Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu Ajansının (AA) "Global İletişim Ortağı" olduğu, İstanbul Fuar Merkezi'nde düzenlenen IDEF 2025'in açılışında yaptığı konuşmada, burada olmaktan büyük memnuniyet ve heyecan duyduğunu söyledi.
Erdoğan, savunma alanı başta olmak üzere, IDEF 2025'in sektör ve firmalar arasındaki ilişkilere önemli katkılar yapmasını, yeni işbirliklerine kapı aralamasını, dostluk ve kardeşliği güçlendirmesini temenni etti.
Bir hususun altını çizerek ifade etmek istediğini dile getiren Erdoğan, "Güç dengelerinin yeniden belirlendiği, küresel ağırlık merkezlerinin yer değiştirdiği, uluslararası rekabetin giderek kızıştığı bir süreçten geçiyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her gün yeni bir krize uyandıklarını, yarının ne olacağını kimsenin bilmediğini ve tahmin edemediğini söyledi.
İkinci Cihan Harbi'nin sonrası oluşturulan kural temelli uluslararası sistemin yerini, "Kimin gücü kime yeterse" diyebilecekleri yeni bir düzenin aldığını belirten Erdoğan, "Haklının güçlü olduğu değil, güçlünün haklı olduğu bir anlayış tarzı hızla kanıksanıyor. Haklının hakkını arayacağı uluslararası mekanizmalar ise kendilerinden beklenen görevi icra edemiyor." diye konuştu.
Türkiye'nin gerek coğrafi konumu, gerekse tarihi, beşeri, kültürel bağları itibariyle bu yeni statükonun etkilerini en çok hisseden ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Gazze'de 22 aydır katmerlenerek devam eden soykırımın, İsrail'in coğrafyamızı istikrarsızlaştırmaya dönük saldırılarının, Rusya ile Ukrayna arasında 3,5 yılı geride bırakan savaşın Güney Asya'dan Kuzey Afrika'ya, Balkanlar'dan Güney Kafkasya'ya kadar geniş bir bölgede nükseden sıcak gerilimlerin tamamını bir şekilde bizi ilgilendirmekte, tedbir almamızı, müdahil olmamızı gerektirmektedir.
Etrafımız ateş çemberiyle kuşatılmış derken bunu hamaset olsun diye söylemiyoruz. Aksine her gün yaşadığımız bir gerçeği ifade ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.

"Karadeniz'in güvenliğini tehlikeye atan sıcak çatışmalar aynı şekilde bizim için büyük bir endişe kaynağıdır"
"Şunu bir defa açık ve net söylemek isterim." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Gazze'de, insani yardım malzemesi girişine izin verilmediği için açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların derdi bizim derdimizdir. 13,5 yıllık zulmün ardından 8 Aralık Devrimi ile umutların yeniden yeşerdiği Suriye'ye yönelik saldırılar bizim sorunumuzdur. Karadeniz'in güvenliğini tehlikeye atan sıcak çatışmalar aynı şekilde bizim için büyük bir endişe kaynağıdır.
Libya'dan Sudan'a, Pakistan'dan Afganistan'a nerede bir sıkıntı, çatışma, istikrarsızlık varsa tamamı ülkemiz için dikkatle takip edilmesi gereken hassas konulardır. Türk dış politikası barış, adalet, uluslararası hukuk, egemenliğe saygı, hakkaniyet ve dayanışma ilkeleri üzerine kuruludur.
Nüfus peşinde değiliz, tahakküm peşinde değiliz. Hiç kimsenin iç işlerine karışmak niyetinde asla ve asla değiliz. Tüm kalbimizle bölgemizde huzur, barış, dayanışma istiyoruz.
Elbette bunu isterken gereklerini de yerine getirmekten çekinmiyoruz. Nerede bir haksızlık, adaletsizlik ve zulüm görsek sesimizi de tepkimizi de belli bir üslup içinde açıkça ortaya koyuyoruz. Bu anlayışla İsrail'in Gazze halkına yönelik Nazileri fersah fersah aşan soykırımını tüm insanlığın gündeminde tutmaya devam ediyoruz."

İnsani yardımlarıyla birlikte Gazze'deki vahşeti sona erdirmeye dönük diplomatik temasları da arttırdıklarına işaret eden Erdoğan, "Gayemiz bir an önce ateşkesin tesis edilmesidir. Gazze'ye insani yardımların girişine izin verilmesi bir başka önceliğimizdir. Maalesef Kızılhaç'ın bile girişine izin verilmediği gerçekten korkunç bir durum söz konusudur.
Daha önce de söyledim Netanyahu ve katliam şebekesi barbarlıkta Hitler'i çoktan geride bıraktı." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa'daki holokost sürecinde dahi Gazze'deki kadar insanlık dışı görüntülerin ortaya çıkmadığını söyledi.
Erdoğan, "Her gün onlarca masumun bir lokma ekmek, bir yudum su bulamadığı için can verdiği bir acımasızlığı zerre kadar insanlık onuru taşıyan hiç kimse kabul edemez, buna sessiz kalamaz.
Bu cinnet haline rıza gösteremez. Her kim, Gazze'deki soykırıma sessiz kalıyorsa İsrail'in işlediği insanlık suçlarına ortak oluyor demektir. Gazze'de insanlık ölürken, bebekler, çocuklar ölürken, insanlar bir çuval un alabilmek için ölürken hiçbirimiz buna sessiz kalamayız ve kalmayacağız." ifadelerine yer verdi.
Gelin bu zulme, bu vahşete 'Artık yeter' diyelim"
"O masum bebeklerin kopmuş kafalarını, o çocukların kopmuş ellerini, bacaklarını, affedersiniz köpeklerin açlıktan yemeye başladığı gömülmemiş cesetleri, o açlığı, o feryadı, annelerin yüreklerimizi yakan o çığlıklarını hiçbirimiz unutamayız, hiçbirimiz unutmayacağız." diyen Erdoğan şunları kaydetti:
"Açlıktan kitlesel ölümlerin başladığı bu kara günlerde tüm uluslararası toplumu, insanlık cephesinde birleşmeye davet ediyorum. Gelin bu caniliğe hep birlikte tepki verelim. Gelin bu zulme, bu vahşete 'Artık yeter' diyelim.

Gelin gözünü iktidar hırsı bürümüş bir avuç insanlık düşmanının insanlığın adını daha fazla lekelemesine müsaade etmeyelim. Diğer türlü bu kan lekesi sadece Netanyahu'nun ve cinayet şebekesinin eline değil, Gazze'deki soykırıma susan, tepkisiz kalan herkesin eline, alnına, şayet kaldıysa vicdanına bulaşacaktır.
Türkiye olarak en başından beri adil ve sürdürülebilir bir dünya nizamı için, dostlarımızla birlikte her platformda gayret sarf ediyoruz. Küresel barış ve güvenliğin tesisi için her türlü adımı atarken daha fazla trajedinin yaşanmaması için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bu süreçte şu ilkeyi kendimize rehber edindik, 'Bin akçalık sulh, bir akçalık nizadan iyidir.' Barış diploması adına ne yapıyorsak bu hikmetli sözün ışığında yapıyoruz.
Yine bu süreçte hiçbir zaman unutmadığımız o başka prensibimiz şudur, 'Hazır ol cenge eğer istersen sulh-u salah.' Yani eğer barış, huzur, güvenlik, dirlik ve refah istiyorsan caydırıcılığını en üst düzeyde tutmak zorundasın. Eğer kendi vatanında onurunla, şerefinle, başın dik, alnın ak yaşamak istiyorsan savunma yeteneklerini güçlendirmek mecburiyetindesin. Şüphesiz bunun yolu da yerli ve milli savunma sanayisinden geçiyor."
"Türkiye'yi dost ve müttefikler, savunma sanayinde mal sahibi yaptı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yakın tarihinde savunma alanında ciddi sınamalarla karşılaşmış bir ülke olduğunu belirtti.
Dışa bağımlı olmanın sonuçlarını pek çok kez tecrübe ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "1960'lı yıllarda Kıbrıs hadiselerinde ve 1990'lı yıllarda terörle mücadelede maalesef dost ve müttefiklik bu ülkelerden yeterli desteği alamadık.
Kıbrıs Türk'ünün hak ve hukukunu korumak amacıyla gerçekleştirdiğimiz 1974 Barış Harekatı sonrasında ambargolar adeta zirveye çıktı. Bakım için gönderdiğimiz uçaklar alıkonuldu, hatta bunun için ülkemize hangarda saklama borcu çıkartıldı.
Telsiz gibi en temel iletişim araçları dahi bir süre ülkemize verilmedi. Esad rejimiyle yaşadığımız gerilimde yine aynı ahde vefasızlığı gördük. Hava savunma kapasitemizi güçlendirme arayışlarımızda karşımızda hep kapı duvar bulduk. Öyle ki hava sahamızın sürekli ihlal edildiği günlerde yangından mal kaçırırcasına, hava savunma sistemleri ülkemizden sökülüp götürüldü." diye konuştu.

Libya'dan Karabağ'daki işgalin sonlandırılmasına kadar pek çok yerde benzer uygulamaların devam ettirildiğini ifade eden Erdoğan, ataların "Kötü komşu adamı mal sahibi yaparmış" sözünü hatırlatarak, Türkiye'yi de dost ve müttefiklerin savunma sanayinde mal sahibi yaptığını söyledi.
"Türkiye savunma sanayi ürünleriyle dünya piyasalarına mührünü vuran bir konuma ulaştı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ambargo her baskı ve her haksızlığın yeni bir kapı araladığını belirterek, "Biz de tüm gücümüzü kullanarak bu kapılardan içeri girmeyi başardık. Dün ambargolara, çifte standartlara ve diplomatik baskılara maruz kalan Türkiye, bugün savunma sanayi ürünleriyle dünya piyasalarına mührünü vuran bir konuma ulaştı. 'Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.' dedik ve öz kaynaklarımızı harekete geçirerek bu alanda kısa sürede ciddi mesafe kat ettik. Bu arka plan temelinde bir yandan insani ve proaktif bir dış politika izlerken diğer yandan savunma ve güvenlik yatırımlarımıza hız verdik." ifadelerini kullandı.
Tasarımdan seri üretime, AR-GE çalışmalarından ve inovasyon sürecine Türk savunma sanayine çağ atlattıklarını kaydeden Erdoğan, bir dönem temel sıkıntı olan dışa bağımlılığı ciddi ölçüde atlattıklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Göreve geldiğimizde yüzde 20 seviyesinde olan savunma sanayimizin yerlilik oranı bugün yüzde 80'lerin üzerine çıktı. Sektördeki 3 bin 500'ü aşkın firmamız 100 bin kişilik nitelikli personel kadrosuyla çalışmalarını başarılı şekilde sürdürüyor. Türk Savunma Sanayi bugün 1380'in üzerinde proje sayısıyla 20 milyar doları aşan cirosuyla geniş ürün yelpazesiyle adeta destan yazıyor. Güvenlik birimlerimizin neredeyse tüm ihtiyaçlarını kendi kaynaklarımızla en etkin şekilde karşılıyoruz.
Yerli ürünlerimiz, güvenlik güçlerimizin terörle mücadele operasyonlarında yurt içi ve yurt dışındaki harekatlarımızda etkin rol oynuyor. İHA ve SİHA teknolojisinde dünyanın önde gelen üç ülkesinden biriyiz.
Geçen sene dünyada satılan her 100 İHA'dan 65'ini Türk firmaları tedarik etti. Özellikle SİHA'larımızın oyun değiştiren konsepti küresel ölçekte büyük yankı uyandırıyor. Geleneksel taktik ve stratejileri dönüştürüyor. Aynı şekilde dünyada kendi savaş gemisini tasarlayan, geliştiren, üreten 10 ülkeden biri şu anda Türkiye'dir.
Ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ'lerimiz, araştırma kuruluşlarımız ve üniversitelerimiz geliştirdikleri özgün ürünlerle ihracat hanemizi yeni yıldızlarla süslüyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bugün dünyadaki en büyük 11. savunma ihracatçısı durumuna geldiğine dikkati çekerek, insansız hava araçlarının, milli gemi projelerinin, elektronik sistemlerin, kara araçlarının, silah ve mühimmatların gıptayla takip ve talep edildiğini belirtti.
Savunma sanayi şirketleri geçen yıl 180 ülkeye ürün ihraç ederek başarıya imza attı
Savunma sanayi şirketlerinin geçen yıl 180 farklı ülkeye ürün ihraç ederek ciddi bir başarıya imza attığını kaydeden Erdoğan, "Şu rakamda dikkat çekicidir. 2024 yılında savunma ve havacılık alanındaki ihracatımız NATO ve hizmet ihracatları da dahil olmak üzere yüzde 29'luk artışla 7 milyar 154 milyon dolara ulaşarak yeni bir rekor kırmıştır.
Böylece 2024 hedefimiz olan 6,5 milyar doların yüzde 11 üzerine çıktık. 2025 Haziran ayı ihracatımız bir önceki yıla oranla yüzde 10,4 artarak 623 milyon dolara ulaştı.
Son 12 aydaki ihracatımız ise geçtiğimiz yıla göre yüzde 23,1 düzeyinde artışla 7,5 milyar dolar seviyesini gördü. Lazer ve elektromanyetik silah sistemleri, otonom sistemler, siber güvenlik, kuantum teknolojisi ve yapay zeka gibi alanlarda izleyeceğimiz doğru stratejilerle yakın gelecekte rekabet gücümüzü inşallah daha da artıracağız." şeklinde konuştu.
Erdoğan, ülke olarak en önemli avantajlardan birinin de nitelikli ve dinamik insan gücü olduğunu, savunma sanayi başta olmak üzere her alanda teknolojik atılımlarını çok daha ilerilere taşıyacak yetişmiş insan gücüne sahip olunduğunu, bunu da geliştirmekte kararlı olduklarını vurguladı. AA