Yıldız Holding'in 6,5 milyar dolarlık borç yapılandırmasını yöneten Avukat Aydoğan Semizer, bugünlerde kapısı en çok çalınan isim. Semizer “Şirketlerde yüzde 45 faizle yapılandırmaya değil, Yıldız Holding'te olduğu gibi refinansman yoluna gidilmeli" diyor.
TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
Avukat Aydoğan Semizer, bankacılık sektörünün yakından tanıdığı bir isim. Yeniden yapılandırma konusunda Türkiye'nin önde gelen hukukçularından biri. Son olarak Yıldız Holding'in 6,5 milyar dolarlık borç yapılandırmasını yönetti.
Bu günlerde gündeme gelen yapılandırma ve konkordato haberleri için görüşüne başvurduğunuz Aydoğan Semizer çarpıcı mesajlar verdi. Semizer'in sorularımıza yanıtları şöyle:
Şirketler borçlarını yeniden yapılandırma konusunda finans kurumlarıyla görüşmeye başladı. Bu süreçte şirketlere neler önerirsiniz?
Bu konuda ilk söyleyeceğim şey, yapılandırmanın "borç erteleme" şeklinde anlaşılmasının ve böyle uygulanmasının çok yanlış olduğudur. Bunun nedenine bakacak olursak, yüksek kur, pahalı enerji, ekonomik daralma, yüksek faiz, yüksek maliyet ve finans eksikliği ile boğuşan bir şirketin sadece borçlarının ertelenmesi o şirketi ayağa kaldırmaya ve borçlarını ödeyebilecek hale getirmeye kesinlikle yetmeyecektir. Bu nedenle yapılandırma talebinde bulunan bir firmanın bankaların kapısını çalmadan önce kendi içine dönüp şirketinin bugüne kadar genel giderlerini, finansman giderlerini ve borçlarını ödeyecek kadar para kazanıp kazanmadığını, kazanmıyorsa neden kazanmadığını tespit etmesi gerekiyor.
Bu hesaplamayı yaptıktan sonra firma nasıl bir adım atmalı?
Önce kendi içinde gerçekleştireceği değişimi sonra da bankalardan ne gibi yardımlar almak suretiyle borçlarını ödeyecek kadar para kazanır hale geleceğini çok açık bir şekilde ortaya koymalıdır. Eğer hiç bir koşul altında bu mümkün olmuyorsa da yanlışta ısrar etmemeli, ülkenin zaten kıt olan kaynaklarının israfına neden olmamalıdır.
Son dönemde yapılan uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Atılan adımlardan sonuç alınabilecek mi?
Ne yazık ki bugünkü uygulamada gerek firmalar gerekse bankalar bu esasları göz önüne almadan yapılandırma adı altında sadece borç ertelemeyle yetiniyor. Şirketin fon yaratması için asıl ihtiyacı olan işletme sermayesi ve düşük faizli finansman konuları hiç gündeme alınmıyor.
Son dönemde yükselen faiz oranlarına ne diyorsunuz?
Faiz konusu bir başka garabettir. Yüzde 15 oranında faizi bile kaldıramayıp borçlarını ödeyemez hale gelen bir şirketin borcunu ertelerken 'mevduat faizlerinin yüksekliği' gerekçe gösterilerek ertelenen borca yüzde 45 faiz uygulanmasının gerçekle bağdaşır bir yanı yok. Çünkü böyle bir faizle bu kredinin geri ödenmesi asla söz konusu olamayacaktır.
Bu faizlerle yapılandırma olduğunda nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalınacak?
Bu ortamda bu faizlerle yapılan şey 'yapılandırma' değil 'çöküşün ertelenmesi' olarak adlandırılabilir. Hal böyleyken eğer bir yapılandırmadan söz edilecekse, tıpkı bir binanın depreme dayanıklı hale getirilmesi gibi, önce zayıf yönler tespit edilmeli ve sonra da bu zafiyeti giderici destek-ler uygulanmalıdır. Bence Yıldız Holding örneği iyi analiz edilmeli ve bugün için model olmalıdır.
Zayıf yönlerin tespiti ve zafiyeti giderici destekleri biraz açar mısınız?
Bu destekler içinde mutlaka işletme sermayesi, gayri nakdi krediler ve şirketin yeniden organizasyonu da bulunmalıdır. Şirketler tarafından unutulmaması gereken en önemli konu ise bankaların herhangi bir kişi veya kuruluş olmadığı, çok ciddi denetim altında oldukları, karar mekanizmalarının yavaş çalıştığı ve de kaynaklarının sonsuz olmadığıdır.
Ardı ardına birçok şirketten konkordato haberleri geliyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Konkordato borçlardan kaçış yolu değildir. Borçluya, tüm varlığını ortaya koyarak ve gerekiyorsa da küçülerek borçlarının hiç değilse bir bölümünü kendisine tanınan süre içinde ödeme imkanına kavuşmasının sağlandığı yasal bir düzenlemedir.
Peki konkordato uygulaması amacına uygun kullanılıyor mu?
Geçmişte olduğu gibi bugün de bu yasal müessese asla amacına uygun kullanılmıyor. Gerçek dışı projelerle alınan konkordato mehli ve konkordato kararları sonucunda tüm alacaklılar mağdur edildiği gibi bu yola giden firmalar da bir daha asla ticari hayatlarına dönemediler. En azından ben 52 yıllık meslek hayatımda hiç rastlamadım.
Konkordato kararı aldırmak isteyen şirketlere ne söylemek istersiniz?
Bu yola gitmek isteyen firmalara konkordatonun rehinli alacaklar ve işçi alacağı gibi bazı alacaklarda faizleri ve icra yoluna gitmeyi durdurmadığını hatırlatırım. Bu durum müthiş bir itibar kaybına sebep olduğu için piyasada ancak peşin parayla iş yapmak zorunda kalacaklar. Çek ve senetleri kabul görmeyecek. Bu itibar kaybının hem firmanın hem de hissedarların hayatları boyunca devam edeceği unutulmamalı. Bu nedenle de öncelikle borçlu oldukları bankalara gidip durumlarını bütün açıklığıyla ortaya koymalarını ve herhangi bir mahkeme denetim ve kararına ihtiyaç olmadan konkordato koşullarını alacaklılarıyla bizzat görüşerek oluşturmaya çalışmalarını öneririm.
'ZOMBİ KREDİLER SİSTEMİ ZAYIFLATIYOR'
"Bugünlerin en önemli konularından birisi de ‘zombi krediler' olarak da tanımlanan, kayıtlarda canlı gözüküp aslında ödenmeyen ve ödenmeyeceği bilinen kredilerdir. Bankalar ve şirketler, kendi kayıtlarında bunları canlı göstererek adeta bir bilanço makyajı yapıyorlar. Bence bankaları likidite sıkıntısına sokan etkenlerden en büyüğü bu zombi kredilerdir.
Dış kaynak bulma zorluğu da bunun üzerine gelince, bankalar likidite eksiklerini yüksek faizli mevduat toplamak yoluyla gidermeye çalışıyorlar. Bu da kredi faizlerine yansıyınca bugünkü finansal durum ortaya çıkıyor. Oysa Türk bankacılık sistemi normal ölçüdeki ve hatta bunun biraz üzerindeki bir batık kredi riskini rahatlıkla kaldırabilecek güçtedir. Bu gücü zayıflatan ise zombi krediler olmuştur.”
TALAT YEŞİLOĞLU
[email protected]
Avukat Aydoğan Semizer, bankacılık sektörünün yakından tanıdığı bir isim. Yeniden yapılandırma konusunda Türkiye'nin önde gelen hukukçularından biri. Son olarak Yıldız Holding'in 6,5 milyar dolarlık borç yapılandırmasını yönetti.
Bu günlerde gündeme gelen yapılandırma ve konkordato haberleri için görüşüne başvurduğunuz Aydoğan Semizer çarpıcı mesajlar verdi. Semizer'in sorularımıza yanıtları şöyle:
Şirketler borçlarını yeniden yapılandırma konusunda finans kurumlarıyla görüşmeye başladı. Bu süreçte şirketlere neler önerirsiniz?
Bu konuda ilk söyleyeceğim şey, yapılandırmanın "borç erteleme" şeklinde anlaşılmasının ve böyle uygulanmasının çok yanlış olduğudur. Bunun nedenine bakacak olursak, yüksek kur, pahalı enerji, ekonomik daralma, yüksek faiz, yüksek maliyet ve finans eksikliği ile boğuşan bir şirketin sadece borçlarının ertelenmesi o şirketi ayağa kaldırmaya ve borçlarını ödeyebilecek hale getirmeye kesinlikle yetmeyecektir. Bu nedenle yapılandırma talebinde bulunan bir firmanın bankaların kapısını çalmadan önce kendi içine dönüp şirketinin bugüne kadar genel giderlerini, finansman giderlerini ve borçlarını ödeyecek kadar para kazanıp kazanmadığını, kazanmıyorsa neden kazanmadığını tespit etmesi gerekiyor.
Bu hesaplamayı yaptıktan sonra firma nasıl bir adım atmalı?
Önce kendi içinde gerçekleştireceği değişimi sonra da bankalardan ne gibi yardımlar almak suretiyle borçlarını ödeyecek kadar para kazanır hale geleceğini çok açık bir şekilde ortaya koymalıdır. Eğer hiç bir koşul altında bu mümkün olmuyorsa da yanlışta ısrar etmemeli, ülkenin zaten kıt olan kaynaklarının israfına neden olmamalıdır.
Son dönemde yapılan uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Atılan adımlardan sonuç alınabilecek mi?
Ne yazık ki bugünkü uygulamada gerek firmalar gerekse bankalar bu esasları göz önüne almadan yapılandırma adı altında sadece borç ertelemeyle yetiniyor. Şirketin fon yaratması için asıl ihtiyacı olan işletme sermayesi ve düşük faizli finansman konuları hiç gündeme alınmıyor.
Son dönemde yükselen faiz oranlarına ne diyorsunuz?
Faiz konusu bir başka garabettir. Yüzde 15 oranında faizi bile kaldıramayıp borçlarını ödeyemez hale gelen bir şirketin borcunu ertelerken 'mevduat faizlerinin yüksekliği' gerekçe gösterilerek ertelenen borca yüzde 45 faiz uygulanmasının gerçekle bağdaşır bir yanı yok. Çünkü böyle bir faizle bu kredinin geri ödenmesi asla söz konusu olamayacaktır.
Bu faizlerle yapılandırma olduğunda nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalınacak?
Bu ortamda bu faizlerle yapılan şey 'yapılandırma' değil 'çöküşün ertelenmesi' olarak adlandırılabilir. Hal böyleyken eğer bir yapılandırmadan söz edilecekse, tıpkı bir binanın depreme dayanıklı hale getirilmesi gibi, önce zayıf yönler tespit edilmeli ve sonra da bu zafiyeti giderici destek-ler uygulanmalıdır. Bence Yıldız Holding örneği iyi analiz edilmeli ve bugün için model olmalıdır.
Zayıf yönlerin tespiti ve zafiyeti giderici destekleri biraz açar mısınız?
Bu destekler içinde mutlaka işletme sermayesi, gayri nakdi krediler ve şirketin yeniden organizasyonu da bulunmalıdır. Şirketler tarafından unutulmaması gereken en önemli konu ise bankaların herhangi bir kişi veya kuruluş olmadığı, çok ciddi denetim altında oldukları, karar mekanizmalarının yavaş çalıştığı ve de kaynaklarının sonsuz olmadığıdır.
Ardı ardına birçok şirketten konkordato haberleri geliyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Konkordato borçlardan kaçış yolu değildir. Borçluya, tüm varlığını ortaya koyarak ve gerekiyorsa da küçülerek borçlarının hiç değilse bir bölümünü kendisine tanınan süre içinde ödeme imkanına kavuşmasının sağlandığı yasal bir düzenlemedir.
Peki konkordato uygulaması amacına uygun kullanılıyor mu?
Geçmişte olduğu gibi bugün de bu yasal müessese asla amacına uygun kullanılmıyor. Gerçek dışı projelerle alınan konkordato mehli ve konkordato kararları sonucunda tüm alacaklılar mağdur edildiği gibi bu yola giden firmalar da bir daha asla ticari hayatlarına dönemediler. En azından ben 52 yıllık meslek hayatımda hiç rastlamadım.
Konkordato kararı aldırmak isteyen şirketlere ne söylemek istersiniz?
Bu yola gitmek isteyen firmalara konkordatonun rehinli alacaklar ve işçi alacağı gibi bazı alacaklarda faizleri ve icra yoluna gitmeyi durdurmadığını hatırlatırım. Bu durum müthiş bir itibar kaybına sebep olduğu için piyasada ancak peşin parayla iş yapmak zorunda kalacaklar. Çek ve senetleri kabul görmeyecek. Bu itibar kaybının hem firmanın hem de hissedarların hayatları boyunca devam edeceği unutulmamalı. Bu nedenle de öncelikle borçlu oldukları bankalara gidip durumlarını bütün açıklığıyla ortaya koymalarını ve herhangi bir mahkeme denetim ve kararına ihtiyaç olmadan konkordato koşullarını alacaklılarıyla bizzat görüşerek oluşturmaya çalışmalarını öneririm.
'ZOMBİ KREDİLER SİSTEMİ ZAYIFLATIYOR'
"Bugünlerin en önemli konularından birisi de ‘zombi krediler' olarak da tanımlanan, kayıtlarda canlı gözüküp aslında ödenmeyen ve ödenmeyeceği bilinen kredilerdir. Bankalar ve şirketler, kendi kayıtlarında bunları canlı göstererek adeta bir bilanço makyajı yapıyorlar. Bence bankaları likidite sıkıntısına sokan etkenlerden en büyüğü bu zombi kredilerdir.
Dış kaynak bulma zorluğu da bunun üzerine gelince, bankalar likidite eksiklerini yüksek faizli mevduat toplamak yoluyla gidermeye çalışıyorlar. Bu da kredi faizlerine yansıyınca bugünkü finansal durum ortaya çıkıyor. Oysa Türk bankacılık sistemi normal ölçüdeki ve hatta bunun biraz üzerindeki bir batık kredi riskini rahatlıkla kaldırabilecek güçtedir. Bu gücü zayıflatan ise zombi krediler olmuştur.”