Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali İstanbul’da yeniden salonlara dönüyor. Ayrıca çevrimiçi versiyonu ile Türkiye’nin her köşesinden izleyicilerle de buluşacak. Festival İstanbul’da 22-26 Kasım’da Pera Müzesi Oditoryumu’nda ve 27-30 Kasım’da Hope Alkazar’da, ardından 1-6 Aralık tarihlerinde Surdurulebiliryasam.net’de çevrimiçi gerçekleşerek kesintisiz 15 gün boyunca devam edecek.
Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 2 yıllık pandemi arasının ardından İstanbul’da yeniden salonlara dönüyor. Ayrıca çevrimiçi versiyonu ile Türkiye’nin her köşesinden izleyicilerle de buluşacak. Festival İstanbul’da 22-26 Kasım’da Pera Müzesi Oditoryumu’nda ve 27-30 Kasım’da Hope Alkazar’da, ardından 1-6 Aralık tarihlerinde Surdurulebiliryasam.net’de çevrimiçi gerçekleşerek kesintisiz 15 gün boyunca devam edecek.
Hem fiziksel hem çevrimiçi versiyonda bazı film gösterimlerinin ardından yan etkinlikler/paneller gerçekleşecek. Tüm gösterim ve etkinlikler ücretsiz olarak takip edilebilecek. Salonlarda bilet ve rezervasyon uygulaması olmamakla birlikte çevrimiçi festival için takipçilerin tümüyle ücretsiz olan surdurulebiliryasam.net adresine kayıt olmaları, ardından izleyecekleri film seanslarına kayıt olmaları gerekiyor.
Festival kurucuları Pınar Öncel ve Tuna Özçuhadar, Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali üzerine sorularımızı şöyle yanıtlıyor:
Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin çıkış noktasından ve genel temasından kısaca bahseder misiniz?
Pınar Öncel: Hepimizin ve fakat kimsenin olmayan bir gezegenin üzerinde, yaşam imkanları müşterek olan canlılar ağının bir parçasıyız. Ya gezegenin döngüleri ve yaşamla harmoni içinde bir medeniyete dönüşeceğiz, ya da kendimiz dahil birçok canlının hayatını tehlikeye sokacağız. Sorun şu ki bunu biliyor olmak yetmiyor. İnsanları harekete geçiren dinamikler çok farklı. İnsan öğrendiğinde değil, ilham aldığında, empati kurabildiğinde, yüreğine dokunulduğunda harekete geçiyor. Filmler böyle bir etkiyi yaratmayı başarabiliyor. Sürdürülemezliğin temel sebebi olan ölçeği kaçmış, küresel ve sistemik olan sorunların görünürlüğünü sağlamak ve bu gidişatta kişisel ve kurumsal olarak rollerimizin neler olabileceğini tekrar değerlendirmek için belli kriterler gözeterek seçtiğimiz belgesellerin etkili olduğunu düşünüyoruz.
SYFF’yi bir kültür sanat etkinliği olarak düzenlemiyoruz, daha ziyade değişime inanan ve değişim için çalışanların beslendiği bir buluşma olarak tasarlıyoruz. 90’lı yıllardan bugüne sürdürülebilirlik kavramı etrafında, toplumsal ve organizasyonel dönüşüm, sistem düşüncesi ile planlama gibi konularda çalıştığımız için festivali ve filmleri dönüşümün araçları olarak kullanıyoruz. İzleyici üzerinde harekete geçme isteği yaratabilecek, ilham verecek belgesellerden ve yan etkinliklerden oluşan bir festivalin sosyal dönüşümde katalizör olabileceğini görüyoruz.
15’inci yılında olan festivalin içeriği hakkında neler söylemek istersiniz?
Pınar Öncel: Her sene seçtiğimiz belgesellerle izleyicilerin küresel ölçekte olan bitene dair bilgilerini güncellemeye çalışırken bundan da önemli bulduğumuz bir hissiyatı ve bir paradigmayı aktarmaya çalışıyoruz. Festival, sürdürülebilirlik tutkusu olan, sosyal ve ekolojik fayda üretmek isteyenlere yönelik hazırlanıyor. Sürdürülebilirlik kavramını geniş kesimlerin gündemine bir belgesel festivali ile taşımanın ötesinde bu alanda bilgisi, hassasiyeti olanların birbirlerini bulabilecekleri, buluşabilecekleri bir alan, bir zemin oluşturmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz senelerde bunda belli oranda başarılı olduğumuzu söyleyebiliriz. Özgün kriterlerle seçtiğimiz 300’ün üzerinde belgeseli özenle Türkçeleştirerek altyazılı bir şekilde izleyici ile buluşturduk.
Festivalin takipçileri ile etkileşimini nasıl tanımlarsınız?
Tuna Özçuhadar : SYFF yerel sivil toplum kuruluşları ve aktivistlerin gönüllü organizasyonu ile toplamda 25 şehirde, salonlarda, sadece belgesellerle değil, konuşmacıların, performans sanatçılarının ve müzisyenlerin katıldığı yan etkinliklerle festival gerçekleştiği her salonda büyük bir buluşmaya dönüştü. İnsanların salonda seyirci olmalarını, ama hayatta seyirci kalmamalarını diliyoruz. Bu nedenle etki odaklı bir belgesel festivali olarak çok güçlü filmleri bir araya getiriyoruz. Sürdürülebilirlik konusunda çalıştığı yerde, içinde yaşadığı toplulukta değişim yaratmak isteyenler filmlerden ilham alıyor, motivasyon ve cesaret buluyorlar. Sonra onların yarattığı değişim dalga dalga büyüyor. Filmlerle ve festivalle başlayan değişimi sosyal etki anketleri ile takip etmeye çalışıyoruz; her sene bağımsız bir kuruluş tarafından sosyal etki değerlendirme raporu hazırlanıyor. SYFF takipçilerinin geribildirimleri ile biz de enerji ve motivasyonumuzu sağlıyoruz.
Seçki konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Tuna Özçuhadar: SYFF2022 seçkisinde yer alan uzun ve kısa metrajlı belgeseller ile festival katılımcıları toplumun her kesiminden, her yaştan, her türlü zorlu koşullar içerisinden çıkan insanların kendilerine dert edindikleri konularda bitmek bilmeyen enerjileri, yaratıcılıkları ve azimlerini izleyecek. İzleyiciler; kadınları, çiftçileri, balıkçıları, gençleri, çocukları, yaşadığı bölgede denizi, kıyıları, ormanları, dağları, yaban hayatı, böcekleri, çiçekleri gözetenlerin çalışmalarından ilham alacak diyebiliriz.Nelerin gezegenimizdeki yaşamı tehdit ettiğini biliyor olmamız çoğunlukla yeterli olmuyor. Örneğin iklim krizinin yarattığı aciliyeti artık neredeyse herkes tarafından biliniyor. Bir yandan adil dönüşümün ve çoklu çözümlerin nasıl mümkün olabileceği tartışılıyor. Birbirini tetikleyen birçok küresel sorun var. Kimi son 10 yılda iyice gözle görünür hale geldi, örneğin plastik sorunu gibi. Fakat dönüşüm nasıl ve ne zaman olacak da, ortalığa saçılan bu tehlikenin önüne nasıl geçilebilecek? Bu ve benzer şekilde birçok karmaşık etkileşimler içindeki konuların üstüne gitmeyi kendisine vazife edinen öncüleri konu alan belgeseller bu değişime öncülük edecek diğer insanların besin kaynağı. Bizim festival olarak rolümüz ise her sene değişimin öncülerini güçlendirecek seçkiler hazırlamak. İzleyicilerin arka arkaya birkaç film izlediklerinde farklı konularda benzer motifleri algılayabileceği, dünya turu atarak duygusal olarak ışınlandığı, cesaretlenip bunu ben de yaparım diyebileceği, birbirini tamamlayan, sorular sorduran, davranış değişikliği tetikleyen bir seçki oluşturmaya çalışıyoruz.
Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 2 yıllık pandemi arasının ardından İstanbul’da yeniden salonlara dönüyor. Ayrıca çevrimiçi versiyonu ile Türkiye’nin her köşesinden izleyicilerle de buluşacak. Festival İstanbul’da 22-26 Kasım’da Pera Müzesi Oditoryumu’nda ve 27-30 Kasım’da Hope Alkazar’da, ardından 1-6 Aralık tarihlerinde Surdurulebiliryasam.net’de çevrimiçi gerçekleşerek kesintisiz 15 gün boyunca devam edecek.
Hem fiziksel hem çevrimiçi versiyonda bazı film gösterimlerinin ardından yan etkinlikler/paneller gerçekleşecek. Tüm gösterim ve etkinlikler ücretsiz olarak takip edilebilecek. Salonlarda bilet ve rezervasyon uygulaması olmamakla birlikte çevrimiçi festival için takipçilerin tümüyle ücretsiz olan surdurulebiliryasam.net adresine kayıt olmaları, ardından izleyecekleri film seanslarına kayıt olmaları gerekiyor.
Festival kurucuları Pınar Öncel ve Tuna Özçuhadar, Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali üzerine sorularımızı şöyle yanıtlıyor:
Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin çıkış noktasından ve genel temasından kısaca bahseder misiniz?
Pınar Öncel: Hepimizin ve fakat kimsenin olmayan bir gezegenin üzerinde, yaşam imkanları müşterek olan canlılar ağının bir parçasıyız. Ya gezegenin döngüleri ve yaşamla harmoni içinde bir medeniyete dönüşeceğiz, ya da kendimiz dahil birçok canlının hayatını tehlikeye sokacağız. Sorun şu ki bunu biliyor olmak yetmiyor. İnsanları harekete geçiren dinamikler çok farklı. İnsan öğrendiğinde değil, ilham aldığında, empati kurabildiğinde, yüreğine dokunulduğunda harekete geçiyor. Filmler böyle bir etkiyi yaratmayı başarabiliyor. Sürdürülemezliğin temel sebebi olan ölçeği kaçmış, küresel ve sistemik olan sorunların görünürlüğünü sağlamak ve bu gidişatta kişisel ve kurumsal olarak rollerimizin neler olabileceğini tekrar değerlendirmek için belli kriterler gözeterek seçtiğimiz belgesellerin etkili olduğunu düşünüyoruz.
15’inci yılında olan festivalin içeriği hakkında neler söylemek istersiniz?
Pınar Öncel: Her sene seçtiğimiz belgesellerle izleyicilerin küresel ölçekte olan bitene dair bilgilerini güncellemeye çalışırken bundan da önemli bulduğumuz bir hissiyatı ve bir paradigmayı aktarmaya çalışıyoruz. Festival, sürdürülebilirlik tutkusu olan, sosyal ve ekolojik fayda üretmek isteyenlere yönelik hazırlanıyor. Sürdürülebilirlik kavramını geniş kesimlerin gündemine bir belgesel festivali ile taşımanın ötesinde bu alanda bilgisi, hassasiyeti olanların birbirlerini bulabilecekleri, buluşabilecekleri bir alan, bir zemin oluşturmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz senelerde bunda belli oranda başarılı olduğumuzu söyleyebiliriz. Özgün kriterlerle seçtiğimiz 300’ün üzerinde belgeseli özenle Türkçeleştirerek altyazılı bir şekilde izleyici ile buluşturduk.
Festivalin takipçileri ile etkileşimini nasıl tanımlarsınız?
Tuna Özçuhadar : SYFF yerel sivil toplum kuruluşları ve aktivistlerin gönüllü organizasyonu ile toplamda 25 şehirde, salonlarda, sadece belgesellerle değil, konuşmacıların, performans sanatçılarının ve müzisyenlerin katıldığı yan etkinliklerle festival gerçekleştiği her salonda büyük bir buluşmaya dönüştü. İnsanların salonda seyirci olmalarını, ama hayatta seyirci kalmamalarını diliyoruz. Bu nedenle etki odaklı bir belgesel festivali olarak çok güçlü filmleri bir araya getiriyoruz. Sürdürülebilirlik konusunda çalıştığı yerde, içinde yaşadığı toplulukta değişim yaratmak isteyenler filmlerden ilham alıyor, motivasyon ve cesaret buluyorlar. Sonra onların yarattığı değişim dalga dalga büyüyor. Filmlerle ve festivalle başlayan değişimi sosyal etki anketleri ile takip etmeye çalışıyoruz; her sene bağımsız bir kuruluş tarafından sosyal etki değerlendirme raporu hazırlanıyor. SYFF takipçilerinin geribildirimleri ile biz de enerji ve motivasyonumuzu sağlıyoruz.
Seçki konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Tuna Özçuhadar: SYFF2022 seçkisinde yer alan uzun ve kısa metrajlı belgeseller ile festival katılımcıları toplumun her kesiminden, her yaştan, her türlü zorlu koşullar içerisinden çıkan insanların kendilerine dert edindikleri konularda bitmek bilmeyen enerjileri, yaratıcılıkları ve azimlerini izleyecek. İzleyiciler; kadınları, çiftçileri, balıkçıları, gençleri, çocukları, yaşadığı bölgede denizi, kıyıları, ormanları, dağları, yaban hayatı, böcekleri, çiçekleri gözetenlerin çalışmalarından ilham alacak diyebiliriz.Nelerin gezegenimizdeki yaşamı tehdit ettiğini biliyor olmamız çoğunlukla yeterli olmuyor. Örneğin iklim krizinin yarattığı aciliyeti artık neredeyse herkes tarafından biliniyor. Bir yandan adil dönüşümün ve çoklu çözümlerin nasıl mümkün olabileceği tartışılıyor. Birbirini tetikleyen birçok küresel sorun var. Kimi son 10 yılda iyice gözle görünür hale geldi, örneğin plastik sorunu gibi. Fakat dönüşüm nasıl ve ne zaman olacak da, ortalığa saçılan bu tehlikenin önüne nasıl geçilebilecek? Bu ve benzer şekilde birçok karmaşık etkileşimler içindeki konuların üstüne gitmeyi kendisine vazife edinen öncüleri konu alan belgeseller bu değişime öncülük edecek diğer insanların besin kaynağı. Bizim festival olarak rolümüz ise her sene değişimin öncülerini güçlendirecek seçkiler hazırlamak. İzleyicilerin arka arkaya birkaç film izlediklerinde farklı konularda benzer motifleri algılayabileceği, dünya turu atarak duygusal olarak ışınlandığı, cesaretlenip bunu ben de yaparım diyebileceği, birbirini tamamlayan, sorular sorduran, davranış değişikliği tetikleyen bir seçki oluşturmaya çalışıyoruz.