyeti sınırlı olacaktır.
Faizlerdeki dengelenme nerede olacak?
Bono faizleri, devletin borçlanma seviyesini gösteriyor. Bizim bakmamız gereken yer, Merkez Bankası'nın fonlama oranları, swap piyasasındaki seviyelerdir. Mevduat piyasasında maliyetlerin, faizlerin bir miktar daha yukarı gittiğini göreceğiz. Bu da bize kârlılık olarak olumlu olmayacak. Ama yönetilmeyecek bir durum değil.
Dengelenme ne kadar sürer?
Daha bir süreç var. Bu seviyelerden de daha uygun yerler olacaktır. Doğru adımlar atılıyor, bunlar tamamlandığında OVP'nin detayları ortaya çıktığında, ben eminim ki ülkemize bakışlar değişecektir. Söylemler yapıldı, vaatler ifade ediliyor. Adımlar atıldıkça dengelenme ortaya çıkacak. Biz iyimseriz. Yeni spekülatif ataklar gelse de biz hazırlıklıyız. Bankacılık sektöründe cephane iyi ve sağlam durumda.
Daha önce 2020 için hedefler vermiştiniz. Bugünkü koşullarda bu hedefler revize edilecek mi?
Biz uzun vadeli hedefler verdik. Her üç aylık bilanço açıkladığımızda 2020 hedeflerinin neresinde olduğumuzu da açıklıyoruz. İlk iki çeyrekte açıkladığımızda yüzümüzü kara çıkarmadık. Yapı Kredi zaten çok iyi bir banka. Biz de iyi sonuçlar almaya çalışıyoruz. İçimiz rahat ve 2020 hedeflerinde bir değişiklik yok.
Daha kârlı işlerle büyüyeceğiz demiştiniz.
İşlerimiz artarak devam edecek. Örneğin biz KGF işi çok iyi demiştik. Bizim payımızın daha fazla olması lazım. Sahadaki ekipler, krediler, operasyon ve yönetim bir araya geldik ve "Burada daha fazla pazar payı alacağız" dedik. İlk programda payımız yüzde 6'lardaydı. İkinci programda yüzde 12'lerde, üçüncü programda da yüzde 17'lerde pazar payı aldık. Çok da yerinde oldu. Bilançoda TL kredilerin payını artırmaya başladık. Özellikle bireysel ve KOBİ kredilerinin payını artırdık. İstediğimiz yönde ilerliyoruz.
Yapı Kredi olarak KGF gibi hangi alanlara odaklanacaksınız?
Sadece KGF'de değil, KOBİ ve bireysel kredilerde de büyümeye devam edeceğiz. Kredi kartında bir numarayız. Bütün alanlarda aktif olacağız ama bireysel ve KOBİ kredilerinde daha fazla aktif olacağımızı söyleyebilirim.
TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Gökhan Erün, Hazine yönetimi kökenli bir bankacı. 15 Ocak tarihinden bu yana Yapı Kredi Bankası'nın genel müdürlüğünü yürütüyor. 100'üncü gününde basın mensuplarının karşısına çıktı ve bankanın 2020 hedeflerini ortaya koydu.
Mali piyasalardaki sert dalgalanmalar sonrasında büyük bankaların genel müdürleri televizyon ve gazetelerde iş insanlarına, kamuoyuna yönelik mesajlar verdi. Biz de Ekonomist olarak, görev aldığı 15 Ocak'tan bu yana 7 Mayıs tarihindeki toplantıdan sonra hiç basına çıkmayan Gökhan Erün ile konuştuk.
Erün, mali piyasalardan yeni dengelenmenin nerede olacağına, şirketlerin borç yapılanmasından Yapı Kredi'nin hedeflerine kadar geniş bir alanda sorularımızı yanıtladı.
Kurlar çok hızlı artıyor, faizler de yükseldi. Bu dalgalanmayı nasıl okumak gerekiyor?
Ekonominin gidişatına bakıldığında, normal bir durum olmadığı ortada. Ekonominin dışında bir gelişme var. Bir spekülatif atak var. Biz bunu geçmiş tarihlerde 1994, 1997, 1998, 2001 ve 2011'de yaşadık. Ne bankacılık sektöründe ne de ekonomik göstergelerde böyle bir piyasanın oluşmasına neden olabilecek bir problem yok. Dalgalı kurun olduğu bir yerde fiyat nasıl oluşmaz? Çok şükür bu spekülatif atağı geçiştirdik. Ama dengelenme devam ediyor.
Yeni bir dalga bekliyor musunuz? Yoksa artık normalleşme sürecine girdik mi?
Spekülatif ataklar her zaman olabilir, yenisi gelebilir. Buna her zaman hazırlıklı olmak gerekiyor. Bankacılık sektörü buna hazırlıklıydı ve iyi bir sınav verdi. Bunun ufak emarelerini görüyorduk ve bankacılık sistemi bu sürece çok iyi bir döviz likiditesiyle girdi. Yapı Kredi de öyle yaptı. BDDK ve Merkez Bankası gibi ilgili kurumlar da hızlı bir şekilde önlemlerini aldılar ve bayram öncesindeki hafta pazartesi sabahı itibariyle uyguladılar. Bu kararların sonuçlarını da gördük. Bono/tahvil faizleri yükseldi. BDDK kararları nedeniyle yurtdışı swap'larda üç aylıklar yüzde 30'a vurdu. Yüksek seviyelerden spekülasyon yapanlar bir şekilde bunun bedelini ödemiş oldular. Doların bedeli nedir, TL faizi. Bu nedenle bence doğru ve iyi bir sınav verildi. Çabuk atlatıldı gibi görünüyor.
Peki reel sektördeki durum nedir? Özellikle açık pozisyonu olanlar ne durumda?
Bankacılık sektörü açık pozisyon taşımanın bedelini 2001 krizinde acı bir şekilde ödedi. Kur, anlık olarak reel sektörün bilançolarında bozulma yaratabilir. Ama bunun belli bir vadesi var. Bakıldığında yabancı para kredilerinin daha çok proje finansman kredileri olduğu görülür. Bir kısmı da ihracat ve turizm gelirleri olanlara verilmiştir. Burada bir sorun olmaz, çünkü döviz borçlarına karşılık döviz gelirleri var. Diğerleri ise uzun vadelidir. Bugünkü verilerle kağıt üzerinde kurun etkisini görürüz ama yarın bu etki kalmayacaktır. Önemli olan bu yükselişin nakit akışlarını nasıl etkilediğine bakmaktır.
Bilançolarda hiç mi etki olmayacak?
Yabancı para borçları nedeniyle bilançolarda bir miktar bozulma olacaktır. TL faizleri de artıyor. Bu iki faktör nedeniyle bilançolarda bir miktar bozulma göreceğiz. Ama bu durum bankacılık sektörü için yönetilemez bir şey değildir. Bankacılık sektörünün zaten bu anlamda bir deneyimi var. Ben basınla ilk toplantımı yaptığım 7 Mayıs akşamında sizlere, "İnsanlar yapılandırma için iyi niyetle geliyorsa, bu sektörün doğasında var" demiştim. Yapılandıralım ama iyi niyetle gelmesi şart. İyi niyetle yaklaşıyorsa bunu memnuniyetle yapılandırırız. Ama "Kötü niyetle, bundan çıkar sağlamak, servet transferi için bize geliyorsa, bunun gözünün yaşına bakmayız" demiştik. Bugün de aynı noktadayız. İyi niyetli olanların yanında olduğumuzu da gösterdik.
Kötü niyetlilerden de başvuru geldi mi?
Geldi, her zaman gelebilir bu tür müşteri grubu. Biz de bunun mümkün olmadığını söyledik ve konu kapandı.
Bu süreçten darbe alanlar için İstanbul Yaklaşımı gibi özel bir program olacak mı?
Bu hasar abartılacak bir noktada olmadığı için dönüp özel bir program uygulanmasına ihtiyaç yok. İstanbul Yaklaşımı sürecinde yaşananlar bankacılara ciddi bir deneyim kazandırdı. Bugünün yöneticileri o zorlukların hepsinden geçtiler. O yüzden biz bankalar karar verdikten sonra yöneticiler kendi içimizde hallederiz. Öyle özel programlara kesinlikle ihtiyaç yok.
"SENDİKASYONLARDA SORUN OLMAZ"
"Mayıs ayından beri sermaye piyasalarında tahvil ihracı olmadı. Aralık ayında 500 milyon dolarlık ödememiz var. Biz bunun borçlanmasını mart ayında beş yıl vadeli olarak yaptık. O zaman piyasalar açıktı ve faizler de uygundu. Bunu dolar bazında yüzde 6,1 gibi bir oranla kapattık. Sendikasyonlarda bir sorun olacağını zannetmiyorum.
En zor zamanlarda bile borçlanmalar yapıldı. Mayıs ayında yüzde 111 ile yenilediğimiz ihraçta, masada 50-60 milyon Euro da bırakmıştık. Ekim ayında sendikasyon yenilememiz var, o da şimdi iyi gidiyor. Borçlanma maliyetleri artacak mı? Evet, bir miktar artış olur. Çünkü Türkiye'nin riski arttı, CDS'leri yükseldi. Böyle bir ortamda maliyet artışı normaldir. O da sınırlı seviyede olacaktır."
Yıldız Holding 6,5 milyar dolarlık, Doğuş Grubu 2,6 milyar dolarlık yapılandırma için bankalara başvurdu. Borçlarda, faizlerde indirim istemediler, varlık satışı yaparak borçları azaltma sözü verildi. Diğer başvurulardan da benzer hareketler mi bekliyorsunuz?
Kamuoyuna açıklandığı, o süreçte de liderlik ettiğimiz için konuşabiliyorum. Yıldız Holding bunu yaptı ve iyi niyetli olduğunu gösterdi. Şok'un halka açılması ve buradan gelen fonların borç azaltmada kullanılması gibi. Sonuçlarını aldık, burada iyi ilerleyen, tıkır tıkır işleyen bir sistem var. Doğuş Grubu da açıklamasını yaptı. Diğer taraflara gelince, benzer taleplerin buna uygun olması, iyi niyetli olması gerekiyor. İyi niyetle gelen fazlasıyla karşılığını bulur.
Ama varlık satışı yaparak borcun azaltılması koşulunuz var değil mi?
Bazıları yüksek kaldıraçlı bilançolarda yakalandı. Yüksek kaldıraçlı bilançoda yakalanan şirketler o kaldıraçlarla devam edilmemesi gerektiğini görmüş oldular. Bence en büyük piyasa dersini de almış oldular.
"ŞİRKETLER BİLANÇOLARINI TL'YE ÇEVİRMELİ"
"Açık pozisyon taşıyan büyük şirketlerin zaten hazine yönetim birimleri var. Hazînelerinin doğru zamanlarda bu açıklarını 'hedge' etmeleri lazım. Bunlar için zaten yeterli ürün var. Özellikle açık pozisyon miktarlarını azaltmaları ve bilançolarını daha çok TL'ye çevirmeleri gerekiyor.
Gelirleri yoksa da dövizden tamamen uzak durmaları gerektiğini söyleyebiliriz. Bu yavaş yavaş yapılmalı. Bugünkü seviyelerden de realize edilmemeli. Zaten kurlar daha makul seviyelere gidiyor. Bence oradan herkes dersini aldı."
"MERKEZ BANKASI NE GEREKİYORSA YAPAR"
"Merkez Bankası piyasaları takip edip ona göre karar almak zorunda. Siz de biliyorsunuz ki Merkez Bankası açıklamasında 'Sıkı para politikası devam edecek' dedi ve piyasaları takip ediyor. Aksiyonlarını aldı, faiz de bunlardan birisidir. İhtiyaç varsa bunun kararını alacaklardır diye düşünüyorum. Gecelik üst sınır olan yüzde 19,25 ile fonlamasını yaparak sıkılaştırmaya başladığını biliyorsunuz."
Şirketlerin borç azaltması nasıl olacak? Varlıklar satışa çıktığında satın almalarda yerliler mi yolsa yabancılar mı öne çıkacak?
Yabancı alımları da göreceğiz. Bence yabancı iştahı var. Türk varlıkları bayağı uygun fiyatlara geldi. Bence yakın zamanda ilgiyi göreceğiz. Sadece Katar'dan değil, bütün dünyadan Türkiye'ye doğrudan yatırım gelecek. Bunu rakamlarda net olarak göreceğiz.
TL'de maliyetlerin artması nedeniyle bankaların bilançolarında da bozulma oldu. Bilançosu bozulan şirketlerin geri ödemelerinden kaynaklı sıkıntılar nasıl aşılacak?
İki etkiden bahsedebiliriz. Aslında bankacılık sektörü olarak yüksek faizi sevmiyoruz. Net olarak sevmiyoruz. Faizler ne zaman yükselirse bankaların kârlılığı düşer. Çünkü bilanço yapısı gereği vade ortalaması 42-45 gündür. Aradaki farkı kapatmak, vade farkını minimize etmek için gidip yurtdışından swap yaparız. TL faizlerinin artması maliyetlerimize olumsuz yansıyacak.
Bu da kârlılığı olumsuz etkileyecek. Biz de bunu minimize etmek için çalışmalarımızı yaptık. Vade uyumsuzluğunu bayağı indirdik. Olumsuz etkileyecek mi, evet etkileyecek. Yüksek faiz nedeniyle müşterilerin nakit akışlarında sıkıntı olabilir mi? Olacaktır ama bunu da müşterilerle beraber yöneteceğiz. Bankacılık sektörü bu zor dönemlerinde müşterilerine yardımcı olacaktır.
"TL FAİZE YATIRIM YAPIN"
"Eurobond almak yerine TL faize yatırım yapılması çok daha mantıklıdır. Bence çok ama çok cazip faiz oranları var. TL faizleri enflasyonun üzerinde reel getiri sağlıyor. Bunlar uzun süreden beri olmayan oranlar. Bir kere TL'de kalmak gerekiyor. TL'de yatırım kısa vadeliyse mevduat, uzun vadeliyse Hazine bonosu getirileri çok cazip."
Tahsili gecikmiş alacaklar oranı sizce nereye kadar yükselebilir?
Tahsili gecikmiş alacaklar yüzde 3 seviyesinde. Bizimkiler de ona benziyor. Artabilir mi? Ekonominin nasıl gideceğiyle ilgili. Ekonomide yüzde 4 seviyesinde büyüme, sağlıklı bir büyüme oranıdır. Bir miktar bozulma olabilir mi? Olabilir, onu da yöneteceğiz. Ama çok önemli bir artış olmasını beklememek gerekiyor. Bilançoları da görmek gerekiyor ama bankacılık sektörü bunu yönetecektir.
Mevduatın krediye dönüşme oranı düşüşte. Bu durum devam edecek mi?
Kredi faizlerindeki yükselişle beraber kredi talebinde yavaşlama oluyor. Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın bahsettiği yeniden dengelenme aslında başladı. Biz bunu görüyoruz. Kredi talebindeki yavaşlama, ekonomideki yavaşlama bunun bir parçası. TL kredi talebinde yavaşlama olacak, çünkü faizler artıyor. Bütün krediler için, kurumsal, ticari, bireysel krediler için yavaşlama olacak. Herkes hesap kitap yapacak. Berat Bey "tasarruf" dedi. Herkes tasarruf yapacak. Onu göreceğiz.
Faizlerin yükselmesi nedeniyle portföydeki tahvillerden kaynaklanan zararlar yüzünden sermayeler düşmeyecek mi?
Faizlerdeki yükselişin etkisi daha çok bono portföyündeki değer kaybından oluşuyor. O da minimaldir. Bizim portföyün yarısı enflasyona endeksli kağıtlardan oluşuyor. Enflasyona endeksli olduğundan dolayı sabit değil değişkendir. Dolayısıyla bize maliyeti sınırlı olacaktır.
Faizlerdeki dengelenme nerede olacak?
Bono faizleri, devletin borçlanma seviyesini gösteriyor. Bizim bakmamız gereken yer, Merkez Bankası'nın fonlama oranları, swap piyasasındaki seviyelerdir. Mevduat piyasasında maliyetlerin, faizlerin bir miktar daha yukarı gittiğini göreceğiz. Bu da bize kârlılık olarak olumlu olmayacak. Ama yönetilmeyecek bir durum değil.
Dengelenme ne kadar sürer?
Daha bir süreç var. Bu seviyelerden de daha uygun yerler olacaktır. Doğru adımlar atılıyor, bunlar tamamlandığında OVP'nin detayları ortaya çıktığında, ben eminim ki ülkemize bakışlar değişecektir. Söylemler yapıldı, vaatler ifade ediliyor. Adımlar atıldıkça dengelenme ortaya çıkacak. Biz iyimseriz. Yeni spekülatif ataklar gelse de biz hazırlıklıyız. Bankacılık sektöründe cephane iyi ve sağlam durumda.
Daha önce 2020 için hedefler vermiştiniz. Bugünkü koşullarda bu hedefler revize edilecek mi?
Biz uzun vadeli hedefler verdik. Her üç aylık bilanço açıkladığımızda 2020 hedeflerinin neresinde olduğumuzu da açıklıyoruz. İlk iki çeyrekte açıkladığımızda yüzümüzü kara çıkarmadık. Yapı Kredi zaten çok iyi bir banka. Biz de iyi sonuçlar almaya çalışıyoruz. İçimiz rahat ve 2020 hedeflerinde bir değişiklik yok.
Daha kârlı işlerle büyüyeceğiz demiştiniz.
İşlerimiz artarak devam edecek. Örneğin biz KGF işi çok iyi demiştik. Bizim payımızın daha fazla olması lazım. Sahadaki ekipler, krediler, operasyon ve yönetim bir araya geldik ve "Burada daha fazla pazar payı alacağız" dedik. İlk programda payımız yüzde 6'lardaydı. İkinci programda yüzde 12'lerde, üçüncü programda da yüzde 17'lerde pazar payı aldık. Çok da yerinde oldu. Bilançoda TL kredilerin payını artırmaya başladık. Özellikle bireysel ve KOBİ kredilerinin payını artırdık. İstediğimiz yönde ilerliyoruz.
Yapı Kredi olarak KGF gibi hangi alanlara odaklanacaksınız?
Sadece KGF'de değil, KOBİ ve bireysel kredilerde de büyümeye devam edeceğiz. Kredi kartında bir numarayız. Bütün alanlarda aktif olacağız ama bireysel ve KOBİ kredilerinde daha fazla aktif olacağımızı söyleyebilirim.