Renault Mais Genel Müdürü Dr. Berk Çağdaş, “Türkiye’de de yerli otomobil üretiminde daha yüksek teknoloji kullanan, otonom, elektrikli otomobillerin üzerine gidilmeli” diye konuşuyor.
Önümüzdeki 5-10 yıllık dönemde dünyanın oldukça önemli konjonktürel değişimlere gebe olduğu görülüyor. Dünyada özellikle bizim de bulunduğumuz coğrafya içinde, bazı ülkelerin jeopolitik olarak sınırları yeniden çiziliyor. Bölgede yaşanan çatışma ve savaşlar, çöken ekonomik ve sosyal yapı, bu ülke ve bölgelerden Türkiye gibi daha istikrarlı ülke ve bölgelere çok ciddi mülteci göçünün yaşanması sonucunu doğurdu ve bu akım devam edeceğe benziyor.
Dünya para piyasalarında yaşanan çalkantılar, artan petrol fiyatları, istikrarsız hammadde fiyatları gibi unsurlar, belli başlı ülkelerde ekonominin yavaşlaması, dünya genelinde bir talep durgunluğuna sebep oluyor. Bu durum önümüzdeki yıllarda da bu şekilde cereyan edecektir.
OTOMOBİLDE DEĞİŞİM
Otomobil talebi ise dünyada birçok ülkede temel ihtiyaçların şekillendirdiği bir yapıya haiz. Bu sebeple ekonomik ve sosyal refah, toplumsal ve kitlesel hareketler, savaş ve çatışmalar, dünyada insanların yaşam standartlarını yakından etkileyip değiştirebiliyor. Otomotiv talebinin de benzer şekilde olmaması düşünülemez.
Artık dünya konjonktüründe üretilen yıllık 90 milyon adet aracın çok önemli bir bölümünün, öncelikli olarak temel ihtiyaçları karşılayacak, çevreyi ve atmosferi daha az kirletecek ya da hiç kirletmeyecek, daha ekonomik işletme masraflarına sahip (servis, bakım, yedek parça vs) özelliklere sahip olmasını beklemek hiç de yanlış olmayacaktır.
Hızla fosil yakıtlı motorlardan uzaklaşan veya bunların kullanımını azaltan, hibrit ya da sadece alternatif enerji unsurlarını kullanan motorlara sahip araçların genel çoğunluğu alacağını beklemeliyiz. AR-GE faaliyetlerini de otomatik olarak bu tür beklentiler şekillendirmekte ve şekillendirecektir.
HİBRİTE KAYIŞ OLACAK
Gelişmiş ülkelerde ya da çevre bilincinin daha fazla olduğu batı ülkelerinde, özellikle çok yakın dönemde dizel yakıtlı araçların kullanımı yasaklanacak. Bu alanda oluşacak kapasite boşluğu, hibrit ya da elektrikli araçlara doğru kayacaktır. Otomotiv sektöründe dünyada yer etmiş, ciddi rekabetin içinde yer alan markaların alternatif enerji kaynaklarını kullanan araçlara olan ilgileri hızla artıyor.
Artık şu anda dünyada ‘Renault ZOE’ gibi tek şarj ile 400 km mesafe gidebilen araçlar mevcut. Doğal olarak özellikle gelişmekte olan ülke toplumlarında bu araçların kullanımına yönelik bilincin artırılması, yeterli talep şartlarının yaratılmasına ve bu sebeple de bu tip araçların üretim maliyetlerinin düşürülmesine yardımcı olacaktır.
Türkiye’nin araç sahipliği açısından dünyanın gelişmiş ekonomilerine göre oldukça geride olduğunu biliyoruz. bin kişiye 150 araç düşmekte. Bu sebeple ben bunu aslında ileriye yönelik bir şans olarak görüyorum. Çünkü halihazırda Türkiye’deki araç parkı da oldukça yaşlı bir durumda. 17 milyon araç, ortalama 8-10 yaş araçlardan oluşan bir pazar. Bu sebeple Türkiye, bu yeni DNA’sı olacak araçlara yönelik kanuni, operasyo-nel, teknik her türlü hazırlığını bugünden yapmalı.
OTONOM ARAÇLARA İLGİ
Önümüzdeki dönemde, daha önce de bahsettiğimiz gibi büyük çoğunlukla tüketicinin temel ihtiyaçlarını karşılayacak, çevreye duyarlı ve daha ekonomik işletme masraflarına sahip araçlar öne çıkacaktır.
Bir süredir uluslararası otomobil fuarlarında tüm markaların konvansiyonelmodellerinin yanı sıra, elektrikli ve hibrit modeller sergilemesi tesadüf değil. Diğer taraftan teknolojinin günlük yaşamın vazgeçilmez bir unsuru haline gelmesi ve güvenlik konusuna verilen önem sonucu, oto-nom sürüş, çok yakın bir gelecekte hayatımızın bir parçası olmaya hazırlanıyor.
Yapılan araştırmalar, trafik kazalarının yüzde 90’ından fazlasının insan hatası kaynaklı olduğunu gösteriyor. Renault markası, 50 yılı aşkın bir süredir yol güvenliğini iyileştirmek için aktif olarak çalışıyor. Otonom araç ise güvenlik üzerine yapılan bu çalışmaların bir uzantısı.
Renault’nun 2016 Paris Otomobil Fuarı’nda tanıttığı konsept modeli TRE-ZOR da elektrikli bir otomobil, aynı zamanda otonom sürüşe de imkan sağlıyor. TREZOR, 2020’nin ardından yasal düzenlemeler çerçevesinde Re-nault’nun, tamamen güvenli “eyes-off/ hands-off” (eller serbest / gözler serbest) teknolojisini geniş kitlelere uygun fiyata ulaştırma stratejisini simgeliyor.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Renault, elektrikli otomobil konusunda olduğu gibi, geleceğin teknolojisi olan otonom sürüşte de öncü marka olmayı sürdürecek. Yerli otomobil konusunda ise bir süredir çalışmalar yürütülüyor. TÜBİTAK ve bakanlık bünyesinde çalışmaların sürdüğünü biliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız, yerli otomobilin ilk olarak ticari taksi olarak devreye gireceğini söyledi. Daha önce de yerli otomobilin geleceğin teknolojisi olan elektrikli otomobil olacağı açıklanmıştı. Küresel başarı için doğru bir seçim olduğunu düşünüyoruz. Ben kişisel olarak, Türkiye’de, daha yüksek teknoloji kullanan, otonom, elektrikli otomobillerin üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.