MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, Covid-19 sürecinde Türkiye ve dünya ekonomisini Ekonomist.com.tr için değerlendirdi.
Kaan, küresel ekonomik şokların kendisinden sonraki döneme ilişkin büyük değişimlere sebep olduğuna işaret ederek, koranavirüs (Covid-19) salgınının yarattığı ekonomik şokun da yeni bir küresel sisteme kapı aralayacağını kaydetti. Kaan, “Yakın tarihin en önemli küresel ekonomik sarsıntısına neden olan 2008 krizinden bile daha ciddi çıkmazlara neden olacağı beklenen Covid-19 salgını sürecinin, üretim kapasitesi ve toplam talep üzerindeki daraltıcı etkisinin büyüklüğünü hesaplamak oldukça zor olacak. Ancak en muhtemel olumlu senaryoda bile, küresel ekonominin 2020 yılında yüzde 2 oranında daralacağı tahmin ediliyor. Küresel piyasalarda çift haneli işsizlik oranları senaryosunun ciddi bir şekilde seslendirildiği bu ortamda, dünya genelinde turist sayısının yüzde 30 oranında azalması ve küresel ticaretteki izolasyon etkisinin yılın tamamına etki etmesi bekleniyor. Küresel ekonomide güven ortamının azalması ve birçok ülkenin kendi problemleriyle baş başa kalması da kriz ortamını daha da derinleştiriyor” dedi.
“TÜRKİYE DE BÜYÜYEMEYEBİLİR”
Tüm dünya ekonomisinde küçülme tahminlerinin yapıldığı bir dünyada Türkiye’nin bu süreçten olumsuz etkilenmemesini beklemenin doğru olmayacağını kaydeden Kaan, “Covid-19’un ortaya çıkmasından önce 2020 için yüzde 5 oranında büyümesini beklediğimiz Türkiye, maalesef büyüme kaydedemeyebilir.
Nitekim Dünya Bankası da bu dönemde Türkiye ekonomisinin yüzde 0,5 büyüyeceğini tahmin etmekte. Bununla birlikte; orta vadede krizin ortaya çıkaracağı olumsuzlukları fırsata çevirebilme imkânının elimizde olduğunu düşünüyoruz.” dedi.
ÇİN ETKİSİ
Çin’de ekonomik aktivitenin beklenenden hızlı bir şekilde toparlanmasının Türkiye’nin lehine bir sonuç doğuracağını kaydeden Kaan, şöyle devam etti:
“Bunun yanında, dünya ihracatında Çin ile rekabet edilen kalemlerde de ülkemizin avantajlı bir konuma geleceğini düşünüyoruz. Çin’e yönelik olumsuz sosyal algının uzun vadede değişmeyecek olması, Türkiye’yi düşük maliyetli yeni üretici olarak görme eğilimini artıracaktır.
Toparlanma sürecindeki Çin’in, hızlı üretim ve stok gücü ile küresel piyasada fiyat kırması durumunda, yeni bir üretim politikasına gitmemiz mecburi olacaktır. Bu bağlamda; rekabet gücümüzü artırabilmemiz için, ölçek büyüklüğünün yüksek oranda üretime hazır olması gerekecek. Bu noktada bilhassa gıda sektöründe yaşanacak talep artışında Türkiye’nin Çin’e nazaran dünya tüketim algısındaki olumlu imajını çok iyi değerlendirmek durumundayız.”
“FIRSAT VE TEHDİTLER İYİ TESPİT EDİLMELİ”
Kaan, “Yeni küresel konjonktür içerisinde; Türkiye ekonomisinin fırsat ve tehditleri çok iyi tespit ederek, güçlü ve istikrarlı yapısı sayesinde, diğer ekonomilerden pozitif olarak ayrışacağını umuyoruz” dedi.
Kaan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Nitekim bugün geldiğimiz aşama; virüs salgını sürecini, hem ekonomik hem de sosyal anlamda, birçok ülkeden birkaç adım önde sürdürdüğümüzü gösteriyor. Birçok ülkenin krizden çıkış noktasında kendi imkânlarıyla başbaşa kaldığı, hatta bazı ülkelerin kendi kaderine terk edildiği böyle bir ortam var. Başta İspanya, İtalya, İngiltere, İran, Bosna Hersek ve Sırbistan olmak üzere, birçok ülkeye tıbbi maske, tulum ve tanı kiti yardımı yapan Türkiye, kriz sonrası dönemde, kriz öncesine kıyasla çok daha iyi bir pozisyonda olacaktır.”
