2025 yılında ikinci dönemine başlayan ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı yeni gümrük duvarları, küresel ticaret ve ekonomide yeni bir dönemin de başlangıcı oldu. Trump yönetimi son bir yıl içerisinde birkaç kez gümrük vergisi oranlarını değiştirip, ülkelere göre farklı tarifeler ve ertelemeler ilan etse de görünen o ki İkinci Dünya Savaşı sonrasında giderek yayılan, SSCB’nin çöküşü sonrasında ise dünyaya hakim olan liberal kapitalist sistem ciddi bir dönüşümden geçiyor. Bu noktada ABD bir yandan gücünü korumak için adımlar atarken, diğer yandan Asya ekonomileri hızlı bir şekilde büyüyüp küresel ticareti domine edecek güce kavuşuyor.
Ekonomist’in 28 Aralık 2025 - 29 Ocak 2026 tarihli sayısından
ABD-AB İTTİFAKI SALLANIYOR
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaşın 10. yılı geride kalırken, Türkiye’nin en büyük dış ticaret partneri olan Avrupa Birliği (AB) ise kendine güçlü bir gelecek çizmek konusunda ‘aciz’ bir tablo çiziyor. Putin Rusyası’na karşı açık cephe alan AB ülkeleri, Rusya’ya olan enerji bağımlılığına karşı çözüm üretmeye çalışıyor. Böylesi bir süreçte ABD ile Avrupa arasında ise soğuk rüzgarlar esiyor. Avrupa’nın ABD’nin sırtında hem askeri hem ekonomik bir yük haline geldiğini iddia eden Trump, Avrupa’yı Rusya tehdidine karşı yalnız bırakacağının sinyallerini veriyor.
TÜRKİYE’DE GÖZLER YİNE ENFLASYONDA
Türkiye cephesinde ise, 2025’te olduğu gibi 2026 yılında da gözler enflasyonla mücadele programında olacak. 2025’i yüzde 30-31 düzeyinde kapatması beklenen yıllık enflasyonun 2026 sonunda yüzde 25’ler seviyesine gerilemesi bekleniyor. Bu noktada ekonomi yönetiminin hedefi ise yüzde 16 ile hayli iddialı. Yüksek maliyetler nedeni ile küresel pazarlardaki rekabetçiliği zayıflayan iş dünyasının 2026’dan en büyük beklentisi ise kredi kanallarının açılması olacak. Türkiye ekonomisinin 2025’i yüzde 3,5 düzeyinde bir büyüme ile kapatacağı öngörülürken, 2026’da büyümenin çok da hız kesmeden yine yüzde 3,5-4 seviyelerinde gerçekleşeceği tahminleri öne çıkıyor.

1- BÜYÜME
2023 yılını yüzde 4,5 ve 2024 yılını yüzde 3,2 büyüme ile kapatan Türkiye ekonomisi, 2025 yılı ilk çeyrekte yüzde 2,5 büyüdü. İkinci çeyrekte büyüme oranı yüzde 4,6, üçüncü çeyrekte ise yüzde 3,7 olarak gerçekleşti. Son iki yıldır ekonomi yönetimi ve TCMB tarafından yürütülen enflasyonla mücadele programı büyüme performansında sınırlı bir fren etkisi yaratmış durumda. Bunda hükümetin bir yandan enflasyonu düşürmeye çalışırken, diğer yandan büyümeden fazla taviz vermeden yola devam etmesinin etkisi belirleyici oluyor. Üçüncü çeyrekte sanayi sektörü yüzde 6,5 oranında ve inşaat dahil hizmetler sektörü yüzde 4,6 oranında büyüme kaydederken, tarım sektörü yüzde 12,7 oranında daraldı. Tarım sektöründeki bu sert daralmada zirai don ve kuraklık olaylarının etkisi ile birlikte, son yıllarda tarım nüfusundaki erime ve yüksek maliyeler nedeniyle tarımsal üretimin gerilemesi gibi nedenler belirleyici oldu. Öte yandan bu dönemde toplam sabit sermaye yatırımları yüzde 11,7 oranında artarken, özel tüketim yüzde 4,8 oranında; kamu tüketim harcaması ise yüzde 0,8 oranında yükseldi. Dikkat çekici bir nokta ise, 2026’daki büyüme performansı açısından öncü göstergelerden biri olan makine teçhizat yatırımlarındaki yüzde 11,3 büyüme oldu. Bu veriler ışığında, 2026 büyümesinin OVP tahminlerine paralel bir seyir izlemesi ve yüzde 4 civarında gerçekleşmesi bekleniyor.
2- İŞSİZLİK
Türkiye’de üzerinde en çok tartışılan verilerden biri her dönemde işsizlik oranı olmuştur. Bu nedenle işsiz sayısı hesaplanırken ortaya konan parametrelerin hayatın olağan akışı ile uygun olmadığına dair eleştiriler artınca, TÜİK Ocak 2021 itibarıyla geniş tanımlı işsizlik, bir başka ifadeyle atıl iş gücü istatistiklerini de yayınlamaya başladı. Son açıklanan Ekim 2025 dönemi Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2025 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 27 bin kişi azalarak 3 milyon 33 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puan azalarak yüzde 8,5 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7 iken kadınlarda yüzde 11,3 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,6 puan artarak yüzde 15,6 olurken, zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2025 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 1,1 puan artarak yüzde 29,6 oldu. 2026 yılında gerek OVP öngörülerinde gerekse OECD ve IMF gibi uluslararası kurumların tahminlerinde, Türkiye’de işsizlik oranının 2025 yılına paralel seyredeceği öngörülüyor.

3- ENFLASYON
Türkiye ekonomisinde yüksek enflasyon gündemi, ağırlığını koruyor. Son yıllarda yüzde 80’e dayanan, 2024 sonunda ise yüzde 45’e gerileyen yıllık tüketici enflasyonu, 2025’i yüzde 30 seviyelerinde kapatacak. Bu durum ağır aksak da olsa enflasyonla mücadele programının aşama kaydettiğini gösteriyor. Yine de Türkiye yüzde 30 enflasyonla dünyanın en yüksek enflasyona sahip ülkelerinden biri olmaya devam ediyor. Son açıklanan Kasım 2025 verilerine göre, uzun bir aradan sonra ilk kez aylık enflasyon 0,87 ile yüzde 1’in altında geldi, yıllık enflasyon ise yüzde 31,07 olarak gerçekleşti. Bu dönemde yüzde 1,70 oranında artan konut grubu fiyatları kasım ayı enflasyonunun temel belirleyicisi oldu. Yıllık enflasyona en büyük etki ise 7,57 puanla Konut, 6,83 puanla gıda ve alkolsüz içecekler ve 4,55 puanla ulaştırma gruplarından geldi. Çekirdek enflasyonun 12 aylık ortalama değişim oranı ise 1,19 puan azalarak yüzde 36,04 oldu. Bu dönemde Yİ-ÜFE de yüzde 0,84 oranında artarken, yıllık artış oranı yüzde 27,23 olarak gerçekleşti. Ekonomi yönetimi 2026 sonunda üst sınırı yüzde 19 olmak üzere, enflasyonun yüzde 16’ya gerileyeceği tahmininde bulunuyor. Uluslararası kurumlar ve TCMB Piyasa Beklenti Anketi sonuçları ise yıl sonunda enflasyonun yüksek bir ihtimalle yüzde 20-25’ler seviyesinde olacağı öngörüsünde bulunuyor.

4- FAİZ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 2025’in son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, beklentilere paralel olarak 150 baz puanlık faiz indirimine gitti. Böylelikle Aralık 2024-Aralık 2025 arasında politika faizi yüze 50’den yüzde 38’e gerilemiş oldu. Son faiz kararı ile birlikte gecelik vadede borç verme faiz oranı yüzde 42,5’ten yüzde 41’e, gecelik vadede borçlanma faiz oranı ise yüzde 38’den yüzde 36,5’e çekildi. Üçüncü çeyrekte ekonomik büyümenin de öngörülenden yüksek gerçekleştiğine işaret edilen açıklamada, “Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları iyileşme işaretleri göstermekle birlikte dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir” ifadesi kullanıldı. Türkiye’de hala yüzde 7 civarında seyreden reel faizin 2026’nın ikinci yarısı ile birlikte yüzde 3-4 seviyesine çekileceği öngörülüyor. Bu da politika faizinde yaklaşık 10 puanlık bir indirim için alan olduğu yorumlarını güçlendiriyor. 2026’da faizlerin seyrini, özellikle yılın ikinci yarısında netleşmesi beklenen ‘erken seçim’ olasılığı belirleyecek.

5- DOLAR KURU
ABD Doları’nın küresel piyasalardaki hakimiyeti 2025 yılında yara aldı. Ocak-Haziran döneminde dolar, başlıca para birimlerinden oluşan sepet karşısında yaklaşık yüzde 11 değer kaybetti. Bu, 1973’ten beri en kötü ilk yarı performansı olarak kayıtlara geçti. Söz konusu gelişmeler doların rezerv para birimi olma gücünün zayıfladığı yorumlarına neden olurken, 2026 yılında da dolardaki zayıflamanın süreceği tahminleri güç kazandı. Türkiye’de vatandaşların ekonomideki gidişat açısından temel göstergelerden biri olarak algıladığı Dolar/TL, son yıllarda TCMB’nin müdahaleleri ile çoğunlukla yatay bir seyir izliyor. 2024 yılına 29,7 TL seviyelerinden başlayan dolar kuru, yılın son günlerinde 35 TL’yi görmüştü. 2025 yılının son günlerinde 42,8 TL seviyelerinde seyreden dolar kuru, böylelikle 2025’in tamamında yüzde 22 gibi, yüzde 31’lik yıllık enflasyonun hayli gerisinde kalan bir artış göstermiş oldu. 2026 yılına ilişkin beklentiler, kurun yıl içerisinde yıl sonu enflasyon hedefine paralel bir şekilde, yani yüzde 20’ler oranında bir yükseliş yaşayabileceğinde yoğunlaşıyor. Bu da, küresel konjonktürde beklenmedik gelişmeler yaşanmazsa, 2026 sonu dolar kuru seviyesinin 50 TL’ye yakınsayacağı anlamına geliyor.

6- İHRACAT
Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı geçici dış ticaret verilerine göre Kasım 2025 itibarıyla ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,2 oranında artışla 22,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ocak-Kasım döneminde ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,7 oranında artışla 247,2 milyar dolar olarak kaydedildi. Yılsonu hedefi olan 270 milyar doların kıl payı da olsa yakalanabileceği beklentisi hakim. 2025’te özellikle otomotiv ve kimyevi ürünler ihracatındaki performans taşıyıcı kolonlar olarak öne çıktı. 2026 için ise hedef 282 milyar dolarlık ihracata imza atmak. Ancak TL’nin hala görece olarak değerli olması, ihracatçı firmaların finansal kaynak sıkıntısı ve özellikle Çin’in Türkiye ile rekabet ettiği alanlarda hızla öne geçmesi, ihracat performansını olumsuz etkiliyor. Bu olumsuz tablonun 2026’da devam etmesi bekleniyor. Ancak ihracatçılar başta Amerika kıtası olmak üzere Avrupa dışı ihracat pazarlarında daha agresif bir pazarlama stratejisi izleyerek bu sorunları aşmaya çalışacak.

7- İTHALAT
Ocak-Kasım 2025 itibarıyla, Türkiye’nin ithalatı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 5,7 oranında artışla 329,7 milyar dolar olarak kaydedildi. Kasım ayında ithalatta kaydedilen artışta işlenmemiş altın ithalatının yüzde 18,5 artarak 2,5 milyar dolara yükselmesi en önemli faktör olarak değerlendirildi. Bu artışta miktar yüzde 25,5 azalırken, birim değerin yüzde 59 artması etkili oldu. Kasım ayında dış ticaret açığı ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4 oranında artarak 7,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu açıkta net altın ithalatının etkisi 2,4 milyar dolar ile öne çıktı. Ocak-kasım döneminde dış ticaret açığı, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 12,4 oranında artışla 82,5 milyar dolar oldu. 2025’in tamamındaki ithalatın 355 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu da bir önceki yıla göre ithalat artışının yüzde 3 seviyesinde gerçekleşeceği anlamına geliyor. Dolayısıyla ihracattaki hız kaybı, ithalatta da kendini gösteriyor. 2026 yılında ise ithalattaki artışın hızlanması ve yüzde 6,5 seviyesine çıkarak yıl sonunda ithalat faturasının 378 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

8- CARİ AÇIK
TCMB verilerine göre, cari işlemler hesabı Ekim 2025’te 457 milyon dolar fazla verdi. Böylelikle ödemeler dengesi hesabında cari işlemler 4 aydır üst üste fazla verdi. Kaynağı belirlenemeyen döviz hareketlerini yansıtan net hata ve noksan kalemiyse ekimde -3,15 milyar dolar olarak gerçekleşti. Eylül ayında cari işlemler hesabı 1,08 milyar dolar fazla vermişti. Yıllıklandırılmış verilere göre, ekim ayında cari açık yaklaşık 22 milyar dolar olurken, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret dengesi de 67,3 milyar dolar açık verdi. Aynı dönemde hizmetler dengesi ise 63,2 milyar dolar fazla verdi. Cari işlemler hesabının 2025 sonu itibariyle yıllık bazda 20,9 milyar dolar açık vermesi bekleniyor. Cari açığın GSYH’ye oranının ise yüzde 1,4 olması öngörülürken, 2026’ya ilişkin beklentiler bu oranın yüzde 1,2-1,3 seviyesine çekilebileceği yönünde.

9- BÜTÇE AÇIĞI
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın güncel verilerine göre, bütçe gelirleri Kasım 2025’te 1 trilyon 419,6 milyar lira, giderleri 1 trilyon 250,1 milyar lira olarak hesaplanırken; bütçe kasımda 169,5 milyar lira fazla, ocak-kasım döneminde ise 1,3 trilyon lira açık verdi. Ocak-kasım döneminde de bütçe gelirleri, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 48,5 yükselerek 11 trilyon 571 milyar 584 milyon liraya çıktı. Bütçe giderleri de aynı dönemde yüzde 41,6 artarak, 12 trilyon 842 milyar 574 milyon lira oldu. Ekonomi yönetimi 2025 sonunda merkezi yönetim bütçe giderlerinin 14 trilyon 674 milyar lira, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 12 trilyon 466 milyar lira, bütçe açığının 2 trilyon 208 milyar lira, faiz dışı açığın 156 milyar lira olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyor. 2025 yılında vergi gelirlerinin 10 trilyon 734 milyar lira, vergi dışı gelirlerin ise 1 trilyon 732 milyar lira olacağını öngörülüyor. 2026 için ise bütçe giderlerinin 18 trilyon 979 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 16 trilyon 266 milyar lira olacağı tahmini yapılıyor. 2026 yılı bütçesinde, büyük oranda deprem harcamaları bağlantılı geçici yükselişe rağmen, faiz giderlerinin milli gelire oranının yüzde 3,5 seviyesinde olması hedefleniyor.

10- DÜNYA EKONOMİSİ
2025 yılı sonunda dünya ekonomisinin yüzde 3’ü aşan bir büyümeye imza atması bekleniyor. Bu büyümede hiç kuşku yok ki yapay zeka ekosisteminin yarattığı ivmelenme etkili olacak. 2026 yılına ilişkin beklentiler de buna paralel bir seyir izliyor. Küresel ticaretin gümrük duvarları ile tehdit altında olduğu bir ortamda, küresel büyümenin de yüzde 3 düzeyinde seyretmesi bekleniyor. Öte yandan başta Çin ve Hindistan olmak üzere, Güney Kore, Singapur, Endonezya, Malezya ve Vietnam’ın başını çektiği Asya ülkeleri, son 200 yıldır dünya ticaretinde tek söz sahibi olan ABD-Avrupa eksenini sarsıyor. Özellikle Çin, Ocak-Kasım 2025 döneminde 1,1 trilyon dolarlık dış ticaret fazlası vererek, daha önce hiçbir ülkenin elde edemediği bir rekora imza attı. Çin’in yapay zeka, otomasyon ve nadir metaller alanlarındaki gelişimi de adeta dudak ısırtan bir şaşkınlıkla izleniyor. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) küresel ticaretin 2025’te geçen yıla göre yüzde 7 büyüyeceğini ve 35 trilyon doları aşarak rekor yenileyeceğini öngörüyor. 2025 sonunda küresel ticaretteki artış, fiyat artışlarından ziyade hacim artışından kaynaklanıyor. Bu durum, enflasyonun azalmasına rağmen talebin istikrarlı olduğuna işaret ediyor. İmalat sektörü, özellikle elektronik sektörü, küresel ticarette büyümenin ana motoru olmaya devam ederken, enerji ve otomotiv sektörleri ise geride kalıyor. 2026’da dünya ekonomisinin yüzde 2,5-3 arasında bir büyümeye imza atması bekleniyor. Bu dönemde düşük tempolu ABD ve Avrupa ülkelerine karşılık, Asya ve Afrika ekonomilerinin performansı öne çıkıyor.