Türkiye'de önde gelen kurumlar tarafından hazırlanan strateji raporlarında 2021'de borsada rekorların devam edebileceği ve BIST 100 endeksinin 1.900 puan seviyelerini görebileceği belirtilirken, aşılama süreci, zayıf dolar temasının sürüp sürmeyeceği ve kuraklık konuları risk unsurları arasında gösteriliyor.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadeleyle geçen 2020 yılında hemen her alanda kalıcı değişiklikler ortaya çıktı. Bu süreçte, yatırımcıların risk algısını şekillendiren faktörleri ele alış biçimleri ve karar alma mekanizmaları da etkilendi.
Böylesine öngörülemez ve riskli bir ortamda küresel çapta hisse senedine yatırım yapan kişi sayısı artarken, bu tezatlık henüz Kovid-19 salgını bilinmezken üretilen strateji raporlarındaki "2020'de en avantajlı grubun borsa olacağı" öngörüsünün gerçekleşmesine yardımcı oldu. Çok bilinmeyenli bir yılda yapılan bu nadir öngörünün ardından, 2021 için stratejistlerin değerlendirmelerinin önemi arttı.
AA muhabirinin Gedik Yatırım, Deniz Yatırım ve Vakıf Yatırım tarafından hazırlanan strateji raporlarından derlediği bilgilere göre, bu yıl Türkiye'de enflasyon yüzde 10,8-11,5 arasında gerçekleşecek. Ekonomik büyüme öngörülerinin 2021 için yüzde 2,5 ila yüzde 4 arasında değiştiği raporlarda, dolar/TL'nin yıl sonunda 8,20-8,30 düzeyinde seyredeceği tahminine yer verildi.
Gedik Yatırım Strateji Raporu'nda, 2021'e girerken global toparlanma beklentileri ve risk iştahının güçlü seyrettiği belirtilerek, küresel risk iştahını destekleyen unsurlar; "Kovid-19 aşılamasının genele yayılmasıyla global ekonomik aktivitede beklenen hızlı ve senkronize toparlanma", "ABD'de Joe Biden yönetiminde jeopolitik gerginliklerde bir miktar azalma olacağı düşüncesi" ve "tüm dünyada para ve maliye politikalarının gevşek kalmaya devam edeceği yönündeki beklentiler" şeklinde sıralandı.
Ekonomilerin halen tam istihdam seviyelerinin çok uzağında olması nedeniyle enflasyonun ancak sonraki yıllarda ortaya çıkabilecek bir risk unsuru olabileceği değerlendirilen raporda, ülkelerin yüksek borçluluk seviyelerinin ise düşük faizler nedeniyle göz ardı edildiği vurgulandı.
Raporda, yurt içinde para politikasında sıkılaşma ve ekonomi politikalarında normalleşmenin piyasaları desteklemeye devam ettiği, kısa vadede TL'deki güçlenme eğiliminin sürebileceği, enflasyonun da mart-nisan aylarına kadar yükselerek yüzde 15'li seviyelere ulaşmasının ardından ikinci yarıda düşüş trendine girerek yılı yüzde 11-11,5 civarında tamamlayabileceği kaydedildi.
Önceki aylarda düşük faizlerden yararlanmak üzere öne çekilmiş talep ve son dönemde devreye sokulan kısıtlamalar nedeniyle özellikle 2021'in ilk iki çeyreğinde ekonomide önemli bir yavaşlama olabileceği aktarılan raporda, şu öngörülerde bulunuldu:
"Bu potansiyel yavaşlamaya rağmen, ikinci çeyrekte olumlu baz etkisi nedeniyle çift haneli bir gayrisafi yurt içi hasıla büyümesi görülebilir. Buna karşın, yüksek faiz ortamında iç talebin büyümeye desteğinin sınırlı kalmasını ve 2021 yılında büyümenin yüzde 2,5 civarında kalmasını bekliyoruz. Öte yandan BIST 100 endeksine ilişkin hedefimizi de 1.350 puandan 1.750 puan seviyesine yükseltiyoruz. Yükseltilen endeks hedefimizdeki ana neden azalan risk primi ve beklenenden daha iyi devam etmiş olan şirketlerin faaliyet performanslarıdır. Bu yıl için 2020'ye göre yüzde 25'lik bir net kar büyümesi, yüzde 18'lik Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kar beklentimiz bulunuyor. Jeopolitik ve makro ekonomik öngörülebilirlik de ana katalizör olarak kalmaya devam edecektir."
Deniz Yatırım Araştırma tarafından hazırlanan Strateji Raporu'nda da, 2021 için "olumlu bekleyişlerin sabırla şekilleneceği yıl" nitelendirmesi yapılırken, risklerin bulunduğu ancak nispeten dengeli olduğu vurgulandı.
Global büyümede toparlanmanın başladığı, normale dönüşün ise zaman alacağı aktarılan raporda, "2021'de global büyümenin gerek bir önceki yıldan devralınan baz etkisinin olumlu katkılarıyla gerekse salgınla mücadele sürecinde aşı faktörünün devreye girmesi dolayısıyla daha olumlu bir patikada seyretmesini bekliyoruz. Sektörler arasındaki ayrışma bir süre daha devam edebilir. Hizmet, turizm, havacılık gibi önemli istihdam kaynaklarında normale tam anlamıyla dönüş 2022-2023 dönemine yüksek olasılıkla sarkma riski taşıyor." ifadeleri kullanıldı.
Raporda, küresel para politikalarının destekleyici duruşunun en erken senaryoda 2-3 yıl daha süreceği öngörüsünde bulunulurken, daha zayıf dolar fiyatlaması görülmesi için de önemli sebeplerin bulunduğuna işaret edildi.
Salgınla mücadele sürecinde atılan destekleyici adımların olumsuz yan etkilerinin olacağına değinilen raporda, bu kapsamda global borç hadlerindeki yüksek seyrin yeni normal olarak adlandırılacak farklı bir aşamanın kapısını araladığına vurgu yapıldı.
Raporda, Türkiye ekonomisi açısından ise gerçek anlamıyla dengelenme sürecinin 2021 yılında gerçekleşebileceği öngörüsünde bulunularak, şunlar kaydedildi:
"2021'de global başlıkların ortak noktası aşılama sürecinin kapsam ve hızı olurken, söz konusu tema bizde de yakından izlenmekle birlikte enflasyonun seyri ve para politikasına olan etkileşimi bir adım önde yer alacak. Bu yıl için riskleri Türkiye ekonomisi açısından daha dengeli ve hatta aşağı yönlü görüyoruz. Türkiye adına mevcut pozisyonun korunduğu senaryoda, 2021'in 2020'ye kıyasla çok daha olumlu geçmesini bekliyoruz. Bu kapsamda bu yıl büyümenin yüzde 4 seviyesinde gerçekleşmesini, turizmde toparlanmanın global pandemi koşullarındaki iyileşme beklentisine paralel hız kazanmasını bekliyoruz. Enflasyon cephesinde yılın yüzde 11 seviyesinde tamamlanmasını öngörmekle birlikte, küresel emtia fiyatı yaklaşımında yukarı yönlü risklerin olması, yurt içinde gıda fiyatlarının nasıl seyredeceğine dair belirsizlik, kuraklık riskinin beklentilere dahil edilmesinde zorluk çekmemiz, kur geçişkenliğinin henüz tamamlanmadığını düşünmemiz ve ÜFE-TÜFE makasının Aralık 2020 itibarıyla 10 puanı aşması gibi nedenlerle riskleri yukarı yönde gördüğümüzü ayrıca belirtmek isteriz."
Ülke risk primin göstergesi CDS'lerin geçmiş dönem ortalaması olan 200 baz puan seviyelerinde dengeleneceği tahminine yer verilen raporda, buna en önemli katkının daha öngörülebilir patikada seyredeceği öngörülen Türk lirası cephesinden gelebileceği belirtildi.
Raporda, dolar/TL paritesi için yıl sonu tahmini 8,30 seviyesinde bulunurken, Merkez Bankasının ilk yarıda sıkı para politikası duruşunu muhafaza edeceği ve politika faizinde herhangi bir değişikliğe gitmeyeceği, ikinci yarıda faiz indirim sürecinin başlayabileceği öngörüldü.
Kısa vade riskler bir yana uzun vadede Türk hisse senetlerini olumlu görme pozisyonlarında bir değişiklik olmadığı vurgulanan raporda, "Oyun değiştirici ciddi bir faktör belirmedikçe hisse senetlerine olan ilginin yerel ve global bazda 2021'de de sürmesi beklentisindeyiz. BIST 100 endeksi için 12 ay vadede hedef fiyat seviyesini 1.900 puan olarak belirliyoruz." değerlendirmeleri yapıldı.
Vakıf Yatırım tarafından "Kara Göründü" başlığı ile hazırlanan Strateji Raporu'nda ise, aşılamanın başlaması ve ilaç çalışmalarının hızlanmasının, salgına dair en kötü senaryoların geride kaldığını gösterdiği, ancak ülkelerde kısmi kapanmaların devam etmesinin ekonomiler için risklerin azalsa da halen sürdüğünü ortaya koyduğu belirtildi.
Bu yılın ilk yarısında özellikle hizmet sektörüyle ilgili endişelerin, küresel büyüme üzerindeki belirsizlikleri artıracağı aktarılan raporda, "Yapılan tüm makro tahminler 2021'de küresel büyümeye dönüş olacağına işaret ediyor. Bununla birlikte; toplumsal bağışıklığa ulaşma süresi, hükümet ve merkez bankaları tarafından sağlanan destek ve teşviklerin boyutuna bağlı olarak ekonomilerdeki toparlanma hızında farklılaşmaların ön plana çıkmasını bekliyoruz." ifadeleri kullanıldı.
Raporda, merkez bankalarının bilançolarının büyümeye devam edeceği öngörüsünde bulunularak, Merkez Bankasının ise bu yıl parasal duruşun sıkılığının enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar kararlılıkla sürdürüleceği mesajını verdiği, döviz rezervlerinin güçlendirilmesini amaçladığı anımsatıldı.
Yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye'de enflasyonda gerileme beklenen raporda, şunlar kaydedildi:
"2021'in ilk yarısında Üretici Fiyat Endeksi'ndeki (ÜFE) artış nedeniyle oluşan maliyet baskısının TÜFE'ye yansıması, kuraklık nedeniyle gıda fiyatlarındaki yukarı yönlü eğilimin devam etme olasılığı ile TÜFE'de artışın devam etmesini ancak, 3. çeyrek itibarıyla TÜFE'de parasal sıkılaştırmanın devamı ve beklentilerdeki iyileşmeyle birlikte kademeli gerileme bekliyoruz. Bu yılın ikinci yarısında enflasyonda beklediğimiz gerileme ile TCMB'nin de para politikasında faiz indirimlerine başlayacağını tahmin ediyoruz. 2021 sonu TÜFE beklentimiz yüzde 10,8 seviyesinde. Öte yandan 2020 için hafif pozitif bir büyüme görüleceğini, 2021'de ise yüzde 3,8 büyüyeceğimizi öngörüyoruz. Bu yıl büyüme kompozisyonunda, özel tüketimin itici güç olacağını ve ayrıca artmasını beklediğimiz net ihracatın büyüme için destekleyici olacağını düşünüyoruz."
Raporda, bu yıl yurt dışı yerleşiklerin TL cinsi menkul kıymetlere ilgisinin artacağı aktarılarak, ekonomi yönetiminin sadeleşen ve piyasa dostu politikalarının yanı sıra 2020 boyunca düşük kalan yabancı yatırımcı ilgisinin 2021'de oluşabilecek taleple avantaja dönüşeceği ifade edildi.
Bu yıl hisse senedi piyasalarındaki yükselişin sürmesinin de beklendiği aktarılan raporda, "Bu yıl BIST 100 endeksinin salgınla ilgili aşılama ve ilaç çalışmalarını takip ederek TL bazında yeni rekor seviyelere ulaşmasını bekliyoruz. Endeks hedefimiz olan 1.803 seviyesi yüzde 16 yükseliş potansiyeline işaret ediyor. Bu öngörümüzü yeni ekonomi yönetiminin piyasa dostu söylem ve uygulamaları, yabancı yatırımcıların TL'de azalan oynaklık ve küresel düşük faiz ortamındaki getiri arayışlarıyla BİST'e geri dönmesi, TL bazında rekor seviyelerde olmamıza karşılık endeksin benzer ülke piyasalarına göre halen yüksek getiri potansiyeli sunması ve yerli hisse senedi yatırımcı sayısının getiri arayışı ve halka arzlar yoluyla Borsa İstanbul'a girişlerinin devamı gibi unsurlarla destekleneceği görüşündeyiz." değerlendirmeleri yapıldı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadeleyle geçen 2020 yılında hemen her alanda kalıcı değişiklikler ortaya çıktı. Bu süreçte, yatırımcıların risk algısını şekillendiren faktörleri ele alış biçimleri ve karar alma mekanizmaları da etkilendi.
Böylesine öngörülemez ve riskli bir ortamda küresel çapta hisse senedine yatırım yapan kişi sayısı artarken, bu tezatlık henüz Kovid-19 salgını bilinmezken üretilen strateji raporlarındaki "2020'de en avantajlı grubun borsa olacağı" öngörüsünün gerçekleşmesine yardımcı oldu. Çok bilinmeyenli bir yılda yapılan bu nadir öngörünün ardından, 2021 için stratejistlerin değerlendirmelerinin önemi arttı.
AA muhabirinin Gedik Yatırım, Deniz Yatırım ve Vakıf Yatırım tarafından hazırlanan strateji raporlarından derlediği bilgilere göre, bu yıl Türkiye'de enflasyon yüzde 10,8-11,5 arasında gerçekleşecek. Ekonomik büyüme öngörülerinin 2021 için yüzde 2,5 ila yüzde 4 arasında değiştiği raporlarda, dolar/TL'nin yıl sonunda 8,20-8,30 düzeyinde seyredeceği tahminine yer verildi.
Gedik Yatırım Strateji Raporu'nda, 2021'e girerken global toparlanma beklentileri ve risk iştahının güçlü seyrettiği belirtilerek, küresel risk iştahını destekleyen unsurlar; "Kovid-19 aşılamasının genele yayılmasıyla global ekonomik aktivitede beklenen hızlı ve senkronize toparlanma", "ABD'de Joe Biden yönetiminde jeopolitik gerginliklerde bir miktar azalma olacağı düşüncesi" ve "tüm dünyada para ve maliye politikalarının gevşek kalmaya devam edeceği yönündeki beklentiler" şeklinde sıralandı.
Ekonomilerin halen tam istihdam seviyelerinin çok uzağında olması nedeniyle enflasyonun ancak sonraki yıllarda ortaya çıkabilecek bir risk unsuru olabileceği değerlendirilen raporda, ülkelerin yüksek borçluluk seviyelerinin ise düşük faizler nedeniyle göz ardı edildiği vurgulandı.
Raporda, yurt içinde para politikasında sıkılaşma ve ekonomi politikalarında normalleşmenin piyasaları desteklemeye devam ettiği, kısa vadede TL'deki güçlenme eğiliminin sürebileceği, enflasyonun da mart-nisan aylarına kadar yükselerek yüzde 15'li seviyelere ulaşmasının ardından ikinci yarıda düşüş trendine girerek yılı yüzde 11-11,5 civarında tamamlayabileceği kaydedildi.
Önceki aylarda düşük faizlerden yararlanmak üzere öne çekilmiş talep ve son dönemde devreye sokulan kısıtlamalar nedeniyle özellikle 2021'in ilk iki çeyreğinde ekonomide önemli bir yavaşlama olabileceği aktarılan raporda, şu öngörülerde bulunuldu:
"Bu potansiyel yavaşlamaya rağmen, ikinci çeyrekte olumlu baz etkisi nedeniyle çift haneli bir gayrisafi yurt içi hasıla büyümesi görülebilir. Buna karşın, yüksek faiz ortamında iç talebin büyümeye desteğinin sınırlı kalmasını ve 2021 yılında büyümenin yüzde 2,5 civarında kalmasını bekliyoruz. Öte yandan BIST 100 endeksine ilişkin hedefimizi de 1.350 puandan 1.750 puan seviyesine yükseltiyoruz. Yükseltilen endeks hedefimizdeki ana neden azalan risk primi ve beklenenden daha iyi devam etmiş olan şirketlerin faaliyet performanslarıdır. Bu yıl için 2020'ye göre yüzde 25'lik bir net kar büyümesi, yüzde 18'lik Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kar beklentimiz bulunuyor. Jeopolitik ve makro ekonomik öngörülebilirlik de ana katalizör olarak kalmaya devam edecektir."
"2021'in 2020'ye kıyasla çok daha olumlu geçmesini bekliyoruz"
Deniz Yatırım Araştırma tarafından hazırlanan Strateji Raporu'nda da, 2021 için "olumlu bekleyişlerin sabırla şekilleneceği yıl" nitelendirmesi yapılırken, risklerin bulunduğu ancak nispeten dengeli olduğu vurgulandı.
Global büyümede toparlanmanın başladığı, normale dönüşün ise zaman alacağı aktarılan raporda, "2021'de global büyümenin gerek bir önceki yıldan devralınan baz etkisinin olumlu katkılarıyla gerekse salgınla mücadele sürecinde aşı faktörünün devreye girmesi dolayısıyla daha olumlu bir patikada seyretmesini bekliyoruz. Sektörler arasındaki ayrışma bir süre daha devam edebilir. Hizmet, turizm, havacılık gibi önemli istihdam kaynaklarında normale tam anlamıyla dönüş 2022-2023 dönemine yüksek olasılıkla sarkma riski taşıyor." ifadeleri kullanıldı.
Raporda, küresel para politikalarının destekleyici duruşunun en erken senaryoda 2-3 yıl daha süreceği öngörüsünde bulunulurken, daha zayıf dolar fiyatlaması görülmesi için de önemli sebeplerin bulunduğuna işaret edildi.
Salgınla mücadele sürecinde atılan destekleyici adımların olumsuz yan etkilerinin olacağına değinilen raporda, bu kapsamda global borç hadlerindeki yüksek seyrin yeni normal olarak adlandırılacak farklı bir aşamanın kapısını araladığına vurgu yapıldı.
Raporda, Türkiye ekonomisi açısından ise gerçek anlamıyla dengelenme sürecinin 2021 yılında gerçekleşebileceği öngörüsünde bulunularak, şunlar kaydedildi:
"2021'de global başlıkların ortak noktası aşılama sürecinin kapsam ve hızı olurken, söz konusu tema bizde de yakından izlenmekle birlikte enflasyonun seyri ve para politikasına olan etkileşimi bir adım önde yer alacak. Bu yıl için riskleri Türkiye ekonomisi açısından daha dengeli ve hatta aşağı yönlü görüyoruz. Türkiye adına mevcut pozisyonun korunduğu senaryoda, 2021'in 2020'ye kıyasla çok daha olumlu geçmesini bekliyoruz. Bu kapsamda bu yıl büyümenin yüzde 4 seviyesinde gerçekleşmesini, turizmde toparlanmanın global pandemi koşullarındaki iyileşme beklentisine paralel hız kazanmasını bekliyoruz. Enflasyon cephesinde yılın yüzde 11 seviyesinde tamamlanmasını öngörmekle birlikte, küresel emtia fiyatı yaklaşımında yukarı yönlü risklerin olması, yurt içinde gıda fiyatlarının nasıl seyredeceğine dair belirsizlik, kuraklık riskinin beklentilere dahil edilmesinde zorluk çekmemiz, kur geçişkenliğinin henüz tamamlanmadığını düşünmemiz ve ÜFE-TÜFE makasının Aralık 2020 itibarıyla 10 puanı aşması gibi nedenlerle riskleri yukarı yönde gördüğümüzü ayrıca belirtmek isteriz."
Ülke risk primin göstergesi CDS'lerin geçmiş dönem ortalaması olan 200 baz puan seviyelerinde dengeleneceği tahminine yer verilen raporda, buna en önemli katkının daha öngörülebilir patikada seyredeceği öngörülen Türk lirası cephesinden gelebileceği belirtildi.
Raporda, dolar/TL paritesi için yıl sonu tahmini 8,30 seviyesinde bulunurken, Merkez Bankasının ilk yarıda sıkı para politikası duruşunu muhafaza edeceği ve politika faizinde herhangi bir değişikliğe gitmeyeceği, ikinci yarıda faiz indirim sürecinin başlayabileceği öngörüldü.
Kısa vade riskler bir yana uzun vadede Türk hisse senetlerini olumlu görme pozisyonlarında bir değişiklik olmadığı vurgulanan raporda, "Oyun değiştirici ciddi bir faktör belirmedikçe hisse senetlerine olan ilginin yerel ve global bazda 2021'de de sürmesi beklentisindeyiz. BIST 100 endeksi için 12 ay vadede hedef fiyat seviyesini 1.900 puan olarak belirliyoruz." değerlendirmeleri yapıldı.
"Kara göründü"
Vakıf Yatırım tarafından "Kara Göründü" başlığı ile hazırlanan Strateji Raporu'nda ise, aşılamanın başlaması ve ilaç çalışmalarının hızlanmasının, salgına dair en kötü senaryoların geride kaldığını gösterdiği, ancak ülkelerde kısmi kapanmaların devam etmesinin ekonomiler için risklerin azalsa da halen sürdüğünü ortaya koyduğu belirtildi.
Bu yılın ilk yarısında özellikle hizmet sektörüyle ilgili endişelerin, küresel büyüme üzerindeki belirsizlikleri artıracağı aktarılan raporda, "Yapılan tüm makro tahminler 2021'de küresel büyümeye dönüş olacağına işaret ediyor. Bununla birlikte; toplumsal bağışıklığa ulaşma süresi, hükümet ve merkez bankaları tarafından sağlanan destek ve teşviklerin boyutuna bağlı olarak ekonomilerdeki toparlanma hızında farklılaşmaların ön plana çıkmasını bekliyoruz." ifadeleri kullanıldı.
Raporda, merkez bankalarının bilançolarının büyümeye devam edeceği öngörüsünde bulunularak, Merkez Bankasının ise bu yıl parasal duruşun sıkılığının enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar kararlılıkla sürdürüleceği mesajını verdiği, döviz rezervlerinin güçlendirilmesini amaçladığı anımsatıldı.
Yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye'de enflasyonda gerileme beklenen raporda, şunlar kaydedildi:
"2021'in ilk yarısında Üretici Fiyat Endeksi'ndeki (ÜFE) artış nedeniyle oluşan maliyet baskısının TÜFE'ye yansıması, kuraklık nedeniyle gıda fiyatlarındaki yukarı yönlü eğilimin devam etme olasılığı ile TÜFE'de artışın devam etmesini ancak, 3. çeyrek itibarıyla TÜFE'de parasal sıkılaştırmanın devamı ve beklentilerdeki iyileşmeyle birlikte kademeli gerileme bekliyoruz. Bu yılın ikinci yarısında enflasyonda beklediğimiz gerileme ile TCMB'nin de para politikasında faiz indirimlerine başlayacağını tahmin ediyoruz. 2021 sonu TÜFE beklentimiz yüzde 10,8 seviyesinde. Öte yandan 2020 için hafif pozitif bir büyüme görüleceğini, 2021'de ise yüzde 3,8 büyüyeceğimizi öngörüyoruz. Bu yıl büyüme kompozisyonunda, özel tüketimin itici güç olacağını ve ayrıca artmasını beklediğimiz net ihracatın büyüme için destekleyici olacağını düşünüyoruz."
Raporda, bu yıl yurt dışı yerleşiklerin TL cinsi menkul kıymetlere ilgisinin artacağı aktarılarak, ekonomi yönetiminin sadeleşen ve piyasa dostu politikalarının yanı sıra 2020 boyunca düşük kalan yabancı yatırımcı ilgisinin 2021'de oluşabilecek taleple avantaja dönüşeceği ifade edildi.
Bu yıl hisse senedi piyasalarındaki yükselişin sürmesinin de beklendiği aktarılan raporda, "Bu yıl BIST 100 endeksinin salgınla ilgili aşılama ve ilaç çalışmalarını takip ederek TL bazında yeni rekor seviyelere ulaşmasını bekliyoruz. Endeks hedefimiz olan 1.803 seviyesi yüzde 16 yükseliş potansiyeline işaret ediyor. Bu öngörümüzü yeni ekonomi yönetiminin piyasa dostu söylem ve uygulamaları, yabancı yatırımcıların TL'de azalan oynaklık ve küresel düşük faiz ortamındaki getiri arayışlarıyla BİST'e geri dönmesi, TL bazında rekor seviyelerde olmamıza karşılık endeksin benzer ülke piyasalarına göre halen yüksek getiri potansiyeli sunması ve yerli hisse senedi yatırımcı sayısının getiri arayışı ve halka arzlar yoluyla Borsa İstanbul'a girişlerinin devamı gibi unsurlarla destekleneceği görüşündeyiz." değerlendirmeleri yapıldı.