Kısaca özetlersek; 2024, önceki yıllarda olduğu gibi sektörümüz için aslında sisli bir havanın hâkim olduğu bir yıldı. Bu sisin nedeni ise yatırım gelirlerindeki muazzam artış. Bu güçlü etkinin, sektörün teknik kârlılığındaki sorunların üstünü örttüğünü söylemek gerek.
Ekonomist’in 11-24 Mayıs 2025 tarihli sayısından
Sektörün her şeye rağmen enflasyon üzerinde büyümesi ve kârlılığını sürdürmesi elbette çok önemli. Ancak başta oto ve kasko tarafında yaşanan dikkat çekici reel daralma, operasyonel maliyetlerdeki artışlar ve süregelen rekabetçi piyasa ortamı, 2025 itibarıyla hazırlandığımız değişen ekonomik konjonktüre uyum sağlamak için radikal stratejileri zorunlu kılıyor.
Sektör kârlılığının yüksek faiz ortamında sağlanan yatırım gelirlerine bu denli bağımlılığı, 2025’in faiz indirimi gündemi ve büyümede yavaşlama beklentileriyle birleşince, sektör oyuncuları olarak daha yaratıcı olmamız gerekiyor. Benim gibi verileri seven okurlar, bir önceki yazımda yer alan detaylı değerlendirmelerden mutlaka faydalanacaktır. Bu yazıda ise bambaşka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: 2025 yılı, sigorta sektöründe sadece strateji belirleme değil, eski alışkanlıklardan radikal biçimde vazgeçme yılı olmalı. Çünkü artık doğru soruyu sormamız gerekiyor: “Ne yapmalıyız?” değil, “Artık neyi yapmamalıyız?”
Sigortacılık vizyon ve strateji işi
Sigortacılık, bir maraton koşusudur, 100 metre yarışı değil. Hızlı kazançlar ve anlık başarılar peşinde koşmak yerine, uzun vadeli bir vizyon ve sağlam temeller üzerine kurulu stratejiler gerektirir. Bu sektörde başarı, kısa vadeli verilerin cazibesine kapılmadan, uzun vadeli hedeflere odaklanabilme sanatında gizli. Düşünsenize, bir gemi kaptanı rotasını sadece anlık hava durumuna göre belirlese ne olur? Küçük bir fırtınada rotasından sapar, büyük bir dalgada alabora olur. Sigortacılık da böyle. Günlük piyasa dalgalanmaları, anlık ekonomik göstergeler veya kısa vadeli trendler, uzun vadeli stratejileri gölgelememeli. Bu planlama ve stratejileri kurgularken genellikle ilk sorulan soru “Ne yapmalıyım?” olur. Oysa ben şimdi başka bir soruyu merkeze almamız gerektiğine inanıyorum: “Ne yapmamalıyız?” Bu soru basit gibi görünse de aslında köklü bir zihniyet dönüşümünün gerekliliğini işaret ediyor. Teknik kârlılıkta yıllardır dibe vuran, özellikle son yıllarda yatırım gelirlerinin geçici rahatlığına sığınan sigorta sektörü, artık cesurca kendine ayna tutmak zorunda. Ne yapmamalıyız ki sürdürülebilir kârlılığı ve gerçek müşteri memnuniyetini yakalayabilelim? Hangi yanlış reflekslerden, hangi alışkanlıklardan, hangi ezberlerden vazgeçmeliyiz? Strateji, sadece doğru adımları planlamak değil; yanlış adımlardan bilinçli biçimde uzak durmayı da bilmektir. Kâğıt üstünde parlak görünen ancak uzun vadede kurumsal dayanıklılığı aşındıran kararları reddedebilmek, işte gerçek liderlik burada başlıyor.
2025’te artık neleri yapmamalıyız?
Yeni yılın ilk aylarını geride bırakırken sektörümüzde yerleşmiş alışkanlıkları değiştirmek için rehber niteliğinde bir yapılmayacaklar listesini hazırlayıp önümüze koyalım. Sadece Fiyat Odaklı Rekabet: Geçen yıl yatırım gelirlerinin verdiği rehavet ile pazar payını korumak için son derece rekabetçi bir pazar oluştu. Fakat aynı ürünleri, aynı teminatları sunarak sadece prim üzerinden rekabet etmek artık sürdürülebilir değil. Prim rekabeti yerine; değer odaklı, müşteri ihtiyaçlarına göre şekillenen ürün ve hizmet modelleriyle rekabet edilmelidir.
Müşteri değil “ürün” odaklı çalışma modeli: Müşteri beklentileri artık çok daha farklı. Eskiden olduğu gibi elimizdeki ürüne müşteri bulmaya çalışmak yerine, müşterilerimizi gerçekten anlamamız, onların ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş çözümler üretmemiz gerekiyor.
Karamsarlığa teslim olmak: Deprem sonrasında reasürans yenilemeleri kaygı yaratmıştı, sonrasında da yüksek maliyetler sıkıntılara yol açtı. Ancak bizim işimiz karalar bağlayarak müşterilerimizi de endişelendirmek değil, çözüm bulmak. Sorunlara değil çözüme odaklanma zamanı.
Tutarsız ve kısa vadeli kararlar: Çevik olmak söylemi altında sürekli değişen ve tutarsız kararlar hem müşterilerimizin güvenini sarsıyor hem de sektörün itibarını zedeliyor. Sürdürülebilir stratejiler belirlemeli ve kararlılıkla uygulamalıyız. Kararlarının arkasında duran sigorta yönetimleri bu yıl farklarını ortaya koyacak.
Çalışıyorsa Dokunma Yaklaşımı: İşler yolunda giderken bile değişime ve gelişime açık olmalıyız. Pandemi dönemi, sigorta sektörüne bu konuda önemli bir ders verdi. Dinamik bir sektörde faaliyet gösterdiğimizi unutmamalı, sürekli olarak kendimizi yenilemeliyiz.
Sadece Maliyet Yönetimi ile Kâr Elde Etmeye Çalışmak: Kısa vadeli kârlılık hedefleri peşinde koşarken, uzun vadeli yatırımları ihmal etmemeliyiz. Marka değerimizi güçlendirmeli, dijital dönüşüme ayak uydurmalı ve iş ortaklarımızla güçlü ilişkiler kurmalıyız.
Yeni Trendlere Uyumlanmada Yavaş Kalmak: Sigortacılık, müşteri davranışlarını şekillendiren diğer sektörlerden etkileniyor. Perakende, eğlence, FMCG gibi sektörlerdeki trendleri yakından takip etmeli, müşterilerimizin değişen ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde uyum sağlamalıyız.
Çalışan Deneyimini Göz Ardı Etmek: Mutlu çalışanlar, mutlu müşteriler demektir. Yetenekli bireyleri şirketimize çekmeli, çalışanlarımızın motivasyonunu ve bağlılığını artırmalıyız.
Teknolojik Dönüşümü Ağırdan Almak: Yapay zekâ, makine öğrenmesi gibi yeni teknolojiler, sigorta sektöründe de büyük bir dönüşüm yaratıyor. Bu dönüşümü kucaklamalı, teknolojinin sunduğu avantajları kullanarak müşterilerimize daha iyi hizmet vermeliyiz.
2025 yeniden yapılanma için bir fırsat
Gerek değişen müşteri ihtiyaçları ve profilleri olsun, gerek yeni teknolojiler olsun sigorta sektörü de küresel dönüşüm dalgasından payını alıyor. Bu yeni dönemde yenilikçi, çözüm odaklı ve müşteri merkezli bir yaklaşımla hareket etmenin önemine inanıyorum. 2025 yılı, sigorta sektörü için zorlu ancak bir o kadar da fırsatlarla dolu bir yıl olacak. Başta vurguladığım gibi, yeni siyasi ve ekonomik konjonktür sigortacıları daha yaratıcı olmaya itiyor. Geçmişten ders çıkararak, bu yıl ilk önce “yapmayı bırakacaklarımız listesine” odaklanarak müşteri beklentilerini karşılayabilir, sektörümüzün gelişimine katkıda bulunabilir ve başarıyı sürdürülebilir kılabiliriz.