Bist 100
9716,77
-0,05%
Bist 100
Dolar/TL
32,4911
-0,166%
Dolar/TL
Euro/TL
34,8521
0,1144%
Euro/TL
Euro/Dolar
1,0728
0,2795%
Euro/Dolar
Altın/Gram
2436,68
0,57%
Altın/Gram
Piyasaları
İncele
USD/TRY
Döviz Çevirici
TRY
USD
EUR
Hesapla

İş yapış biçimlerindeki dönüşümün kısa hikayesi

22 Mayıs 2022 | 15:45
Son Güncellenme: 28 Ekim 2022 | 01:56
İş yapış biçimlerindeki dönüşümün kısa hikayesi
DR. IŞIL KESKİN ŞAHAN

Sıklıkla karşımıza çıkan “iş yaşamında dönüşüm”, “işin geleceği” gibi kavram setleri için bu ay bir arka plan okuması yapalım istedim. Bir durumun bir başka duruma evirilmesi anlamında da ele alabileceğimiz dönüşüm kavramını, “neyken ne oluyor?” ve geleceği ilgilendiren boyutuyla “ne olacağı” konusuna işletme yönetimi bakış açısıyla bakalım ve kısa bir arka plan hikayesi ortaya koyalım düşüncesi taşıdım.

KOBİ Girişim Mayıs 2022 tarihli sayıdan

Gelin hikayemize yönetici ve yönetim kavramları ile başlayalım...Yönetici ve yönetim kavramlarının Batı dünyasında 16.yüzyıl sonlarına kadar görülmediğini anlıyoruz. Yapılan çalışmalar arasında özellikle Dr. Alfred Chandler, 1977 yılında hazırladığı Görünür El (The Invisible Hand) isimli çalışmasında iş dünyasındaki tarihi süreci iki döneme ayırır: 1850'den öncesi ve sonrası. 1850'den önce iş dünyasına yerel aile şirketleri hâkimdir.

Bu aile şirketleri görece küçük ölçekte olup ticari hayatlarını yürütürlerken iş dünyasına ilişkin farklı disiplinler gündemlerinde hiç olmamıştır.

Sanayi Devriminin ardından 1800'lerin ortasında demiryolu taşımacılığının gelişmesi, mobilizasyon yani hareketlilikteki artış iki yönlü dönüşümü beraberinde getirmiştir: Birincisi; çalışanların demiryolu taşımacılığı ile bir başka şehirde yer alan fabrikalarda çalışmaya gidebilme esnekliğinin oluşması, ikincisi ise; çalışan profilinin yakın arkadaş ve aile bireyleri ilişkilerinin ötesine geçmesine imkân sağlamış olmasıdır.

Böylelikle işletmeler farklı ve daha titiz süreçlere ve daha da önemlisi yönetim (management) süreçlerine ihtiyaç duymaya başlamışlardır.

Hikayemizin devamını şu aşamalar oluşturuyor.

1- Üretimi Yönetmek


İşletme yönetimi Tarihsel dizgesinde yöneticilerin ilk odağı üretim olmuştur. Üretim ekseni bireysel zanaatlardan makineleşmeye ve sonrasında da kitlesel üretime doğru evirildikçe akla gelen ilk isimlerden Henri Fayol karşımıza çıkar. Fayol gibi kuramcılar verimlilik endeksli işletme yöntemlerini araştırmışlardır.

İlk dönemlerde ta Frederik Taylor tarafından ortay konan Bilimsel Yönetim Kuramları yaklaşımında bir görevi yerine getirmenin “bir tek en iyi yolu olduğunu” ileri sürmüştür.

Bu anlayış çerçevesinde işletmeler belirli rutinleri vardır, bu rutinlere göre organize edilmişlerdir ve çalışanların asıl rolü bu mekanizmanın bir parçası olarak verileni yapmakla sınırlıdır.

1900'lerin başında üretim bantlarının geliştirilmesiyle işler standartlaşma ve kitlesel üretimle karakterize olmuştur. Henry Ford'un T model arabası sanayileşmede önemli bir başarı olarak değerlendirilirken, seri üretim artmıştır fakat bunun yanında yönetim ve çalışanlar arasında da çatışmalar artmıştır. Çalışma ortamı ve şartları iyi değildir. İnsan odaklılık önemli bir yere sahip de değildir.

2- İnsanı Anlamaya Çalışmak


1920'lere gelindiğinde iş dünyasında yeni bir etki ortaya konmuştur. Bu etkiyi ortaya koyanlar arasında davranışsal araştırmalar yürüten Psikolog Elton Mayo ve Abraham Maslow' un çalışmaları oldukça belirleyici olmuş ve işletmelerde insan ilişkilerinin değeri fark edilmeye başlanmıştır.

Çalışanlar artık bir makine değil, birbirinden çok farklı, benzersiz tutum, davranış ve ihtiyaçlara sahip bireyler olarak görülmeye başlanmıştır.

Bu aşamada da yöneticiler hala verimliliğe odaklıdır fakat diğer yandan çalışanların fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçları yavaş yavaş dikkate alındığından daha üretken olunduğunu da farkına varılmıştır. Bu dönemde ilk defa iş tasarımı, çalışma ortamları, ekip çalışması, mükafatlandırma ve mali olmayan haklar gibi kavramların çalışan motivasyonu için önemli olduğu kabul görmüştür.

3- Ulusal ve Global Markaların Doğuşu


İkinci dünya savaşı sonrası daha iyi yapılanmış ulusal şirketler ve bunlarla beraber çok uluslu şirketler ve hatta holdingler ortaya çıkmaya başlamıştır. Yeni ortaya çıkan ulusal ve global markalar iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve medyanın ön plana geçmesinin bir sonucu olarak gelişmiştir.

Konvansiyonel medya özellikle televizyon, gazeteler, dergiler tanıtım faaliyetleri ve reklamlar aracılığıyla şirketleri geniş kitlelerle buluşturma imkânı sunmuştur. Şirketler ürün ve hizmetlere ilişkin müşterilere bilgi vermek ve onları satın almaya teşvik etmek için daha sık reklamları kullanmaya başlamışlardır. Kitlesel medya pazarlama adı verilen yeni bir alanında öncülü olmuştur.

1940'larda Amerikalı reklam yöneticisi Rosser Reeves satışın önemini savunmuş, 1960'lara gelindiğinde ise pazarlama yaklaşımları, müşterilere satış yapmayı ilk sıradan indirip, önce ürünleri anlatmayı müşterinin ne istediğini iyi dinlemeyi ve sonrasında ürün ve hizmetleri bu isteklere göre uyarlamayı esas almıştır.

4- Köpüklü Stratejilerden Gerçekliğe


1960'lı yıllarda pazarlama çalışmalarının hız kazanmaya başlaması iyi yaklaşımları ortaya koyduğu gibi maalesef gerçeği yansıtmayan, aldatıcı reklamlarla da gündemde olmuştur. Köpüklü ve gerçekle fazla örtüşmeyen bu olumsuz yaklaşımla kalitenin önüne geçilmiş ve müşterilerin bu durumdan duyduğu hayal kırıklığı sonucunda güveni sarsan deneyimler oldukça eleştiri konusu olmuştur.

Bu duruma Batılı firmalar bir reaksiyon geliştirmeye başlamış aynı dönemlerde Japon üreticilerin de giderek artan rekabetiyle karşı karşıya kalınmıştır. Olumsuzluklar
neticesinde yaşanan güven kaybı işletme yönetimin sistemlerine yeni bir form da kazandırmıştır.

O da Toplam Kalite Yönetimi ve Sıfır Hata yaklaşımları.... W. Edwards Demming ve Philip B. Crosby gibi yönetim kuramcıları kaliteyi sadece üretim bandında ve üretilen ürün kapsamında değil bütün şirketin ve tüm bölümlerin sorumluluğu olarak görmüşlerdir.

5- Japon Kaizen Felsefesinin Doğuşu ve Altı Sigma


İnsan ilişkilerini, insan odaklılığı ve dolayısıyla müşteri odaklı pazarlama yaklaşımını bir potada başarıyla eritilmesi taraftarı olan birçok şirket “çalışan herkes tarafından her şeyin sürekli iyileştirilmesi” fikrini benimsemişlerdir.

Bütün kademelerdeki çalışanlardan süreçleri ve ürünleri iyileştirilmesine katkı sağlanması konusu gündeme gelmeye başlamıştır. Böylelikle, 1986 yılında Motorola firması tarafından geliştirilen ve General Electric'te uygulamaya başlanan ve bir süreç iyileştirme yaklaşımı olan Altı Sigma hayata dahil olmuştur.

6- Öğrenen Organizasyonlar ve Sürekli Öğrenme Yaklaşımı


İşletme tarihi 1970'lere gelindiğinde bir inceleme konusu olarak önem kazanmaya başlamıştır. Öncülerinden Dr. Alfred Chandler Harvard İşletme Okulu'ndaki derslerinde, organizasyonel süreçlerde ihtiyaç duyulan yeteneklerin, teknolojik yeniliğin ve sürekli öğrenmenin önemini vurgulamıştır.

1980 ve 1990'lardaki diğer yönetim uzmanları ise, Chandler'i örnek alarak işletmelerin iş ortamlarını yeniden düzenlemeye, daha detaylı düşünmeye, çalışanların ihtiyaç ve beklentilerini göz önünde bulundurmaya ve değişim gerçekliğine uyum gösterebilme yaklaşımına karşı bir bilinç oluşturulmasını teşvik etmişlerdir. Görüldüğü gibi artık operasyonel sorunlara odaklanmanın çok daha ötesinde liderliğin kendisine odaklanmaya başlanılmıştır.

7- Dijitalleşme


Konvansiyonel kitle iletişiminin daha önce yaptığı gibi 1990'ların başında internetin ortaya çıkması ve 2000'li yıllarda ise dijital süreçlerde kat edilen gelişmeler iş dünyası için yeni bir çağı da beraberinde getirmiştir. 19972000 yılları arasında birçok çevrimiçi şirket iflas ederken, başarılı e-ticaret öncüleri yenilikçiliğin hâkim olacağı bir iş alanının da temellerini bu yıllarda atmaya başlamışlardır. Web siteleri, mobil uygulamalar, sosyal medya forumları gibi dijital uygulamalar iş dünyası için önemli hale gelmiştir.

Teknoloji sayesinde yeni şirketlerin sayılarındaki artış finansın kullabilirliğini de genişletmiştir. 1990'larda finansal süreçler ayrı bir disiplin boyutuna ulaşmıştır, şirket birleşmeleri, şirketlerin kendi operasyonel sınırlılıklarının ötesinde büyüyebilme kapasitelerinin artırılması, büyük hacimli yatırımcıların küçük hacimli firmalara finansman sağlaması gibi konular gündeme gelmiştir.

Mikro finansmana ulaşma, iş ve kapasite geliştirme konularında desteklerin sunulmaya başlanması ile girişimlerde artış olmuştur. Bununla beraber çeşitlilik, kapsayıcılık, sosyal sorumluluk, toplumsal yatırım, sürdürülebilirlik, çevrecilik, stratejik yönetim gibi konular şirketlerin hayatında ve projelerinde yer almaya başlamıştır.
Etiketler
Manşet
0

  • ALTIN GRAM - TL 2436,68 0,57%
  • ALTIN ONS 2332,69 0,71%
  • BIST 100 9716,77 -0,05%
  • DOLAR/JAPON YENI 155,633 0,184%
  • DOLAR/KANADA DOLARI 1,36637 -0,29044%
  • DOLAR/RUS RUBLESI 92,275 -0,0407%
  • DOLAR/TURK LIRASI 32,4911 -0,166%
  • EURO/DOLAR 1,0728 0,2795%
  • EURO/TURK LIRASI 34,8521 0,1144%
  • STERLIN/DOLAR 1,25132 0,39353%
EKONOMİST YENİ SAYI
Ekonomist Dergisini takip etmek için abone olun.
ABONE OL